tag:gazetebirlik.com,2015:cid-56 YeniBirlik Gazetesi YeniBirlik Gazetesi 2024-02-11T18:25:25+03:00 Müzede Ne Var? https://gazetebirlik.com/haber/muzede-ne-var-3778/

Sanat ile ilk tanışması çocukluk döneminde olanların hayatının bir yerinde sanatsal çalışmalara rastlamak mümkün. İstanbul Modern ve Dinozor Çocuk işbirliğiyle hazırlanan Müzede Ne Var?, müzelerin geçmişten bugüne nasıl değiştiğini eğlenceli bir anlatımla paylaşıyor. Günümüz müze türlerini tanıtırken, sanat müzeleri hakkında bilgiler de sunan kitap, bir müzenin nasıl oluştuğundan müzedeki eserlerin neye göre seçildiğine kadar birçok farklı konuya değiniyor. Müzede Ne Var? ile çocuklar, Türkiye’nin modern ve çağdaş sanat koleksiyonuna sahip ilk özel müzesi İstanbul Modern’de renkli ve keyifli bir yolculuğa çıkarken, ilham verici bir sanat müzesi keşfediyor. Çağdaş sanat terimlerine dair küçük bir sözlüğün ve dünyadaki bazı önemli müzelerin çizimlerinin de yer aldığı kitabın sonunda ise çocukları, kendi sergilerini yaratabilecekleri bir alan bekliyor. İstanbul Modern Eğitim ve Sosyal Projeler Direktörü Neslihan Varol’un hazırladığı kitaba, ödüllü illüstratör Mavisu Demirağ’ın rengarenk çizimleri eşlik ediyor.

Yazar: Neslihan Varol

Resimleyen: Mavisu Demirağ 

Yayınevi: Dinozor Çocuk

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
2024 Astroşifa Ajandası çıktı https://gazetebirlik.com/haber/2024-astrosifa-ajandasi-cikti-2437/

Deprem, savaş, siyasi ve ekonomik kriz derken tüm umutlarını 2024 yılına bırakan okurlar için yol haritası çizildi. “2024 Astroşifa Ajandası,” yeni yılda bizi nelerin beklediğini titizlikle ele alıyor.   

Sevilen Astrolog Aygül Aydın’ın mektubuyla başlayan ajandada gezegenlerin Retro hareketlerinden Yeni ay ve Dolunay dönemlerine, Ay Boşlukta takviminden güneş ve ay tutulmalarına kadar dünyayı etkileyecek gökyüzü olaylarına tarih tarih yer veriliyor. 2024 yılı 12 ay ve 365 gün olarak tek tek ele alınırken her ay farklı bir gündemle başlıyor ve seneyi planlamak adına kılavuz niteliği taşıyor. 

Bu yıl ilişkilerin yeniden gözden geçirileceğini söyleyen Aygül Aydın, 2024’ün cesur adımlar atmak için ideal bir sene olduğunu vurguluyor. 

“2024 Astroşifa Ajandası,” yeni yılda sürprizlerle karşılaşmak yerine her gününü adım adım planlamak isteyen okurlarını bekliyor.  

Arka Kapak

Hayatın bazen ne kadar da karmaşık olduğunu biliyoruz. Ancak, bazı şeyleri değiştiremeyeceğimizi kabul etmek ve enerjimizi onlara harcamak yerine, daha mutlu bir gelecek için adım atmak daha mantıklı değil mi?

Öncelikle, karanlıkta kaybolup gitmek yerine ışığa sarılmanın önemini bu ajanda ile anlatmak istiyorum. Işığın sonsuza kadar sürmeyeceğini biliyoruz, ancak bu demek değil ki ondan zevkalmayalım!

Kendimize ve çevremizdeki güzelliklere odaklanarak hayatın tadını çıkarabiliriz. 2024 senesi Kader Düğümleri Koç ve Terazi burcunda olacak. Bu yıl bize farklı mesajlar verecek. Mesela en önemlisi Güney Ay Düğümü’nün Terazi burcunda ilerleyecek olması sana, “Seni yoran ve mutsuz eden insanların davranışlarına sürekli bir kılıf arama çabasını bir kenara bırakmalısın,” derken, Kuzey Ay Düğümü’nün Koç burcunda olması sana “Kurban rolünü seçmek yerine kontrolü elinde tutmak için cesur adımlar atmalısın,” mesajını veriyor.

