Üç haftaya yakındır kamuoyunda mafya babası, organize suç örgütü lideri ve ülkücü kabadayı olarak nam salmış bir şahsın sanal medya ortamında söyledikleri konuşulmaktadır.

Öncelikle İstanbul’un Fethi’nin 568’inci yılı nedeniyle hepinizi tebrik ederim. Türk tarihinin en büyük şahsiyeti Fatih Sultan Mehmet Han’ın, Hocaları Akşemsettin ve Molla Gürani hazerâtının, bütün gazi ve şehitlerimizin ruhlarına birer Fatiha okuyalım. Çünkü ne kadar mahvetsek de, dünyanın en güzel şehrini ve şehirde gelişen yüksek Türk – Osmanlı medeniyetini onlara borçluyuz.

* * *

Üç haftaya yakındır kamuoyunda mafya babası, organize suç örgütü lideri ve ülkücü kabadayı olarak nam salmış bir şahsın sanal medya ortamında söyledikleri konuşulmaktadır. Bugün ben de bunlarla bağlantılı olarak çok değinilmeyen bir iktisat alanına değinmek ve bu konuda birkaç yazılı bir dizi başlatmak istedim. Adı geçen zatın kamuoyuna yönelik ifşaatları hakkında yeterince yazan arkadaş var, ben bu konulara girmek istemiyorum. Ancak bazı sorulara bilimsel yöntemle cevap vermek gerekmektedir: “Organize suç örgütlerinin doğası nedir?” “Organize suç örgütleri hangi iktisadi ve sosyal şartlarda ortaya çıkar?” “Organize suç örgütlerinin besleyen ve finansal kaynaklarını sağlayan piyasalar nasıl piyasalardır?” “Devlet ve suç örgütleri birlikte yaşayabilir mi?” “Emperyalizm ve organize suç örgütleri bağlantısı nedir?” “Küreselleşmenin suç ekonomisinde yol açtığı değişim nedir?”

SUÇ VE ORGANİZE SUÇ TANIMLARI

İlk önce suç ve organize suç gibi temel kavramların tanımlarını verelim.

SUÇ NEDİR: TDK Sözlük’te “Yasalara aykırı davranış” olarak tanımlanan suç kavramı günlük lisanda kanunlara uygun olmayan ve devlet veya benzeri bir otorite tarafından cezalandırılan eylemlere verilen addır. Modern ceza hukukunda “suç” kavramının herkes için genel geçer ve evrensel bir tanımı bulunmamakta ve içinde bulunan ülkenin meşru hukuk otoritesi tarafından tanımlanmaktadır. Bu yüzden birçok sosyal bilimcinin ortak kanısı “suçun bizatihi kanun tarafından yaratıldığıdır.” Öyle ya, bir eylemin suç olarak tanımlanabilmesi ve meşru otorite tarafından cezalandırılması için onun her şeyden önce kanunlar tarafından suç olarak tanımlanması gereklidir. Başka bir popüler tanıma göre, “suç onu işleyen bireyin sadece kendisine değil ama aynı zamanda diğer insanlara, topluluklara, topluma veya devlete zarar veren eylemlerdir.” Bu anlamda suç “kamusal bir yanlıştır” ve kanun hükmü ile yasaklanmış ve meşru otorite tarafından cezalandırılması kamuoyunda mutabakatla kabul edilmiştir.

Bazı suçlar insanlığın tamamı tarafından suç kabul edilir: cinayet, ırza tecavüz, hırsızlık gibi. Bu tür suçlar siyasi niteliklerinden çok bir bireyin diğer bir bireye karşı işlediği suç niteliğindedir ve dünyanın her tarafında kamu otoritesince yasaklanmıştır. Ancak bunlar gibi suçların haricinde ceza kanunlarında sayfalarca yer tutan birçok suçun kapsamı ve niteliği ülkeden ülkeye değişebilir. Hatta federal ülkelerde, örneğin Amerika’da, bir eyalette suç olan eylem diğer bir eyalette suç sayılmamakta, ya da suçlara verilecek cezanın niteliği ve ağırlığı da eyaletten eyalete değişebilmektedir.

Devletin, tarihsel tanımı itibarıyla, bireylerin suça bulaşmasını önlemek için özgürlüklerini sert bir şekilde kısıtlama hakkı bulunmaktadır. Modern toplumlarda adli ve idari soruşturmalar, ceza muhakemesi usulleri, millet adına karar veren tarafsız ve bağımsız mahkemeler ve ceza kurumlarından oluşan prosedürler ve kurumlar ile bu süreç tanımlanmıştır. Her suç kanunun ihlaliyle ortaya çıkar, ancak her kanun ihlali suç sayılmaz. Örneğin özel hukuka giren alanlarda ortaya çıkan kanun ihlalleri her zaman devlet tarafından cezalandırılmaz.

Suçu işleyen birey ve kurumlar suçlu olarak tanımlanır ve gündelik lisanda suç eylemlerinin işlendiği ortamlar, topluluklar ve süreç yer altı dünyası olarak bilinir.

