Bu sene de gönlümüzün mahyalarına yazdığımız ışıklı "hoş geldin"lerle karşıladık Ramazan-ı Şerif'i. Makamlarına uygun okunan merhabalı ilahilerle sardık sarmaladık. Hasret dolu bir yürekle, heyecan taşan göğüslerle kucaklaştık yeniden.
Bütün isyanlarımıza, bütün günahlarımıza rağmen Rabb’imiz bize merhamet etti ve doya doya yaşamamız için bir oruç ayı daha hediye etti.
Oruç her dem çoğalan, hiç eksilmeyen bereketiyle geldi.
Böylelikle Ramazan’ın yüzü suyu hürmetine bir kez daha yeryüzü rahmete büründü. Onun gelişiyle yeniden aydınlandık, içimizi daraltan karanlıklardan kurtulduk, kuruyan ruh iklimlerimiz için rahmet yüklü yağmurların müjdesi aldık.
Orucun teşrifiyle dinginliğimizi artıran kelimelerin kaldıramayacağı, ancak hissedebilenlerin anlayacağı manevi şölenleri yaşadık.
Kurduğumuz masalarda sadece yiyecek içeceklerin olmadığı, aynı zamanda dostlukların, kardeşliklerin, tadına doyulmayan muhabbetlerin olduğu, ikramı bol iftarlarla ferahladık.
Yıldızların parıltısı ve şehrin ışıklarıyla aydınlanan sokaklarda sağlam adımlarla yürüyen davulcunun tokmağıyla vurduk nefsimize. Uykunun en tatlı yerinde uyanıp melekleri tebessüm ettiren bereketli sahur sofralarında sadece midemizi değil gönlümüzü de doyurduk. İlk defa karşılaştığımız kardeşlerimizle güzellikleri paylaşırken güven dolduk.
Selatin camilerini dolduran her yaştan müminle teravihlerde kaynaşıp huzur bulduk. Arka saflardan gelen çocuk gülüşlerinde minberin, mihrabın bile neşesinin arttığını gördük. Saf olduk, safa durduk. Bir omzumuz ayakta durmakta zorlanan ama iman gücüyle dimdik duran ihtiyara, bir omzumuz hayat dolu bir gence yaslandı. Secdeye her yaştan teslim olmuş başlarla eğildik. Hakk’ın rızası için dökülen gözyaşlarıyla arındı bir kez daha kâinat.
Oruç yine bereketiyle geldi.
Dost bakışlı insanların yüzlerinde mümin olmanın sevincini gördük. İlk orucunu tutan masum çocukların soylu direncine şahit olduk. Elinde Ramazan paketiyle yoksul kapıları dolaşan, reklamsız gösterişsiz kahramanlar tanıdık. Nurdan çehreleriyle mukabeleye oturan tam inanmış adamlarla aynı hizada diz çöktük.
Oruç yine bereketli geldi bize.
Yoksulu düşündük, yokluğu düşündük. Hamallık yaparak on çocuğuna helalinden sofra kuran Suriyeli mültecilerin azlarının, bereketle nasıl çoğaldığına tasarruflu konulan yemeklerin tabakları nasıl görkemle doldurduğuna gıptayla baktık. Helalin azının haramın çoğundan nasıl aziz olduğuna, haramın çoğunun aç bırakıp helalin azının çoğunluğu nasıl doyurduğuna vâkıf olduk.
Bizim israf ettiklerimize, dudak büktüklerimize kavuşan fakir evlerinin bayram ettiğini izledik ekranlardan. İzlediklerimizden ibret aldık, halimize şükretmeyi öğrendik. Oruç bizi yeniden kendimize getirdi. Dünyaya aşırı meyleden nefislerimize “ölümü hatırla” mesajını verdi. Geçen yıl aramızda olup da bu yıl veda edenlerin vedasını işaret ederek, gelecek Ramazan’a çıkmaya garantimiz olmadığını hatırlattı sözsüz bir şekilde. Vazgeçemeyiz zannettiklerimizden vazgeçebileceğimizi Allah’ın bizden razı olması için bizim de Allah’tan razı olmamız gerektiğini öğretti.
Oruç yine bütün bereketiyle geldi.
Yeryüzünün ortasına sofra kurup ekmeğimizi yetmiş iki milletle paylaşabilmenin, birbirimize sımsıkı sarılabilmenin imkânını sundu. Anadolu’dan ettiğimiz dualara Afrika’dan Asya’ya, Avrupa’dan Avustralya’ya kadar kıtaları aşan âminler yükseldi. Renklere, ırklara takılmadan bir olmanın, bütün kötülere ve kötülüklere rağmen insan kalmanın sırrını üfledi kulaklarımıza.
Oruç kapısını ve kalbini açanlara bütün bereketiyle geldi yeniden.
Kapımız açık, kalbimiz açık. Niyetimiz sağlam, soframız sayısız nimetlerle yüklü.
Hamd olsun bizi bu ziyafete muhatap edene.
Hamdolsun Âlemlerin Rabb’ine…