Başka ülkeleri bilemem, ama bizim ülkemizde ana olmak, önemlidir..
Analar inanılmaz fedakardır, cefakardır.
Analar için söylenmiş öylesine özdeyişlerimiz vardır ki.. “Cennet anaların ayağı altında" deriz, "Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar" deriz..
Uzun zamandır yazacağım, aklım mı kalbim mi geciktiriyor anlayamadım.
Canımın Müge Anlı'sı, iyi ki varsın.. Herkesi hepimizi, hayatla o kadar yüzleştiriyorsun ki, o kadar sahicisin ki.
Sosyal medya oyalamaları başımızı döndürmüşken, yalanla dolanla uğraşırken, samimiyetsizlikle yaşarken, her gün anlattığın hikayelerle, aslında başka dertlerimiz var, arkadaşlar…Kendimize gelelim, toparlanalım, iyi insan olalım, derken..
Gencecik 20 yaşında bir çocuk, için için ağlayan yeşil gözleri, kederli bakışları, bir türlü anlatamadığı kocaman derdi ile Müge ablasının karşısında, koltuğa oturuvermiş.
Annesi onu 2-3 yaşlarında karakolun önüne bırakmış, gidivermiş.
Sadece polis amcalarla oynadığını hatırlıyor.
Sonra karakol, babasına haber vermiş, babası gelmiş onu oradan almış.
Tam 20 yıldır annesini hiç görmemiş, hiç tanımamış.
Müge ablasına gelmiş, annemi bulur musun, askere gideceğim, bir yüzünü göreyim, helallik alayım, öyle gideyim diyor.
Ah be yavrum, emeği olmayan kadından helallik istenir mi?
Müge bu, hemen buluyor, çocuk içine ağlayan gözyaşları ile içinde, kaderinde, kederinde boğulurken, annesini telefona bağlıyorlar.
Alooo.
Kadın nasıl ağlıyor, nasıl oğlummm, diye haykırıyor inanamazsınız.
Her zaman bu ana bağlantılarına, içi acıyan hemen ağlayan ben, bir tuhaf duygular içindeyim, bağırma be kadın, sus ve oğlunla konuş, zaten sokağa bırakıp gitmişsin diyorum.
Müge rahatsız etmeden usul usul soru sormaya başlıyor. Oğlunuz sizi buldu, ne hissediyorsunuz diyor… Kadın ben biliyordum beni bulacağını, o benim oğlum diyor. Allah Allah sanki çok önemli, çok merhametli, çok özellikleri olan bir kadınsın, oğlunda bu sana ait durumla seni buldu.
Müge yarın gelin sizi bekliyorum diyor, kadın beni araç tutuyor, yola dayanamıyorum, gelemem diyor, Müge uçakla gelin diyor, gelemem diyor, o gelsin diyor.
Sabrını sevdiğim Müge, belli etmiyor ama, kızıyor ve eh yola da biraz dayanın gelin, oğlunuzu görün diyor.
Yarın oluyor ve kadın geliyor.
Oğlu anasını görünce dizlerinin üzerine çöküyor, ayağa kalkamıyor, dakikalarca ağlıyor, anasına öyle sarılıyor ki kimseler ayıramıyor.
Başlıyor kadın anlatmaya, çok cahilmiş, iki kızını köyüne yollarken, oğlunu karakolun önüne bırakıp arkasına bakmadan gidiyor ve 20 yıl boyunca arkasına bakmıyor.
Kadının ne dediği ne anlattığı belli değil.
Oğlan öylece anasına bakıyor, anlatamadığı, diyemediği kadar çok derdi var ki.
Kadının umuru değil, sadece doğurmuş, çocuklarını savurmuş, sonra da hiç aramamış.
Tek tel aldığı rastıklı kaşları ile bir gün oğlu onu bulurmuş, biliyormuş.
Müge soruyor, siz niye aramadınız, bulmadınız.
Bakıyor, o yeşil gözlü kederli çocuk üzülecek, orada soruyu kesiyor.
Müge utanıyor, kadın utanmıyor.
Bakın çocuklar.