ORGANİZE SUÇ NEDİR: Organize suç ile yasal olmayan aktiviteler bulaşmış suçlular tarafından işletilen uluslararası, ulusal ve yerel gruplaşmalar etrafında örgütlenen yüksek oranda merkezi suç örgütlenmeleri kastedilmektedir. Organize suç şebekeleri kâr, güç ve itibar elde etmek için bu işleri yürütürler. Tabii ki, mevzubahis olan kâr meşru değildir, güç ve itibar da yeraltı dünyasında güç ve itibardır. Bazı suç örgütleri siyasi motiflerle hareket edebilirler. Örneğin ayrılıkçı suç örgütleri, devrimci – ihtilalci suç örgütleri, radikal dinci suç örgütleri veya ırkçı – etnik milliyetçi suç örgütleri gibi… Bazı suç örgütleri ise yerel ve ailevi bağlar etrafında örgütlenirler. Yerel mafya şebekeleri gibi. Diğer bazı suç örgütleri ise toplumun en alt kesimine mensup ayak takımı içinde oluşan gruplaşmalar etrafında örgütlenirler: sokak çeteleri, kapkaççılık ve hırsız çeteleri gibi. Çoğu sosyoloğa göre genel olarak “mafya” adıyla tanınan organize suç örgütlerinin kendi ekosistemlerini oluştururken, kendi içlerinde yazılı olmayan bazı kurallara göre işletildiğini, kendi yargı ve cezalandırma sistemlerinin bulunduğunu ve bunu sağlayacak da bir fiziki güce sahip olduklarını vurgularlar.

Diğer bazı toplumsal örgütler de, örneğin devletler, kiliseler, ordular, emniyet ve istihbarat kurumları, bazı şartlarda organize suç yöntemlerini kendi amaçlarına ulaşmak için kullanabilirler. Bazı durumlarda, devlet eğer adalet ve asayişi sağlamakta yetersiz kalırsa, yer altı dünyasına ait olmayan kurumlar da yeraltı dünyası ile bağlantı ve iş birliğine geçebilirler. Bu ve benzeri durumlarda, organize suç örgütleri para karşılığında bu kurumların güvenliğini garanti eder ve koruma sağlar. Yine yeterli finansman bulamayan firmalar tefeci sektöründen kredi alabilirler. Ancak bu durumda, devletin meşru kanunlarına değil ama yeraltı dünyasının kanunlarına tâbi olurlar.

SUÇ ÖRGÜTLERİNİN DOĞDUĞU İKTİSADİ VE SOSYAL ŞARTLAR

Bir suç örgütünün yaşayabilmesi için her şeyden önce yüksek bir parasal getirinin olması gerekir. Yani devletin yasakladığı bazı mal ve hizmetlerin temini için talep oluşması gerekir. Eğer mevcut sosyal yapı, adalet ve güvenlik sistemi toplumun talep ettiği bazı ihtiyaçlarına karşılık veremiyorsa veya toplum kamu düzeni tarafından yasaklanan mal ve hizmetlere talep duyuyorsa, bu takdirde, karşılanamayan bu talep (yasal olsun veya olmasın) suç örgütlerinin işleyebilmesi için gerekli finansal kaynak ve geliri sağlar. İlkine örnek olarak tarihten bir örnek verelim: 18’inci yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı topraklarında kökü eşkıya, haydut ve asker kaçaklarına dayanan ve “âyan” adı verilen yerel zorbalar türemişti. Devlet adalet ve asayişi temin edemeyince, bu âyanlar devletin yerini almıştı. Bu durumlarda, genelde, başlangıçta meşru olmayan bir kurum daha sonra sahip olduğu güçle zaman içinde meşruiyetini merkezi idareye kabul ettirir. Bu gibi durumlarda suç şebekesi devletin zafiyetinden güç alır. Öte yandan, ikinci duruma örnek uyuşturucu ticaretidir. Uyuşturucu devlet tarafından yasaklanmış, insan sağlığı ve toplumsal düzene zarar veren ve bireyleri tüketimine bağımlı kılan maddelerin genel adıdır. Bu maddelerin kullanılmaya başlamasından itibaren bireyler, kullanımı kanunen yasak olsa da, zaman içinde gitgide artan bir talebe sahip olurlar. Bu artan talebin sağladığı kâr olanakları da suç örgütlerini besler.

Küreselleşme süreci ile birlikte organize suç piyasalarının bazıları da uluslararası nitelik kazandı. Bu piyasalara örnek olarak uyuşturucu ticareti, organ ve insan ticareti, silah kaçakçılığı gösterilebilir. Bu piyasalarda görülen ortak nokta, sektörlerde büyük çaplı uluslararası konsorsiyumların kurulduğu ve bu suç örgütlerinin de emperyalist devletlerin istihbarat servislerinin güdümünde işlediğidir. Bununla birlikte, mafya denilen daha küçük çaplı yerel ve ailevi örgütlenmeler ise çek senet tahsili, küçük çaplı silah ve benzeri mal kaçakçılığı, koruma karşısında haraç alma, tehdit ve şantaj, kumar ve fuhuş gibi işlere yönelirler. İdeal bir devlet yönetiminin tanım itibarıyla bu yapılarla işbirliği içinde olması düşünülemez, ama pratik hayat ve tespit edilen bulgular, bize bunun tam tersinin geçerli olduğunu söylemektedir.

Pazartesiye kara borsa ve gri borsa oluşumlarını, burada fiyatların nasıl farklılaştığını ele alacağız.