Belki yazımızın başlığı "Başkan ve lider farkı" da olabilirdi, fark etmezdi yani burada önemli olan başkanlık veya patronluk değil liderlik çünkü.
Fenerbahçe Spor Kulübü Futbol Takımı’nın bu sene yaşadığı en büyük problemi, birçok insan birçok farklı sebeple izah edecektir. Elbette hepsi de kendi zaviyelerinden bakıldığında haklıdırlar. Kimi futbol takımının istihdamındaki yanlışlardan, kimi teknik direktörün yetersizliğinden, kimi dış faktörlerden bahsedecekler, kimileri TFF, MHK, VAR, vb. üç harflilerin yüzünden emekler ber-hevâ oldu diyeceklerdir. Haklıdırlar ama bu seneden geriye doğru taa 15 sene bile gitseniz Fenerbahçe’de eksik olan temel şeyin “liderlik” olduğunu göreceksiniz.
Biraz iddialı olacak ama Fenerbahçe camiasının son gördüğü tam
donanımlı lider Ali Şen’di. Hem Aziz Yıldırım, hem de Ali Koç şirketlerinde patron
oldular, başkan oldular ama ne yazık ki liderlik gerektiren konularda hep eksikti
Fenerbahçe camiası. Aziz Başkan haksız yere hapse atılmış ve 3 Temmuz
komplosuna kurban gitmiş olmasına, ağır bedeller ödemesine rağmen beklenen,
özlenen lider değildi. Çabuk sinirleniyor ve duygularının kontrol etmekte
zorlanıyordu. Alex’e reva görülen muamele unutulmadı. Zico’yu nasıl yolladığını
bilen biliyor. Ama Ali Bey ’i Aziz Bey’le liderlik konusunda mukayese etmek
Aziz Bey’e haksızlık olur. Ali Bey’in liderlik özelliğine dair hiçbir emare
göremedik bu zamana kadar.
Ali Bey’in patronu
olduğu holdingte iş verdiği yöneticiler işlerini doğru düzgün yapmasalar,
şirketi zarara uğratsalar, piyasa paylarını küçültseler yönetim müdahale eder,
performanstı, hedefti falan sorgular ve gerekirse iş akdini fesheder ve kapının
önüne kor hiç gözünün yaşına bakmadan. Son 5-6 senedir başkanı olduğu takım
“sıfır” çekerken, liderlik gerektiren hiçbir konuda gereğini yapamıyor, 2 Nisan
Kongresinde “çekilme” yetkisini alıyor ama sonra koskoca bir “R” ile meydanı
terk ediyor. Nerede kaldı liderlik?
Akademik birçok
kitapta lider ile patron farkına dair yedi maddede mutabık kalınmıştır. En
önemlisi “patronlar sorumluluk almazken, liderler sorumluluk alır” ve gereğini
yapar maddesidir. İşte bu hikâyede de zurnanın “zırt” dediği yer burası.
Öte yandan; Ali
Bey’in ve ailesinin siyasi düzlemde kendisini konumlandırdığı yer ve muhalefet
ile olan yakın ilişkisi/dirsek teması sebebiyle bazı sıkıntıların yaşanmadığını
söyleyemeyiz. Bürokrasinin büyük bir kısmı bu sebeple “Fenerbahçe” alerjisinden
muzdarip.
Yanakları
okşanabilen liderler daha sempatik geliyor bazılarına. Bu durum da suya atılan
bir taşın yaydığı halkalar misali tüm atanmışları durumdan vazife çıkararak aynı hizaya getiriyor ve karşıda taraf
olmalarını sağlıyor. Öyle olunca da “ne
kaa ekmek, o kaa küfte”.
İşte “lider” bu
türden girift ilişkileri iğne oyası gibi işleyebilecek ve gemiyi bütün
fırtınalara rağmen salimen kıyıya yanaştıracak adama deniyor. Diğerlerine
“başkan” deniyor.
PS: Beştepe’nin
Ergin Ataman’ı tebrik etmesi ne kadar şıksa Fenerbahçe Beko’ya bîgâne kalması o
kadar da anlamlıdır.