Vakıf Katılım web

​9 ŞUBAT UÇAK KRİZİNE DAİR...

Abdullah AĞAR 12 Şub 2017

Abdullah AĞAR
Tüm Yazıları
Fiili durum, önce sahadan gelen haberlerle ortaya çıktı.

Fiili durum, önce sahadan gelen haberlerle ortaya çıktı. Bab bölgesinde IŞİD’le mücadele eden Mehmetçikler havadan vuruldu. Şehit ve yaralılarımız vardı. Gün içerisinde Genelkurmay Başkanlığının yaptığı açıklamayla, hava akınının Rusya tarafından yapıldığı, 3 şehit ve 11 yaralımızın olduğu belirtildi.

 Hemen ardından yapılan açıklamalarda, önce Erdoğan ile Putin’in, hemen ardından da Akar ile Gerasimov’un görüştüğü belirtildi. 

Bu açıklamaların içeriğinde, işbirliğinin ve güvenin devamlılığına dair “ortak bir irade beyanı” ortaya konulduğu görüldü. 

Bununla birlikte, siyasi ve askeri erklerin bir numaralarının direkt iletişime geçmesi nasıl bir kriz yaşandığının da en önemli göstergesi oldu. 

İnsan; “İyi ki de devreye girdiler” demeden edemiyor.

Açıkçası ister kaza olsun, ister başka türlü bir şey, karşılaştığı bu hava saldırısına karşı meşru müdafaa hakkını kullanan Türkiye’nin üreteceği karşı etkiyle, Suriye savaşının en büyük krizi patlak verebilirdi. Sonuçta, alandaki Türk birliklerin elinde güdümlü uçaksavar füzeleri ve uzun menzilli silahlar ile havada uçaklar var.

En üst düzey sivil ve askeri erklerin ortak irade beyanıyla, sahadaki işbirliği ve gelişmekte olan güvenle, Rusya’nın yakalamış olduğu stratejik işbirliği avantajı, devamlılığını korumaya devam edecek gibi görünüyor.

Bütün bunların ardından Kremlin Sözcüsü Dmitri Peskov’un yaptığı açıklama ise Türkiye’de bambaşka soruların sorulmasına yol açtı. Kaza olduğu ifade edilen ve ortak iradenin bozulmadığının vurgulandığı bir güncenin üstüne Peskov, konuyu, yanlış verilen koordinatlara bağlıyor, Türk askerlerinin orada bulunmaması gerektiğini söylüyordu. 

15 Temmuz darbe girişimin neden olduğu şüphelerin ve güvensizliğin bir başka türlü hortlayarak ivme yapmasına neden olan bu açıklamayla birlikte, sahada mücadele eden harekat merkezlerinin ve birliklerin zan altında kalmasına neden olabilecek bir FETÖ manipülasyonu dahi akıllara geldi.

Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama daha yapmak gereği duydu. Açıklamada 12 Ocak’ta Moskova’da imzalanan, harekat güvenliği ve işbirliğiyle ilgili mutabakat muhtırasına atıfta bulunularak; “Harekata ilişkin bilgilerin TSK tarafından düzenli olarak Rus muhatapları ile paylaşıldığı, askerlerimizin 10 gündür orada bulunduğu ‘Son Olarak’ 8 Şubat tarihinde Rusya kontrolündeki bölgeden bir roket atılması üzerine Humeymim’de bulunan Rus Harekat Merkezine 23.11’de son koordinatların iletildiği...” bilgisi verildi.

Böyle olunca Peskov’un açıklaması; “Beni bir sen anladın, onu da yanlış anladın” türünden bir profil çizdi. Kaza vurgusu ve ortak irade beyanından sonra Peskov’un bu çıkışı, bizim beyaz dediğimize siyah dediği ve konuyu hiç anlamadığına dair bir ispatla, öylece ortada kaldı. Bununla birlikte; “Türk birlikleri orada olmamalıydı” sözünün altını çizmek gerekiyor. 

Ötesi şunu söylemek gerekiyor. TSK, Rusya’ya sadece dost unsurların koordinatlarını veriyor, teröristlerin değil. Teröristlerin koordinatlarını versek, “Karıştırmışlar” diyeceğim, ama öyle bir şey yok.

Diğer yanınla Rusya’nın IŞİD’le mücadelede tek veri kaynağının bizim olma ihtimali var mı? Kendi bekası için son derece önemli bir dizayn müdahalesinde, Rusya’nın uzaydan, üst havadan, yakın hava keşif ve taktik istihbarat unsurlarının ürettiği gerçek zamanlı bir durum haritası olmalı ki, mutlaka öyledir, bu durumda Peskov’un durumdan çok uzak olduğunu yada konuyu tam anlayamadığı düşünmek gerekiyor.

Bütün her şeye rağmen durumun artık normalleştiği, var olan mekanizmaların daha duyarlı ve işlevsel davranmaya başlayacağı ve gerekirse ‘operatif ve diplomatik’ yeni mekanizmaların kurulma talimatının alındığı anlaşılıyor.

Burada sahaya bir bakmak gerekiyor.

12 Ocak’ta Moskova’da imzalanan mutabakat muhtırasına göre; Bab’ın hemen altındaki Tadif’in güneyinden geçen ve doğu-batı hattında yay şeklinde uzanan bir temas-koordinasyon hattı var. 

