Yunanistan'ın Rusya'dan satın aldığı ve ABD'nin baskısı nedeniyle bugüne kadar kullanmaktan imtina ettiği S-300'lerin Türk Savaş uçaklarına kilitlenmesi ABD'nin ve onun yönetimindeki NATO'nun iki yüzlülüğünü bir kez daha net bir şekilde ortaya koymuştur.

Yunanistan’ın Rusya’dan satın aldığı ve ABD’nin baskısı nedeniyle bugüne kadar kullanmaktan imtina ettiği S-300’lerin Türk Savaş uçaklarına kilitlenmesi ABD’nin ve onun yönetimindeki NATO’nun iki yüzlülüğünü bir kez daha net bir şekilde ortaya koymuştur. Türkiye, S-400 aldığında yaptırım uygulanmıştı, Yunanistan’a neden aynı yöntemi uygulamıyorsunuz? sorusuna ABD üst düzey yetkilisinin “Yunanistan S-300 aldığında ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Kanunu (CAATSA) henüz çıkmamıştı” şeklinde alaycı bir beyanda bulunması iki yüzlülüğü teyit etmektedir.

Aslında bugün Yunanistan tarafından kullanılan S-300 hava savunma sistemi, 1998 yılında GKRY tarafından doğrudan Rusya’dan satın alınmış, adaya yerleştirilmesi aşamasında Türkiye’nin yoğun itirazları sonucu Yunanistan’a devredilmek zorunda kalınan, Yunanistan tarafından da, ABD ve NATO ile sorun yaşamamak üzere Girit adasında depoya yerleştirilen sistemdir.

BU AŞAMAYA ADIM ADIM GELDİ

Son yaşanan olay, Yunanistan’ın bu hava savunma sistemlerini mevcut hava savunma sistemlerine entegre ettiğini göstermektedir. Aslında Yunanistan’ın bu aşamaya adım adım geldiğini söylemek mümkündür. 1998-2013 arasında süren sessizlik sonrasında, bu sistemin ilk kez Yunanistan tarafından 2013 yılında Girit Adası'nda yer alan NATO’ya ait tesislerde "Beyaz Kartal" isimli askeri tatbikat sırasında test edildiğini 2014 yılındaki Uluslararası basın yayın organlarından öğrenmekteyiz. ABD dahil NATO üyelerinden bu teste eleştiri gelmememiştir. Zaten testin NATO tesislerinde yapılıyor olması konunun NATO ve dolayısı ile ABD tarafından bilindiğini göstermektedir.

Kaldıki New York Times gazetesinin 24 Aralık 1994'teki haberine göre, incelemek ve kendi yapımı Patriot sistemlerini geliştirmek amacıyla ABD’nin gizlice yürütülen bir operasyon ile bir adet S-300V sistemi satın almıştır.

Ayrıca, NATO üyesi olan Bulgaristan ve Slovakya’nında S-300 sistemi kullanmaya devam ettiğini belirtmekte fayda olacaktır.

Bu gelişmelere rağmen Türkiye’nin S-400 almasına karşılık yaptırım gerekçesi olarak gösterilen kısa adı CAATSA olan Kanun, 2 Ağustos 2017’de Başkan Trump’ın imzası ile yürürlüğe girmiştir. CAATSA; Rusya, Kuzey Kore ve İran’ı, ABD’nin hasımları olarak belirlemiş ve bu ülkelere yönelik ağır yaptırımlar getirmiştir.

DİKKATE ALINMASI GEREKEN KONU

ABD’li yetkilinin bu Kanun Yunanistan’ın S-300’leri sahiplenmesinden sonra çıktı derken, Kanunda yer alan hasım ifadesini müttefik bir ülke olan Türkiye için nasıl kullanıldığını ve nasıl yaptırım uygulandığını açıklayamıyor. Türkiye’yi ne dost ne de düşman olarak tanımlayabilen bir ülkeden adil bir uygulama beklemek anlamsızdır. Yunanistan’ın bu sistemleri aktif olarak kullanması özellikle NATO nezdinde ayrıca dikkate alınması gereken bir konu olmasına rağmen hiçbir uyarının bile yapılmadığı görülmektedir. Oysa, ABD ile birlikte S-400 konusunda NATO’nun Türkiye’ye yönelik olumsuz söylemleri hafızalarımızda henüz tazeliğini korumaktadır.

Yapılması gereken derhal S-400’leri aktif hale getirmek ve hava savunma sistemimize entegre ettiğimizi NATO’ya deklare etmek, 2’nci grup S-400 sistemini de alarak yüksek irfifa hava savunma sistemimizi güçlendirmektir.

Putin’in dün yaptığı konuşma ile NATO ve AB ‘nin Rusya’ya hızla yaptırım uygulamak, barış için çaba göstermekten ziyade savaşın körüklemek için Ukrayna’ya yardım etmeye ve söylemlere devam etmek, Rusya’ya karşı medya’da dezinformasyon yaparak batı kamuoyunu Rusya karşıtlığı ile yönlendirmenin batıyı giderek içinden çıkılmaz bir çukura doğru sürüklemekte olduğunu belirtmiştir. Batı, batısızlığını yaşamaya başlamıştır. Her ülke kendi başının çaresine bakmaya yönelmiştir. Giderek artan bir kaos oluşmaktadır. Bu kaos kimin işine yaramaktadır. Elbette 2’nci tehdit olarak belirlenen Çin’in. ABD, Çin’İ Doğu Asya’da durdurmaya ve çevrelemeye çalışırken Çin, Ukrayna-Rusya savaşının adım adım kazananı olmaya ve Avrupa’yı içinde bulunduğu durumdan da faydalanarak fethetmeye başlamıştır. Bu durum Rusya’nın da elini güçlendirmektedir.