Yaklaşık son 1-2 senedir yaşadığımız ekonomik operasyonun devamı niteliğinde olan bir kumpastan bahsediyoruz.
“Suriye'ye kim silah gönderdi? Sorunuzu anlamadım. FETÖ ağzıyla konuşuyorsun. Gazeteci gibi değil, tam FETÖ'cü gibi konuşuyorsun. O operasyonu yapanlar FETÖ'nün savcılarıydı, şimdi onlar içeride, hapisteler. Sen bana bu soruyu böyle soruyorsun da, ABD'nin Suriye'ye getirdiği 4 bin tır silahları niye sormuyorsun? Gazetecisin ya, bunları niye yazmıyorsun? Sorularınızı sorarken hassas olun. Ve bir başkasının ağzıyla konuşmayın. Bunları da kolay kolay karşınızda yutacak birisi yok! FETÖ ağzıyla konuşmamayı da lütfen öğrenin.”
Bu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait. Erdoğan, Fransa ziyaretinde kendisine küstahça bir soruyu yönelten Fransız gazeteciye bu cevabı verdi.
Aslında Fransız gazetecinin bu FETÖ ağzından farklı olmayan sorusu Türkiye’yi kuşatmak isteyen küresel merkezin zihniyetinin de birebir aynısı. Çünkü Türkiye’yi yaklaşık 4-5 senedir “terörü destekleyen ülke” olarak göstermek istediler. Ülke içindeki maşalarıyla da bu operasyonu tertiplediler. Bu operasyonun medya kolunun başında Can Dündar vardı. Casusluk suçunun tarihini yazan Dündar, FETÖ’nün hedefi doğrultusunda hareket etti. Oysa Fransız gazetecinin bilmediği ya da bilmek istemediği bir gerçek Fransa’da da Dündar gibi casusluk suçuna karışanların çok ağır bir şekilde cezalandırıldığı… Elbet bunu görmedikleri gibi Türkiye’yi yalanlarla itham etmek istiyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin Suriye’deki PYD’ye gönderdiği silahları hatırlatması üzerine Fransız gazeteci tek bir cevap veremedi. ABD, 4 bin tır silah gönderdi ve hepsi dünyanın gözü önünde oldu. Yetmedi ABD bunu senato kararıyla gerçekleştirdi. DEAŞ’la mücadele adı altında PYD’ye silah gönderdiler. Terör örgütünü beslemelerine rağmen dünyada kimse ABD’ye Türkiye’ye yöneltilen o küstahça tutumun onda birini bile göstermedi.
ABD’de görülen kumpas davası da Türkiye’yi kuşatma hedeflerinden biri. Hakan Atilla, 6 maddenin 5’inden “suçlu” bulundu. Öyle saçma maddeler ki üzerine konuşmak bile anlamsız. Zaten mahkeme bile kurguydu, daha önceden belirlemiş oldukları kumpası sahneye döktüler sadece. FETÖ’cü hakimle, FETÖ’ye hizmet eden bilirkişiyle, FETÖ’yü savunan savcıyla bir mahkeme kurdular. Hedef, Halkbank’a ceza keserek Türkiye’nin bunu ödemesini sağlamak. Çünkü Türkiye ticaretini o dönem zarfında TL cinsinden yapmış, dolar sisteminin dışına çıkarak ABD 100 milyar dolara yakın cari açık vermişti. Bunu hazmedemediler. Şimdi bunu ödetmeye çalışıyorlar. Elbet ABD’de kurulan kumpas mahkemesinde çıkan sonuç bizi bağlamaz. Bunu biliyorlar. O nedenle bir başka hedef olarak Türkiye’yi uluslararası bankacılık sisteminin dışına itmek istiyorlar. Yaklaşık son 1-2 senedir yaşadığımız ekonomik operasyonun devamı niteliğinde olan bir kumpastan bahsediyoruz.
Birleşmiş Milletler’deki Türkiye’nin lokomotiflik ettiği Kudüs tasarısı da hazmedemeyecekleri bir gerçek. Her türlü kuşatma içine girmek istiyorlar. Emellerinden vazgeçmiş değiller. Erdoğan’ı hedef almaktan bir adım bile geri gitmiş değiller. Ama biz de bağımsızlık mücadelemizden ve kararlılığımızdan vazgeçmiş değiliz. Erdoğan demenin Türkiye olduğunu bilerek mücadelemize devam edeceğiz.
Ne oldu da Yarkadaş, Hazinedar’ı savunur hale geldi?
Beşiktaş Belediye Başkanı Murat Hazinedar görevden alındı. Yarkadaş’ın dediğine göre, Hazinedar hep hedef gösteriliyormuş, hep AK Parti medyasında üzerine gidiliyormuş.
Yarkadaş 2014 yılının Kasım ayında Hazinedar için Vakko’dan 475 bin TL’ye gardırobunu donattığını ve Etiler’deki polis okulu arazisi için usulsüzlük yaptığını ileri sürmüştü.
Şimdi ise AK Parti medyası onu hedef gösteriyor demiş… E Yarkadaş, ne oldu da bu fikirlerinden caydın?
Milletvekili olunca tüm bu yazdıklarının unutulacağını mı sanıyorsun?
Bu haftanın favori Spotify şarkılarım
- Justin Timberlake – Filthy
- Gavin James – Heart On Fire
- Patron – Yanıyorum Hala
- İncesaz – Tahta Bavul
- Can Dedeoğlu – İşim Bitti