Burayı herkes görmek ister, turist yürüyüşlerinin kesiştiği bir noktadır.
Bugün saat on birde başka bir yerde olmak istiyordum. Ama madem buradayız biraz durup ilginç bir bilgi aktarayım sana.
Burayı herkes görmek ister, turist yürüyüşlerinin kesiştiği bir noktadır. Saat başı ilginç bir otomat gösterisinin gerçekleştiği Prag astronomik saatinin (Orloj) önünde kalabalık ve sürekli fotoğraf çeken bir topluluk var. Turistlerden bazıları “Türk, işte şu” gibisinden işaret eder. Sen de “şu, şunlar… Hepsi Türk” demelisin, anlatmalısın onlara. Böyle birkaç saat dikilsen, rehberlere müdahale etsen öğrenenler çoğalır belki…
Çoğu seyahat kitabında ve birçok belgeselde Orloj’un cephesinde mandolin çalan bir Türk heykelciğinin varlığından ve bu heykelin şehvet veya eğlencenin sembolü olduğundan bahsediliyor. Allah’tan Ivan Kalmar diye biri var. Bugün çalışmalarını Toronto Üniversitesi’nde sürdüren Profesör Kalmar “Early Orientalism: Imagined Islam and the Notion of Sublime Power” adlı eserinde bu sekiz heykelciğin beşinin Türk heykeli olduğunu söylüyor. Kalmar üst kısımda mandolin çalan Türk’ün “lüksü”, ayna tutan Türk’ün gururu sembolize ettiğini söylüyor. Yine alt kısımdaki üç heykelden geçmişte Türkler olarak bahsedildiğini, 20. Yüzyıl’ın ortasında yapılan restorasyondan sonra bile sağdaki astronomun ve soldaki felsefecinin (Başmelek Mikail’in yanındaki) Türk türbanı giydiğini ve bunların Türk olduğunu belirtiyor. Bütün bunlardan bahsederken Türk kelimesinin Müslüman’la eş anlamlı olarak kullanıldığını, dini kontrolün Batı’da, sekülerliğin doğuda olduğunu, bir zamanlar Müslüman bilim adamlarının dini kaynaklara başvurmadan araştırma yapabildiğini de yazıyor.
Neyse, biz karton bardaktaki vasat çayı bitirip Obecní dům’a doğru yürüyüşümüze devam edelim.