SOSYAL VE SİYASAL EVREN ARASINDAKİ BAŞMÜZAKERECİ LİDER: ERDOĞAN

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı anlatan "Lider" isimli eseri geçen hafta raflarda yerini aldı. Akdoğan'ın Erdoğan'ı anlattığı, bir "modern siyasetname".

Abone Ol

Eski Başbakan Yardımcısı ve AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la uzun süre yakından çalışmış aynı zamanda bir siyaset bilimci. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı anlatan “Lider” isimli eseri geçen hafta raflarda yerini aldı. Akdoğan’ın Erdoğan’ı anlattığı, bir “modern siyasetname”. Erdoğan’ı anlamak için rehber niteliğinde bir eser. Kavramları ve atıfları ile de siyasetle ilgilenenler açısından başvurulabilecek bir kaynak. Kişisel merakım sebebiyle de “Akdoğan’ın gözünden Erdoğan’ı” bir solukta okudum.

Kitabının yayımlanmasının ardından Yalçın Bey’le sohbet etme imkânı bulduk. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da kitabın tamamını okuduğunu öğrendik. İstanbul’da kitap fuarında, Erdoğan da kitabı imzalamıştı. Yalçın Akdoğan için de bir kitap imzalamış, Akdoğan için en kıymetli hatıralardan birisi. Kitabı yazan ve hakkında kitap yazılanın imzasını taşıması bakımından ilginç bir örnek.

Kitap üzerine yaptığımız sohbetin ardından, kitabını okumak üzere ayrıldık. Kitabın giriş cümlesinde, “Siyasi mücadele, ‘yürek titremesi’yle, ‘vicdan sızısı’yla başlar.” ifadesi yer alıyor. Bu cümle, benim 2010 yılından itibaren kendisine dair yazdığım hemen bütün yazılarda üzerinde durduğum ve Erdoğan’a AK Parti’nin kuruluşundan sonra girdiği bütün seçimleri kazandırdığını düşündüğüm zırhının bir siyaset bilimci tarafından ifadesiydi belki. Erdoğan’a bütün seçimleri kazandıran en belirleyici özelliğinin “millet nezdinde vicdani infialin zemini kabul edilmesi” olduğunu iddia ediyor ve onu devirmek isteyenlerin de bu özelliğini elinden almak üzere kodlandıkları tezini ileri sürüyordum. Akdoğan’ın bu giriş cümlesi, kitabı hiç ara vermeden okumamı sağladı. Elbette gözlemleri ve anlattıkları tarihin mutlaka yazacağı bir lider hakkında çok önemli bir içeriğin topluma, gelecek kuşaklara aktarılması bakımından mühim.

Akdoğan, “İslâm tarihindeki siyasetnameler, liderlere öğüt ve tavsiyeler ortaya koyarken erdem ve ahlâkı öncelerler” derken, bizim toplumumuzda en çok bilinen siyasetnamelerden “Nizamülmülk’ün Siyasetnamesi”, “Keykavus’un Kabusnamesi”, “Yusuf Has Hacip’in Kutadgubilig’i” gibi eserleri örnek gösteriyor. Erdoğan hakkında bir “modern siyasetname” çalışması olan kitap, bütünü itibariyle aynı zamanda bir “muhasebe”yi de çağrıştırıyor, kendisinin de kitapta işaret ettiği üzere bir çeşit “güzelleme” değil. Erdoğan’ın “dünyayı değiştirme ideali ve azmi”ne siyasetçi hüviyetine vurgu yapıyor. Erdoğan’ın “karizmatik kişilik”ten “karizmatik bir lidere” dönüşümünün analizini buluyoruz kitapta, onu “vizyoner” ve “dönüştürücü” liderliğe taşıyan kırılma anlarından anektodlar karşılıyor bizi.

Erdoğan’ın kurduğu hareketi, “Erdoğan Mili Görüş çizgisini, onun cemaatimsi parti yapılanmasını ve belli kesimleri hedef alan kimlik siyasetini aşar, yeni bir siyasi kimlik ve hareket inşa eder” ifadesiyle tanımlıyor Akdoğan. Siyasetin merkezine, insanı ve hizmeti yerleştirmesine dikkati çekiyor.

Bence en az Erdoğan’ı sevenler kadar Erdoğan’ın siyasi rakiplerinin de okuması gereken bir kitap. Kitabın tamamını bir makaleye sığdırmam elbette mümkün değil ama Akdoğan’ın kitapta yer alan ve altını çizdiğim bazı tespitleri şöyle:

VESAYETLE MÜCADELE…

-“Erdoğan, Cumhuriyet yürüyüşünü bin yıllık Anadolu geleneği, Selçuklu ve Osmanlı başta olmak üzere Türk devlet geleneği ile güçlü bir şekilde buluşturan isimdir. Yerli ve milli kavramları, Türkiye’yi dünyaya açan bir lider olarak Erdoğan’ın öne çıkardığı kavramlardır.”

