Ne zamandır şarkı göndermeli yazı yazmadığımızı fark eden bir dostumuz geçenlerde takılmıştı; "ne oldu repertuarı tükettin mi?" diye. Evvel Allah bizdeki repertuar neyse de Türk Müziği o kadar büyük bir derya ki her olay, durum ve hâl için kullanılabilecek onlarca-yüzlerce "göndermeli" şarkı, türkü mevcut arşivlerde.
Florya’da da şubesi bulunan meşhur bir bankamızın kendinden de meşhur müdiresi hanımefendinin gözünü para hırsı bürümüş futbolcuları dolandırdığı dava ara sıra, duruşma günlerinde şöyle bir parlıyor, sonra sanki hiçbir şey olmamış gibi hayat devam ediyor ve bizim balık hafızamız (ortalama 45 günlük bir “gündem hafızası” varmış asil ve necip milletimizin) tam konuyu unutmak üzereyken hoop bir duruşma daha (bu galiba dördüncüydü) gene ifadeye çağrılanlar, anlatılanlar, araya sıkışan önemli detaylar, gizlenen gerçekler falan çarşı şöyle bir dalgalanıp duruluyor.
İşte Tarkan Tevetoğlu kardeşimizin “Unutmamalı” şarkısını
burada bunun için aldık başlığa koyduk. Çok romantik bir terennümü vardı eserin
hepimizin kulağındadır. Unuttu dediler, hiç sevmedi dediler, gücendim yâr …
diye başlardı Tarkan’ın Tarkan olduğu Türk Pop Müziğinin en verimli yıllarıydı.
Konservatuarlardan sanatçı fışkırırdı, şimdiki gibi kulak tırmalayan sesler ve
acayip bir homurtu yoktu müziğimizde. Unutmamalı da o günlerin en hit
şarkılarındandı ve iyi ki o sözleri yazmış Tarkan bakın bugün lazım oldu
kullanıyoruz. (Bu arada unutanlar için Türk dünyasının önemli şahsiyetlerinden
şair-yazar Fethi Tevetoğlu Tarkan’ın büyük amcasıdır)
Fonun ithaf edildiği kişi şimdilerde Adalar Denizi’nin karşı
kıyılarında olsa da, hukuk sistemi kalan sağlar bizimdir diyerek biraz yavaş
tempoda, tıngır-mıngır devam ediyor işlemeye. Davaya bakan hâkimlerimiz de sağ
olsunlar bizim “hafıza-yı beşer, nisyan ile malûldür” olduğumuzu bildikleri
için de duruşma günlerini biz tam unutmaya başlamışkenki günlere koyup
“unutmamalı” diyorlar bize.
Gene bu haftaki davada öğrendik ki söz konusu icraatların
gerçekleştiği Bankanın hükmi şahsiyeti muhteris futbolculardan önemli bir
tanesine “evrakta sahtecilik” iddiasıyla karşı dava açmış. İbraz edilen
belgenin ödemelerin yapıldığı tarihlerle tutarsızlıklar içerdiğini beyan
etmekteymişler futbolcuya karşı.
Bir de müdire hanımın imha ettiğini sandığı telefonundan
bazı teknolojik inceliklerle kurtarılan bilgilerin konuyu daha derinleştirdiği ve
dava dosyasına giren bilirkişi raporunun işin çetrefilliğine bir hayli katkıda
bulunacağı anlaşılıyor son evrede.
Konu Florya odaklı olunca ister istemez işin içine sportif
rekabet kadar medyatik rekabet de dahil oluyor. Konu hakkında ahkâm kesmeye
başlayanları kullandıkları sözcüklerden ve ifade biçimlerinden hemencik tasnif
edebiliyorsunuz. Bir grup bunun basit bir banka dolandırıcılığı olduğu
hipotezinden hareketle “bireysel” bir suç/tercih olduğuna dublaj yaparken diğer
kesim bu işin görünenden başka bir yüzünün daha olduğu ve banka müdiresinin tek
başına yapamayacağı çapta bir “organize iş” olduğu tezini savlıyor.
Televizyonlardaki haber bültenlerinde duruşmaya yer
verme/vermeme şeklinden ve kullanılan haber dilinden de o kanalın söz sahibi
yöneticilerinin gönlünde hangi aslanların yattığını anlamak mümkün. Medya
okur-yazarlığına âşina iseniz bir de o gözle bakın siz de göreceksiniz.
Haydi kalın sağlıcakla,
PS: Fenerbahçe ve Qarabağ’a Avrupa maçlarında üstün
başarılar diliyoruz.