Burada birinci çoğul şahıs bâbında "yenildik" derken 1. Dünya Savaşı sonrasında "Alamanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık"taki yenilme ile karıştırmayalım lütfen.
Burada birinci çoğul şahıs bâbında “yenildik” derken 1. Dünya Savaşı sonrasında “Alamanlar yenilince biz de yenilmiş sayıldık”taki yenilme ile karıştırmayalım lütfen. Bu yenilme tüm dünya mağdurlarının arkasında saf tuttuğu Fas’ın önce Fransa’ya ardından da o moral bozukluğuyla Hırvatlara yenilerek bu turnuvayı dördüncü bitirmesindeki yenilmelerden bahsediyoruz. Evet yenildik ama hakikaten güzel yenildik.
Samuel Beckett’ın “ever tried, ever failed, no matter, try again, fail again, fail better" ; (hep denedin, hep yenildin, sorun yok; yine dene, yine yenil, daha iyi yenil) ile Merhum Sezai Karakoç’un “yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır”ı arasında bir yerlerdeyiz şu anda tüm Fasseverler olarak. Belki de Yılmaz Erdoğan’ın “ben senin beni sevebilme ihtimalini sevdim”deki sevme yerine yenme diyelim kısa yoldan olsun bitsin.
Üzerinden geçen onca zamandan sonra ne desek boş. Yok efendim sol bekin ayağı kaymasa, hakem bariz olarak takdir haklarında muktedirlerden yana olmasa, Musa Sow’u hatırlatır şekilde çekilen rövaşata direkte patlamasa vesaire, vesaire o maç 2-0 Fransa lehine bitmezdi ama bitti. Üçüncülük-dördüncülük maçında olanlar önceki maçın ağızlarda bıraktığı kekremsi tatla açıklanabilirse de hemen beraberliği yakalamaları ve taa uzatmada 96. dakikada El Nesiry’nin kafasının avuta giderek uzatma ihtimalinin avuçlarımızdan uçup gitmesi falan çok epikti hakikaten. Neyse yendik, yendik, yenildik, yenildik. Bu turnuva bitti.
Bu durumdan Fas özelinde alınacak onlarca ders var elbette ama esas olarak futbolda başaltı kategoride olanların hepsi artık daha özgüvenle çıkacaklar sahaya bundan böyle. Belçika’yı, İspanya’yı, Portekiz’i yenmek hem de peş peşe yenmek mümkün artık. Hazırlık, planlama, adanma, uygulama aşamaları defalarca test edildi. Oluyor oldu, olacak artık bundan böyle de.
Yirmi sene önce 2002’de Kore/Japonya’da bizim başardığımızı bu sene Fas başardı. (gerçi biz üçüncü olabilmiştik Fas dördüncülükte kaldı ama olsun) Bundan sonra hep birlikte göreceğiz ki; artık böyle bir fevkalade sonuç almak için 20 sene beklemeye gerek kalmayacak. Belki hemen önümüzdeki turnuvada ya da bir sonrakinde gene böyle başarılar elde edecek ekipler izleyecek ve Fas’ı hatırlayacağız. Evet, kan, ter ve gözyaşı akıtmayı büyük bir adanmışlıkla yaparsanız dünyada Futbol’da yenilmeyecek ülke, takım, ekol yoktur.
Ve bu Dünya Kupası bize gösterdi ki, yerli malı, yurdun malı herkes onu kullanmalı. Bakalım ilk 8’e kalan takımların hocalarına. Hırvatistan, Brezilya, Hollanda, Arjantin, Fas, Portekiz, Fransa, İngiltere hepsinin hocası yerli ve milli, kendi ülkelerinden yetişmiş futbol adamları.
Bizim ülkemizde yerli ve milli hiç teknik direktör kalmadı mı da Lucescu’larla Kuntz’larla zaman kaybediyoruz?
Sonuçta Faroe Adalarına kaybeden, Lüksemburg’dan 3 gol yiyen bir milli takımımız var ve başındaki hocamız ne yerli ne de milli.
Umalım ve dileyelim ki bu turnuvadan çıkaracağımız güzel derslerle geleceğe daha iyi hazırlanırız.
PS: Turnuvayı finalde Fransa’yı yenerek kazanan Arjantin’i tebrik ediyor, Maradona’yı özlemle yâd ediyoruz. Ruhu şâd olsun.