Bu kısa hatırlatmadan sonra gelelim sadede. Geçen haftanın son üç günü boyunca bizleri şâd edip, dokuz yıllık özleyişe ara verdirip, ağzımıza da bir parmak bal çalaraktan "Rüzgâr Gibi Geçti" dememize sebep olan Formula 1 Intercity İstanbul Park yarışına.
Şimdi pek hatırlayan kalmış mıdır bilinmez ama sinema tarihinde “Gone With The Wind” diye efsane bir film vardı. “Rüzgâr Gibi Geçti” diye oynamıştı yurdumuzda. 1939’da vizyona girdiği sene 10 tane Oscar Amca heykelciği birden kazanmıştı. Ülkemizde gösterimi ise çok sonraları biz sekiz-on yaşlarındayken 1974-1975 gibi olmuştu galiba. “Clark çekmek” deyimi o filmde başrol oynayan Clark Gable’dan miras kaldı delikanlılık âlemine.
Bu kısa hatırlatmadan sonra gelelim sadede. Geçen haftanın son üç günü boyunca bizleri şâd edip, dokuz yıllık özleyişe ara verdirip, ağzımıza da bir parmak bal çalaraktan “Rüzgâr Gibi Geçti” dememize sebep olan Formula 1 Intercity İstanbul Park yarışına.
Hakikaten de rüzgâr gibi geçti. 15 Temmuz Şehitler Köprüsü (Boğaziçi Köprüsü), Sultanahmet Meydanı, Avrasya Geçişi ile oldukça güzel tanıtımlar yapıldı, V8 motorların seslerini köprü üzerinde tekrar duymanın keyfi çok güzeldi. Hava ve iklim şartları zaten saat yönünün tersine koşulduğu için oldukça zor olan pist durumunu daha da zorlaştırınca, yağmur bir yağıp, bir durunca sonra bir daha yağıp-durunca meraklıları keyiften dört köşe izlediler 58 tur boyunca hız makinelerini.
Bundan yedi sezon önce V8 motorlara veda ederek turbo-hybrid motorlara geçildiği için boş yere bekledik durduk üç gün boyunca; Köprünün üzerinde işitip kulaklarımızın pasını sildiğimiz V8’lerin “vahşi” sesini. Artık tüm takımlar 1.6 litre kapasiteli turbo-hybrid elektrik/elektronik takviyeli motorları kullanıyorlar çünkü. Yani standart bir yerli üretim araba kadar motor var koskoca makinelerde ama ne dayanıklılık ne sürat üretiyorlar o “vızıltı” gibi ses çıkaran motorlarla aklımız şaşar, şaşıyor.
Intercity araç kiralama şirketinin sahibi Vural Ak tarafından işletilen İstanbul Park Pisti için Formula 1’e ev sahipliği yapma şansı biraz Kovid-19 Pandemisi sebebiyle oldu. Yarış takviminden çıkan pistlerin yerine bir anda bir “occasion” doğuverdi ve karar vericiler hızla bir rüyayı gerçeğe çevirdiler. İlk teşebbüs gene Vural Bey tarafından 2018 için yapılmıştı ama kısmet olmadı, nasip bu seneyeymiş demek ki. Kovid-19 ilk defa olumlu bir şeye sebep oldu o piyango da bize F1 olarak çıktı sizin anlayacağınız.
Bu sene İstanbul yarışlarının ilk başta seyircili olması düşünülüyordu ama Bilim Kurulu uygun bulmayınca o iş yattı. Vural Bey final yarışına 150 bin kişi getirmeyi ve 50 Milyon €uro ciro yapmayı planlıyordu ama olmadı maalesef. Formula 1’de Monte Carlo Grand Prix’i dışında faaliyetten kâr eden yarış yok zaten herkesin bildiği gibi ve oldukça masraflı bir iş olduğu için de kaçan-kaçana ama yan gelirlerle ayakta duruyor organizasyonlar, bu sene o yan gelirler de olamayınca küllüm zarar yazdı nerdeyse bütün pistler ve işletmecileri.
Önümüzdeki sene için yapılan ön görüşmelerle ilgili de bir kulis bilgisi vererek yazıyı bağlayalım; Liberty Media bize seneye 23-24- 25 Nisan 2021 tarihini öneriyor fakat seneye Ramazan Ayı 13 Nisan’da başlayacağı için bu öneri pek kabul görmüyor. Neticede burası Müslüman bir ülke ve Ramazan Ayı bu türden event’ler için pek de uygun değil. Belki Eylül-Ekim olursa bir nebze ama o da zor deniyor.
Hamilton’u egale ettiği Shumi’nin rekoru sebebiyle biz de kutluyor ve bu hız makinelerine tekrar-tekrar kavuşmayı ümid ediyoruz.
PS: Bu akşam UEFA Nations Leauge’de oynayacağımız Macaristan maçımızda Milli Takımımıza başarılar diliyoruz. Vurduğunuz gol olsun. Haydi Bastır Türkiye.