2024 senesi ilişkilerimizi yeniden gözden geçirdiğimiz ve artık kiminle yola devam edeceğimizi çok net göreceğimiz bir sene olacak. Kendine değer veren insanların etrafında olmayı tercih et ve hayatını daha pozitif bir şekilde şekillendir.

Hayatta zorluklar olabilir, ancak onları aşabilecek gücün de senin içinde olduğunu unutma. Işığını söndürmeye çalışan karanlıklara karşı dur ve kendi ışığını parlat! Ajandanı asla yanından ayırma! Bil ki en zor ve en mutlu anında mesajlarını ondan alacaksın.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Psikolog Esra Ezmeci'den yeni kitap: Cüret https://gazetebirlik.com/haber/-psikolog-esra-ezmeciden-yeni-kitap-curet-5160/

Siz yeteri kadar kendinizde misiniz? Doğanıza, ruhunuza, aklınıza köklenmiş gerçek gücünüz ve potansiyelinizin farkında mısınız? Nelere kabiliyetiniz olduğunu biliyor musunuz? Uzanıp almak istedikleriniz için ne kadar isteklisiniz? Nelere meyillisiniz, kırılmamış kabuğunuzun altında neler gizli?

 

Uzman Psikolog Esra Ezmeci Cüret kitabıyla içinizde barındırdığınız gücü yeniden keşfetmenizi sağlayacak yepyeni bakış açıları sunuyor. Cesurca yaşamanız için çıkacağınız yolun başlangıç noktasında başkaları değil kendiniz olursanız arzuladığınız her şeye ulaşmanız imkânsız olmayacaktır. İşin anahtarı kendiniz olmayı seçmek ve buna cüret etmek. Peki bu nasıl olacak? Yanıtı bu kitapta!

 

“Bu kitapla birlikte içsel güce uzanan yolu birlikte adımlayacağız. Eylemlerle uyumlu olmayan bir donanıma sahipseniz sürekli takılıp düşersiniz, bu nedenle bu yolda gereken tüm bileşenleri nasıl bir araya getireceğinizi konuşacağız.”

 

Esra Ezmeci’nin yazdığı Cüret Destek Yayınları’ndan çıktı.

 


Arka Kapak Yazısı:

 

ZİHNİYETİNİZ DEĞİŞİRSE TESLİM OLMAZSINIZ, TESLİM ALIRSINIZ.

Tüm içsel savaşların tek sebebi kendinizi yeteri kadar tanımıyor oluşunuzdur. Kendinizi tanımaksa neye cüret ettiğinizle alakalıdır, kendinize neyi değer gördüğünüzle, neyle beslenmek ve neyi büyütmek istediğinizle ilgilidir, bir o kadar neleri söküp atacağınızla...

Kendiniz olmaya cesaret ettiğinizde başlar kişisel devriminiz ve ancak o zaman içsel gücünüzü keşfedersiniz. Bu kitapta kendi doğanız hakkındaki gerçekleri keşfetmek, beden, zihin ve ruhunuzun uyumlu bir şekilde çalışmasını sağlamak, kendinizi sabote edici düşünce ve davranış kalıplarından kurtulmak, anlam ve amaç dolu bir hayat yaratmak, duyguların kölesi olmadan sakin ve dingin kalabilmek, karanlık manipülasyon döngülerinden kurtulmak, psikolojik dayanıklılık kazanmak, yaşantınızı yeniden organize edecek yasaları kavramak, cinselliğinizin gücünü keşfedip kusursuz bir âşık olmak ve baştan çıkarmada ustalaşmak için derinlikli bilgiler, özel stratejiler bekliyor sizi...
 

Korkmadan cesurca yaşayabilmek için gücünüzü elinize alma vakti. Çünkü yaşayabileceğiniz tek bir hayat var ve bu hayatı şekillendirebilmek içinse sadece bugününüz...


