Üç dilli şehir Siirt; koynunda barındırdığı kültürlerin misafirperverlikten, lezzetten, tarihten, sohbetten, dostluktan yana tüm güzellikleriyle 'baş göz üstüne' diyerek bizi ağırladı...
İçişleri Bakanlığı, uzun zamandır kültürlerin kaynaşması temasıyla sayısız insanı buluşturdu ve kültürlerarası önyargıların kırılmasını sağladı.
Bu kaynaşmalarda herkesin gözünde özetle şunu gördüm; ’aslında hepimiz aynıyız! Sadece aradaki mesafeler sebebiyle birbirimizin mis gibi ‘vatan kokusunu’ alamıyoruz...
Yaklaşınca, dokununca, dinleyince, kucaklayınca, sımsıkı sarılıp buram buram Türkiye kokusunu içimize çekince ne doğunun batıdan ne de kuzeyin güneyden bir farkı olmadığı anlaşıldı’
Evet Perşembe günü Siirt’teydik. İçişleri Bakanlığı Proje Koordinatörü Ahmet Külekçi ve naçizane bendeniz Siirt Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencileri ile “Kültürlerin Kaynaşması, Motivasyon ve Cevherleri Doğru İşleme” çerçevesinde buluştuk.
Salon merdivenlere kadar gençlerle doluydu.
Gençlerin ilgiye ve bilgiye olan açlığı muhteşemdi. Hele kızlarımız! Söyleşi sonrası kızlarımızın “Sizin gibi güneydoğudan çıkmış ülke aşığı kadın modellerine çok ihtiyacımız var. Bizi motive etmek ve sosyal olmamızı desteklemek için lütfen daha fazla bizi ziyaret edin” sitemi beni hem çok etkiledi hem de bundan sonra daha fazlası olmalı diyerek ateşledi.
Siirt’ te gerçekleştirdiğimiz söyleşide Ahmet Külekçi, Türkiye geneli yaptıkları çalışmaları ve bu çalışmaların olumlu dönüşlerini örneklerle anlattı.
Ben neler mi anlattım? İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Şikâyet ruhu ve ufku çürütür” cümlesinden başlayarak kısa özetle şu mesajları verdim...
“Kendinizi dar kalıplara hapsetmeyin. İçinizdeki cevherleri keşfetmeyi ve doğru işlemeyi bilin. Eğitim elbette çok önemli fakat sizi hayallerinize ulaştırmak için tek başına yeterli değil. Sosyal, kültürel, sanatsal, sportif alanlarda aktif olun. Neden kimse beni görmüyor ve desteklemiyor diyerek üzülmeyin, pes etmeyin. Düştüğünüz yerden hemen kalkın yaralarınızı kendiniz sarın, azmedin ve kendinizi geliştirin. İşte o zaman ışığınızın yurtdışından dahi fark edildiğini göreceksiniz. Asla ve asla sadece şikâyetçi olmayın! Şikâyetlerinizi sunarken mutlaka mantıklı çözümleriniz de olsun. Bizim sahip olmadığımız imkânlara sahipsiniz bunları son zerresine kadar kullanın. Size sunulan kardeşlik köprülerinden geçerken gittiğiniz yerlere tohumlar ekmeyi unutmayın. Bu gezilere ‘gittim gördüm geldim’ diyerek değerlendirmeniz hayatınızın yanlışı olur. Evet, gittiğiniz yerleri gezin eğlenin fakat gönüllere dostluk, güven ve mesleğinize dair fikir tohumları ekmeyi unutmayın. Ekin ki ilerleyen yıllarda o tohumlar fidana sonra da lezzeti doyumsuz meyvelerle dolup taşan ağaçlara dönüşsün...”
İşte bu cümlelerin başlığında konuşmalarımızı tamamladıktan sonra öğrencilerden sorular almaya başladık. İletilen sorular karşısında “doğru yoldayız” dedik. Çünkü soruların mantık derinliği ve sunum şekli pek çok insanın ‘gençlik çok duyarsız ve donanımsız’ cümlesine karşılık ısrarla karşı çıktığım ‘hayır şimdiki gençlik çok akıllı ve ne istediğini biliyor yeter ki ilerlemelerini sağlayacak ışıkları verin’ söylemimde ne kadar haklı olduğumu bir kez daha gösterdi.