Türkiye'nin terörle mücadelesindeki en önemli kurumu olan TSK'yla ilgili olarak ortaya çok ciddi iddialar atılmaya devam ediyor. Bu konuda TSK'nın geçmişteki mücadelelerinde FETÖ manipülasyonunun boyutları tartışılıyor.
Türkiye’nin terörle mücadelesindeki en önemli kurumu olan TSK’yla ilgili olarak ortaya çok ciddi iddialar atılmaya devam ediyor. Bu konuda TSK’nın geçmişteki mücadelelerinde FETÖ manipülasyonunun boyutları tartışılıyor. FETÖ’nün TSK’daki varlığının ortaya çıkmasının ardından başlatılan soruşturmalar, sızma ve manipülasyonların pek çok farklı boyutunu ortaya çıkarıyor. Son olarak ortaya atılan iddialar ise oldukça ciddi. FETÖ’nün Güneydoğu’daki terörle mücadelede TSK’yı manipüle ettiği ve aslında mücadeleyi sekteye uğrattığı belirtiliyor. Bununla ilgili olarak özellikle FETÖ-PKK birlikteliği de dile getiriliyor. Ancak bu konu spekülasyona ve yönlendirmeye çok açık. Kritik bir ayrım yapılması gerekiyor.
‘GENELE YAYMA’ TEHLİKESİ
FETÖ’cülerin Güneydoğu’da terörle mücadeleyi kirlettiği açık, ancak bu durumu ifade ederken Güneydoğu’da devam eden gerçek mücadelenin göz ardı edilmemesi gerekiyor. Türkiye’nin terörle mücadelesi FETÖ’cüler tarafından çeşitli şekillerde, hem taktik hem operatif hem de stratejik hem de ruh anlamında manipüle edildiğine dair bir gerçekle karşı karşıyayız. Ancak bunun terörle mücadelenin tamamını kuşatmış veya tamamına yayılmış gibi bir cümle kurmak, bizim Güneydoğu’da yapmış olduğumuz mücadeleyi kirletir, PKK’nın doğrusal ve asimetrik hedeflerine hizmet eder.
“SPEKÜLASYONA ÇOK AÇIK”
Bu konu spekülasyona çok açık. Bir terörle mücadele var, bir de bu mücadelenin içerisinde manipülatif hareket eden FETÖ’cüler. Bu manada çok dikkatli davranılması gerekiyor. Öncelikle üniformalı teröristlerin PKK ile işbirliği içinde olmasının, doğrusal ve asimetrik destek vermesinin; kişiye, organize suç örgütü şeklinde müşterek davranmasına, belli alanlarda ve belli zamanlarda etki üretmesine bağlı özel durumlar var. FETÖ ile ilişki içinde olan ve ele geçirilen üniformalı teröristlerin Güneydoğu’da görev yaptıkları zamanlarda, yerlerde ve makamlarda, ne yaptıkları, oralarda ve o zaman aralıklarında neler olduğu öncelikle açıklığa kavuşmalı. Bizim terörle mücadelemizde o dönem ve yerlerde ne gibi zafiyetler ve manipülasyonlar yaşanmış, öncelikle bunları bakılmalı. Ancak bunun terörle mücadelenin, zamanın ve mücadele alanının tamamını etki altına almış ve/veya kuşatmış gibi bir cümle kurmak bizim Güneydoğu’da yapmış olduğumuz mücadeleyi fazlasıyla kirletir.