-“Erdoğan’ın demokratikleşme mücadelesinde, asker-sivil ilişkilerini normalleştirme çabası, vesayet odaklarının bildiri ve müdahalelerine karşı sergilediği demokratik duruş büyük önem taşır.”

-“Erdoğan’ın en büyük vesayet odağı olan bürokratik oligarşiye karşı sergilediği tutum bile başlı başına demokrasinin gelişimi açısından kıymete değer bir çabadır.”

-“Demokratik duruş, her türlü vesayetçi anlayışa karşı milli iradeyi ve milletin hak ve hukukunu korumayı gerektirir. Erdoğan, bu duruşu ortaya koyarken ve reformlarla sistemi demokratik dönüşüme uğratırken, Silahlı Kuvvetleri asli mecrasında ve ülke menfaatleri doğrultusunda etkili hale getirmeye çalışır. Bundan dolayı da rövanşist, intikamcı, tahrip edici, yıkıcı bir yaklaşımla hareket etmez. Yanlış yapan kişiler ve yanlış kurgulanan kurumsal kültür konusundaki tavrı hiçbir zaman kurumsal husumete dönüşmez.”

HALKA BAKIŞI…

-“Erdoğan, bürokrasinin millet egemenliğini oluşturan siyasi alanda gasp ettiği alanı yeniden millet lehine siyasi iktidarın gücüne katar.”

- 15 Temmuz, Erdoğan’ın sadece devleti değil, halkı yönetme kabiliyetinde hangi noktaya ulaştığını gösteren bir gündür. Muktedir olmayan iktidarlardan/liderlerden, hem devlet nezdinde hem halk katmanlarında müthiş bir iktidar gücüne ulaşan bir lider…Bu yüzden karizmatik liderler nükleer silahların şifrelerini elinde bulunduran süper güçlerin başkanları değil, halkı tankların önüne çıkarabilme gücüne sahip olan halk önderleridir. 15 Temmuz’da Erdoğan halkı politik bir aktör olarak oyuna sokar. Böylece sadece seçimlerde sandığa gittiği düşünülen halk, demokrasiyi korumak için darbecilerin karşısına dikilir.”

-“Türk siyasetinde halkın aktif bir özne haline gelmesi, ülkenin ve sistemin gerçek koruyucusu/sahibi olarak kendisini konumlandırması Erdoğan’ın yönlendirmesiyle ve ona duyulan güvenle mümkün hale gelir.”

-“Liderin toplumu etkileyebilmesi halkın nabzını, hissiyatını ve efkârını çok iyi elinde tutabilmesinden, sosyal/siyasal/kültürel okumada bulunabilmesinden geçer. Bu noktada Erdoğan’ın sosyal evren ile siyasal evren arasında bir tür ‘başmüzakereci’ gibi rol üstlendiği söylenebilir. Türkiye’nin büyük dönüşümünde toplumsal olan ile siyasal olan arasındaki uyumu sağlama, katalizör oma, rehberlik etme, hissiyatı aktarmada kanallık yapma rolünü Erdoğan başarılı bir şekilde üstlenir.”

-“Erdoğan, ezilen, horlanan, dışlanan halk kesimlerinin siyasi sözcülüğüne soyunur ve AK Parti üzerinden çevreyi merkeze taşır. Erdoğan’ın halkı siyasi merkeze taşıyarak bir aktör haline getirmesi bir yönüyle elitist/seçkincilere karşı halkın pozisyon almasını ifade ederken, diğer yönüyle cemaatsel bağlarla dar alana sıkışan muhafazakâr siyasi hareketin büyük kitlelerle buluşmasını ifade eder.”

OTORİTERLEŞME SÖYLEMLERİNE CEVAP

-“Erdoğan’la ilgili otoriterleşme söylemlerinde bulunanlar yaşam tarzı tartışmaları ve ‘dindarlaşma’ eleştirilerini öne çıkarırlar. Ermeniler’den Kürtlere, Romanlar’dan Alevilere kadar her toplum kesiminin meselesine el atan ve ezber bozan reformlar gerçekleştiren Erdoğan muhafazakâr kesimin mağduriyetine el attığı anlarda bir blokaj ve dirençle karşılaşır. Diğer kesimlere yönelik rahatlamalar reform olarak algılanırken muhafazakâr kesime yönelik hak/özgürlük adımları dindarlaşma ve başka kesimlere kısıtlama olarak lanse edilir.”

--“Erdoğan çok sevilen ama maruz kaldığı psikolojik harekât sebebiyle ‘korku’ ile yaftalanmaya çalışılan bir liderdir.”…”Erdoğan’ın tesis ettiği otorite, zoru, baskıyı ve korkuyu değil, gönül birlikteliğini ve sevgiyi esas alır.”

