Düşen iki helikopterde aralarında Kuzey Suriye'de ana omurgasını YPG'nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) başında bulunan Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin'in kardeşi Şervan Kobani kod adlı Abdo Ahmed Abdi'nin de aralarında bulunduğu 9 kişi ölmüştü.
Yakın dönemde iki önemli olay, Türkiye’de gözlerin Süleymaniye üzerine çevrilmesine yol açtı.
İlki geçtiğimiz ay iki helikopterin henüz açıklanmayan bir nedenden düşmesi olayı.
İkincisi ise geçtiğimiz hafta Süleymaniye Uluslararası Havalimanı yakınlarında meydana gelen bir patlama.
Düşen iki helikopterde aralarında Kuzey Suriye’de ana omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) başında bulunan Mazlum Kobani kod adlı Ferhat Abdi Şahin’in kardeşi Şervan Kobani kod adlı Abdo Ahmed Abdi’nin de aralarında bulunduğu 9 kişi ölmüştü.
Bu olay, ABD’nin PKK/YPG’yi silahlandırmasının boyutlarının nerelere vardığı tartışmalarını gündeme getirirken helikopterlerin ise Süleymaniye’nin yönetimini elinde tutan Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) tarafından YPG’ye verildiği ortaya çıkmıştı.
Konuyla ilgili tartışmalar sıcaklığını korurken geçtiğimiz hafta Süleymaniye Havalimanı yakınlarında drone saldırısı sonrası bir patlama meydana geldi.
Patlamada ölen ya da yaralanan olmazken olay sonrası ortaya çıkan bilgiler, helikopter olayı gibi büyük bir skandalı ortaya çıkardı.
Mazlum Kobani’nin iki günden bu yana Süleymaniye’de olduğu burada ABD’lilerin gözetiminde KYB Başkanı Bafıl Talabani ve diğer KYB’li yetkililer ile görüşmeler gerçekleştirdiği, patlamadan kısa bir süre önce de havalimanı bölgesindeki bir yerde Kobani ve KYB’lilerin yine ABD’lilerin gözetiminde toplantı yaptığı, toplantıdan sonra Kobani ve beraberindekilerin Haseke’ye dönmek üzere havalimanına geçtiği ve patlamanın bu esnada gerçekleştiği, patlama sırasında ABD’li askerlerin de Kobani’ye koruma sağladığı ortaya çıktı.
Yani her iki olay, Kuzey Suriye’deki PKK/PYD/YPG ile Süleymaniye’deki KYB yönetimi arasında yakın ilişkileri ortaya dökülmesi açısından son derece önemli.
Şimdi bu sıcak gelişmelere ara vererek bu olayların bu aşamaya gelmesine dair gelişmeleri ele almak ve bu son olaylarla birlikte bölgede hayata geçirilmeye çalışılan planlara bakmakta yarar var.
Bilindiği üzere Süleymaniye, Kuzey Irak’taki Kürt bölgesinin iki önemli kentinden birisi.
Celal Talabani’nin lideri olduğu KYB’nin kalesi.
Mesut Barzani’nin lideri olduğu KDP’nin kalesi ise Erbil.
Seküler, sol bir çizgi izleyen KYB, öteden beri PKK’yla yakın ilişki içinde.
Muhafazakâr KDP ise aynı şekilde öteden beri PKK ile bir güç mücadelesi veriyor.
2017’de Celal Talabani’nin ölümünden sonra, KYB’nin başına yeğeni Lahor Cengi Talabani geçti.
Talabani’nin iki oğlundan büyük olanı Kubat Talabani KDP-KYB Koalisyonu kapsamında Irak Kürdistan Bölgesel Yöenetimi’nin (IKYB) Başbakan Yardımcılığı görevini yürütürken, siyasetle pek ilgisi olmayan, “keyfine düşkün” küçük oğul Bafıl Talabani ise hem IKYB’de hem de KYB’de görev almaktan uzak kalmayı tercih etti.
2021 Mayıs ayında medyaya sızan Pentagon’a ait bazı bilgiler Lahor Talabani’nin sonunu getirdi.
Söz konusu belgelere göre İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin 2020’de ABD operasyonuyla öldürülmesinde Lahor Talabani’nin parmağı vardı.
Bu belgeler, Lahor Talabani’nin ABD’ye, Kasım Süleymani ile ilgili istihbarat desteği sağladığına işaret ediyordu.
