Kredi kartı taksiti uzaya kısaya lastiğe döndü. Size çok net bir durum anlatayım. Mesela cep telefonunda kredi kartına taksit sınırlandırılması kimlere yaradı dersiniz?
Kredi kartı taksiti uzaya kısaya lastiğe döndü. Size çok net bir durum anlatayım. Mesela cep telefonunda kredi kartına taksit sınırlandırılması kimlere yaradı dersiniz? Yanında hemen bir soru daha var. Kredi kartı taksidinin sınırlandırılması kimlere zarar verdi? Çok basit ele aldığım örnek olan cep telefonunda kredi kartı taksitlerinin sınırlandırılmış olması sadece ve sadece GSM operatörlerine yaradı. Çünkü halk kredi kartı ile cep telefonu alamayınca mobil operatörlerin kampanyalarına yüklendi. İki-üç yıllık sözleşmelerle yeni cep telefonları aldı. GSM şirketleri de bir yandan operasyon hizmetleri verirlerken diğer yandan da cep telefonu satılıcılığına başladı.
Kimlere zararı dokundu? Tabii ki vatandaşa. Sınırlandırmadan önce, halkım kredi kartına taksitlendirerek, vade farksız cep telefonu alabiliyordu. Sınırlandırılınca GSM operatörleri telefon satmaya başladı. Ancak vade farkı alıyorlardı. Vatandaş daha önce bir anlamda faizsiz kredi kullanırken, ciddi bir faiz öder hale geldi. Bu durum cep telefonu talebini azalttı mı? Hiç zannetmiyorum. Halkım eskiden bankalara borçlanırken, şimde GSM şirketlerine borçlu. Bu şirketler de bir yandan işlerini yapıyor, diğer yandan tahsilatla uğraşıyor. Alamadığı taksit olursa da bankaların dahil oldukları tahsilat düzenlemelerine de tabi olmadıkları için direkt iş avukatlık oluyor. Avukatlar da sadece kendi kazançlarına baktıkları için vatandaşın üzerine vahşi bir şekilde yükleniyor.
Size başıma gelen bir olayı anlatayım. Bir şirketten sözleşme ile cep telefonu aldım. Sözleşme süresi 1 yıl. 11 ay taksit ödedim. Son ay hizmetinden memnun olmadığım için operatör değiştirdim. Buraya kadar sorun yok. Sorun daha sonra çıktı. Son taksidi ödemek için internet başına oturduğumda ise şöyle bir sıkıntı belirdi. Operatör değiştiğinden internetten ödeyemiyordum. Bir satış bayiine gitmem gerekiyordu. İstanbul’un trafiği malum bir süre, bir türlü denk gelmedi. Kısa bir zaman sonra telefonum çaldı. Kendisini tanıtan genç hanım avukatlık bürosundan aradığını benim hakkımda icra davası açtıkları söyledi. “Niye bunu yaptınız?” dedim. Verdiği cevap: “Çünkü borçlusunuz” oldu.
Valla haklıydı. “Tamam” dedim “borcumu ödeyeyim. Ne kadar?” Cevap beni şaşırttı: “800 lira” İyi de benim borcum “300 küsur lira birşeydi neden böyle oldu?” Çünkü iş avukata gitmişti, avukat da icra takip ücreti istiyordu. GSM operatörü kendi aramak yerine doğrudan avukata gitmişti. Dava açılmadan önce aranmamıştım, hatta normal alacaklarda işletilen ihbarname süreci de işletilmemişti. Bundan sonra avukatlık bürosu ile benim aramda yıpratıcı bir tartışma başladı. Her gün arayıp alacaklarını istiyorlar, ben de “Tamam. Alacağınız var ödeyeceğim ama yaptığınız hukuku kullanarak hile yapmak. Bir dilekçe yazdınız diye borcumun bir katı para vermek istemiyorum. Kendi ücretinizden indirim yapın hemen ödeyeyim” deyip durdum. İş inada binmişti artık. (Tabii ki sonunda benim kaybedeceğim bir inat) Bir konuşma sırasında beni arayan avukatlık bürosunda görevli kızcağız “Ama 7 yıl önce yine böyle birşey olmuş hemen ödemişsiniz” deyiverdi. Anlaşılan GSM şirketi benim geçmiş bilgilerimi de paylaşmıştı. (Çok emin değilim ama bu herhalde bir takım özel hayat vs. kurallarına aykırıdır.) Neyse, evet o zaman böyle birşey olmuştu ama bana dava açacaklarını ihbar etmişler ben yurtdışında olduğum için ödeyememiştim. Durum benzer olsa da aynı değildi. Bu sırada avukat bir dostumla konuşurken bunu anlattım. Bu konuşma sırasında öğrendim ki, aslında avukatların bu tipte aramalar yapması, baskı kurması Baro tarafından kesinlikle yasaklanmıştı. Avukat dostum, “Bu gibi meşlektaşlarım bizlerin adını lekeliyor” dedi. Avukat yasal işlemi başlatırdı ama tefeci borcu tahsil eder gibi taciz ve tehdit edemezdi. Ama bu avukatlık bürosu, GSM şirketi ile arasında nasıl bir anlaşma varsa bildiğiniz tefeci tahsilatçısı gibi davranıyordu. Kağıt üzerinde yer alan yasalar, hukuk, düzen hepsi ondan yanaydı. Zaten borcumu da inkar etmiyordum ki. Ödemek istiyordum. Tembelliğimin kurbanı olmuştum. Hatalıydım. Ama 350 lira borç için 450 lira avukat ücreti vermek düpedüz istismardı.
