"Değerli büyükelçiler, temsilciler, yabancı vakıflar, basın yayın organları. Valla aslında öyle bir niyetimiz yoktu.
“Değerli büyükelçiler, temsilciler, yabancı vakıflar, basın yayın organları. Valla aslında öyle bir niyetimiz yoktu. Aslında hiç daha önce yapmadığımız bir şeydi. Uzun zamandır da hiç karşılaşmamıştık. Aslında bizim karakterimiz değildir. Ensemize vur lokmamızı al. Biz de nasıl oldu anlamadık. Herşey aniden gelişti. Malum biz cahil sayılırız. Üstelik de fakiriz. Bizim neyimize böyle hareketler. Hem nereden nereden bilebilirdik ki? İnsan önceden bir uyarır. Bilseydik önlem alırdık. Hayır, hayır, o anlamda değil. Yaşananların olmaması için önlem alırdık.
Beyefendiler, hanımefendiler. Baştan da dediğim gibi gerçekten istemeden oldu. Sonuncusunun üzerinden 36 yıl geçtiği için kimse hatırlamadı. Sokağa çıkanlar zaten ağırlıklı olarak 35 yaşın altındakilerdi. Eskiden bunlar sokağa çıktı mı biz kaçardık. Bu kez olmadı işte. Bizi dinlemediler. Gerçekten özür dileriz. Alman malı tankların üzerine çıktık. Ayaklarımızla onları lekelemiş olabiliriz. Tankların ateş etmesine yol açtık. Atış ömürleri kısaldı. Hele hele o kurşun yağmuru altında ayakta duranlar. Onlar var ya her türlü cezayı hak ediyorlar. Ne o öyle yürümek falan. Adamları zorla katil ettiler. Günahsızların damgalanmasına yol açtılar.
Ya o F-16’ların helikopterlerin durumu ne olacak? Haklısınız efendim. Onlar da bir sorun. Siz bize taaa özel izinlerle sattınız onları. Hep bizim yüzümüzden oldu. F-16’ların meclisi bombalamasına yol açtık. Üstelik bir işe de yaramadı. Hayır efendim, biz F-16’ları kötülemiyoruz. Aslında iyi uçaklar. Ama Meclis eski bir yapı ya. İnşaası sırasında malzemeden çalınmamış. O yüzden yıkılmadı bir türlü. Evet maalesef, yine sizden aldığımız ama artık 40 yaşında olan fantomlarla Akıncı üssünün pistini bombaladık. Bize çok acil gelmişti. Sizden izin alamadık. Hatta bir iki de helikopteri havada vurup düşürdük. Affınıza sığınırız. Maalesef biraz kötü muamele oldu. Ne yaptı ki çocuklar. Alttarafı 250 kişiyi öldürdü. 200’ü sivil halktı. Bizde sivilden bol ne var. O sivillere kötü davranma hakkını verir mi? Vermez tabii. Onların hesabını da ayrıca göreceğiz.” Dış basına ve açıklamalara baktığımızda görünen o ki, herhalde bizden bunun gibi bir açıklama bekliyorlar. Utanmasalar, “Hadi birbirinizi öpüp barışın. Bir daha görmeyeyim” diyecekler.
Sonik patlamayı da öğrettiler ya
15 Temmuz gecesi İstanbul’da herkesin bomba zannettiği sesler var ya; işte onlar ‘Sonik patlama’. Yani ses hızının aşıldığında ortaya çıkan ses duvarının yıkılma gürültüsü. Böyle deyince birşey anlamadınız tabiii. Ben de anlamadım. İyisi mi biraz açayım. Ses hızı, deniz seviyesinde ve 21ºC sıcaklıkta yaklaşık 1235.5 Km/Sa’dir. Yani ses bu şartlarda saatte 1235 buçuk kilometre hızla ilerler. İşte bir uçak bu hıza ulaştığı anda bomba sesine benzer sonik patlama meydana gelir. F-16’lar 12 bin metre yükseklikte ses hızını ikiye katlayabilir. Deniz seviyesinde ise 1.2 kat hız yapabilir.
