"Büyük servetler en fazla 4 kuşak sürer" derler.
Yani birinin kazandığı parayı anca torununun evlatları yiyebilirmiş. İstisnası var mıdır? Tabii ki vardır. Ama genellikle böyle.
Servet ve güç her devir el değiştiren olgular. Bir zamanlar güçlü ve kuvvetli olan aileler bir süre sonra tarumar olurlar. Bu aslında alışıldık bir durum. Ekonomik olduğu kadar bu topraklarda bolca da siyasi neden bulunur bu sonuç için.
İşte o yüzden boğazdaki yalıların çok azı yalıyı yaptıranın ailesinin elindedir. Zaman geçtikçe aile büyür. Kimi batar, kimi çıkar. Her gelen kuşak mirastan payını ister.
Çünkü hele bir de tarihi eserse, yalının bakım işi her sene servet yer. Denizin üzerinde yani rutubetin göbeğinde, sıcağından soğuğuna, yazından kışına dalga yiyen, tuz yiyen bu yapıları korumak öyle kolay ve ucuz bir iş değildir.
Ayrıca fare ve akreplerle mücadele etmeniz de gereklidir. Evet şaşırmayın boğazın bir akrep sorunu vardır.
Sadece ahşap dış yüzeyin bakımı yaptırıp boyatsanız bile çıkan miktar her yıl normal bir mahallede 3 artı bir daire aldırır insana.
Hekimbaşı Salih Efendi yalısının başına gelen şey beni iki anlamda üzdü. İlki bir tarihi eserin zarar görmüş olması. İkincisi ise yalıyı ilk zamandan beri elinde tutan ailenin, yalıyı satmak zorunda kalma ihtimali.
Çok yıllar önce, önceki gün gemi çarpan yalıya çok yakın bir konumda Anadolu Hisarı’nda bulunan Zarif Mustafa Paşa yalısında oturan çift arkadaşımdı. Aileden kalmış olan yalının mirasçısıydılar. Müthiş insanlardı. Özellikle doğa koruma konusunda çaba gösterirlerdi.
Zarif Mustafa Paşa, adı gibi her konuda zarif adammış. Zamanında yalının bakımı için bir vakfiye bile kurmuş. Sonrasında gelen kuşaklar o vakfiyeleri kâh kiralayıp, kâh satarak yalıyı ayakta tutmuş.
Ama son darbe çok ağır oldu. Derken bir gün yine aynı şey oldu ve Zarif Mustafa Paşa Yalısı’na gemi çarptı. Aile çaresizdi. Yalıyı tamir ettirmek eski günlerine döndürmek imkansızdı. Bir servet gerekiyordu.
Çaresiz sattılar. Yalıdan ayrılacakları gün yanlarındaydım. Gözlerindeki hüznü anlatabilmem mümkün değil. Dokunsan ağlayacaklardı.
Kim mi aldı? O Günlerde bir Arap zengini. Kendisi yaşayamadı. Sonrasında bir kez daha el değiştirdi. Umarım aynı akıbet Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı’nın da başına gelmez.