24 Haziran 2018 Pazar Günü Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı ve TBMM seçimleri var.
12 Ekim 2018 tarihinde ise Almanya’nın Bavyera Eyaleti’nde Eyalet Meclisi seçimi var.
Dün Dünya Sığınmacılar Günü’ydü. Yukarıda sözünü ettiğim seçimlerden ilkinin gerçekleşeceği Türkiye’de tüm AB’de olandan daha çok Suriyeli sığınmacı var. Elbette Türkiye’de de tek tük “sığınmacı karşıtı” seçim konuşmaları gündeme geliyor. Ancak Suriyeli sığınmacılar Türkiye’deki seçimin kaderini belirlemiyorlar. Onların sırtından seçim kampanyası yapılmıyor. “Sığınmacılar” ile ilgili pankart taşıyan yok. “Sığınmacıları” şantaj malzemesi yapmaya kalkan politikacılar yok. Arada sırada bunu yapmaya kalkanlara da tüm Türkiye birlik olup hadlerini bildiriyor. Kısacası Türkiye’ye sığınmış olan ve yaşamlarını Türkiye’de sürdürmek zorunda kalan insanlar seçimler nedeniyle “hor görülmüyor” ve endişelenmiyor. Türkiye zengin bir ülke değil. Elbette sığınmacıların masraflarını karşılamak Türkiye için kolay bir iş değil. Buna rağmen Türkiye’de insanlar anlayışlı. Sığınmacıların bir gün döneceği konusunda herkes hem fikir. Ancak Suriye’de ortam buna müsait olmadığı sürece de kimse onları “sınır dışı” edelim demiyor.
Almanya’da yaşamakta olan sığınmacılar için ise durum farklı. Yukarıda yazmış olduğum gibi seçim önümüzdeki pazar günü değil. 14 Ekim 2018 tarihinde. Ancak şimdiden sığınmacıların sırtından oy kavgası başladı.
Almanya’da CDU, CSU ve SPD tarafından oluşturulan federal koalisyon hükümetinde oy oranı yüzde 15’lere düşen SPD’nin kriz çıkarmasını beklerken krizi CDU’nun kardeş partisi CSU çıkarmakta. CSU’nun eski başkanı ve federal içişleri bakanı Horst Seehofer, Bavyera Seçimini AfD karşısında kaybedecekleri korkusuyla sığınmacıları bahane ederek Şansölye Angela Merkel’e şantaj yapmakta. Sığınmacılar şantaj malzemesi yapılmış durumdalar.
Bavyera Seçimini kaybetmemenin tek çaresinin AfD’den daha fazla “yabancı ve sığınmacı düşmanlığı” yapmak olduğuna inanan CSU düğmeye bastı. Merkel çok takdir ettiğim bir şekilde sığınmacıların her türlü insan hakları ve AB değerleri ayaklar altına alınarak Almanya’dan sınır dışı edilmeleri talebine karşı dik duruyor olsa da partisi onu çoktan yalnız bıraktı. Bir çok CDU’lu milletvekili Merkel’e karşı Seehofer’i desteklemekteler. Şansölye Merkel, sığınmacılardan yana etik bir tavır aldığı için yıpratılmakta.
Haziran ayı sonunda yapılacak olan AB Liderleri Zirvesi’ne kadar AB ülkeleri ile birlikte bir çözüm bulması için kendisine süre verildi. Yanlış okumadınız. İçişleri Bakanı, Şansölyeye süre verdi! Eğer bu süre içinde Merkel, AB’de bir ortak çözüm bulamazsa Seehofer, Merkel’e rağmen sığınmacıları sınır dışı etmeye başlayacak. Üstelik Almanya’da kamuoyunun da desteğine sahip.
Almanya’da medya son haftalarda Mesut Özil’i linç etmekle meşguldü. Şimdi sıra Merkel’e geldi. Bu gelişmeler çok endişe verici. Almanya’nın bu gidişatı Almanya’yı dışarıdan izleyen dünya kamuoyunu kaygılandırmakta. Bu gidişatı durdurmaya çalışan Merkel, Macron ile buluşarak AB genelinde bir çözüm bulma umudunda. Aslında bu çözüm bile acı. Merkel şu anda sığınmacıları tek başına Almanya değil tüm AB birlikte sınır dışı etsin kararı çıkarmaya çalışıyor.
Kısacası sığınmacıların hali vahim. Sınır dışı edilmelerine karşı çıkan kalmadı diyebiliriz. Sadece nasıl sınır dışı edilecekleri kavgası yapılmakta.
Önceki akşam Almanya’nın “Phoenix TV” kanalına konuk oldum. Konumuz Türkiye seçimleriydi. Orada da dile getirdiğim gibi Almanya’da Türkiye seçimleri üzerine ahkam kesileceğine Almanya üzerine ve Almanya’nın yitirmekte olduğu değerler üzerine kafa yorulsa çok daha iyi olacak.
Almanya’da her gün eleştirilen ve bir daha seçilmemesi için sadece “dua edilmeyen” Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkesinde sığınmacılar huzur içinde yaşamaktalar. Hem de seçimlere rağmen.
Almanya’da demokratların artık Almanya dışında ülkelerin “demokrasilerini kurtarma” iddiaları ile kendilerini kandırmak yerine kendi ülkeleri Almanya için çaba vermeleri çok daha yararlı olacağa benziyor.