Binlerce yıldır başaramadıklarını bugünden sonra başarmaları imkânsız, binlerce yılın rövanşını alma hayalleri de bu ciğersizlerin kursaklarında kalacak, bunu da biliyoruz.
İçimiz yanıyor.
Ama acımızı içimizde yaşayacağız, dışa vurmayacağız, teröristi ve terör sevicilerini sevindirmeyeceğiz.
Onları taşeron olarak kullanan “tek dişi kalmış canavarları” da sevindirmeyeceğiz.
Dün, sabaha Kayseri’de yaşanan alçak terör saldırısıyla uyandık, onlarca şehidimiz, onlarca yaralımız var.
Bu terör saldırısını gerçekleştirenlere kalleş, hain, alçak desek de dünyadaki hiçbir kötü söz onları tanımlamaya yetmeyecektir.
İşin doğrusu bu soysuzluğu tanımlamaya yetecek bir kelime kalmadı artık dağarcıklarımızda.
Bir savaşın ortasındayız aslında, bir bağımsızlık mücadelesinin tam ortasında.
Ya bağımsız bir ülke olacağız, bunun mücadelesini vereceğiz ya da her şeyi bırakıp 100 yılda elimize geçen bu şansı geri tepip esaret altında yaşayan bir ülke olacağız.
Verdiğimiz mücadele budur, kararı da 15 Temmuz’da millet canını ortaya koyarak vermiştir.
Onursuz bir şekilde zillet altında yaşamaktansa onurlu bir şekilde ölmeyi çoktan göze almıştır.
15 Temmuz’daki işgal planlarını hayata geçiremeyenler bu tarz terör saldırılarıyla bir millete, bir ülkeye diz çöktürmenin hesabı içerisine girmişlerdir.
Bunun için karşımıza türlü etaplarıyla geliyorlar, bunun için sahaya tüm taşeron terör örgütlerini sürüyorlar, bunun için bu milleti birbirine kırdırmanın hayaline soyunuyorlar.
Elbet başaramayacaklar, diz çöktüremeyecekler, bunu biliyoruz.
Binlerce yıldır başaramadıklarını bugünden sonra başarmaları imkânsız, binlerce yılın rövanşını alma hayalleri de bu ciğersizlerin kursaklarında kalacak, bunu da biliyoruz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi bu terör saldırılarının Irak’la, Suriye’yle ve ekonomik dalgalanmalarla doğrudan ilgisi var.
Suriye’yi ABD – İsrail hattının üçe bölmek istediğini ve güney sınırımızda PYD ve DAEŞ eliyle nasıl terör koridoru oluşturmak istediklerini gayet iyi deneyimledik.
İşte buna karşı çıkan ve bu terör koridoru planlarını Fırat Kalkanı operasyonuyla bozan bir ülkenin yurttaşlarıyız.
El Bab’ın kapısına dayanmak da bu açıdan birilerini rahatsız ediyor, Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmanın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü savunmakla aynı anlama geldiğini en baştan beri haykırmamız da birilerinin planlarını bozmaya yetiyor.
Çünkü apaçık bir gerçek var ki karşımızda; Suriye’ye yaptıklarını Türkiye’ye yapmak istediklerinin farkındayız.
Bunu alenen gösteriyorlar ve alenen bu hesabın içerisine girdikleri ortada.
Ama bu oyunlarını bozduk, bozmaya da devam edeceğiz.
Özellikle son günlerde Halep’te yaşanan insanlık dramını, 21. yüzyılda canlı yayında yaşanan bu soykırıma karşı Halep’teki insanların tek umudu olmamız da omuzlarımızdaki yükü artıyor.
Doğu Halep’li bir mazlumun “yanımızda bir tek Allah vardı, bir de Tayyip Erdoğan” demesi küresel merkezin koridorlarında kandan beslenenlerin yüzüne bir tokat gibi çarpıyor ve Türkiye’yi durdurmanın hesabı içine giriyorlar.
Halep’te insani yardım koridorunun Erdoğan’ın çabalarıyla açılmasının ve Halep’teki o masumlara kollarını açan tek ülkenin Türkiye olması bize şunu gösteriyor ki; adaletli ve barışçıl bir dünya için son şans Erdoğan liderliğinde biziz, bizim ülkemiz…
Haini bol olduğu kadar onurlu insanı da bol olan bu güzide ülke…
Zaten bu ülkeyi tarih boyunca diz çöktüremeyenler senelerden bu yana içeriye doluşturdukları taşeron Türkiye şubeleriyle içten yıkmanın hesabına soyundular.
Bu şubeleriyle Türkiye’ye vesayet dayatanlar istedikleri gibi bugüne kadar at sürdülerse bizim bu terör örgütleriyle mücadelemiz birilerine battı ve AB, Batı bizi karşısına aldı.
Çünkü onların Türkiye’deki uzantılarına savaş açmış, mücadelenin ilk adımını atmıştık.
15 Temmuz’da başaramayanlar yeni bir 15 Temmuz için bu tarz kanlı saldırılara başvursalar da bu millet olduğu sürece başaramayacaklar.
Hangi etapları olursa olsun, karşılarında yedi düvelin adaletsizliğine meydan okuyan ve dünyada ezilen tüm halkların savunucusu bir Türkiye var.
Terörle mücadelede devletin bildiği yoldan gitmesi ve bu yoldan geri adım atmaması önemli bir süreç.
Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi “milli seferberlik” ile birlikte vatandaşlarımızın devlete elinden geldiğince yardım etmesi üzerimize karşı oynanan bu tuzakları bozacaktır.
Özellikle terör sevicilerinin provokasyonlarına, teröre hizmet eden paylaşımlarına ve teröristi “cici” göstermeye çalışan hainliklerine fırsat vermemeliyiz.
Bunun birinci koşulu da provokasyona gelmeden devletin yanında saf tutarak birlik ve bütünlük içerisinde tüm hesapları altüst etmekten geçecektir.
Taşeron terör örgütlerinin adları değişse de çalıştıkları yer değişmiyorsa birbirlerinden destek aldıkları da ortadan duran gerçeklerden biri.
Onun için topu nasıl hep birlikte Türkiye’ye diz çöktürmek istiyorsa Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da 15 Temmuz’dan hemen sonra dediği gibi topu birlikte gelse de bu milleti aşamayacaklar, kaç etapları olursa olsun amaçlarına ulaşamayacaklar.
Girdiğimiz bu 2. Kurtuluş Savaşı’ndan geriye dönüş yok, bağımsızlık ve esaret ortası bir çözüm de yok, kararlılığımızdan ve mücadele azmimizden bir gram eksilme olmadığı müddetçe kazanan biz olacağız.
Onun için diyoruz ki topunuz gelin!
Ne olursa olsun bu milleti aşamayacaksınız…