Teknolojinin baş döndürücü hızla geliştiği 21. yüzyıl, yaşamlarımızda pek çok yeniliği beraberinde getirdi.

Artık bilgiye ulaşmak, fikir paylaşmak ve toplumsal dayanışmayı artırmak her zamankinden daha kolay. Ancak bu hızlı dönüşüm, başka bir gerçeği de ortaya çıkardı: Dijital dünya, aynı zamanda yeni şiddet biçimlerinin doğduğu bir alan haline geldi. Kadınlar, fiziksel şiddetin yanı sıra, dijital platformlarda da hedef alınarak yeni bir baskı türüyle yüzleşmek zorunda kalıyor. Siber şiddet; tehdit, taciz, ifşa, manipülasyon, dijital gözetim ve psikolojik baskı gibi yöntemlerle hem bireylerin hem de toplulukların haklarını ihlal eden, kadınları susturmayı hedefleyen bir tehdit olarak karşımıza çıkıyor.
Siber şiddet, çoğunlukla sosyal medya platformlarında, e-posta iletişimlerinde veya dijital mesajlaşma uygulamalarında ortaya çıkıyor. Kadınların maruz kaldığı bu dijital şiddet biçimleri, bazen bir özel hayatın ifşasıyla itibar zedelemek, bazen sürekli takip edilerek psikolojik baskı yaratmak, bazen de tehdit ve taciz yoluyla korku ortamı oluşturmak şeklinde kendini gösteriyor. Siber şiddet, yalnızca birey üzerinde değil, toplumun genelinde de yıkıcı etkiler yaratıyor; çünkü bu tür şiddet, kadınların dijital dünyadaki varlıklarını sınırlamaya ve toplumsal eşitsizliği derinleştirmeye hizmet ediyor.
Bu bağlamda, kadına yönelik şiddetin her türlüsüne karşı farkındalık yaratmayı amaçlayan “Turuncu Günler” hareketi, dijital platformlarda da kadınların haklarını savunmaya devam ediyor. Turuncu, şiddetsiz bir gelecek için umudu ve dayanışmayı simgeliyor. Birleşmiş Milletler tarafından başlatılan bu uluslararası girişim, her yıl 25 Kasım’dan başlayarak 16 gün boyunca dünya genelinde etkinlikler düzenliyor ve kadınlara yönelik şiddeti görünür kılmayı hedefliyor. Ancak unutulmamalıdır ki, bu mücadelenin yalnızca 16 günle sınırlı olmaması, yıl boyunca sürdürülmesi gerekiyor.
Bu yıl Türkiye Soroptimist Federasyonu da kadına yönelik şiddetle mücadeleye odaklanan etkinliklerine bir yenisini ekledi. Etiler Soroptimist Kulübü, siber şiddeti gündeme taşıyan etkileyici bir etkinlik düzenledi. Benim de aralarında konuşmacı olduğum buluşmalarda, dijital çağda kadınların karşılaştığı zorluklar, bu zorluklarla başa çıkma yolları ve dijital platformlarda kadınlar için güvenli alanlar oluşturmanın önemi masaya yatırıldı. Etkinlikte özellikle dijital okuryazarlığın artırılması, siber şiddet karşısında yasal hakların bilinmesi ve dayanışmanın önemi vurgulandı. Aynı dönemde Gebze Teknik Üniversitesi ve Beylikdüzü Kadın Konseyi de benzer etkinlikler düzenleyerek kadına yönelik şiddetle mücadele kapsamında siber şiddetin önlenmesi, farkındalık ve dayanışma konularını gündeme taşıdılar.


Şiddetin her türlüsüne karşı dayanışma
Kadına yönelik şiddet, fiziksel ya da dijital bir biçimde gerçekleşsin, toplumsal bir yara olarak karşımızda duruyor. Bu şiddetin sona ermesi için bireylerin, sivil toplum kuruluşlarının ve devletin bir araya gelerek ortak bir mücadele yürütmesi şart. Teknolojinin sağladığı imkanlar, bilinçli bir şekilde kullanıldığında, kadınların güçlenmesi ve dayanışma ağlarının genişlemesi için eşsiz bir araç olabilir.
Amerikalı siyaset bilimci ve filozof Hannah Arendt’in dediği gibi: “Şiddet güç değildir; şiddet, iktidarsızlığın ifadesidir.”
Siber şiddet, dijital dünyadaki eşitsizliğin ve iktidarsızlığın en açık göstergesidir. Ancak şiddet, dayanışma, bilgi ve bilinçle aşılabilir. Hep birlikte, daha adil, eşit ve güvenli bir dijital dünya inşa edebiliriz. Şiddet nerede olursa olsun, karşısında sessiz kalmayarak özgürlüklerin ve hakların savunucusu olmalıyız. Kadınların dijital dünyada da güçlü bir sesle var olabilmesi için mücadelemiz devam edecek.