]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Küçük Said Paşa Sultan II. Abdülhamid'in Gölgesi https://gazetebirlik.com/haber/kucuk-said-pasa-sultan-ii-abdulhamidin-golgesi-1491/

Sultan Abdülaziz döneminde Osmanlı bürokrasisine intisap edip dönemin tecrübeli birçok devlet adamının yanında yetişen Said Paşa’nın siyasi hayatı II. Abdülhamid’in tahta geçtiği gün başladı. Daha çocuk yaşta girdiği kalemde, devlet işlerinde tecrübe kazanan bir yandan da Ayasofya Medresesine devam eden Paşa kendi kendine öğrendiği Fransızca ile Avrupa’daki gelişmeleri de yakından takip etme imkânı buldu. Said Paşa, düşünceleri ve yaşayışıyla muhafazakâr bir reformcuydu. Bazı konularda gelenekçi, Türkçü ve İslamcı gibi davranan Said Paşa, gelişen dünya şartları karşısında sergilediği tavırları ve uygulamalarıyla bir reformcu olarak da karşımıza çıkar. Bu özellikleriyle II. Abdülhamid’in bir gölgesi gibi çalışan Said Paşa medenî yaşamanın temelinde eğitimin yaygınlaştırılması ve adaletin eşit bir şekilde dağıtılmasını görmüştü. Aldığı görevlerde ihdas ettiği pek çok müessese Cumhuriyet Türkiye’si kurumlarının da esasını teşkil etmiştir. Saltanatı devlet olarak telakki ederken, sultanın yetkilerinin de sınırlandırılmasının gerekliliğine inanan Paşa’nın anayasacılığı hep tartışmalı oldu. Dönemin kapalı kapılar ardındaki “konstitüsyon” mu “isntitüsyon” mu tartışmalarında o, tıpkı II. Abdülhamid gibi ikincisinden yana olmuştur.

Tarihin kendisini yargılamasından korkarak, pek çok önemli meselede sorumluluk almaktan kaçınan veya çeşitli alternatifler ileri sürerek işin içinden sıyrılmanın yollarını arayan Said Paşa, Sultan ile zaman zaman ihtilafa düşmüş ve en verimli olabileceği dönemlerde iş başından uzaklaştırılmıştır. Türk siyasi hayatının bu büyük ismi hakkında Prof. Dr. Zekeriya Kurşun’un başta Osmanlı arşiv kaynakları olmak üzere yüzlerce vesikaya dayandırarak kaleme aldığı, incelikle kurgulanmış bu eser

II. Abdülhamid devrine Küçük Said Paşa’nın biyografisinden bakıyor

Küçük Said Paşa Sultan II. Abdülhamid’in Gölgesi

Yazar: Zekeriya Kurşun

Editör: Dr. Ali İhsan Aydın

Yayınevi: Vakıfbank Kültür Yayınları 

Sayfa Sayısı: 416


]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Kayıtsız Adam https://gazetebirlik.com/haber/kayitsiz-adam-7791/

Bu gençlik yapıtında, karşımıza çıkacak son derece Proustvari izlekler ve sözler bizi hem eğlendirecek hem de merak içinde bırakacaktır. Bunların arasında, astım krizlerini, cattleyaları, Opera’yı, özellikle de halihazırda “Swann’ın Bir Aşkı”nda ve “Kayıp Zamanın İzinde”nin anlatıcısının “Guermantes Düşesi” ve “Albertine”in duygularına dair çözümlemesinde geliştirilecek olan aşkın billurlaşması üzerine bir incelemeyi sayabiliriz.

“Tek bir mücevher takmamıştı, sarı tülden bluzu cattleyalarla kaplıydı, karanlık bir kuleden sarkan cansız ışık süslemeleri misali siyah saçlarına da birkaç cattleya takmıştı.”

“Kayıtsız Adam Proust sisteminin bir minyatürüdür.”

