Üç gün önce bizler için, her yıl kutladığımız en önemli günlerimizden biriydi.
Üç gün önce bizler için, her yıl kutladığımız en önemli günlerimizden biriydi. Ve bizler her zaman olduğu gibi çeşitli söylemlerle, okullarda yapılan güdük kutlamalarla bizlere hayatı öğreten, bizim yetişmemizde ellerinden geleni yapan öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutladık. Bizi yetiştirenlerden, hayatta olanları bir telefonla veya mesajla veya ulaşabildiysek şahsen ziyaret ederek onların bizlere kazandırdıklarını paylaşmaya çalıştık. Ellerinden öptük. Bu güzel, hem de çok güzel.
Ben hep Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün öğretmenler ile ilgili söylediklerini ve bizlere emanet ettiği öğretmenleri tam olarak anlayamamış olduğumuzu, her yıl “24 Kasım Öğretmenler Günü” kutlamaları gündeme geldiğinde düşünürüm ve yüksek sesle dile getiririm. Ben her geçen gün bu anlayamamış olmamız konusundaki endişelerimin arttığını düşünüyorum..
Günümüzde, hayatın zor şartlarına rağmen her durumda görevlerini yapmaya çalışan veya öğretmen olabilme hayallerin gerçekleştirebilenlerin atama beklemelerini gördükçe, biz bugünü sadece bir kutlamayla geçirme haksızlığından çok daha öte şeyler yapmamız gerektiğini düşünüyorum
Başöğretmenimiz’in ders alınması gereken bu sözlerine rağmen; günümüzde öğretmenlerimizin yaşadıklarını düşündükçe, hiç ders almadığımızı çok rahatça söyleyebiliriz.
Günümüzde; yıllardır atama bekleyen, aldıkları maaşlardan geçinemeyen, zor bölgelerde tüm geçim sıkıntılarının yanı sıra kendilerini güvende hissedemeyen öğretmenlerimize çok borcumuz var. Onları öncelikle çok daha rahat ettirmeliyiz hayallerini gerçekleştirmeliyiz.
“24 Kasım Öğretmenler Günü”nü kutlarken, ülkemizin geleceğini şekillendirmesini beklediğimiz öğretmenlerimizin, diğer ülkelerdeki meslektaşlarına kıyasla çok daha az gelirle yapmaları gerektiğinden çok daha fazla iş yaptıkları belirtiliyor.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün (OBCD) yayınladığı; “Bir Bakışta Eğitim” Raporu’ndaki verilere göre; Türkiye’de 15 yıldan fazla deneyimi olan bir lise öğretmeninin aldığı ortalama yıllık ücretler; Avrupa ülkeleriyle mukayesesi mümkün olamayacak rakamlardaymış.. Gelirleriyle hayat şartlarına dayanmaya çalışan öğretmenlerimizin durumunun, çok ivedilikle ele alınmasının zamanı gelmiş de geçiyor. Ülkemizdeki hayat şartlarının öğretmenlere yüklediği yük ise inanılmaz rakamlardayken varın gerisini düşünün. Ayrıca; ülkemizde öğretmenlerimi, Avrupa ülkelerindeki meslektaşlarına göre daha çok çalışıp az kazanıyorlar. İstatistiklere yansıyan rakamlar da bu konun ne kadar acınacak durumda olduğunu gösteriyor.
Raporda yer alan verilere göre, Eğitim-Öğretim saatine vurulduğunda; Türk öğretmenlerinin, diğer ülkelerdeki meslektaşlarına kıyasla çok daha fazla çalışarak çok daha fazla emek harcadıkları, buna karşın çok daha az ücret aldıkları çok net bir şekilde belirtiliyor.
Ülkemizde, öğretmenlerin durumları gündeme geldiğinde bazı siyasilerin bu konuyu yeterince anlayamadıkları söylemlerinde çok rahat anlaşılabiliyor. Öğretmenlerimizin çok zor şartlarda görev yapmaya çalıştıklarını görmezden gelmek ve ucuz söylemlerle göz ardı etmek öğretmenlerimize yapılabilecek en büyük haksızlıktır.
Şu günlerde yeni oranları ne olmalıdır tartışmalarını gündemde olduğu asgari ücret konusunda hala bir orta yol bulamıyorsak, dar gelirlinin, işçinin, memurun, öğretmenin yaşadığı o darboğazı hala anlayamamışız demektir.
Ücret dengesizliğinin, giderek zorlaşan geçim sıkıntısının yaşandığı ülkemizdeki öğretmelerimizin yaşadıklarını da göz ardı etmeyelim.
Bir gazetede; Rap Müzik ile ders işleyen bir öğretmenimizle yapılan röportajı okudum. Öğretmen Ahmet Naç; “Yapmak istediklerim, gerçekleşmesini umduğum hayallerim vardı. Öğretmenliğin tüm meslekleri aynı anda yapabileceğim bir meslek olduğunu gördüm. Şimdi öğrencilerimle yapmak istediğim her şeyi yapıyor ve hayallerimi onlarla gerçekleştirebiliyorum” sözleri bir öğretmenin hayallerini ve bunları gerçekleştirebilmek için neler yapması gerektiğini anlatması açısından çok önemliydi.
Her yıl kutluyoruz ama, “24 Kasım Öğretmenler Günü”nden, sadece kutlamanın dışında ne anlıyoruz ki. Veya her yıl kutlamaya çalıştığımız “24 Kasımlar’dan ne anlayamadık ki.
İşte bunu çok daha iyi düşünmeliyiz.