"Aşk ile başarının ilişkisi nedir?" Binlerce gencin meslek ve üniversite tercih süreci heyecanı, bir konferansımızda sorulan bu soruyu hatırlattı.
Zorlanmıştık çünkü belli ki soru sahibi, ‘İnsani Derinlik’ kitabımızı okumuştu ve dersine hazırlanmıştı. Soruyu soran genç kızın, salonda bulunan yüzlerce üniversite öğrencisinden aldığı alkış, medeni cesareti kadar bu konudaki merakı da yansıtıyordu.
Soru sahibini biraz konuşturmak için konuyu bir soru ile derinleştirdik. “Siz hiç âşık oldunuz mu?” sorumuza verdiği cevabın daha ‘e’si duyulduğunda yeniden bir alkış koptu. Belli ki gençler, aşkı dile getirmeyi seviyor, başarılı olmayı istiyor. Sorumuza verdiği “evet” cevabının devamını getirdi arka sıralarda oturan genç kız: “Aşkla doğdum zaten hocam, dünyanın en güzel ve çok başarılı iki insanının aşkının meyvesiyim ben”. Günün konuşmacısı olarak bizden fazla alkış alan öğrenciyi, sahneye davet ederek sohbet ettik.
Sadece yüzü değil gözleri gülen, kendisiyle barışık, iletişime açık, insani değerleri gelişmiş bir kızımız. Başarıya susamış bir genç.
Doğu Anadolu’nun zor coğrafyasında doğmuş, yokluk içinde yetişmiş. Çiftçilik yapan bir ailenin beş evladının büyüğü. Çoğu zaman tandır başında ve mum ışığında ders çalışmış. Sevginin hâkim olduğu evde küçük yaşlarda ev işlerine alışmış, ailenin koyunları ondan sorulurmuş. Çalışkanlığıyla gözdesi olduğu köy öğretmeni, onu lise sınavlarına sokmuş. Dereceyle girdiği ve yatılı okuduğu fen lisesi yıllarında hiç ayrılmadığı ana-babasını, kardeşlerini ve otlattığı koyunları çok özlemiş.
Yokluktan Gelen Başarı
Dereceyle üniversiteye girilen bu süreçte ana-baba zorlaması yok, özel öğretmen yok, dershane yok, ailede hatta köyde yardımcı olacak örnek yok. Derin bakışlarla anı yaşayan ve geleceğe odaklanmış, ayakları üzerinde duran dinamik bir kişilik var. Elbette doğuştan getirilen zihinsel potansiyelin bu başarıda etkisi var. Ama asıl belirleyici olan yetişme biçimi, temel kişilik donanımı ve başarı isteği. Hayatın zorluklarıyla erkenden tanışmış, hayatta kalma becerilerini zamanında edinmiş, başarılı olmayı çok istemiş ve belki de en önemlisi potansiyelini açığa çıkarmak için inanarak ve aşkla çok çalışmış.
Onu farklı kılan eğitim hayatındaki maddi ders başarısı, ailesi, hocaları ve arkadaşlarıyla güzel iletişimi değil. Bu sonuca neden olan ahlakı, samimiyeti, disiplini, araştırmacılığı, soru sorması, çalışma alışkanlığı, inancı ve en önemlisi kâmil bir insan olmaya talip olmasıdır.
Başarı, elle tutulup gözle görülebilen ve ölçülebilen maddi bir sonuçtur. Asıl olan kişiyi bu sonuca götüren hazır olma, başarıya inanma, kendini tanıma ve içinde bulunduğu âlem ile uyum içinde olma gibi görünmez mana değerlerine aşina olmaktır. Asıl olan insanın, yeryüzünde bulunma nedenini bilmenin heyecanı ve aşkına talip olmasıdır. Tene ve maddeye takılıp kalmayan, ötelerin ötesine göz kırpan bir muhabbetten söz ediyoruz. Amaç başarı bedenini, ruh aşkıyla bütünlemektir.
Gerçek Başarının Yolu
Gerçek başarı, bireyin kendine takılma derdini aşarak kendini bilme yolculuğuna çıkması ve yaşamındaki tercihleri bu anlayışla yapmasıdır. Esas olan üniversitenin ya da bölümün adı ve ne vereceği değil, bireyin yapabileceğinin en iyisini aşkla yapması ve üniversiteden alması gerekeni almasıdır. Zira sınırlı bir eğitimle dünya ölçüsünde başarılı olan örnekler az değildir.
Bir meslekle ilgili temel bilgileri öğrenmek değil o mesleği tüm hücreleriyle yaşamak, içinde yetişmek, o mesleği edinmek, onun boyasından renk almaktır amaç. İki kapılı han misali üniversite; içinden her geçene kendi kabını doldurma isteği, çabası ve aşkı oranında fayda sağlar. Gerçek başarı, bedenini okula götürmekle yetinmeyip öğrenmeyi talep etmektir.
Her şeyi kendinde toplayan külli aklın ve aşkın yolcusu olmayı başaran aşk ehli insan için başarı kaçınılmazdır. Dolayısıyla başarı görünen sonuç, aşk bu sonuca götüren adanmışlık ve inançtır. Başarı, çıplak bir skor ve diploma değil, eğitim sürecinin ve mesleğin irfanını, öz aşkını edinmek ve ‘olma’ yolculuğunda aşkla mesafe almaktır.