Olayın ortaya çıkması üzerine Lahor Talabani, İran’dan korunmak için PKK ile arasına mesafe koyup Türkiye ile yakınlaşma arayışlarına girdi.
Ancak İran, daha hızlı davrandı.
2021’de Temmuz ayının ortalarında Bafıl Talabani eliyle Lahor Talabani’ye karşı büyük bir operasyon yapıldı.
İstihbarat, terörle mücadele, Peşmerge birlikleri dâhil olmak üzere tüm kurum ve kuruluşların başında olan Lahor Talabani’ye yakın isimler gözaltına alındı, bazıları öldürüldü.
Lahor Talabani, etkisizleştirilerek tüm mal varlıklarına el konuldu.
İran’ın desteğiyle KYB’nin başına geçen Bafıl Talabani, Süleymaniye’de kontrolü ele geçirdi.
Bafıl Talabani’nin tüm bu süreçte Tahran’ın yanı sıra Washington’un desteğini de aldığını not edelim.
Zira, Obama döneminde başlayan Türkiye’ye karşı PKK’ya destek verilmesi ve İran yakınlaşma süreci Trump sonrasında Biden ile birlikte yeniden hız kazandı.
Hatırlanacağı üzere Obama döneminde DEAŞ ile Mücadele Özel Temsilcisi olarak atanan Brett McGurk, bu dönem içinde YPG ve SDG’yi örgütleyip hayata geçiren isim olmuştu.
Trump döneminde görevden ayrılan Mcgurk, Biden’in koltuğa oturmasının ardından daha güçlü yetkilerle ABD’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Politikaları Sorumlusu olarak yeniden bölgeye gönderilmişti.
Mcgurk ve ABD’nin eski Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey birlikte yaklaşık iki yıl boyunca Kuzey Suriye’deki PKK/YPG ile Barzanilere yakın ENKS’yi birleştirmek için yoğun bir çaba gösterdi.
Amaçları aynı birleşmeyi Kuzey Irak’a da yayarak iki bölgeyi birleştirerek kendilerine bağlı bir “terör devleti” kurmaktı.
Barzaniler, ABD’ye güvenmemeleri ve de PKK’nın gölgesi altında etkisizleştirilmek istendiklerini gördükleri için ayak direyince bu plan hayata geçmedi.
Yeniden göreve gelen Mcgurk, rotayı Bafıl Talabani’nin KYB’sine çevirdi.
KYB ile PKK ilişkileri en üst düzeye çıkarıldı.
KYB ile PYD/YPG ilişkileri hızla gelişti.
Geçtiğimiz ay Bafıl Talabani Kuzey Suriye’de Mazlum Kobani ile görüşüp SDG üniformasıyla poz verdi.
Yazının başında dile getirdiğimiz helikopter ve Mazlum Kobani’nin Süleymaniye’de ağırlanma olayı da bunların devamı.
ABD, Barzaniler ve KDP üzerinden hayata geçiremediği planı KYB üzerinden hayata geçirmeye çalışıyor ki, tüm bu gelişmeler bunların yansıması.
Önümüzdeki Kasım ayında Kuzey Irak’ta parlamento seçimleri var.
KYB ve PKK’nin iş birliğiyle bu seçimlerde KDP’nin birinci parti konumundan düşürülüp IKYB’nin yönetiminin KYB ve PKK’ya geçirilmesi planlanıyor.
Böylelikle Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’nin birleştirilerek bağımsızlık ilanı hedefleniyor.
Bu planda İran’ın da desteği olduğunun da altını çizelim.
Her ne kadar Tahran bölgede bir “Kürt devleti”ne karşı gibiyse de kendi topraklarını tehdit etmediği sürece, ana düşmanları Türkiye olan bir KYB ve PKK iş birliğine onay verdiği öngörülebilir.
İran’da Kürt nüfusun ağırlıklı olduğu bölgelerde KYB ve PKK’dan çok daha etkin olan Barzanilere bağlı Kürt parti ve örgütler.
Tahran, ABD gibi kendilerine de bağlı olan KYB ve PKK’nın desteğiyle hem Barzanileri hem de Barzanilerin İran’daki kollarını kırmak istiyor.
Yani ABD ve İran desteğiyle gelişen ve giderek Türkiye’yi içine alan bir devlet kurma arayışında olan PKK ile KYB iş birliği süreciyle karşı karşıyayız.