"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz; nasıl ölürseniz öyle haşrolunursunuz" diye bir hadis-i şerif vardır. Yaşarken âhirette nasıl yeniden diriltileceğimizin irâdesini ortaya koymayı anlatan bu hadis, bizim nasıl yaşamamız gerektiğine dâir en net tavsiyelerden biridir.
Ölüm, çoğu zaman sevindirici bir şey değildir. “Kurtuldu” dediklerimizin bile ölümü bize üzer. Doğaldır bu duygu; sevdiğimiz biri artık hayatta değildir. Hayâtımızda yeri olan yakın veya uzak bir akrabamız ya da dostumuz artık yaşamıyordur. Ama ölüm de, tıpkı doğum gibi, hayâtın bir gerçeğidir; yaşamanın bir sonraki evresinin ilk adımıdır.
İnancını bir kişilik ve kimlik olarak idrak etmemiş ve hazmetmemiş nice insanın, aynı inancı paylaşanları zor duruma sokacak nice tavır ve davranışlarına şâhit oluyoruz. Konuşmamız, kılık-kıyâfetimiz, ikili ilişkilerdeki tavırlarımız ve daha nice konuda inancımız ile yaşayışımız arasında tezatlara sebep oluyoruz.
Yukarıdaki hadis-i şerife haddim olmayarak bir ekleme yaparsam şunu söylemek isterim ki, “nasıl inanırsak öyle yaşarız”. Dolayısıyla inanma şeklimizdeki samimiyet, bizim ölme şeklimizi de ortaya koyar. Her insanın tek seferlik kısa saltanatta konduğu musalla taşı ve tabutunun etrâfındaki insanların o anki duyguları, o kişinin inancını ve yaşamını kısa ama öz bir şekilde ortaya koyar.
Ara Güler’in cenâzesi
Dün, yâni 20 Ekim 2018 Cumartesi günü, Ara Güler’in cenâzesine tüm ülke gerek canlı olarak, gerekse ekran başında şâhit olduk. Televizyon yayınlarını seyrederken ilk düşündüğüm şey, bunun bir “cenâze” değil de, bir uğurlama ve yolcu etme töreni olduğu idi. TRT Haber’in canlı yayınındaki görüntü, Ara Güler’in çok güzel anlatıyordu. Kendisinin “İşte Ara Güler bu fotoğraftır” dediği fotoğrafın yansıtıldığı perdenin önünde, Türk bayrağına sarılı tabutunu âdeta kıskandım. Ne güzel bir cenâzeydi bu. Ne güzel bir kareydi o öyle. Belki Ara Güler’in çektiği binlerce kare fotoğrafı en güzel anlatan bir kareydi.
Ara Güler, kendisini “fotoğraf muhabiri” olarak tanımlıyordu. Bu tanımda hem bir tevâzu hem de bir büyüklük vardır. Zira onun çektiği fotoğraf, kullandığı makinenin kalitesinin değil, Ara Güler’in mârifetinin bir yansımasıdır. Ara Güler, yaptığı işe “mârifet” sihrini katabilen bir insandı ve bir sanatçıydı.
Kartvizitinde “fotoğraf muhabiri” yazabilir, ama Ara Güler bir sosyolog, bir antropolog, bir târihçi, bir psikolog, bir sanat târihçisi, bir senarist, bir tiyatro sanatçısıydı. Tek kare ile film çeken bir ustaydı. “Bana fotoğraf makinemin markasını soruyorlar. Fotoğraf, fotoğraf makineyle çekilmez. Ben Singer dikiş makinesiyle bile fotoğraf çekerim. Oturup sohbet etmediğim, çayını çorbasını içmediğim insanın fotoğrafı çekilmez” diyen biri, sâdece bir fotoğrafçı değildir.
Ara Güler’in cenâzesi Ermeni Kilisesi’nden kalktı. Birçok kişi onun için “toprağı bol olsun” demekle yetinebilir. Ama ben üzerine basa basa, ALLAH GANİ GANİ RAHMET EYLESİN, diyorum. İmânıyla ilgili hesâbını Allah’a verecektir, gerisi bizi ilgilendirmez.
Bunu neye dayanarak söylüyorum? Bütün dinler ve son din olan İslâm, insan içindir. Allah, Kur’ân-ı Kerim’de insanı muhatap almakta ve insana hitap etmektedir. Ara Güler’in sanatında da insan vardır. İnsanın olmadığı, insanı anlatmayan, insanı yansıtmayan, insandan bir iz taşımayan fotoğraf çekmemiştir Ara Güler. Kendisine gösterilen fotoğrafları eleştirirken, “Bunda insan nerede?” diye sormuştur. Yaptığı işi, sanat seviyesinde yapan ve insanı merkeze koyan Ara Güler’in Kur’ân-ı Kerim’i uygulamadığı söylenebilir mi? Kur’ân-ı Kerim’de geçmiş zamanlardan hikâyeler anlatılır ve sözlerin en güzeliyle bu hikâyeler kelimelerle resmedilir. Peki Ara Güler’in elli yıl önceki fotoğraflarının o zaman yaşanmış olan hikâyelerin resimleri olmadığı söylenebilir mi? Ara Güler’in çektiği her kare fotoğraf birer kelime, bir cümledir. Ara Güler, bilinçli ya da bilinçsiz olarak Kur’ân-ı Kerim’in söylemini yaptığı işe yansıtmıştır.
Son günlerinde “Biz 1500 yıllık bir devletiz be” derken durduğu noktayı iyi anlamalıyız. Ara Güler, hayattayken kıymeti anlaşılan şanslı sanatçılardan biridir. Doğduğu, ekmeğini yediği, havasını soluduğu topraklara ve de en çok insanlığa hizmet etmiştir.
Keşke Allah hepimize onunki gibi bir cenâze nasip etse. Nurlar içinde yatsın. Allah’ın merhameti Ara Güler’in ve Ara Güler gibilerin üzerine olsun.