Sizi küçücük yaşta, daha bebekken sokağa, camiye, karakola, kapı önlerine bırakıp giden analarınızı aramayınız, bu kadınları merak etmeyiniz.
Onlar ana değil ki.
Hangi nedenle olursa olsun, çocuğun bırakıp giden anaları ana kabul etmem ve anlattıkları hiçbir mazereti dinlemem, dinlemek istemem.
Siz de dinlemeyin.
Çocuğunu sokağa bırakıp arkasına bakmadan giden kadın, bırakan ana, iyi bir insan olabilir mi, merhametini, kalbini sorgulamak gerekmez mi?
Anneler, çocuğunu dizinin dibinden, gözünün önünden ayıramazlar.
Bırakan o kadını, ana kabul etmeyin, sizi neden sokağa bıraktığını merak etmeyin, sokağa bırakmanın kabul edilir mazereti olabilir mi?
Sizi böyle iyi çocuk yetiştirenlere sıkıca sarılın.
Ne iyi çocuklarsınız siz.
Sizin o ümit eder gibi, ama aslında ümitsiz, kırgın, küskün duygularınıza, arayışınıza hiç kıyamam.
Funda'nın aklındakiler...
... Şule Çet, üniversite öğrencisi, 20 yaşında genç kız, bir plazanın küçücük penceresinden aşağıya atıldı ve öldü.
Dün davası görüldü.
Karşı tarafın utanmaz avukatları kızın o saatte orada ne işi var, alkol almış, zaten bakire değilmiş diye hayasızca savunma yaparken.
Ailenin avukatı, mahkemeye adli tıptan alınan raporu koymuş.
Raporda taze kan incelemeleri yapılmamış, lekeler, eşyalar üzerinde, biyolojik ve kimyasal inceleme yapılmamış, çöpteki atıklar incelenmemiş, ışıklı inceleme yapılmamış diye yazıyor.
O zaman, madem dosyada olay yeri inceleme eksik, davanın hakimi, bu dosyayı neden tamamlatmadan davayı görüyor.
Bu dosya eksik, tamamlamadan davanın duruşması olmaz demiyor.
Hakim bey işte tam şimdi azarlama zamanı, azarla.
Ailenin yakınlarının adliye önünde kızınız bakire değilmiş demesine izin veriyor.
Bu abuk subuk avukatları dinliyor.
Katil zanlıları tecavüz bile etmedik, dokunmadık bile diyerek, hayasızca gülüyor.
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Beyefendi, çok acil “Alo hakim ve savcı şikayet hattı" kurmalısınız.
... Necati Şaşmaz, iki çocuğunun annesi genç eşine, bu kadının ağır kusurlu eylemleri var, evlilik birliğini bozucu davranışları var diye boşanma davası açtı.
Ve kadına ,10 milyon TL tazminat davası açtı.
Karısı boş durmadı, bu kendini mehdi ilan etti, dizideki mafya babası Polat Alemdar gibi davranıyor, ben bebeğimi emzirirken gördüğü psikolojik nedenler ve üniversite tahsilini onun yüzünden bırakmasından şikayetçi oldu ve dava açtı, 20 milyon TL tazminat istiyor.
Ve Necati'ye 6 ay evden uzaklaştırma aldı.
Kadına hiçbir şekilde yaklaşamayacak yani.
Cengiz Semercioğlu köşesinde, böyle kavgalı boşanma, hiçbir ünlüye yaramadı, size de yaramaz diyor.
Pes Cengiz, bu kavgaların, kavga ile beslenen bu topluma, vitamin gibi geldiğini, yaradığını en iyi sen bilirsin.
Kadın parasını alır, zengin bir kadın olarak hayatına devam ederken, adam hemen bir dizide başrol kapar.
Cengiz, dahası Necati'ye, karizmanın çizdirdiğin gibi "silahlarını bile kaybettin" diyor.
Affedersin ama! Koskoca gazetenin, koskoca köşe yazarı, be adam Necati! sen niye silahlandın, senin niye silahların var, diye sormaz.
Silahlanmaya karşı siz, karşı durun, yazın, çizin.
Cengiz'cim, "bile" demek vah vah! Hay Allah, demektir.