Kötü haber şu ki tahminlere göre bu yaz rüzgarımız bol olacakmış. Şimdi buna kötü haber denir mi dediğinizi duyar gibiyim. Hava sıcaklıklarının her yıl bir öncekinden daha yüksek seyrettiği yaz aylarında rüzgar olsa olsa hastanın ayağına gelen doktor misalidir. Fakat orman yangını haberleriyle birlikte düşününce varın siz hesap edin olacakları isterseniz. Henüz yaz aylarının başında olmamıza rağmen yangın haberleri art arda gelmeye başladı. Diyarbakır ile Mardin arasında çıkan yangında maalesef 15 kişi hayatını kaybetti.

Hangi sebeple çıkarsa çıksın rüzgarlı havayla birlikte yangına müdahale etmek daha zor olacağından bu yıl rüzgarı bol bir mevsim yaşayacağız tahmini beni düşündürdü doğrusu. Biz ne sıcak havaya ne rüzgarakızalım. Tedbiri elden bırakmayalım diyeceğim demesine de Orman Genel Müdürlüğünün verileri şimdiden durumun pek de iç açıcı olmadığını ortaya koyuyor. Bu yıl geçen yılın aynı dönemine göre orman yangını sayısında 5 kat artış olmuş. Tam olarak 399 yangın kayıtlara geçmiş düşünebiliyor musunuz?

Bir yandan yeşilimize doğaya sahip çıkalım diye kampanyalar, uyarıcı bilgilendirici çalışmalar yapılıyor ancak bir yandan da yangınların sayısında artış oluyor. Aslında meteorolojik veriler sadece Türkiye için değil başka ülkeler için de alarm verici. Sıcaklıkların her yıl daha da yükselmesi yangınların adeta habercisi. Önüne geçemiyoruz ama yangın neden çıkmış, niye çıkmış merak ediyoruz değil mi? Öyle ya haberler her gün şurada çıkan yangın şu kadar süredir söndürülmeye çalışılıyor filan derken hepimizin ilk düşündüğü şey acaba kim ya da ne sebep oldu oluyor.

Peki bayram tatiliyle okulların kapanış tarihinin aynı zamana denk gelmesi ile biz ne yaşadık Allah aşkına. Ülkece tatile hücum harekatı başlatılmış gibiydi. Teşbihte hata olmaz derler kusura bakmayın. Herkesin tatili iyi hoş geçmiş olsun fakat pek çok yerden gelen görüntüler öyle pek de çevreyi gözetiyoruz gibi gelmedi bana. Yediğimiz içtiğimiz piknik yaptığımız kimi yerlerden gözümüze çarpan aslında hiç de ders almadığımızı gösteriyor. O halde kimse şikayet etmesin. Yangınların çıkış sebepleri çok çeşitli olabilir. Ancak henüz yediği içtiği piknik yaptığı yerleri temiz bırakmayı bilmeyen bir kısım yurdum insanına diyecek söz bulamadım. Bence bu tür durumlar için cezalar artırılmalı. Temiz bir çevre bırakmayı öğrenemeyene zorla öğretemezsiniz ama yüksek cezalarla önüne geçebilirsiniz belki. Tabii her köşede mangalını arabasından çıkarıp kısa sürede piknik yapabilme kapasitesine sahip her vatandaşımızı nasıl takip edeceksiniz o da ayrı bir konu. Yangına sebep olsun olmasın konu yeşil alanların kullanıldıktan sonra temiz bırakılması ise bu konuda ders olacak çarelere ihtiyaç var. Aslında para cezasının yanı sıra yeşillik alanların temizliği yaptırılarak bir tür toplumsal hizmet de sağlanabilir. Doğrusu kendimizle pek de övünmeyi sevdiğimiz konuların başında gelen temiz insan oluşumuz sadece evlerimizin temizliği ile ilgili galiba. Evimizin dışını unutmuş gibiyiz. Ne denir bilirsiniz aslan yattığı yerden belli olurmuş. Sahi siz de şöyle sahil orman park bahçe gezip tozduktan sonra çevrenize bakın bakalım durumumuz ne? Ha bir de yangına körükle gitmek diye bir deyimimiz vardı o geldi aklıma son olarak. Aman diyeyim.