Başlıktakinin anlamını yazmaya çalışsam çok şey yazarım ama, asıl zor olan böylesine zorlaşan yaşam şartlarının hangisinden başalamalı, ona karar vermek çok daha zor.
Şimdi burada yaşam şartlarını iyice zorlaştıranları sıralamaya başlasam ayrıntılarını yazamadan bana ayrılan yer çoktan dolar ve ayrıntıları arkası yarına dönebilir. Şartlar çok zor. O nedenle günlük yaşamımızda yaşam şartlarını zorlayan ve geçtiğmiz günlerde zorunlu olarak yapmak durumunda kaldığım ev taşıma işleminden söz etmek işin en kolay yolu gibi.
En iyisi, bir an karar verip, yaklaşık kırk yıldan beri oturduğum, İstanbul’un en köklü ilçelerinden Bakırköy’den Anadaolu Yakası’nda Bostancı’ya taşınma kararım ve bu süreçte yaşadıklarımı anlatayım.
Hepimiz yaşamında enaz bir kaç kez, il içinde veya bir ilden başka bir ile taşınma olayını yaşamışızdır. Ne kadar zor bir iş olduğunu ve yaşanan sıkıntının yarattığı yorgunluğu haftalarca üzerinizden atamadığını unutamamışsınızdır. Genelde şehir efsanesine dönen bu taşınma öykülerini sık sık anlatıryorsunuzdur.
Ben şimdiye kadar bu taşınma aktivasyonunu birkaç kez yaşadım.
Taşınma maceralarından geride kalan olayların en ilgincini asla da unutamam.
Taşınmaya karar verildiğinde neyi alıp almamanız gerektiği konusunda oldukça derin bir fikir çatışması yaşayabilirsiniz. Sonunda karar verir ve birkaç parça veya hatırı sayılır parça eşyayı yanınıza almadan eski evinizi terk edersiniz. Bazen; modası geçtiği, yenisini alalım düşüncesiyle, bazen; taşımaya değmez düşüncesiyle ve asıl önemlisi; taşınılacak yeni yerin, alan olarak eşyalara uygun olmadığı göz önüne alınarak taşınırken önemli bir kaç eşyadan kurtulma rahatlığını yaşamak istersiniz.
Ben de öyle yaptım. On yıl içinde aynı mahallede üç kez taşınma operasyonu geçirdim. Her taşınmada birtakım eşyaları geride bıraktım. Aynı binada, zemin kattan üçüncü kata taşınırken bile aynı alışkanlıktan kurtulamadık.
Bu kez, Avrupa Yakası’ndan, Anadolu Yakası’na taşınmada geride bıraktıklarım neredeyse var olan eşyalarımın yarısıydı. Buna eskidi diyerek bıraktığımız, çalışır durumdaki bulaşık makinesi, oldukça şatafatlı yeni sayılabilecek gardırop ve birkaç dolap da dahildi. Bunları bıraktık ama taşınırken ufak tefekleri içlerine doldurduğumuz taşıma şirketinin getirdiği modern plastik kolilerin yekününü 60 civarında olduğunu söylemeden geçmeyeyim.
Altmış koli, beyaz eşyalar, yataklar, salon takımları, yemek takımları, üç+bir dairenin diğer odalarındaki eşyalar dahil, toplanması en az bir hafta süren tüm bu eşyaları yeni kiraladığımız eve nakliye şirketi vasıtasıyla taşıdık.
Yeni taşındığımız ev eskisinden 25-30 metrekare daha büyük olmasına ve birçok eşyayı safra diye geride bırakmamıza rağmen yeni eve anca yerleşebildik. En zoru ise; bir hafta süresinde altmış koliye sığdırabildiğimiz eşyaları, kolileri açıp yerlerine yerleştirmek ve kısacası yeni eve yerleşebilmek tam bir hafta sürdü. Ufak tefek eksikleri ile yerleştik de sayılır.
Sadece eşyaların yerleşmesiyle bitse ne ala. Asıl iş gerideydi. Taşındığınız eski evin; elektrik, su, telefon ve doğalgaz abonelik işlemlerinin sonlandırılması, var olan Digitürk, internet, Teledünya nakil işlemlerinin yapılması ve tüm bu işlemlerin yeni taşındığımız yerde yeniden yapılandırılması. Allah’tan bazı işlemleri, e-devlet yöntemiyle internetten hallederek o işleri de tamamlayabildik.
Hemen hemen yerleştik sayılır.
Elektrik, su, doğalgaz, Digitürk, Teledünya, internet gibi abonelikler hemen hemen bitti. Yerleştik de. Bir hafta hazırlık, eşya kolileme, bir hafta yeni evde kolileri açıp yerleşme ve diğer tüm işler bitti gibi ama, biz de tükendik. İşin maddi boyutundan hiç söz etmiyorum. Tüm bu anlık ömür törpüsü uğraşın geride bıraktıkları, işin maddi boyutunu ikinci plana itiverdi.
Taşınmak mı, umarım bir daha yaşamayız.
Yaşam mı zorlaştı yoksa biz mi yaşlandık!