Türkiye Bab içine yapacağı meskun mahal operasyonunun güvenliğini sağlamak üzere Şubat başında ‘bu temas hattını ihlal etmeyecek şekilde’ Bzagah’ın hemen doğusundan ve Bab’ın batısından M-4 Bab-Halep yolunun güneyine geçti ve Bab kıskacını tamamladı. Hemen ardından da Bab içine yöneldi. Yani temas hattını geçme yok, ileri gitme emaresi yok.

Rus uçağının vurduğu unsurlarımız ise, Akil dağının 1-1,5 km kadar güneybatısında. 

Bununla birlikte Rejim Güçleri-Şii milisler ile TSK-ÖSO temas hattının neredeyse sıfıra yaklaştığını görmek ve sahada her an bir manipülasyonun olabileceğini öngörmek gerekiyor. Burada Rusya’ya çok görev düşüyor. Çünkü bu doğrusal bir operasyon değil ve sahada Rusya ile Türkiye’yi, Türkiye ile İran’ı karşı karşıya getirmek isteyecek bir sürü uyanık kişi ve güç odağı dolaşıp duruyor. 

Bugün Rusya’da bununla ilgili bir gündem dahi var. Olaydan sonra yaşanan ÖSO-Rejim çatışmasını, olaydan önce yaşanmış gibi ifade ederek ve ÖSO’yu “IŞİD sandık(!)” gerekçesi üretilerek, yardım isteyen Rejim güçlerinin koordinatları Rusya’ya verdiği ve Rusya’nın Mehmetçik’i vurduğu bile söyleniyor. 

Sahada var olan paramiliter güçlerin travmaları, hırs, istek ve arzuları kontrollerini zorlaştırırken, her an başka, bambaşka türlü doğrusal-asimetrik-provokatif ve tahrik içerikli bir olayın yaşanması mümkün gözüküyor.

12 Ocak’taki mutabakat muhtırasıyla kendini belli eden ve doğu – batı hattında Tadif bölgesinden geçen koordinasyon hattının aşılmaması büyük önem taşıyor. Türkiye bu hattı geçmeyecektir. Bununla birlikte bu hattın geçilmesini de istemeyecektir.

Bunun aynı zamanda güven ve stratejik işbirliğinin devamlılığına dair bir hat olduğunu da söylemekte fayda var. Burası artık sembol bir hatta dönüşmüş durumda. Paramiliterlerin bu hattı bozmaya yönelik ‘kendi içinde’ doğal ve kötü niyetli davranışlarının ise mutlaka emilmesi (absorbe edilmesi) gerekiyor. Yaşandı çünkü, rejim güçleriyle ÖSO, ‘sonradan da olsa’ bu hat civarında çatışmaya girdi.

Bab’ta IŞİD sonrasında ise artık iş siyasi karar vericilerde...

Bu bile meskun mahal dinamikleri içinde çok zorlu. Geri çekilen ve kaçan IŞİD tuzak-patlayıcı-mayın ve uyuyan hücrelerini önümüzde-gerimizde ve içimizde bırakıyor. 

Bab sonrası ne olacağını öngörmek için sayısız senaryo yazılabilir. Ancak her şeyden önce operatif bir masa kurulduğunda masanın bir yanının boş kalmaması bundan sonraki süreç için büyük önem taşıyor. Rusya-ABD-Türkiye-İran-Kıta Avrupası-İsrail ve Suudi Arabistan ortak bir akıl-ortak bir strateji ve ortak bir eylem üretmeyi başaramadan sorunun çözülmesinin çok zor olacağı görülüyor. Bununla birlikte bütün bu ülkelerin bir araya gelmesi, belki bundan daha da zor.

Ve bu sadece askeri operasyonlar için.

Kavramsal mücadeleye ise daha akıllara bile gelmedi.

Askeri anlamda küçültülse bile, Sünni İslam’ı ve tabanı istismar ederek buralara kadar gelmiş bir IŞİD’i zihinlerden kazımanın nasıl mümkün olacağına kimse kafa yormuyor.

Aslında bu yapılmadığı için de asıl sorun bir türlü çözülmüyor.

Burada Türkiye’nin önemi çok büyük. Ancak Türkiye bile bunun önemini tam anlamış değil. Öte yanınla dizayna soyunmuş iradeler, ne Türkiye’yle ne de Türkiye’siz bir şey yapabiliyorlar.

Rus uçağının ürettiği etki üzerinden yaşanan kriz çözülmüş gözükse bile, Türkiye’nin olabilen ya da olabilecek Rus rahatsızlıklarını iyi okuması gerekiyor.

Uçak krizinin yaşandığı anlarda, benim şunlar aklıma geldi.

Rusya Türkiye’ye doğrusal mesaj veriyor ise;

1- Türkiye’nin Bab’taki saha hareketlerinden hoşnut değil.

2- ABD ile yapılmakta olan görüşmelerden hoşnut değil.

3- İdlib bölgesindeki oluşumlarla birebir ilgileniyor.

4- Hatay, özellikle Yayladağ bölgesinde halen devam ettiğini düşündüğü geçişlerden rahatsızlık duyuyor.

Türkiye ile Rusya’nın Suriye üzerinden başlayan, karşılıklı güvene dayalı sahadaki işbirliği, Irak ve Suriye krizinin çözümü, Rusya-Türkiye jeostratejik işbirliği-çıkarları ve Ortadoğu’nun geleceği ile Dünya’nın jeopolitiği açısından olunmaz bir değer taşıyor.