Suriye'de PYD/PKK terör örgütünün ABD himayesinde sözde komuta yapısının yerleştiği, rejim döneminden kalma radyo ve telsiz haberleşmesi ile Irak tarafına yakın en önemli yükselti olması nedeniyle Suriye-Irak arasında iletişim ve lojistik destek açısından önem taşıyan, toplantılar düzenledikleri Karaçok Dağı ile günümüzde adından sıklıkla söz edilen Sincar bölgesine 2018 yılında düzenlenen hava harekatı gibi Gara Dağı'da Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ayak izleri ile tanışmıştır.
Türkiye, yurt içinde terör odakları ile aktif ve başarılı mücadelesinin tamamlayıcı unsuru olarak, bu odakları destekleyen, bekamıza tehdit oluşturan her türlü oluşumun kaynağında etkisiz hale getirilmesini öngören harekat stratejisinde yeni bir aşamaya geçmiştir. Artık bataklık kurutulmaya başlanılmış, terör örgütü açısından güvenli bölge kavramı anlamını yitirmiştir.
Suriye’de PYD/PKK terör örgütünün ABD himayesinde sözde komuta yapısının yerleştiği, rejim döneminden kalma radyo ve telsiz haberleşmesi ile Irak tarafına yakın en önemli yükselti olması nedeniyle Suriye-Irak arasında iletişim ve lojistik destek açısından önem taşıyan, toplantılar düzenledikleri Karaçok Dağı ile günümüzde adından sıklıkla söz edilen Sincar bölgesine 2018 yılında düzenlenen hava harekatı gibi Gara Dağı’da Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ayak izleri ile tanışmıştır. Gara Dağı, Kandil ile Sincar bölgesi arasında dağlık karakteri ve Kandil Dağına benzeyen yapısı ile terör örgütünün Pençe serisi operasyonlar nedeniyle ağır kayıplar vererek güneye ve batıya doğru süpürüldüğü bir direnek noktası olarak elde tutmaya çalıştığı bölge özelliğindedir. Gara Dağı, Irak’ın kuzeyine hakim konumu ve arazi yapısı, özellikle mağaraların sıklığı nedeniyle barınma imkanının fazlalığı, lojistik destek açısından sorun yaşamadıkları, Kandil-Gara-Sincar-Karaçok Dağı yani Suriye-Irak hattı arasında önemli bir noktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin özellikle hemen sınırımıza yakın terör örgütü üs bölgelerine düzenlediği operasyonlar sonucu, Türkiye ile bağlantısı neredeyse tamamen kesilen Kandil Dağı artık ulaşılmaz değildir. Sürekli icra edilen hava harekatı nedeniyle sözde lider kadronun hayatta kalma endişesi artmakta ve can korkusu yaşamaktadırlar.
HAREKET SERBESTİSİNİ YİTİRMESİ
Terör örgütü son iki yıldır kış mevsimi dahil aralıksız sürdürülen operasyonlar sonucu, barınma, kış mevsimine hazırlık yapma, lojistik destek, eleman kazanım konularında ciddi bir gerileme yaşamaktadır. Irak’ın kuzeyinde icra edilen her bir operasyon sonucu bölge terk edilmeyerek kalıcı ve dinamik üsler tesis edilmesi ve bu suretle bölgenin giderek güvenli bölge haline getirilmesi terör örgütünün sadece Ülkemiz içinde değil, Irak’ın kuzeyi bölgesinde de hareket serbestisini yitirmesine yol açmıştır.
Türkiye, terör örgütlerine karşı operasyonları sadece Irak’ın kuzeyinde değil, Suriye’nin kuzeyinde de aralıksız sürdürmektedir. Bu iki bölge birbirinin devamı niteliğindedir. Türkiye, bu bölgelere yönelik her hamlesi ile ABD tarafından oluşturulmaya ve hukuki statü kazandırılmaya çalışılan, ülkemize terör ihraç eden bir güvenli bölge tesisine engel olmaya çalışmaktadır.
Dış politika aracı olarak kullanılmaya başlanılan, başta ABD ve İsrail olmak üzere bazı devletler tarafından bir devlet stratejisi olarak benimsenen, yeni dünya düzenin kurulması için başvurulan bu yöntemin en önemli uygulama alanı olan Ortadoğu alçak yoğunluklu bir üçüncü dünya savaşının aralıksız sürdüğü bir bölge haline gelmiştir. Türkiye, yeniden dizayn edilmeye çalışılan Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması ve bölgesel istikrarın tesisinin en önemli aktörü konumundadır. Türkiye, dışında bölgede menfaati olan bütün bölge dışı aktörlerin istediği bölünme ve yeniden yapılanmadır. Bu nedenle, Türkiye’nin düzenlediği her bir operasyon bu aktörlerin hedeflerine ulaşmasını engellemektedir. S-400 konusunda çıkarılan engeller, yaptırımlar ve diğerlerini bu kapsamda değerlendirmek gerekir. İsrail’in Yunanistan ile savunma alanında iş birliği yapmasında, Fransa’nın Yunanistan’a savaş uçağı satmasında, ABD’nin Dedeağaç’ta üs tesis etmesinde, GKRY’nin silah ambargosu’nun kaldırılmasında hep bu amaçlar bulunmaktadır. Amaç, Türkiye’nin dikkatini başka bölgeler üzerine odaklandırarak yeni Sykes-Picot ile yarım kalan Sevr anlaşması hükümlerini hayat geçirmek ve kısacası Türkiye’yi bölmek ve etkisiz hale getirmektir.
TÜRKİYE’NİN SINIR ÖTESİ OPERASYONLARI
Türk Silahlı Kuvvetleri dahil Türkiye’nin bütün milli güç unsurlarının koordineli bir şekilde kullanılması başarıyı beraberinde getirmektedir. Sınırlarınızdan uzakta, derinliği ve genişliği fazla, kontrolü terör örgütlerinde olan bu tür dağlık coğrafi alanlarda operasyon gerçekleştirmek her açıdan çok iyi olmayı gerektiriyor. Ayrıca, unutulmamalıdır ki, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları, sadece askeri gereklilikler değil, güvenliğin farklı boyutları ile değerlendirildiği bir bağlamda icra edilmektedir.
Türkiye’nin her başarılı harekatı başta ABD olmak üzere bu ülkelerde endişe yaratmaktadır. PKK terör örgütü yanı sıra Yunanistan gibi her açıdan başka ülkelerin oyuncağı olmuş, krizden çıkabilmek için ne derlerse yapmaya hazır bir ülkeyi de kullanmaya başlamışlardır. Yunan medyasının ve özellikle Yunan Genelkurmayı’nın Gara Harekatı’nı nasıl yaptığımızı inceledikleri kesindir. Çünkü öz be öz Türkiye’ye ait olan adalarında sonunun bu operasyon gibi olacağını ve bir sabah kalktıklarında Türk bayrağının dalgalanacağını bilmektedirler.
PKK terör örgütü de ABD’nin kendisine sağlayacağını düşündüğü koruma kalkanının bir gün ortadan kalkacağını, ABD’nin son kullanma tarihi geldiğinde onları kullanmaktan vazgeçebileceğini geçmiş örneklere bakarak anlamalıdır. Beyhude çabalara son vermelidir
Kıbrıs Barış Harekatı, Suriye ve Irak Kuzeyine yönelik operasyonlar öncesinde dediğimiz gibi “bir gece ansızın gelebiliriz”. Bu cümleyi ne terör örgütleri ne de başka ülkelerin tetikçisi olan ülkeler asla unutmamalıdır. Söylediğimiz gibi geliriz.