Geçtiğimiz hafta birkaç günlüğüne Tunceli dedik...
Onlarla sohbet edince, gülüp eğlenince, koşunca, şarkılar söyleyince, eleştirilerini ve fikirlerini dikkat kesilip dinleyince, esprilerine eşlik edince, onlara takılınca çok ama çok keyif alıyorum... Ve laf aramızda ruhum, zihnim, bedenim onların keyfine ortak olunca zinde kalıyor...
Geçtiğimiz hafta birkaç günlüğüne Tunceli dedik... Çok keyif aldım, deşarj oldum, iyi ki geldim demelere doyamadım...
Zamanımın çoğunu Tunceli Gençlik ve Spor Müdürü Abdülselam Er, ekibi, Tuncelili gençler ve sporcularla geçirdim... Tunceli; spor, sporcular, aktiviteler ve bu yöndeki başlıklarda çok şanslı. Bununla cevherler ve cevherlerin doğru yönlendirilmesi konusunda da zengin bir potansiyele sahip... Oluşturan sportif tesisler, kulüpler, sporcular, eğitimciler Gençlik ve Spor Müdürlüğüne bağlı güçlü bir ekip tarafından koordine ediliyor... Klişe cümlemiz olan; “yapıların içini hakkıyla dolduran kadrolar yoksa fayda sağlamamakla birlikte devlete masraf olmaktan öteye de gidemez” doğru orantısını Tunceli için kuramayız çünkü bu şehirde sosyal, sportif, kültürel çıta çok yüksek... Bu sebepten ilgili kurumlarda bu çıtayı layıkıyla yakalamış... Munzur kıyısına boncuk misali kondurulmuş “Genç Ofis” çok işlevsel ve zevkli dizayn edilmiş... Ahşabın samimiyetiyle dizayn edilen Tunceli Genç Ofis’te sohbet ettiğimiz gençlik ve spor ekibinin enerjisi muhteşemdi... Hatta bir ara “acaba yanlış mı anladım bunlar personel mi yoksa gençler mi“ diye sorma ihtiyacı duysam da karizmayı bozmamak adına sustum çünkü karşımdakiler görevliden ziyade bulunduğu ortamı keyifle canlandıran, hisseden, yaşayan aktif gençler modundaydı...
“Genç Ofis” sohbetlerimiz sonrasında sıra adrenalin dolu saatlere gelmişti...
“Hayat Boyu Öğrenme Yılsonu Etkinlikleri“ kapsamında Tunceli demiştim o halde bu dinamik şehirde olmanın hakkını vermeliydim... Tunceli Gençlik ve Spor Müdürlüğü ile Tunceli Milli Eğitim Müdürlüğü bünyesinde çok aktif etkinlikler tertiplenmişti... Tuncelililer, gençler, sporcular, kurumların temsilci ve personelleri kısaca hepimiz Tunceli için manevi değere sahip “Ana Fatma” olarak adlandırılan manevi makamın olduğu alanda bulunan spor tesisine doğru yol aldık... Start aktivitemiz Zipline oldu. Munzur’un üzerinden hepimiz sırayla karşıya geçtik sonrada geri döndük... Kimi korktu, kimi keyif çığlığı attı, kimi de çayımı da getirin rahatlığıyla gidip geldi Munzur’un üzerinden... Sonra mı? Sonrası en sevdiğim “suya karışmak” oldu yani rafting... Botlarımızı salıp nehre kürekleri, kaskları, yelekleri kuşandık ve buzzz gibi Munzur’a kendimizi emanet ettik...
“Allah’ım o nasıl bir keyiftir tarifi imkansız” diye bir cümle varsa o gün karşılığı “Munzur’a dokunmaktı...”
10 km boyunca kürek çektik, türküler söyledik, botlar arası top oynadık, Munzur’un debisiyle atlayıp zıpladık, bottan atlayıp buz gibi suda yüzdük... En çok da küreklerle su savaşı yaptık... Kısaca gençlerin coşkusuna eşlik ettik...
Tunceli ziyaretimde Vali Mehmet Ali Özkan’ı da ziyaret ederek şehre dair çalışmalarını dinledim... Misal bir iki başlığı “bunları bilmiyorum” diyerek dinledim. Misal Tunceli’de küçükbaş hayvancılığın çok ciddi rakamlara ulaştığını ve çevre illerden gelen koyun-keçi sürülerine de Tunceli dağlarının ev sahipliği yaptığını bilmiyordum... Tarımsal ve hayvansal faaliyetler önemli ölçüde arttırılmış... “Sıkmadan” gerçekleştirilen sosyal dokunuşlara ağırlık verilmesi şehirden artı puan almış... Bu arada “sıkmadan sosyal dokunuş” nedir derseniz hemen açayım... Çoğu şehir gibi dokusu Tunceli’ye benzeyen şehirler bürokrasinin abartılı bir şekilde hayatının her anında ve her yerinde yer almasını istemiyor... Yerinde ve yeterince, samimiyetle, gerektiğinde, sahaya dokunan çalışmalarıyla görmek istiyor idarecilerini vatandaş...
Aslında bu başlığın altına sayısız cümle yazabilirim şehirlerden, sokaklardan, vatandaşlardan topladıklarıma dayanarak fakat mevzu uzun olunca bugüne sığmaz diyerek önümüzdeki günlere bırakıyorum...
Evet Tunceli’de çok koştuk fakat hiç yorulmadık çünkü yürekten pompalanan “evlatlarımıza mutlaka sahip çıkmalıyız” nabzı ile daha çok yolumuz olduğunun bilincindeyiz... Sahiplenme demişken Selcan Ablamıza da yer vermek istiyorum. Tunceli Halk Eğitim Merkezi’ni ziyaret ettiğimde tanıştım Cicim Halıları Öğreticisi Selcan Abla ile... Maşallah yetmiş yaşının güzelliği ve birikimiyle Halk Eğitim Merkezi’nde bıkıp usanmadan gençlere Tunceli’nin kültürel bir değeri olan Cicim Halısı dokumayı öğretiyor... Merkez Müdürü Özkan Yurtsever ile yaptığım görüşmede kurumda yapılan birbirinden değerli üretimleri de dinledim...
Velhasılı kelam gençlerle ve doğa ile “Bir Tunceli Masalını” okumuştuk birkaç günde... Ve sayılı gün yine çabuk geçmişti her şehirde olduğu gibi “en kısa zamanda görüşmek üzere” dileğiyle helallik isteyip ayrıldık Tunceli’den...