2 Şubat Perşembe ve 5 Şubat Pazar günü köşemde yer verdiğim iki yazımda Türkiye'ye yönelik "Doğu-Güneydoğu Anadolu ve barajlar merkezli" kaos planlarına özellikle değinmiştim…
Geçtiğimiz hafta peş peşe köşeme taşıdığım “Fauda Odağında Türkiye ve Barajlar Var-ABD’de Yeni Dönemin Adı: Zorba Diplomasi” başlıklı iki yazımda adeta şu an yaşadığımız depremler acının ayak sesleri var gibiydi… Her iki yazımda da özetle şöyle demiştim:
“Peş peşe yapılan “Türkiye’nin Doğu-Güneydoğu’suna gitmeyin” çağrılarıyla birlikte elçilik-konsolosluk işlemleri de askıya alınmaya başladı. Neden? 2023 Türkiye Seçimi öncesinde yaratılmaya çalışılan “kaos” senaryoları, peş peşe gelen açıklamalar ve alınan kararlar doğrultusunda yeni bir boyut kazandı… Ve aldığım duyumlara göre tehditlerin merkezinde Doğu-Güneydoğu Anadolu Bölgeleri ve barajlar var…”
2 Şubat Perşembe ve 5 Şubat Pazar günü köşemde yer verdiğim iki yazımda Türkiye’ye yönelik “Doğu-Güneydoğu Anadolu ve barajlar merkezli” kaos planlarına özellikle değinmiştim…
Ve tam da ikinci yayınlanan yazımla aynı gün olan 5 Şubat Pazar gününü 6 Şubat Pazartesi gününe bağlayan o gece sabaha karşı 04:17’de can havliyle yataklarımızdan fırladık…
Yaklaşık 1,5 dakika boyunca devam eden ilk depremin büyüklüğü bana göre 8’in çok üzerinde bir şiddetteydi…
Enteresan bir şekilde on şehir aynı şiddetle sarsılmıştı ve Türkiye ile birlikte İran, Irak, Suriye’de de yüksek şiddetle hissedilmişti… 10 şehirde çöken binalar, göçük altında kalanlar, yaralılar, korkular, acılar, yakınlarını kaybedenler vardı…
Çok geniş bir alanda birden fazla fay hattı üzerinde gerçekleşen ve halâ devam eden seri depremler dünya tarihinde bir ilk oldu… Ve artçıları bile büyük şiddetlerde gerçekleşen bu depremler normal miydi? Bence değil!
Neyse ki olumsuz hava şartlarına ve deprem sonrası zorluklara rağmen devletin her kademesi görevinin başındaydı… AFAD, KIZILAY, TSK, Bakanlıklar, Emniyet, Jandarma, Valilikler, Kaymakamlıklar, Belediyeler, gönüllü kuruluşlar ve daha nicesiyle “devleti vatandaşının yanındaydı”… Bunca çaba ve böylesi bir acıda pusuda bekleyen çakallar kirli zihinleriyle boş durmadı yine…
Sosyal medyadan ve iletişim gruplarından yolladıkları mesajlar ile adeta yemek yediği kabı kırmaya çalışanlar tüm insani değerlerimizi alt üst etti… Türkiye köklü ve güçlü bir devlet acısıyla ve bıraktığı yaralarla sel elbet bir gün gider fakat izleri unutulmaz unutulmasın da! Böylesi günlerde toplumuna, şehrine, devletine, vatanına canla başla emek verip sükunet katmaya çalışanlarla dezenformasyona zemin hazırlayarak ihanet edenler asla ve asla unutulmasın…
Dünya tarihine geçen bu şiddetli depremler normal değildi! On şehir doğrudan üç bölge dolaylı olarak etkilendi, yollar çöktü, havaalanları hizmet veremez hale geldi, panik halindeki insanlar trafiği felç etti, hepimiz büyük bir şok yaşadık… Bunca sebep ve nicesinden dolayı bu kadar geniş bir alana anında ulaşmak elbette zorlaştı... Elde olmayan sebeplerden dolayı askerine, polisine, devletinin kademelerine saldıranları ve suçlayanları ayrı bir yere koymak gerekiyor elbette…
Deprem sonrası bizler nasıl ki gerçek dostlarımızı destekleriyle yanı başımızda bulup onlara daha sıkı sarıldıysak Türkiye için de durum aynı oldu… Anında geçmiş olsun ve destek mesajları yağdı ülkelerden… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na onlarca ülkenin liderinden ve dışişleri bakanlarından “yanınızdayız” telefonları ulaştı… Ve dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 10 ili kapsayan üç aylık Olağanüstü Hal Kararı TBMM’de oylamaya sunulacak…
Evet acı hepimizin, bu sebepten hepimizin her zamankinden daha fazla sağduyu, mantık, empati, yardımlaşma/dayanışma ruhuna ihtiyacı var…
Kimi bir battaniyesini, kimi evinin bir odasını paylaşarak, kimi Kızılay’a kan vererek, kimi duasıyla destek olacak yeter ki dezenformasyona çanak tutanlara müsaade edilmesin…
Çünkü bu coğrafya üzerindeki oyunlar giderek kötüleşiyor ve büyüyor…