Mehmet Rifat, Büyütücü Mercek

Kayıtsız Adam

Orijinal Adı: L’indifférent

Yazar: Marcel Proust

Çeviren: Ayşenaz Cengiz

Yayınevi: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık

Sayfa Sayısı: 48

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Öksüz Kaptan İzmir'den Londra'ya Bir Yolculuk https://gazetebirlik.com/haber/oksuz-kaptan-izmirden-londraya-bir-yolculuk-9007/

Jocetyn: “Evet efendim… Tiyatronun icadı asıl bu maksada mebnidir. Tiyatrolar istifade ve tahsil-i edep için icat olunmuş bir eğlence mahallidir. Fakat bu istifade aktris seçmek veya aktörlerin yalnız vaziyetine dikkat ile vakit geçirmekle kabil değildir. Eğer icra edilen lubiyat hakikat istifade niyetiyle temaşa olunursa pek müfit ve aksi hâlinde gayet muzırdır.”

Edebiyatımızın unutulmuş romanlarından biri olan Öksüz Kaptan, İzmirli öksüz bir çocuk olan Süleyman’ın hikâyesine odaklanırken aynı zamanda bizleri 1845 yılının İzmir ve Londra’sına yolculuğa çıkarıyor. Her iki şehrin gündelik hayatının ayrıntılarıyla anlatıldığı bu metinde hem yerel hem de küresel veçheleri olan bir dünyayla karşılaşıyoruz. Felaketlere ve kötülüklere maruz kalan bir kişinin usta bir kaptana dönüşme serüveni, 1840’ların ticari, hukuki ve sosyal şartlarıyla kesişerek gözler önüne seriliyor. Homeros ve Süleyman Bey arasında kurulan bağlantıların yanında edebiyatımızın operaya dair ilk temsillerinden biriyle de Öksüz Kaptan’da karşılaşıyoruz. Elinizdeki roman, yerelliğin, milliğin, küreselliğin ve kozmopolitliğin özgül bir terkibi...

Öksüz Kaptan İzmir’den Londra’ya Bir Yolculuk

Editör: Doç. Dr. Fatih Altuğ

Yayına Hazırlayan: Esra Derya Dilek – Fatih Altuğ

Yayınevi: Vakıfbank Kültür Yayınları 

Sayfa Sayısı: 248

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Yazar Koca: "Okuduğumuz her kitap içimizdeki ruh dünyamızı zenginleştirir" https://gazetebirlik.com/haber/yazar-koca-okudugumuz-her-kitap-icimizdeki-ruh-dunyamizi-zenginlestirir-4570/

Zeytinburnu Belediyesi Bilgi Evleri’nin ileride edebiyat ve yazarlıkla ilgilenmeyi düşünen gençlere yönelik olarak düzenlediği Gençlerle Baş Başa Sohbetleri’nin bu ayki konuğu Yazar Osman Koca oldu. Çocukları ve gençleri her ay kitap dünyasında gezintiye çıkaran, yepyeni ufuklara farklı pencerelerden bakmalarını sağlayan Zeytinburnu Bilgi Evleri’nin öğrencileri Yazar Osman Koca ile çok verimli bir söyleşi gerçekleştirdi.

“Her gün en az 2 saat kitap okuyun”

Genç üyelerin bolca soru sorduğu Yazar Koca, geleceğin yazarlarına şu tavsiyeleri verdi:

“Yazar olmak için öncelikle koskocaman bir kalbiniz olmalı. Çünkü bütün dünyanın sevgisini o kalbe sığdırabilmeliyiz. Ama sadece kocaman bir kalp yetmez. Kalbimizdeki bu duyguları ifade edebilmemiz için yüklü bir kelime dağarcığına ihtiyacımız vardır. İçimizde hiç dinmeyecek bir merak duygusu olmalıdır. Merak etmeyen insan hiçbir şey yapamaz. Her gün düzenli olarak 2 saat kitap okumamız gerekir.”