“FETÖ’CÜLER TERÖRLE MÜCADELEYİ KİRLETTİ AMA SİLAHLI KUVVETLERİN ÇOĞUNLUĞU FETÖ’YE VE FETÖCÜLÜĞE BULAŞMADI”
Bugün Silahlı Kuvvetler ve devletin diğer kurumlarına yuvalanmış bir yapı var. Bu terör örgütünün devleti, TSK’yı, değer ve kavramlarımızı kirletmesi ve eksenini kaydırmaya çalıştığı açık. Ancak cümleleri kurarken çok dikkatli davranmak gerekiyor. Sonuçta PKK, IŞİD, FETÖ ve arkasındaki iradeler devlete ve güvenlik kuvvetlerine inançsızlığın ve güvensizliğin derinleşmesi istiyor. Bu noktada darbe girişiminin ardılı manipülasyonlar devam ediyor. FETÖ ile bağlantılı kişi ve suçların sonuna kadar gidilmesi, ortaya çıkartılması ve imha edilmesi birincil şart, ancak bunu yaparken devletin ve TSK’nın korunması gerekiyor. Demek istediğim ‘halk deyimiyle’ sapla samanın, birbirine karışmış at iziyle it izinin birbirinden ayrılması. Sonuçta Silahlı Kuvvetler terörle mücadeleyi yaptı ve yapıyor ve bunların bir çoğu FETÖ’ye bulaşmadı. FETÖ’nün manipülasyonları genele yayarsak “Bizim ordumuz yok/yokmuş” gibi bir sonuç ortaya çıkar. Burada griliğe, algı mühendisliğine hizmet etmenin, mücadeleyi kirletecek tarzda davranmanın doğru olmayacağı da açık. Ki bu zaten bizim işimiz değil, devletin, adalet mekanizmasının işi. Delillendirme işi, sokak ağzının değil. Bununla birlikte şu gerçek ki; FETÖ’cü yapılanma PKK ile girmiş olduğu doğrusal-asimetrik ve üst akıl eksenlerinde ve etki-inisiyatifleri kadarıyla bizim terörle mücadelemizi kirletti. Bu bir gerçek ve muhakeme yoluyla ortada.
“ARAŞTIRMALAR İLE BİREBİR TESPİT GEREKİYOR”
Buradaki mücadelenin spekülasyonlardan korunması ve suçu işleyenlerin yaptıklarıyla-işledikleri suçlarla aydınlatılması gerekiyor. Terörle mücadele alanlarına tayin edilmiş, bu minvalde taşımış olduğu rütbeyi, makamı manipüle etmiş, bildiğimiz ya da bilmediğimiz kurgulara hizmet etmiş olabilirler. Bunların yapılacak araştırmalar/soruşturmalar neticesinde birebir tespit edilmesi gerekiyor. Öte tarafıyla altı boş çıkan iddia ve ithamlar, bu sefer FETÖ ile mücadeleyi kirletir, etkisizleştirir, sulandırır ve sonuçsuzlaştırır.
FETÖ’YLE MÜCADELEDE KRİTİK AYRIM
Örneğin; Adem Huduti tutuklandı, belli ki bu ekibin içerisinde olduğuna dair deliller var, ama o günün Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Metin Temel Paşa bu işin içinde değil ve tam karşısında. O gece ve sonrasında yaptıklarıyla Güneydoğu’daki birliklerden bir darbe tehdidi üremesine engel olan birincil kişi. Metin Paşa şimdi 2. Ordu Komutanı. Onunla birlikte hareket eden dost kuvvetlerin neler yaptıkları da ortada. Güneydoğu’daki mücadele alanlarında yığınaklanmış vurucu güçlerin darbecilerle müşterek hareket etmesi gibi bir durumla karşı karşıya kalsa idik, bunun nasıl sonuçlar doğuracağını bir düşünün. Dikkatinizi çekti mi bilmem, Şırnak Çakırsöğüt J. Komd. Tugayına bağlı 2 JÖH taburu ve Semih Terzi’ye bağlı bazı Özel Kuvvet unsurları haricinde ‘darbeciler lehine’ bilinen ve duyulan bir hareketlilik yok.Evet biz, 15 Temmuz gecesi Genelkurmay, Özel Kuvvetler ve 1nci Ordu başta ulaşabildiğimiz alanlarda neler olduğunu çok konuştuk, ama o gece sonrasında asıl vurucu güçlerin yoğunlaştığı Güneydoğu’da neler olduğunu ve darbe girişiminin buralarda nasıl akamete uğratıldığını hiç konuşmadık.
