Tarihi günlerden geçiyoruz...
1994 krizi (yaklaşık değer kaybı %174)
1998-99 krizi (%163)
2000-2001 krizi (%203)
Ve son yaşadığımız kur şoku (yaklaşık değer kaybı %131)
Tarihi günlerden geçiyoruz...
10 Ağustos 2018 kurun anormal yükselişi ile tarihe geçti. ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya platformu Twitter üzerinden Türkiye'ye yönelik açıklamasında Türkiye'den ithal edilen çelik ve alüminyumda vergi oranının iki katına yükseltilmesini onayladığını belirtti.
Alüminyumda verginin yüzde 20, çelikte ise yüzde 50 olacağını belirten ABD Başkanı Trump, Tweet sonrası 5.75 dolar/TL kuru 6.30 test etti. Elbette bu sadece bize yönelik değil… Ticaret Savaşını Çin ile başlatan Trump elindeki sopa ile ülke ülke dolaşıyor. Avrupa'dan Meksika’ya, Kanada, İran ve Asya’ya kadar uzanan bir dizi yaptırımlar...
Bir oyun vardır hani çocukluğumuzda çok karşılaşırdık ve ne anlama geldiğini de anlamazdık. Deliklerden bir köstebek kafası çıkar ve rastgele elinizdeki tokmakla o köstebekleri vururdunuz. Vurduğunuz kafa sayısına göre de puan alırdınız. Sanırdık ki, bu köstebekler rastgele çıkıyor... Oysa programlanmış bir matematiği vardı, herbir kafanın dışarı çıkışında... Oyunda olduğu gibi olmasa da benzer şekilde Trump da elinde sopa, rastgele sallıyor dünya düzenine…
Twett sonrası güne 5.75’den harekete başlayan dolar, 6.25’e çıktıktan sonra 5.85’e geri döndü. Bir süre yatay seyrettikten sonra 15.00 itibarıyla başlayan yeni hareket dalgası 16:30 itibarıyla 6.80 seviyelerine ulaştı. Böylece TL’nin dolara karşı değer kaybı bir gün içerisinde yüzde 22’ye ulaştı. Bu oran, Türkiye tarihinde serbest kur rejimine geçtiğimiz 2001’den beri, bir günde yaşanan en büyük oran oldu. Bundan önceki en büyük günlük oran ise 15 Ekim 2008’deki yüzde 8’lik orandı.
Cumhurbaşkanının açıklamaların ardından, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak piyasaların rahatlamasına yönelik gerekli aksiyonlarımız olacaktır, dedi. Ancak somut adımlar atılamadığından doların ateşi iyice çıktı. Pazar günü ise dolar TL kuru 7,40’ı test etti ardından gevşemeye başladı.
Pazartesi günü ise aksiyonların ne olduğunu gördük.
İlk hamle BDDK’dan geldi. Yerli bankaların TL verip döviz aldıkları swap ve benzeri işlemler toplamının öz kaynaklarının yüzde 50'sini geçemeyeceğini duyurdu. Böylece dolara talebi azaltacak bir hamle geldi. Sonra TCMB, piyasaların etkin işleyişinin sürdürülmesi amacıyla aldığı tedbirleri açıkladı. Ek olarak TL zorunlu karşılıkları 250 baz puan döviz zorunlu karşılıklar 400 baz puan indirdi (TL’de 3 aya kadar yüzde 10.5, dövizde ise yüzde 12.0 idi) Böylece bankalara 10 mlr TL ve 6 mlr $ likidite sağlayacak.
Dilim varmıyor
Kimse yaşananları hafife almasın.
Merkez Bankası adımlarının amacı finansal para sağlamak. Para varsa ihtiyaç duymazsın. Ama piyasaların kuralsız yön değiştirmesini ve spekülatif söylemlerle mevduatlara el konulacak gibi lafları da anlamak, piyasaları karıştırmak ne demek, anlayamıyorum. Türkiye'nin, 800 milyar dolarlık gayri safi milli hasılaya sahip bir ülkenin, bu denli yaptırımları olacağına zaten ehemmiyet verilmez.
"Döviz yükselirken Merkez Bankası neden para veriyor" diye soracak olursanız. Dolar TL ulaşımına karşı işini kolaylaştırıyor. Yani kasamızda var, panik yok diyor.
Son olarak;
Cuma günü itibaren Dolar/TL yüzde 20-25 günlük değer kaybı yaşandı.
'Kur şoku'nun hiç şüphesiz enflasyondan faiz oranlarına, ithalat ve ihracattan istihdama kadar yayılabilen etkileri oluyor. Elbette etkileneceğiz, en azından ithal edilen tüm ürünlerin maliyeti ve dolayısıyla fiyatı artacak. Ama söylendiği gibi bu savaştan da galip çıkmayı başaracağız. Önemli olan direnme gücünü kaybetmemek ve el birliğiyle bu taşın altına elimizi koyabilmek…