Yine bir gün telefon açıldığında, bir daha ararlarsa kendilerini Baro’ya şikayet edeceğimi söyledim. İşte 12’den vurmuştum. Avukatlık bürosu yaptığı işin kurallara aykırı olduğunu biliyordu. Yakalanmıştı. Bir daha aramadı. İnat bu ya. Kalktım, adliyeye gittim. İcra dairesinde dosyayı gördüm. Dosyayı okuduğum sırada, icrada görevli bir genç ile ayaküstü sohbet ettik. Durumu anlattım. “Abi” dedi “Öde kurtul. Bu avukatlar canavar gibidir. Yakanı kurtaramazsın” Son durum, ben hala borçluyum. GSM şirketi hala alacaklı, GSM şirketinin yetki verdiği avukatlık bürosu da GSM şirketinden daha çok olan alacağının peşinde. Bakalım inat nerede bitecek?
Mantarın ettiği
Benim güzel ülkem. Her bir köşesi ayrı bir değer. Şimdi bir internet sitesinde gördüğüm bir haberi sizlerle paylaşacağım. Sitenin adı: “Kirpice.” Haber birkaç aylık. Ama yine de ben güldüm sizde gülün istedim. Önce biraz ön bilgi veriyim. Bildiğiniz gibi doğadan mantar toplamak son derece tehlikeli. İşi gerçekten iyi bilmiyorsanız ölümlere bile yol açarsınız. Bazı mantar türleri zehirli. Bazılarının ise sanrılar yaratan etkileri var. İşte haber:
Karaman’ın Başyayla ilçesinde yaşayan Ödemiş ailesi hafta sonu piknik yapmak amacıyla ormana gitti. Karınları acıkan aile ormandan bol miktarda mantar toplayıp yediler. Ormandan topladıkları mantarları yedikten bir süre sonra tuhaf hareketlerde bulunmaya başlayan aile üyeleri panik yapmaya başladı. Zehirlendiklerinden korkan baba Dursun Ödemiş (56), doktor getirmek amacıyla traktörü almaya gideceğini söyledi. Çiftlikten traktörü alan Ödemiş, köy yakınlarındaki tepeye çıkmaya çalışırken traktörle birlikte tepeden aşağı uçtu.
Anne Nezaket Ödemiş ise, köylüler tarafından ormanın derinliklerinde perişan bir halde kendi kendine konuşurken bulundu. Yapılan ilk tetkiklerin ardından kanında yoğun miktarda psilosibin* maddesine rastlanan anne Ödemiş, paranoid şizofreni teşhisiyle Karaman Devlet Hastanesi’nin Psikiyatri bölümüne sevk edildi.
Anne Nezaket konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada şunları söyledi “Mantarı yedikten sonra, kendimi tuhaf hissetmeye başladım. Sanki orman dönüyordu. Birden yanımdan kınalı bir kuzu geçti, biraz ilerde durup sanki beni takip et der gibi bana bakınca ben de kuzunun peşinden ormana daldım. Sonrasını hatırlamıyorum zaten, gözümü açtım hastanedeyim.”
Ailenin kaybolan çocukları için arama çalışmaları yoğun bir şekilde devam ederken, vücudunun birçok yerinde kırık bulunan ve acil olarak ameliyata alınan baba Dursun Ödemiş’in hayati tehlikesinin bulunmadığı belirtildi. Baba Dursun Ödemiş konuyla ilgili olarak hastanede yaptığı açıklamada şunları ifade etti “Ailecek pikniğe gidelim dedik. Bir süre sonra acıktık ve mantar toplamaya karar verip topladığımız mantarların hepsini pişirip yedik. Bizim buranın dolaman mantarı ünlüdür. Mantarları dolaman mantarı ile karıştırdık herhalde.”
“Bir süre sonra kendimi biraz tuhaf hissetmeye başladım. Renkler daha parlak görünmeye, ormandaki ağaçların hepsi değişik şekillere benzemeye başlayınca çok korktum ve çiftliğe gidip traktörü almaya karar verdim.” “Traktörü sürerken birden renkler parlaklaşmaya başladı, traktör aniden yerden havalanıp kuş gibi uçmaya başladı. Gözümü açtığım zaman her tarafım sarılı bir halde hastanede yatıyordum.” *Psilosibin: Sanrı yaratan mantarların içinde bulunan etken madde.