Ben sanılanın aksine hangi adayın kazandığının çok da önemli olmadığını düşünüyorum.
ABD başkanlık seçimleri ve söz konusu seçimlerin sonuçları yalnızca Amerika’yı değil, diğer ülkeleri ve tabii ki bizi de yakından ilgilendiriyor. ABD yalnızca başkanını seçmiyor, aynı zamanda dünya liderini de seçiyor. Seçim sürecinin ülkemizde de ilgiyle takip edilmesinin ve adaylara ilişkin çeşitli yorumların yapılmasının nedeni bu olsa gerek. Hangi aday kazanırsa Türkiye’nin “yararına” olacağına ilişkin çeşitli yorumların yapılmasının nedeni de bu olsa gerek. Böyle düşünenler, yani başkanın kim olacağının önemli olduğunu düşünenler için kritik sorunun şu olduğunu söyleyebiliriz; “Trump’ın mı yoksa Biden’ın mı başkan olması Türkiye için daha iyi?” Ben sanılanın aksine hangi adayın kazandığının çok da önemli olmadığını düşünüyorum. Elbette Trump ile Biden birbirlerinden farklı insanlar. Dolayısıyla olaylara yaklaşımları, üslupları, politika yapış biçimleri birbirinden farklı olacaktır. Yalnız, unutmamamız gerekir ki her ikisi de Amerikalı.
Her ikisi de Amerikalı derken bu ifadeyi Trump ve Biden’ı övmek ya da yermek için kullanmadım. Zaten bana kalırsa herhangi bir ülkenin yurttaşı olmanın “övülecek” ya da “yerilecek” bir yanı yok. Burada Amerikalı olmak ile “pragmatizm” arasındaki ilişkiye dikkat çekmeye çalışıyorum. Amerikalıların eylemlerini belirleyen temel ölçüt çıkar ya da yarardır. Diğer bir ifadeyle, “pragma'' kelimesinden türetilen ve ''yarar, çıkar'' anlamına gelen “pragmatizm” ortalama bir Amerikalının eylemlerinin arka planındaki felsefeyi ifade eder. O halde birer Amerikalı olarak gerek Trump gerekse de Biden’ın pragmatik olduğunu, tam da bu nedenle hem ülkelerine hem de dünyaya liderlik yaparken pragmatik bir yaklaşım sergileyeceklerini söyleyebiliriz. Peki, pragmatizm nedir? Pragmatizme göre, gerçeklik, doğruluk ve insan eylemleri, sağladığı yararlarla değerlendirilir. Özellikle ABD ve İngiltere’de yaygınlaşan ve neredeyse bu toplumların yaşam felsefesi haline gelen pragmatizmin önde gelen temsilcileri; William James ve John Dewey’dir. Pragmatistlere göre fayda sağlayan bir bilgi doğru, fayda sağlamayan bir bilgi ise yanlıştır. Bu durumda hem Trump’ın hem de Biden’ın pratik bir fayda sağlamayan bilgiyi yanlış, temelinde hakikat barındırmayan fakat fayda sağlayan bilgiyi doğru kabul edeceğini ileri sürebiliriz. Amerika’nın Suriye politikası, S 400 krizi ya da YPG ile ilişkileri gibi konular bağlamında örnek verecek olursak, her iki liderin de karar alırken doğruluk bağlamında fayda ya da çıkarı ölçüt alacağını söyleyebiliriz. Yani söz konusu liderler için doğru karar, Amerika için faydalı olandır. Bu Trump için de böyledir; Biden için de böyledir. Yalnız neyin faydalı olacağına ilişkin düşünceleri farklı olursa karar ve eylemleri buna göre değişebilir. Pragmatizm perspektifinden Türkiye-Amerika ilişkilerini ele alacak olursak, iki ülke arasında ebedi bir dostluk ya da ebedi bir düşmanlık olmayacağını, karşılıklı çıkarların söz konusu olacağını, dost ve düşman tanımının da bu çıkarların çakışması ya da çatışması bağlamında biçimleneceğini söyleyebiliriz. Sonuçta ister Trump ister Biden başkan olsun, Türk-Amerikan ilişkileri yarar-çıkar bağlamında biçimlenmeye devam edecektir.