Son olarak Türkiye'nin, Somali'nin IMF'ye olan vadesi geçmiş borcunun ödenmesine katkıda bulunması rahatsızlığı daha da arttırdı.
Türkiye’nin Afrika açılımı başladığından bu yana sömürge ülkeleri, bu durumdan oldukça rahatsız. Terör örgütleri aracılığı ile özellikle Somali’de gerçekleştirilen saldırılar, Türkiye’nin ilişkilerinden duyulan rahatsızlığın bir göstergesi.
Mogadişu’da bir Türk müteahhitlik firması çalışanlarını hedef alan ve yol çalışmaları yapan Türk çalışanlarını koruyan güvenlik görevlilerine yönelik bombalı saldırılar ile Türkiye Maarif Vakfı’na ait bir araca seyir halindeyken gerçekleştirilen saldırı, aynı zamanda sivillere yönelik saldırıların sadece eş-Şebab gibi örgütlerin başının altından çıktığını söylemek anlamsız olur.
Bu saldırıların, Somali’ye yönelik kalkınma, askeri destek, siyasi ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinden duyulan rahatsızlığın bir göstergesi olduğu aşikar.
Bölgenin ekonomik anlamda kalkınması ile huzur ve istikrar ortamının sağlanacağını bilen Türkiye, ilişkilerde politikalarını da buna göre belirledi.
Son olarak Türkiye'nin, Somali'nin IMF’ye olan vadesi geçmiş borcunun ödenmesine katkıda bulunması rahatsızlığı daha da arttırdı.
Stratejik ve jeopolitik açıdan Somali’nin öneminin farkında olanlar, Türkiye’nin bu ülkeye insani anlamda verdiği destek ile halk tarafından sevilmesi, Türk iş adamları ile yapılan anlaşmalar ile ekonominin kalkınması ve TURKSOM Askeri Eğitim Üssü'nde de Somali Silahlı Kuvvetlerini eğiterek terör konusunda güçlendirilmeleri karşısında ne yapacağını şaşırdı.
Aynı zamanda Somali'nin Hint Okyanusu kıyıları açıklarında petrol arama çalışmalarında, Türkiye’nin yer alabileceği endişesi ilişkileri bozmak istemenin diğer bir nedeni oldu.
Bu nedenle Mısır, İsrail ve Sudan’ın birlikte Türkiye’ye karşı harekete geçtiği iddiaları hiç şaşırtıcı değil.
Bilindiği üzere Sudan’da Cumhurbaşkanı Ömer el-Beşir’in 11 Nisan 2019’da askeri darbeyle devrilmesinin ardından 5 Eylül’de kurulan geçiş döneminin ilk hükümeti, içeriden gelen tepkilere rağmen acil elden İsrail ile ilişkileri normalleştirmişti. Karşılığı ise gecikmedi. Trump, Sudan'ı "teröre destek veren ülkeler" listesinden çıkarma kararını imzaladı.
Kısa bir süre önce de İsrail'den bir heyet resmi temaslarda bulunmak üzere Sudan'a gitti.
Türkiye’nin adımlarını Kızıldeniz’de nüfuz edinme ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bölgesel emelleri şeklinde lanse edenler, Mısır’a da “Arap Dünyasını bu emellere karşı koruyor” rolünü oynatıyor.
Suudi Arabistan’da bu üçlüye aşikar olmasa da destek veriyor.
Tek hedef Türkiye’yi durdurmak.
Söylendiğinin aksine ise Türkiye, “Afrika'nın sorunlarına Afrikalı çözümler” ilkesi çerçevesinde bölgeye destek sağlıyor ve eşit ortaklıkla, karşılıklı yararı temel alıyor.
En önemlisi de asla bölgeyi işgal politikası ile kaynaklarını sömürme düşüncesi taşımıyor.
ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerde yatırımları bulunan Katar’ın, Türkiye’de Borsa İstanbul'un Türkiye Varlık Fonu'nun uhdesindeki yüzde 10'luk hissesinin Katar'a satışına takılanlar ise Doğu Akdeniz ile Libya gibi ülkelerin yanı sıra gerçek manada neden Afrika’da var olduğumuzu ise gündemine dahi almıyor.
Türkiye’nin diğer bölgelerde olduğu gibi Afrika’daki varlığını da yok etmeye çalışanlara karşı tek bir açıklama duyamıyoruz.
İnsanın en çok da canını sıkan nokta, ülkemizin ilerleyişi karşısında türlü planlar içerisinde olanlara karşı tek ses olamamamız.
En azından bizler etrafımıza örülmek istenen kabuğu kırarak neyin, ne için yapıldığının farkında olmalıyız.
Sadece ve sadece ülkemizin geleceği için!