İşte bizim duyduklarımız bu deniz seviyesinde olan seslerdi. Çünkü 12 bin metrede olsaydı kimse fark etmezdi. Amaçları da bu olmadığına göre halkı korkutmak için yere yakın uçarak ses çıkardılar. Uçaklar hareket halinde iken, devamlı bir şekilde, bulundukları konumdan dışarıya doğru giderek genişleyen küresel ses dalgaları oluşur. Bu dalgaların hızı o andaki hava koşullarına göre değişir. Uçak bu hıza ulaştığı anda sesle aynı hızda ilerlediği için ses duvarının da tam sonuna dayanmış olur. Böyle bir durumda oluşan tüm dalgaları önüne katar. Bu dalgalar moleküller üzerinde titreşim etkisi yarattığından, üst üste binmiş ses dalgalarının titreşim etkisi de katlanmış olur. Bu durum neticesinde artık bir şok dalgası oluşur. Aynı zamanda yüksek basınca sahip bir hava duvarı da ortaya çıkar. Jetler bu duvarı delip ses hızını aşarlar, bu sırada da ortaya müthiş bir gürültü çıkar. Eğer bu olay yükseklerde gerçekleşiyorsa, şok dalgası yere ulaşamayacağından bir şey duyulmaz. Olay yere yakınsa kulakları sağır edebilecek derecede güçlü bir gürültü duyulur.
Sonik patlamaların neden olduğu etkilerden bazıları sürekli tedirgin olma durumu, aktivitelere eşlik edememe ve hareket bozukluğu, düzensiz ve huzursuz uyku problemi olarak sıralanıyor. Uzmanlar sonik patlamalara maruz kalan insanların tepkilerinin gözle görülür ölçüde değiştiğini ve olumsuz yönde seyretmeye başladığını gözlemlemiş. Bunlar dışında kan basıncının yükselmesi ve kalp atışlarının düzensiz hale gelmesi de meydana çıkan olumsuz etkilerden. Ayrıca vücudu kontrol etme kabiliyetinin düştüğü de biliniyor. Kol veya bacaklarda seğirme, tutulma, halsizlik veya ağrı hissedilebilir. Üstelik bu dalgalar sadece insanları da etkilemiyor, hayvanlar üzerinde de hem psikolojik hem de fizyolojik olarak hemen hemen aynı etkiler oluşuyor.
Çok da “Tın”
Bu İsviçre çok komik bir ülke. Biliyorsunuz daha önce, kendilerine her ay 8-9 bin lira havadan para verilmesini red etmişlerdi. Şimdi de Kuzey Kore’ye uygulanan ambargoya katılmışlar iyi mi? Ne yapmışlar dersiniz? Dünyaca ünlü bankalarında Kuzey Kore bağlantılı kara para trafiğini mi engellemişler acaba? Hayır. Bunu yapmamışlar.
Ya da Kuzey Kore ile iş yapan şirketlerin paralarını mı kabul etmemişler? Hadi bunu geçtim Kuzey Koreli üst düzey yetkililerin gizli hesaplarını mı açıklamışlar? Bütün soruların cevabı hayır. Ya ne yapmışlar? Ne yapmışlar biliyor musunuz? Kuzey Kore’ye yüzbinlerce dolarlık İsviçre saatlerinin satışını yasaklamışlar. Kuzey Kore diktatörü Kim Jong-un meğer İsviçre saati tutkunuymuş. Birleşmiş Milletler de nükleer ve balistik füze programı nedeniyle Kuzey Kore’ye ambargo koyup lüks madde satışını yasaklayınca kabak bizim İsviçrelilerin başına patlamış. İsviçre daha önce de ağır insan hakları ihlallerinden dolayı Kuzey Kore’ye teleferik satışına izin vermemiş meğer. Eminim İsviçre bu ambargolarında ısrarlı olursa, Kuzey Kore’ye yakında demokrasi gelir ve serbest seçimler yapılır. Dayan İsviçre.