​ANTİBİYOTİĞE VEDA

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Bir ilimizde yazılan ilaçların dörtte birini antibiyotikler oluşturuyormuş.

Bir ilimizde yazılan ilaçların dörtte birini antibiyotikler oluşturuyormuş. Çaya çorbaya limon derlerdi çarşıda pazarda önceleri. Limonu unutup her derdimiz için antibiyotik kullanmaya başlamışız. İlaçlar doktor gözetiminde kullanılmalı ve ezbere tüketilmemeli. Kamu spotumuzu kısa tutalım. Bu hususta herkes mutabık sanırım. Ama yine de tüm dertlerimiz için geçici çözümler aramaya meyyaliz. Bu yüzde zamanında herkes gripin, aspirin gibi ilaçlara yönelirdi. Aspirinin, limonun yerini tutmasına alışmıştık ama şimdi devir antibiyotik devri. 

Ansiklopediden biraz alıntı yapmama laf etmezsiniz herhalde. Sene 1928 ve Londra'da Alexander Fleming tarafından Penicillium notatum adlı küfte keşfedilen antibiyotiğe penisilin adını vermiş. Daha önce İskandinav biri bulmuş bunu ama derde deva olduğunu Fleming bulmuş. İkinci Dünya Savaşı’nın sona erdiği yıl Oxfordlu iki bilim adamı penisilinin geniş kitleler tarafından erişilebilmesini mümkün kılmış. Ondan sonra dünya her derdinde antibiyotik kullanmış ve elimizde ilaç bağımlısı bir dünya kalmış. 

Aslında hikaye şöyle gelişiyor: Penisilin aracılığı ile üretilen antibiyotikler hastalığa sebep olan mikroorganizmaların büyümesini kontrol ederek vücuda direnç kazandırır. Tüm faydasına rağmen antibiyotik kesin çözüm sağlamaz çünkü vücudun direnç geliştirmesini engeller. Marshall yardımlarının Türkiye’ye geçici refah getirmesi gibi bir şey. Sonra vücut daha fazla antibiyotiğe ihtiyaç duyar. Leblebi gibi tüketmeye başlayınca artık faydası zararı bile akıldan çıkar bir alışkanlığa döner. Doktorlara sormadan alınmaya başlar ve şimdi olduğu gibi bambaşka bir evrende yaşamaya başlarız. 

Referandum süreci işte böyle bir şey. Türkiye, yeni anayasa yerine antibiyotiklerle ömrünü geçirmeye devam etmişti. Vücudun içini saran türlü hastalıklara karşı hep antibiyotiği tercih ettik. Yeni anayasa dediğimizde ameliyat gibi bir şey. Antibiyotiğe alışmış bünye buna karşı çıkıyor ve ameliyatın zararları göz önüne seriliyor. Hayır cephesi böyle, antibiyotik de antibiyotik diye tutturuyor. Evet cephesi ise vücudun bu antibiyotik alışkanlığına karşı bir ameliyatın gerekli olduğunu söylüyor. Toplum ameliyatla mı yoksa antibiyotikle mi yoluna devam edeceğine karar verecek. Elbette her ameliyat bir parça risk barındırır ama vücudun yani Türkiye’nin karşı karşıya olduğu tehlikeler antibiyotiklerle geçiştirilmeyecek türden. 

Halkın istediği şey, bu ameliyatın neden gerekli olduğu konusunda kendi anlayacağı şekilde izah yapılması. Evet cephesinin getirdiği izahlar daha çok hayırın yani antibiyotiğin zararlarına yoğunlaşmış durumda. Antibiyotik şöyle kötü böyle kötü demekle ameliyata ikna edilmeye çalışılıyor. Ama sokaktaki vatandaşın istediği ameliyatın yani yeni anayasanın neden gerekli olduğu. 15 Temmuz veya kötü koalisyon süreçleri bile bunu izaha yeterli ama anlaşılır dilde anlatan pek yok. 

Antibiyotik cephesi kendi açısından tutarlı. Diyor ki bugüne kadar antibiyotiklerle hayatımızı sürdürdük. Alırız üç-beş paket antibiyotik içer dururuz, biraz da hareketlerimizi kısıtladık mı, al sana çözüm. Çözüm bu değil, bunu kendilerini de biliyorlar ameliyatın gerekli olduğunu. Sanırım halkın dilinden anlayan bir doktorun önlüğünü giyip herkese tane tane izah etmesi gerekiyor. Yoksa kafalardaki sorular kolayca dağılmayacak. 

Siyasetten ne anlarsın demeyin sadece antibiyotik kullanımının tavana vurduğu bir ülkenin ruh halini izah etmeye çalıştım.