İnanın o gece ve sonrasında oralarda da darbecilerle dost unsurlar arasında çok sert bir mücadele yaşandı. Devreye giren dost unsurlar ve komutanlar ‘hava sahası kapalı olduğu halde’ kendilerini Siirt’ten Van’a öldürmeye darbeci yüklü helikopteri nasıl bertaraf etti? Bu helikopter nereden ikmal yaptı, nereye kaçtı, Gökte dolaşan F-16 ve süper kobra kimi ve kimin helikopterini avlamaya çalışıyordu? Konumuza dönecek olursak olayı genelleştirmeye kalktığımız an çok tehlikeli bir şey yapmış oluruz. Burada ayırt edici bir cümle kurmak zorundayız. Evet, FETÖ’ye dahil olan bu üniformalı teröristlerin terörle mücadelemizi parazite ettiklerine dair temel bir hüküm cümlesi kurabiliriz. Bunların başında da vatansever subayların elimine edilmesi/elimine edilmeye çalışılması, başta Türkiye’yi sarsan bazı olaylar olmak üzere alansal ve zamansal bazı manipülasyonlar olduğunu söyleyebiliriz. Şemdinli olayları, Uludere (Robozik) olayı, Dağlıca-Aktütün gibi baskınlar, çözüm sürecindeki PKK sızması ve yığınaklanması, sınır geçişleri, meskun mahallerdeki manipülasyonlar, kaçakçılık ve uyuşturucu nakli/ticareti başta olmak üzere pek çok olayın araştırılması, bağlantılarının ortaya çıkartılması ve delillendirilmesi gerekiyor. Mücadelenin etkinliğini, emir ve komuta, kontrol ve koordinasyon, planlama ve uygulamalarda, ruhun, moral ve motivasyonun köreltilmeye çalışılmasında nasıl bir etkileri ve rolleri oldu? Hepsinin ortaya çıkması gerekiyor.
PKK’YI AKLAMA TEHLİKESİ
Güneydoğu’da terörü estiren PKK. Bu örgütle 32 yıldır yapılan bir mücadele var. Yanlış düşünür ve yanlış davranırsak, bu mücadeleyi kirletmek, PKK’yı aklamak, mücadeleyi akamete uğratmak gibi bir dizi sonuç ortaya çıkar. Biz bütün saf ve samimiyetiyle Güneydoğu’da mücadeleye dahil olan Mehmetçiklerimizi komutanlarımızı koruyup, diğer tarafıyla da birlikte iş tutan PKK ve FETÖ’cüleri aynı kapta eritmek zorundayız. Bu bizim açımızdan çok önem taşıyor.
“FETÖ’CÜ KRİPTO YAPILANMA VARLIĞINI DEVAM ETTİRİYOR”
FETÖ’cü kripto yapılanma varlığını devam ettiriyor, manipülasyonunu devam ettiriyor. Sosyal medya üzerinden, medya üzerinden devam ediyor. Tehdidin magazinleştirilmesi ve magazinin tehditleşmesi söz konusu. 15 Temmuz gecesi Türk insanı Ilımlı İslam silahını Batı’nın elinden alarak büyük bir zaferin altına imza attı. Bu doğru, ancak bunun geliştirilmesi gerekiyor. Bu zaferi geliştirebilirsek eğer, bu aynı zamanda zamanın kırılması, tarihin seyrinin değişmesi demek. Ve bu noktada ‘aynı darbe gecesinde olduğu gibi’ Türk medyasına büyük sorumluluk düşüyor. Medyanın tehdidin magazinleşmesine, magazinin de tehdit üretmesine izin vermemesi, geleceğimiz açısından büyük değer taşıyor. Ama öncelikle TEHDİDİN KAVRAMSALLAŞTIRILMASI ve bu KAVRAMSAL MÜCADELENİN bütün etkinliğiyle yapılması gerekiyor. Bu aynı zamanda GERÇEK BİLGİNİN SAVAŞIDIR.
17 Ağustos 2016’ İstanbul