Fotoğrafçı vitrinlerindeki mütebessim çehreler de fotoğraf dükkanlarıyla birlikte hayatımızdan yavaşça silinip gidiyor. Onun için iyi ki edebiyat var diyoruz. Ziya Osman Saba’nın doğum günü bugün. İyi ki doğdu, yoksa kim kafa yoracaktı fotoğraf stüdyolarında gördüğü pozlar üzerine.
Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi’nde fotoğraf çektirmeye niyetlenen Saba kendisiyle şöyle dalga geçer: "Sonra, beni sevecek kimse çıkmasa bile, haberiniz yok mu, yeni bir şiir kitabım intişar etti, bu kitap pekala bana şair dedirtebilir ve kim bilir, zaman gelir, edebiyat tarihçisi, bu kitap intişar ettiği zamanki fotoğrafımı arayabilir."
İşyerinden çıktıktan sonra yol üzerinde bir fotoğrafçıya rastlayayım diye gözümü dört açtım. Nafile. Herkesin cebi bir fotoğrafhaneye dönüşmüş. Acelemiz var, anları paylaşıp hususi fotoğrafhanemizin vitrinine asıyoruz. İrili ufaklı sosyal medya hesaplarından söz ediyorum. Mutluluğumuzu orada tarif ediyoruz.
Aceleyle çektiğimiz fotoğraflarda herkes var ama fotoğrafçı yok. İhtiyaç duyan da yok. Yeterince mutlu çıkmadıysak silip bir kare daha çekiyoruz. Mutluluğumuz sadece yüzümüzde değil gezdiğimiz yerlerde de görünsün istiyoruz. Tohumuna para mı veriyoruz? Çek gitsin.
Sonra? Sonra yediklerimize geliyor sıra. Onları paylaşıyoruz. Öyle ya, yemek mutluluktur. Her gün onlarca fotoğraf çekip yüzlercesine bakıyoruz. Neredeyse sel halini alan fotoğraf akışlarımıza cihazlarımızın hafızası yetmiyor. Yaşamak desek, ona da zaman kalmıyor.
Ceplerimizdeki fotoğraf dükkanlarımızda mutluluklarımızı satmaya çalışıyoruz aceleyle. İzlenim bırakmak önemli. İstiklal Caddesi’ndeki vitrin kimi umrunda? Sokaklarda basılı olarak görebildiğimiz fotoğraflar sadece reklamlara ait. Gördüğümüz o mesut insanlar bizi daha çok para harcamaya veya kendilerine oy vermeye çağırıyor. Hepsi mesut. Belli ki Ziya Osman’ı hatırlayan bir onlar kalmış.
Telefonuma takılıp kalıyorum. Dünyanın diğer ucundaki arkadaşlarımın zoraki gülümsemelerinden oluşan dijital mutluluklar birbirini izliyor. Ziya Osman yaşasa acaba fotoğrafhaneye mi giderdi diye geçiyor içimden. Olur mu canım, alırdı bir akıllı telefon.
Artık telaşlı insanlar fotoğrafhanesinin müdavimiyiz. Hız önemli, fotoğraflarımızı sadece çekmek değil paylaşmak da saniyeler alıyor. Paylaşıp hemen beğeni sayılarına bakıyoruz. Nasıl etki bıraktık acaba? Durun bir dakika aklımıza gelmişken bir de Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi’nin kapağı görünecek şekilde de bir kare çekelim. Vefa sadece bir semt adı olarak kalmasın. Değil mi ama? Sokaklarda mesut insan arayacak olsak deli diyecekler en iyisi biz bu işi kendimiz çözelim.
Ziya Osman’ın ailesiyle çektirdiği fotoğrafa da bakıyorum. Nasıl da mutlu. Doğum gününde Ziya Osman’ı hatırlıyorum. Fotoğraflarıyla değil ama fotoğraflardan daha sahici tasvirleri ve eskimez kelimeleriyle. Sonra oturup bu yazıyı kaleme alıyorum, bir doğum günü hediyesi olsun diye. Ziya Osman Saba, hatırlamak için bir fotoğrafa ihtiyaç duymadığımı bilsin diye.