Özellikle gençlerimizin olmazsa olmazlarıdır, internet ve "sosyal medya" dediğimiz iletişim kanalları. Günün hemen hemen tamamında, tüm iletişimlerini, arkadaşlık ilişkilerini bu "sosyal medya" üzerinden yürütüyorlar.

Yaklaşık bir yılını dolduracak salgın nedeniyle uygulanan pandemi döneminin en çok kullanılanı internet ve tabii ki hemen hemen her iletişimizde kullandığımız “sosyal medya” yaşamımızın olmazsa olmazı haline geldi. Bunu, böylesine yoğun kullanılır hale getiren, hiç şüphe yok ki, teknoloji canavarı olarak yaşamımıza yerleşen “akıllı telefonlar” dediğimiz “cep telefonları”dır. Yediden yetmiş yediye herkesin elinden düşmeyen bu teknoloji canavarlarının bizlere neler yaptıkları ile ilgili birçok yazı yazıldı, ben de yazdım. Ama yayılma hızında hiçbir yavaşlama olmadığı gibi, iyice yaşamımıza yerleştiler.

Özellikle gençlerimizin olmazsa olmazlarıdır, internet ve “sosyal medya” dediğimiz iletişim kanalları. Günün hemen hemen tamamında, tüm iletişimlerini, arkadaşlık ilişkilerini bu “sosyal medya” üzerinden yürütüyorlar. Tüm ihtiyaçlarını “sosyal medya”nın onlara sağladığı olanaklarla hallediyorlar. Bunları yaparken kullandıkları araçlar ise öyle şatafatlı şeyler değil. Bunu ellerindeki cep telefonları/mobil telefonlarıyla yapıyorlar.

Günün her saatinde, sosyal yaşamın her anında, yolda, toplu taşıma araçlarında, kafelerde, okullarda, son yılların mucize cihazları mobil telefonları hep ellerinde. Gazete okumuyorlar, kitap okumuyorlar, sinema ve tiyatroya gitmiyorlar. Uyku dışındaki tüm zamanlarını bu mobil telefolarla paylaşıyorlar. İşi o kadar abarttılar ki; bir arada oldukları arkadaşları ile bile, o ellerindeki telefonlarla iletişim kuruyorlar.

Bizim ülkemiz dışındaki diğer ülkelerde bu durum böylesine içler acısı bir görünüm yansıtıyor mu bilemiyoruz ama bizde bu işin iyice endazesi bozuldu.

İnternet ve cep telefonu yaratıcıları insanlığın bu zaafını sorumsuzca kullanmaya devam ediyorlar.

İnternet dediğimiz yapının 1970’li yılların sonuna doğru ülkemize girmesi, ilk gönderilen elektronik posta ile yerleşmeye başladığı o andan beri, giderek kendini geliştirerek bugünün temelleri daha o günlerden atılmaya başlanmıştı. Aslında başlangıçtaki amaç; insanların sosyal iletişimlerini kolaylaştırmaktı. Ama çok hızlı kullanım alışkanlığı, tüketicinin dikkatini hapsedercesine hakim olmaya başlayınca, son on yılda özellikle gençlerimizi iyice tembelleştiren, hazıra konma alışkanlıklarını kronik hale getiren bir iletişim fenomenine dönüştü..

Bugün Facebook’un, uzantısı Instagram’ın, özellikle bürokrası ve iş yaşamının önemli iletişim aracı haline gelen Twitter‘ın, milyarların üzerinde ve hızla büyüyen kullanıcıya ulaşmasının temelini oluşturdu. İlk zamanlardan bugüne kadar meydana gelen bu gelişme aslında bir sosyalleşme ihtiyacından mıdır? Yoksa, teknolojiyi yönetenlerin oluşturdukları, sonrasında biçimsel olarak farklı gibi görünen ve hızla yayılarak “sosyal medya” adında bütünleşerek toplum üzerinde zorunlu bağımlılık oluşturan cazibe merkezlerinde şekillenmesi miydi, bu konu tam olarak açılanamamıştır hala.

Bu gün gençlerimizin en iyi arkadaşı, sırdaşı, hatta son yıllarda arkadaşlıkların duygu paylaşımlarının ve yakınlıklarının ifadesi haline gelen, “kanka” veya “kanki” olarak ifade edilen sanal arkadaşlıkları ve geçici duygudan beslenen yakınlaşmaları yarattı.

Ancak şu bir gerçektir ki; artık “sosyal medya”yı reddetmek olası gözükmemektedir. Bu durum, iletişimin yeni bir şekli olarak karşımızdadır. Bunu tehlikesiz bir hale getirmek gerekir. Ancak, tehlikeli yönlerini iyi belirleyebilirsek, toplumumuzu, çocuklarımızı ve gençlerimizi daha iyi koruyabiliriz.

Teknolojı mutlaka güzel bir olanak. Ama aslolan teknolojiyi olması gerektiği gibi kullanabilmektir.

Toplum olarak üretim alışkanlıklarından iyice uzaklaşan bir yapının içinde, “rüzgarın yönüne göre” gidiyor durumdayız. Yönümüzü biz belirleyemiyoruz artık. Bizler iyice üzerimize çöreklenen teknoloji simsarlarının kurduğu, dünya içindeki sanal oyunlarla kendimizi avutuyoruz.

Adına “sosyal medya” dediğimiz bu rüzgara “nasıl direnebileceğimiz yaklaşımını gösterebilmek, bu pandemi ortamında iyice zorlaştı. Salgında korunmaya yönelik uygulanan bu kısıtlamalar ortamında evde tıkılı olan bizlerin en yakın arkadaşı durumundadır.

Pandemide evde vakit geçirme uğraşı olan internet ve etkin bağımlılık yaratan, adına “sosyal medya” denilen teknoloji canavarının zararlarına önlemler yöntemini bulup, kronikleşen bağımlılığa çözüm oluşturma zamanı geldi de geçiyor.