“Başarı için sabır ve disiplin şart”

Tavsiyelerinin ardından hayallerin önemine vurgu yapan Koca:

“Hayalleriniz varsa, düzenli kitap okuyorsanız, insanlara sevgi ve saygıyla yaklaşıyorsanız geleceğin yazar adayısınız.” İfadeleri ile de üyeleri bolca okumaya ve yazmaya teşvik etti. Sabır ve disiplinli bir çalışmanın da püf nokta olduğunu dile getiren Koca, “Dost Eli” isimli kitabını söyleşiye katılan üyeler için imzalayarak programı sonlandırdı.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Uzaklar II – Antarktika https://gazetebirlik.com/haber/uzaklar-ii-antarktika-9084/

Vardiyayı Sibel’e devredip günlerdir üzerimden çıkarmadığım fırtına giysileri ve ıslak çizmelerle kamaranın tabanına uzanıyorum. Teknenin üzerinden aşan dalgaların sesi top atılmış gibi kulaklarımda yankılanırken düşünüyorum, “Tanrım bu yol böyle biter mi? Haydi bitti diyelim. Bunun bir de dönüşü var!” Ama koruyucu meleğimiz bu yolda da bizi yalnız bırakmıyor. Uzaklar II ve mürettebatı Antarktika’ya giden ilk Türk teknesi ve denizcileri oluyor. Dönüş yoluna yeni bir hayalle yelken basıyoruz: Türkiye’nin Antarktika’da bir bilim üssü olmalı! Bu hayal de gerçekleşirken bir gün yolumuz bir şamanın seremonisine düşüyor. Şaman davulunu çalmaya başlıyor. O gece öleceğimi düşünüyorum. Uyandığımda şaşkınım. “Meğer zihnimizin yarattığı bir rüyanın içindeymişiz; münasebetsiz ama bazen güzel bir rüya…” diyorum Sibel’e. Her şey gibi bu kitap da o rüya âlemine ait. Onu okurken, aslında rüyanızın içinde beliren bir başka rüyayı izliyor olacaksınız. Ama güzel bir rüyayı.

Uzaklar II – Antarktika

Yazar: Osman Atasoy

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Sayfa Sayısı: 560

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Paylaşım Ekonomisi ve Start - Up Ekosistemi https://gazetebirlik.com/haber/paylasim-ekonomisi-ve-start-up-ekosistemi-3409/

 Peki, aslında hayatımızda yeni olmayan paylaşım teriminin ekonomi ile gerçekleştirdiği eşsiz birlikteliğin ardında saklı olan yıkıcı güç nedir? Paylaşım ekonomisinin günümüzde yarattığı yıkıcı güç, aslında onun tamamen ölçeklenebilir bir iş modeline ve start-up adı verilen teknoloji tabanlı girişimlere paradigmatik şekilde konu olmasında saklıdır. Bu kitapta; yeni ekonomik düzende sıcak bir konu olan paylaşım ekonomisinin start-up ekosistemi üzerindeki dönüştürücü rolü ile ilgili ampirik ve kavramsal çalışmaların derlemesini yansıtan bir literatür ortaya konulmaktadır. Son yıllarda popülaritesi artan paylaşım ekonomisine dayalı start-up'ların temel iş becerilerini keşfetmek ve bu dinamik ortamı anlayabilmek için hem pratikte hem de teoride öneriler sunulmaktadır. Bunun yanı sıra Türkiye'de start-up ekosisteminin gelişimine katkıda bulunan önemli oyuncular, kural koyucular ve destekçiler incelenmekte; paylaşım ekonomisi ve girişim ekosistemine ilişkin derinlemesine değerlendirmeler yapılmaktadır.

Paylaşım Ekonomisi ve Start - Up Ekosistemi

Yazar: Tuğba Ulaştıran

Yayınevi: Nobel Bilimsel Eserler

Sayfa Sayısı: 364

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Çocuklara ve Büyüklere Masallar https://gazetebirlik.com/haber/cocuklara-ve-buyuklere-masallar-5505/

Masallarda gerçekler, gerçeklerde ise inanılmaz şeyler vardır. Bir çocuk ile bir yetişkinin hayal dünyası arasında önemli bir fark yoktur. Hem çocuklar hem yetişkinler için söylenecek masallar geleceğin dünyasında varlığını sürdürecektir. Eğitsellik açısından yazarı belli olan ve belli bir ileti vermek isteyen iki masal türü arasında yer alan bu kitapta, insan davranışları sorgulanmakta, irdelenmekte, günümüzde geçerli olan birtakım toplumsal değerler sunulmaktadır. Üstün Dökmen, Çocuklara ve Büyüklere Masallar’da, sadece küçüklere hitap etmiyor, büyüklerin de içindeki çocuğu harekete geçirip yetişkinler olarak dersler çıkarmalarının yolunu açıyor.

