Bir banka müdiresinin kayıt-dışı olarak piyasadan yüksek kazanç vaadiyle para toplayarak oluşturduğu "fon"un hazin ve kriminal hikâyesini son günlerde ibretle izliyoruz.
Bir banka müdiresinin kayıt-dışı olarak piyasadan yüksek kazanç vaadiyle para toplayarak oluşturduğu “fon”un hazin ve kriminal hikâyesini son günlerde ibretle izliyoruz.
Cumhuriyet Savcısının iddianamesi, şüpheli, tanık ve müştekilerin ifadeleri, verilen paralar, alınan ve alınamayan yüksek kâr/faizler, bu işe adı karışanlar ve adı bu işlere karıştırılmamaya çalışılanlar falan derken ortalık yangın yerine döndü.
İlk iddianamede yer almayan bazı kişi ve olaylarla ilgili ikinci bir iddianame daha hazırlandığı, konuyla bağlantılı olarak BDDK, MASAK ve ilgili bankanın teftiş raporlarının da gündemde olduğu belirtiliyor gazeteci arkadaşlarımız tarafından.
İlk bakışta bir tarafıyla basit bir dolandırıcılık diğer tarafıyla “az tamah-çok ziyan” açgözlülüğü gibi duran bu adli vakıanın aslında hiç de göründüğü kadar basit olmadığına dair kuvvetli emareler de yok değil aslında.
İddianameye göre; Olayların geçtiği banka şubesinin, güzide bir kulübümüzün idman tesisleri ile aynı muhitte bulunması, bu dosyada adı geçen çoğu ismin kamuoyu tarafından tanınan, bilinen eski futbolcular, teknik direktörler ve futbolcu yakınları olması, paraların toplandığı iddia edilen fonun gayrı resmi isminin meşhur bir teknik direktörümüzün adını taşıması, içinde air-tag takip cihazı olan çanta dolusu paranın banka şubesinde başlayan yolculuğunun ilginç hikâyesi derken sabah oldu erken.
Vergi Usul Kanunumuza göre günlük 7 bin TL’nin üzerindeki para alış verişlerinin mutlaka banka ve finans kurumları aracılığıyla ve IBAN üzerinden yapılması zorunluluğu olmasına rağmen milyonlarca dolar ve TL’nin çanta ve poşetlerle elden ele gezmesi başta olmak üzere; fona yatırdığından kat be kat fazlasını farklı yollarla geri edinenlerin olması, dosyada darp ve şiddet konularının bulunması, toplanan paraların âkıbetinin bilinmemesi hususları “turpun büyüğü heybede” dedirtiyor ister istemez.
Turp hikâyesinden de biraz bahsederek yazıyı toparlayalım; Merhum Başbakan Demirel’in Aydın Mitinginde anlattığı öyküdeki köylü amca biraz yorgunluktan biraz da üşengeçlikten pazara getirdiği heybesindeki turpların önce ufak-tefek ve yamuk-yumuk olanlarını çıkarmış tezgâha ki onlar satılsın erkenden diye. Müşterilerinden birisi de bu ufarakça turpları beğenmeyip daha büyüğü yok mu diye sorunca patlatmış lafı; “va yeğenim va olma mı, turpun büyüğü heybede, heybede” demiş.
Bu arada eski İstanbul Valimiz Sn. Ali Yerlikaya’nın İçişleri Bakanı olmasıyla ivme kazanan; sosyal medya fenomenlerinin organize şekilde karıştıkları dolandırıcılık ve kara para aklama olaylarının deşifre edilerek peş peşe tutuklamalar yapılması ve hemen ardından yasa dışı bahis organizasyonları ve bunlara karışan alt liglerdeki oyuncuların tutuklanmasıyla bu mücadelenin yeni bir safhaya evrilmesi kamuoyundaki suç ve suçlularla mücadele beklentilerini karşılar nitelikte oldu. Şimdi de Adalet’ten bunların mahkemeye ön kapıdan girip arka kapıdan çıkmalarını önlemesini bekliyoruz.
İşte o zaman bu operasyonların bir anlamı olur ve Devlet-i Ebed Müddet otoritesini böylece tesis etmiş olur.