-“Erdoğan’ın ortaya koyduğu muhafazakâr demokrat siyasi kimlik gelenekle modern, yerelle evrensel arasında senteze giderken dini kültürden demokrat bir siyasi anlayışın üretilmesi için de bir çabayı yansıtır.”

-“İslamcı bir siyasi çizgi olarak kendisini ifade etmese de Erdoğan’ın hak-özgürlük-çoğulculuk bağlamında sergilediği pratikler İslâm dünyasında İslâm-demokrasi sentezinin başarılması olarak görülür. Bu bağlamda Erdoğan tecrübesi, ‘modern dönemde Müslümanlar, kendi değerlerinden taviz vermeden nasıl başarılı ve etkin siyaset yapabilir’ sorusuna verilen bir cevaptır. “

UZLAŞMA ANLAYIŞI

-“Erdoğan uzlaşmayı geri bir noktada buluşma değil, daha ileri bir noktayı ifade eden bir orta yolda buluşma arayışı olarak görür. Muhalefetin daha geri bir noktada buluşma fikri bu yüzden onun için bir sorun çözme yöntemi olamaz. Uzlaşmanın orta yol fikri, meselenin halline imkân sağlayan bir muhtevayı ifade eder.”

-“Erdoğan, sürekli diğerlerini anlamak, empati yapmak, herkesi anlayışla karşılamak gibi çıkışlarla karşılaşır. Oy vermeyen yüzde 42’yi anlamak, CHP’lileri anlamak, beyaz Türkleri anlamak, MHP’lileri anlamak, HDP’lileri anlamak, Alevileri anlamak, kaygı ve korku yaşadığını söyleyenleri anlamak…Oysa Erdoğan, halkı anlamaya çalıştığı, empati yaptığı için oyunu her seçimde artırır; bu çıkışları yapan muhalefet ise diğer kesimleri anlama çabası içine girmediği için seçimleri kazanacak bir siyasi başarı ortaya koyamaz.”

YENİKAPI RUHU…

-“Erdoğan’ın balkon konuşmaları gibi tarihe geçen ikinci uygulaması Yenikapı Ruhu diye nitelendirilen büyük buluşmadır. Erdoğan, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Yenikapı’da milyonlarca kişinin katıldığı büyük mitinge parti başkanlarını da davet eder. Siyasetin bir bütün olarak darbeci anlayışa karşı tavır sergilemesi anlamına gelen bu büyük buluşmayı Erdoğan belli bir kesimin siyasi haykırışı değil, Türk milletinin ortak duruşu haline getirmeye çalışır. MHP lideri Bahçeli ve CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı bu miting, Cumhuriyet tarihinin ilkleri arasına girer.”

FETÖ İLE MÜCADELE…

-“Erdoğan’ın FETÖ ile özellikle 2013 yılında başlayan kararlı mücadelesinde mesafe alması, 15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasında pay sahibidir. Erdoğan hem o gece gösterdiği liderlikle tarihi bir duruş sergiler hem de son üç yılda (2013-16) yaptığı etkili mücadele ile örgütün operasyon kabiliyetini kırarak dirayetli bir duruş ortaya koyar. FETÖ gibi 40 yıldır örgütlenen ve her yere sızan bir örgüte karşı savaş açmak ve onun tüm kazanımlarını bir anda boşa çıkarmak büyük bir liderlik ister. Erdoğan, Türkiye’nin istiklâli ve özgürlüğü açısından tarihi önemde bir liderlik ortaya koyar. Ayrıca, maneviyatı istismar eden bir örgütü ancak Erdoğan gibi muhafazakâr bir liderin püskürtebileceği de işin ayrı bir boyutudur.”

KENDİ BAVULUNU KENDİ HAZIRLAR

-“Erdoğan düzenli ve tertipli bir kişidir, kendi bavulunu kendi hazırlar, kendi kıyafetlerini kendi seçer, kıyafetlerinin eleştirilmesine pek itibar etmez.”

-“Dinleme sabrı, bir olgunluk ve özgüven gerektirir. Erdoğan saatlerce dinler, not alır, her ayrıntıyı özel ajandasına kaydeder, dinlemeyi sistematik bir yönteme çevirir.”

-“Erdoğan’ın istişarede eleştirel yaklaştığı tek husus abartılı genelleme ve demagoji yapılması, kaynağı belli olmayan münferit görüşlerin tüm toplumun görüşü gibi yansıtılmasıdır.”

-“Erdoğan, tüm programların yazılmasında, acil eylem planlarının hazırlanmasında, farklı konularda açıklanacak paketlerin oluşumunda bizatihi yer alır, toplantılara katılır, hedefleri, vizyonu, felsefeyi ortaya koyan katkılar yapar.”