Çocuklara ve Büyüklere Masallar

Yazar: Üstün Dökmen

Yayınevi: Remzi Kitabevi 

Sayfa Sayısı: 128


]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Ankara Rahmi M. Koç Müzesi koleksiyonuna yeni kitap https://gazetebirlik.com/haber/ankara-rahmi-m-koc-muzesi-koleksiyonuna-yeni-kitap-359/

Türkiye’nin ulaşım, endüstri ve iletişim tarihindeki gelişmeleri yansıtan ilk ve tek sanayi müzesi Rahmi M. Koç Müzesi, külliyatını genişletmeye devam ediyor. Rahmi M. Koç Müzeleri’ni anlatan üç ciltlik serinin ikinci cildi olan “Rahmi M. Koç Müzeleri - Ankara” isimli kitap yayınlandı. 2005 yılından bu yana tarih, sanat ve koleksiyona meraklı yerli ve yabancı misafirlerini ağırlayan Ankara Rahmi M. Koç Müzesi’nin ana koleksiyonunun çeşitliliği ve niteliği hakkında bilgilerin yer aldığı kitabın görselleri de müzenin büyüleyici atmosferini yansıtıyor.

Başkentin ilk sanayi müzesi olan Ankara Rahmi M. Koç Müzesi 2005 yılında ziyarete açıldı. Ankara Kalesi ana giriş kapısının hemen karşısında, eskiden At Pazarı olarak anılan mevkide yer alan müze iki ana binadan oluşuyor: Çengelhan ve Safranhan.

Müzenin kurucusu Rahmi M. Koç, kitabın önsözü için kaleme aldığı yazıda, müzenin ilk binası Çengelhan’ın kendisini iki konuda ilgilendirdiğini şu sözlerle anlatıyor: “Bir tanesi babam rahmetli Vehbi Koç’un iş hayatına atıldığı büyükbabamın dükkanının bu binada yer alıyor olması, ikincisi de İstanbul’daki Rahmi M. Koç Müzesi’ni doğum yerim olan Ankara’nın müstesna bir yerinde halkın hizmetine sunmak isteğim idi.” Çengelhan’ın ardından Çukurhan ve Safranhan’ı da restore ederek müzenin üç handan oluşan bir kompleks haline geldiğini anlatan Koç, bölgenin yaşadığı değişimi de şu sözlerle ifade ediyor:

“Ankara Kalesi, zengin tarihine yakışır bir görünüme kavuştu”

“Yaptığımız her yatırım Ankara Kalesi’ne değer kattı ve hareketlendirdi. Çengelhan’da çalışmalarımızın başladığı dönemde kalede tiftikçi, derici, nalbur, bakırcı esnafı dışında kimseler yok iken zamanla sanat atölyeleri, antikacılar, sevimli kafe lokantalar ve hatta özel müzeler açılmaya başladı. Velhasıl müzemizin hayata geçmesi ve genişlemesiyle birlikte hem esnafın ve yatırımcıların hem de yerli yabancı turistlerin, öğrencilerin kaleye ilgisi misliyle arttı. Kale Ankara’nın en cazip yerlerinden birisi haline geldi ve zengin tarihine yakışır bir görünüme kavuştu.”

10 binin üzerinde objeden oluşan zengin koleksiyon

18 ayrı bölümden oluşan Ankara Rahmi M. Koç Müzesi, denizcilikten karayolu taşımacılığına, havacılıktan tıbba kadar pek çok sanayi kolunun geçmişini gözler önüne seren 10 binin üzerinde obje ile ziyaretçilerini ağırlıyor. “Atatürk ve Ankara” isimli bölümde Atatürk’e ait objeler sergileniyor. Koleksiyon, daha çok Kurtuluş Savaşı’nda önemli rol oynayan ve daha sonra Atatürk’ün yakınları ve çalışma arkadaşları arasına katılan Albay Halil Nuri Yurdakul tarafından bir araya getirildi.

