Usul bilmeyen yol bilmez. Yolu bulsa yolunu şaşırır ve istenilen istikamete ulaşamaz. Usulsüzlük ormandaki keçi yoluna benzer. Çünkü buradaki yol keçiye uygundur. Keçi, kendi usulüne uygun yol yapmıştır. Keçi yolunu takip ederek ormandan kurtulabildim gibi ifadeleri bilirsiniz.
Usul bilmeyen yol bilmez. Yolu bulsa yolunu şaşırır ve istenilen istikamete ulaşamaz. Usulsüzlük ormandaki keçi yoluna benzer. Çünkü buradaki yol keçiye uygundur. Keçi, kendi usulüne uygun yol yapmıştır. Keçi yolunu takip ederek ormandan kurtulabildim gibi ifadeleri bilirsiniz.
Usul kelimesi genel itibariyle; bakış, istikamet, bütünlük ve kuşatıcılık, işlevsel bir metodolojiye sahip olmayan çağ problemine dikkat çekmektir. Meselemiz yalnızca İslami İlimler açısından usul değerlendirmesi değil, bütüncül bir yola işaret etmektir. Dini anlama, yaşama ve toplum hareketliliğindeki genel boşluğu kapatma müzakeresidir. Müzakerenin ilkini Mir'atta yazan Abdülaziz Tantik ile yaptık. Konuyu biraz daha açalım istedim. Fikri müzakereler insan zihnini açar. Bildiklerinin gelişmesini ve bilmediklerini öğrenmesini sağlar. Aynı zamanda müzakere aklı zenginleştirir ve tefekkürü artırır. Biliriz ki tefekkür kıymetli bir ibadettir.
Kuşkusuz usulün gelişmesi genel anlamıyla islami ilimlerde teşekkül etmiştir. Böylelikle; tefsir, hadis, fıkıh, kelam ve tasavvuf gibi ilimlere indirgenmiştir. Böyle bir tasnif aynı yol ile dinî ve tabiî ilimler ya da aklî ve naklî ilimler biçiminde tasnif edilip parçalanmasına kapılar açılmıştır. Tıpkı edebiyatımızın İslami edebiyat, tanzimat, doğu - batı edebiyatı gibi bölünmesine bir başka açıdan musikimizin doğu - batı, türkü, şarkı ve sufi müzik şekliyle sanat, tasavvuf, türkü, klasik gibi bölünmeleri getirdiğine de tanıklık ettik. Tıp ilminin de böylesi bir parçalanmanın ayrı ayrı şubelere bölündüğünü de masanın üzerine koymuş olalım. Kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de emirler ve yasaklar, helaller ve haramlar şeklinde genel bir tasnif söz konusudur. Yani nüzul ile belirlenmiş bir tasnifi gözlerimizin önüne koyar. Afak ve enfüsi ayetler birbirinden asla ayrılmaz bir bütünlüktedir. İlimler de öyledir, birbiriyle iç içe geçmiş bir bütünlüğü gösterir bize. Hayatın, insanın, varlıkların, gökyüzünün bir bütünlük arz ettiği gibi. İlimlerin inkişafı aklın, tefekkürün inkişafıyla, doğru orantılıdır.
Usul kelimesi, dilimizde sıkça kullanılan kelimelerden biridir. Arapça'dan Türkçemize yerleşmiştir. Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde "usul" kelimesine şu karşılıklar verilmiş; "kökler, asıllar, bir kimsenin ana, baba, dede ve nineleri, bir amaca erişmek için izlenen düzenli yol, tutulan yol, yöntem, tarz. Bilimde belli bir sonuca erişmek için, belli ilke ve kurallara göre izlenen yol, metot. Bir yasama veya idare işleminin hazırlanması, yapılması veya yürürlüğe konması sırasında uyulması gereken hükümler ve izlenecek yollar. Klasik Türk müziğinde tempo, alçak sesle, yavaş bir biçimde…" şekliyle ifadelere rastlıyoruz. Cümle içi kullanılışına yönelik örnekler verilmiştir.
