Son zamanlarda Türkiye'nin içinden geçtiği seçim, yeni Bakanlar Kurulu'nun açıklanması döneminde en çok konuşulan konulardan biri "katma değerli üretim" oldu.
Birçok televizyon programında, birçok farklı televizyon kanalında bu tanımı duydum. Ayrıca birçok köşe yazısında da ülkemiz ekonomisinin kurtuluşunun “katma değerli üretime” bağlandığını okudum.
Eminim bu konuda söylenen veya yazılan neredeyse her şeyi onaylayan da sadece ben değilimdir. Tahminen birçok insan bu fikri en ufak bir muhalefet şerhi koymadan tıpkı benim gibi kabullenmiştir.
Önceki gün (10 Temmuz) elime ulaşan “Vestel Avrupa showroom’unu Münih’te açtı” başlıklı basın bültenini okurken aklıma hemen bu “katma değerli üretim” konusu geldi.
Öyle ya Vestel yıllar boyunca Türkiye’nin ihracat rekortmeni olmuş bir şirket. Son 20 yıldır da kendi sektörünün en çok ihracat yapan markası. Yani bugün için hedef alınan “katma değerli üretim” mantığını bir zamanlar hayata geçirebilmiş ve o zamanların “katma değerli üretimin” sistemini geliştirip, yaptığı ihracat sayesinde Türkiye’nin dış ticaret açığını kapatmış, binlerce insana iş imkânı sunmuş bir şirket. Tüm bunları Vestel’in şu an bunları yapmadığı anlamında söylemiyorum; şirket halen ihracat yapıyor, iş imkânı sağlıyor. Söylemek istediğim daha önce tüm ülkenin ihracat rekortmeni olarak daha öne çıkan bir markayken artık “katma değerli üretim” sistemleri araştırılıyorken adının anılmaması.
Sıfırdan yeni üretim modellerini tartışmaya açmaktansa Vestel’in başarısının altında yatanlar araştırılsa ve yeni üretim modellerine kavuşmak için bu tarz köklü şirketlere yatırım yapılsa (veya kolaylık sağlansa) hedefe varma süresi daha da kısalmaz mı? “Yenilikçilik” dediğimiz şey bence eskiyi tamamen göz ardı etmek olmamalı. Vestel gibi ülkenin gururu şirketlerin daha kârlı ticaret yapabilmesinin önü açılmalı.
Münih’teki Showroom’un Anlamı
Avrupa’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olan Münih’te showroom açan her markanın ihracata doymadığını, satabilecek birçok ürünü olduğuna inandığını kolayca söyleyebiliriz. Showroom açan marka Vestel olunca ihracat iştahının boyutlarını daha net algılamak lazım. Çünkü Vestel bugüne kadar dünyanın dörtte üçüne (toplam 155 ülkeye) ihracat yapmış bir marka. Ayrıca imzaladığı lisans anlaşmaları sayesinde Toshiba ve Sharp gibi dünyaca bilinen teknoloji markaları adına ürünler üretebilen ve pazara sunabilen bir Türk şirketinden bahsediyoruz.
En basit şekilde ifade etmek gerekirse Vestel, Kıta Avrupası’nda cep telefonu üretimi yapan en büyük şirket. Bu şartlar altında Vestel’in ürettiği cep telefonlarının Avrupa’da piyasaya çıkış süresi anlamında çok büyük avantajlara sahip olacağı da tartışmasız bir gerçek. Çin’de üretilip Avrupa’ya gönderilen cep telefonları yerine Manisa’da üretilen telefonların Almanya’daki raflara dizilmesi sağlanabilse sanırım “katma değerli üretim” şartlarını büyük kısmı da yerine getirilmiş olur.
Hali hazırda dünyaya beyaz eşya ve televizyon başta olmak üzere birçok teknolojik cihaz satan Vestel’in şüphesiz ki Münih’te açtığı 800 metrekarelik showroom’unun asıl amacı satışları yükseltmek. Yani kendi cirosuyla birlikte ülkenin ihracatını canlandırma isteği. Belki de tekrar Türkiye’nin bir numaralı ihracatçısı olma çabasıdır. Fakat amaç ne olursa olsun müşteriye bir adım daha yaklaşmak için Münih havalimanına çok yakın bir noktada showroom açmak bence alkışlanacak bir vizyondur ve bu vizyon “katma değerli üretim” diye tanımlanan üretim sisteminin de bence temellerini oluşturur.
O nedenle güçlü bir ekonomi için ülkenin kendi değerlerine destek vermesinin daha mantıklı olacağını düşünenlerdenim. Vestel gibi bir teknoloji üreticisine sahip olmak, Türkiye için önemli bir değerdir.