Var olmanın dayanılmaz hafifliği içinde, hayatı zahmetli yaşamak nedir bilmiyor olabilirsin.
Sabah 07.30, evden çıktım.
Tarabya ana caddeden sahile inip aile doktoruma, canım doktorum Tolga Beye gideceğim ve kan tahlili yaptıracağım, rutin kontrol ve demir eksikliğim var, ona baktıracağım.
Evden çıkıyorum ve yürüyerek inmeye karar veriyorum.
Evin köşesinde, özel bir okul var; kolej burası, ilkokul ve lise öğretimi var.
Sabah saat 07.00 öğrencilerin okula giriş saati. Nasıl kalabalık var aslında şaşkınlığa da uğruyorum.
Okul girişinde sanki kıyamet kopuyor.
Servis arabasından daha çok özel araçlar var; şoförlü araçlar, anneli araçlar var.
Bu özel arabalar, çocuklarını bahçe kapısının önünde indirseler çocuklar on adımda okula girecekler, ama bu özel araçların hepsi içeriye giriyor.
O küçük okul bahçesinden çıkışlar ana caddeyi kesmiş, inanılmaz karambol var.
Okulun çıkışının önünden yürüyerek geçemiyorum. Başlıyorum anneleri ve çocuklarını seyretmeye.
Çocuklar, annelerinin sahibi olduğu lüks arabaların kapılarını sonuna kadar açıp bağıra çağıra annelerine veda ediyorlar. Anneler sarı balyajlı saçları ile uzanıp çocuklarına bağırıyor.
Zannedersin çocukları gurbete dönem işçiliğine gidiyor.
Bu lüks araçlar, cipler okul bahçesinden çıkıyor ve az ileride dönülecek kavşak olmasına rağmen, oradan dönmüyorlar, ana caddeden sanki en doğal hakları gibi dönüyorlar.
Yaya olarak ezilmemek için bu şımarık terbiyesiz kadınları ve adamları bekliyorum.
Ve onlara yol veriyorum, sonrası derin derin düşünerek aşağıya doğru yürüyorum.
Kimsenin parasına, zenginliğine bir şey demem. Allah'ın uygun gördüğüne ben ne diyebilirim ki.
Allah vermiştir canının istediği gibi harcarsın, istediğin arabayı alırsın, kim ne diyebilir ki.
Ama başka diyeceklerim var; bu insanlar neden bu kadar şımarık? Bu insanların çocukları neden bu kadar şımarık?
Var olmanın dayanılmaz hafifliği içinde, hayatı zahmetli yaşamak nedir bilmiyor olabilirsin.
Ülkenin ortak kaderi ve kederi umurunda olmayabilir.
Zenginliğinin, sahibi olduğun varlığın uykusunda da olabilirsin.
Özel çok pahalı okulun önündeki o tırmanmış ego, o şımarıklık ne anlam?
Dikkat etmesem, okulun girişi çıkışında, kıyametimiz gelmiş şımarıklığında, ayak parmaklarımı ezip geçeceksiniz.
Aslında düşünürsen ve anlarsan çok acayip.
Bu kafa; param var, dünya umurumda değil kafası anlıyorum.
Aküsü bozuk şımarıklar, bakın size ne diyeceğim.
Çok şımarmayın, çocuklarınızı çok şımartmayın.
Şımartmayan insanların şımarmayan çocukları, zahmetli hayatın içinden gelen çocukları devlet okullarında okuyup, ülkesini idare edecek yerlere geliyor.
Ülkeyi onlar idare ediyor.
Sonrası size ve çocuklarınıza, hiçbir şeyi beğenmeyen, memnun olmayan bir kafa hali ve homur homur homurdanarak bir ömür geçirmek düşüyor.
Paran çok ama homur homur ömür hali.
Vah size.
Bu üstten bakıştan vazgeçin, umutsuz arsız, umutsuz şımarık olmaktan vazgeçin.
Kendinizden ve çocuklarınızdan mütevazı, alçak gönüllü iyi insan yaratın.
Bu arada okul önü şımarıklığından vazgeçin.
Teşekkürler.
Funda'nın aklındakiler…
... Kadın gencecik 28 yaşında, o genç yaşında 40 yaşında adamla yaşıyor. 5 ve 3 yaşında iki çocukları oluyor.
Bir buçuk yıl önce ayrılıyorlar.
Bu arada adam hırsızlık suçundan hapse giriyor.
Adam, nasıl oluyorsa geçen hafta hapishaneden izin alıyor. Sabaha karşı kadının evine giriyor ve kadın uyurken, mutfakta yağı kızdırıyor ve kadının kafasından aşağı döküyor.
Kadın ağır yaralı..
Hırsızlık ve yağmadan suçlu ve 38 suç kaydı olan bu adama, nasıl ve ne nedenle hapishane idaresi izin veriyor anlayamadım.
Aslında hapis yatan bir suçluya izin asla verilmemeli.
Bu izni kim verdi ise mutlaka soruşturma dosyası içine alınmalı ve mutlaka suça ortaklıktan ceza almalıdır.
Kadına olan olmuş ve durumu değişmez ama hapishane idaresine ders olur.
... Özcan Deniz'in kız kardeşi Gülcan Deniz, abisine seslenmiş hatta yalvarmış.
Ben hastayım, gücüm kalmadı, evden çıkamıyorum, okula gidemiyorum, hem annemin hem benim yardıma ihtiyacımız var.
Özcan Deniz'den tık yok, yardım yok.
Hatta geçen yıl vefat eden babası Sadık Deniz de oğluna seslenmiş ve yardım istemişti, oğlu yardım etmemişti.
Ben buradan insanlığın öldü mü, evlatlığın yerin dibine batsın falan demeyeceğim.
Merhametinde buluşamadığım insanlara uzun zamandır bir şey demiyorum, nafiledir bilirim.
Benim demem şu.
Bazı ailelerde bazı çocuklar yırtar, şanstır, kısmettir, zengin olur, sonra ailesine asla yardım etmez.
Hatta ailesinin en varlıklı olmasının sadistçe keyfine varır.
Bizim ailede de öyle biri vardı, iş sahibi, olmuşlardı, akraba, aile yakını kimseyi işe almazdı, nasıl olduysa işe aldıkları, en yakını kuzenini habersiz işten çıkarmış, hatta 3 ay önce sigortasını ödemeyi kesmişti.
Bu arada asker kaçağı sevgilisini evinde saklayıp, çalışmayan evde oturan asker kaçağının dişlerini, taaaa o tarihte 60 bin TL’ye yaptırmıştı.
Demem o ki, hayatın içinde kan bağı yalan olur durumları vardır, Allah akrabanın da hayırlısını versin.