Bir teknoloji şirketinin bir yayıncıyı mahkemeye vermesi tüm bu departmanların işlerini yapmadığı anlamına gelir.
Daha önce de hem bu köşede hem de farklı platformlarda dile getirdiğim bir şeyi hatırlatarak yazıya başlamak istiyorum. Herhangi bir teknoloji şirketinin, herhangi bir yayıncı hakkında hukuki süreç başlatmasını kesinlikle doğru bulmuyorum. Bu konuda hiçbir “ama”yı geçerli koşul olarak kabul etmiyorum.
Bugüne kadar, yaşanan (veya yaşandığı iddia edile) sorunları çözemeyip mahkeme yoluna başvuran tüm şirketlerin üst düzey yöneticilerine pazarlama, kurumsal iletişim, halkla ilişkiler, basın ilişkileri gibi departmanlarında çalışanları topluca işten çıkarmalarını öneriyorum. Hatta elleri değmişken çalıştıkları PR şirketi ile olan sözleşmelerini de yırtıp atabilirler. Sonuç olarak bence bir teknoloji şirketinin bir yayıncıyı mahkemeye vermesi tüm bu departmanların işlerini yapmadığı anlamına gelir.
Buraya kadar yazdıklarımı kendisi hakkında da LG Türkiye tarafından savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş bir yayıncının serzenişleri olarak da kabul edebilirsiniz. Ama unutmayın ki Türk adaleti LG’ye gereken cevabı vermiş ve suç duyurusunu kabul etmeyerek, olası bir davanın önünü kapatmıştır.
Benzer bir durum BTdunyasi.net adresinden yayın yapan Kemalettin Bulamacı’nın da başına geldi. Kemalettin Bulamacı, BTK’nın açıkladığı raporlar arasındaki bir tutarsızlığa dikkat çekerek aslında bu tutarsızlığın sonucu olarak devletin bir vergi kaybının da olabileceğini ve araştırılması gerektiğini yazdı.
Vodafone’un ilk yaptığı şey mahkeme kararıyla BTdunyasi.net sitesinde bu haberin yayınlandığı sayfaya erişimi durdurtmak oldu. Ardından da bu haberi yapan gazeteciye iki kere 100’er milyar liralık tazminat davaları açtı. Bu arada dava dilekçelerinde yayıncıyı bir Turkcell çalışanı olmakla da suçladı. Anladığım kadarıyla “Bu adam bir Turkcell çalışanı” diyerek mahkeme heyetini etkilemeye çalıştı.
Bu aşamada Turkcell’in neden topa girmediğini hep merek etmişimdir. Öyle ya rekabet başka bir şey, bir başkasını “zaten Turkcell çalışanı” olmakla suçlamak daha başka bir şey. Eğer BTK’nın GSM şirketleri arasında etik rekabeti de denetleyen bir kurulu yoksa, sadece Vodafone’un bu iddiası nedeniyle bile bence böyle bir kurul faaliyete başlayabilirdi.
Neyse ardından da Vodafone’un avukatları Kemalettin’in şirket bilançolarını okuyup, yorumlayacak bilgi birikimine sahip olmadığını iddia ederek mahkemenin seyrini değiştirmeye çalıştılar. Oysa ki mahkemeye verdikleri kişi Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Muhasebe Finansmanı bölümünden mezundu.
2016 yılının son günlerinde İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesi, davacı Vodafone’un talebini reddederek bu komediye bir son verdi. Şimdi Vodafone’un bir üst mahkemeye itiraz etmeyerek bu işin burada bitmesini sağlayacağını umuyorum.
Mahkeme çözüm değil
Mahkemenin kararını açıklamasının hemen ardından Kemalettin Bulamacı yine kendi web sitesinde “Türk yargısından, İngiliz Vodafone’a ‘RED’ tarifesi” başlıklı biz yazı yazarak süreci ve sonucu bir kez daha anlattı. Ben de bu yazının başlığında kendisinden esinlendim. Arzu eden küçük bir Google araştırmasıyla tüm süreci BThaber.net adresinden takip edebilir.
Benim hakkımda suç duyurusunda bulunulduğu zaman LG Türkiye’yi yöneten Koreli artık Türkiye’de yaşamıyor. Kemalettin Bulamacı’nın mahkemeye verildiği dönemde Vodafone CEO’su olan Gökhan Öğüt de artık Vodafone için çalışmıyor. Ama biri Koreli, diğeri İngiliz olan bu kurumların Türkiye tarihlerine “yayıncıları mahkemeye veren” şirketler notu çoktan düşüldü bile.
Burada uzun uzun anlatmak istemiyorum ama kendi seçtikleri gazetecilerin sırtını sıvazlar, o geziden bu geziye götürürken sadece haber yapmak için uğraşan yayıncıları mahkemeye vermek bence çok da övünülecek bir durum değil.
Yok bunu sadece bir güç gösterisi için yapıyorlarsa o zaman da Türk adaletinin bu tarz gösterilere izin vermediği apaçık ortada. Herkes kendi işini yapsın derim. LG, Türk insanına daha kaliteli teknik servis hizmeti versin mesela. Vodafone da Turkcell çalışanı olmanın Türk kanunlarına göre bir suç olmadığına ikna olsun artık. Şaka bir yana raporun kaynağına inerek hatanın veya farkın neden olduğunu anlayabilecek ve bu durumu gönül rahatlığıyla insanlara anlatabilecek halkla ilişkiler uzmanlarıyla çalışsınlar. Turkcell ve Türk Telekom’un bu işleri nasıl yaptıklarına baksınlar mesela. Rekabeti kendi işkollarındaki şirketlerle yapsınlar. Yayıncıyı günah keçisi ilan etmenin kimseye faydası yok.