İlmin inkişafına yönelen asırlarda İslami İlimleri sistematize etmiş bilge insanlara rastlanıyor. Onların kurdukları sistem aynı dönemlerde felsefenin ve mantık ilminin de sisteme dâhil edildiğini ifade edebiliriz. Dün dediğimiz geçmiş çağ düşünürleri, ilim sahipleri bir disipline ihtiyaç duymuşlar, örneğin felsefenin ikinci babası olarak kabul edilen Farabi'nin kurduğu sistem dünyada var olan ilimlerin her birisi için kurallar bütününe, yol ve yöntem önermelerinin kapılarını açmıştır. Farabi'ye çağlar boyu ilim ve irfan sahipleri teşekkür borçludur. Her daim ilim ve irfan sahibi geçmiş ecdadımızı elbette bizler rahmetli yâd ediyoruz.
Kısa dokunuşlarla İslami İlimlerle kendini göstermiş olan usul meselesinde Fıkıh, Tefsir ve Hadis usulüne dair kısa bilgiyle sofrayı kapatalım. İslam Hukuku’nun iki alanından biri usulü Fıkıh diğeri Usulü Füru'dur. Fıkıh usûlünün sözlük anlamı “fıkhın delilleri-kökleri” olarak tarif edilir. Fıkıh usulünün, terminolojik anlamını büyük âlim ve fakih Fahrettin Attar “Fıkıh Usûlü” isimli eserinde; “Şer’î hükümlerin, tafsilî delillerden çıkarılmasını mümkün kılan kâideleri ve icmâli delilleri öğreten bir ilim ya da İstinbât kâideleri ve icmâlî deliller” olarak tanımlar. Böylelikle çözülmesi gereken herhangi bir soru, problem fıkhı olarak cevabını bulur.
"Tefsir Usulü" Kur'an-ı Kerim ayetlerini açıklamayı ve yorumlamayı ifade eden bir terim olarak karşımıza çıkıyor. Kur’an ayetlerini yorumlama ilmi ve bu alanda yazılan eserlere tefsir deniliyor. TDK'ya göre tefsir etmek, yorumlamak anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim'in iyi bir şekilde anlaşılması için tefsir edilmesi gerekmektedir. Bunun usulünü belirleyen kurallar bütünü tefsir usulüdür. Elmalı Muhammed Hamdi Yazır'ın On ciltlik "Hak Dini Kur'an Dili’nin tefsirlere en iyi örneklerden biri olduğu gibi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın beş ciltlik "Hayat Rehberi Kur'an - Konulu Tefsir"in Akademisyenlerce hazırlanmış herkesin elinin altında bulunması elzem olan eserlerden bir diğerinin olduğunu da bu vesileyle hatırlatmış olayım.
"Ulumul Hadis" konusunu eski Diyanet İşleri Başkanlarımızdan Prof. Dr. Mehmet Görmez şöyle ifade ediyor; "Hadis ilmi rivâyetü’l-hadîs ve dirâyetü’l-hadîs diye iki kısma ayrılır. Kabul veya red açısından râvi ve mervînin durumunu bildiren kaideler ve meseleler bütününü ifade eden dirâyetü’l-hadîs aynı zamanda “ulûmü’l-hadîs, mustalahu’l-hadîs, kavâidü’l-hadîs, usûlü’l-hadîs” şeklinde de adlandırılır (M. Acâc el-Hatîb, s. 13).
Son söz anlamında usul olmadan, kaideler, kurallar, prensipler, disiplinler olmadan başarı olmaz. Hayatın bütün cephesinde bu kurallar elbette geçerlidir. Hukuk olmadan adalet, yargı olmaz. Adaletin ve ahlakın olmadığı yerde devlet, nizam ve intizam olmaz. Birlik, beraberlik, güç ve kuvvet dediğimiz unsur devletin nizamıyla, uygulamasıyla dolayısıyla usulüyle ilgilidir vesselam.