Mustafa V. Koç Galerisi’nde, merhum Mustafa V. Koç’a sunulmuş olan plaketler, saatleri, kol düğmeleri, aile fotoğrafları ve benzeri kişisel eşyaları ile safari, golf, binicilik, dalış gibi ilgi duyduğu alanlara dair objeler sergileniyor. Müzenin kurucusu Rahmi M. Koç’a verilen madalyalar, plaketler ve diğer hediyelerin görülebildiği galerinin yanı sıra Safranhan binasındaki “Eski Ankara Yazıhanesi” bölümünde Rahmi M. Koç’un silikon mankeni, kendi mobilyası ve aksesuarlarıyla çalışma odasının bir canlandırması da bulunuyor.

Sanatçı ve sanatseverlerin vazgeçilmez adresi

Müze içerisinde konumlanan ve Divan tarafından işletilen Safranhan Brasserie, Ankara’nın seçkin davetlerine ev sahipliği yapan, tarihi ve sanatı içinde barındıran ender mekânlar arasında yer alıyor. Safranhan’ın zemin katında bulunan “Sergi Salonu” ise dönem dönem düzenlenen resim, fotoğraf, heykel vb. sergilerle sanatçı ve sanatseverlerin vazgeçilmez buluşma noktalarından biri.

Uzman isimlerin kaleminden çıkan makaleler

Proje koordinatörlüğünü Rahmi M. Koç Müzeleri Genel Müdürü Mine Sofuoğlu’nun üstlendiği, Gözde Akyüz tarafından yayına hazırlanan Ankara cildinin fotoğrafları Ali Konyalı ve Tarkan Kutlu imzası taşıyor. Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık’tan çıkan kitabın editörlüğünü ise Begüm Kovulmaz üstlendi. Müzenin zengin koleksiyonuna görsel bir bakış sunan kitap, tarihsel bir kaynak özelliği de taşıyor. Çengelhan, Çukurhan ve Safranhan binalarının tarihçesi ve sergilenen objeler hakkında bilgilerin yer aldığı kitapta, Prof. Dr. Mehmet Tunçer’in “Ankara Hanlar Bölgesi Gelişimi İçinde Rahmi M. Koç Sanayi Müzesi”, Rijksmuseum Tarih Küratörü Eveline Sint Nicolaas’ın “Amsterdam Belediye Binası’nda Bir Ankara Manzarası”, Prof. Dr. Zeynep Çizmeli Öğün’ün “Ankyra ve Deniz Çapası” başlıklı makaleleri okura sunuluyor. Ayrıca Nihal Tokat Kuşhan, Serra Kaynak ve Özden Çelik’in “Küçük Ölçekte Büyük Dünyalar Bebek Evleri” yazısına referansla “Bebek Evlerinin Görkemli Tarihi” başlıklı bir makale de kitapta yer alıyor.

Sofuoğlu: Ankara cildimiz 30’uncu yaşımıza armağan

Rahmi M. Koç Müzeleri Genel Müdürü Mine Sofuoğlu, “Rahmi M. Koç Müzeleri olarak 1994 yılından bu yana sanayi, iletişim ve ulaşım tarihindeki gelişmeleri yansıtan Türkiye’nin ilk ve tek sanayi müzesiyiz. Ankara ve Ayvalık’taki müzelerimizle birlikte sayısı 25 bini bulan objeden oluşan çok geniş bir koleksiyona sahibiz. Çocuklara yönelik eğitimler, dönemsel sergiler, koleksiyonumuza eklenen yeni objeler ile benzersiz keşifler yapmak isteyenlere hitap ediyoruz. Kurucumuz sayın Rahmi M. Koç’un çocuk yaşlarda başlayan koleksiyon merakının bugün gelmiş olduğu nokta çok gurur verici. Müzelerimizi ve koleksiyonumuzu tanıtmayı amaçlayan üç ciltlik kitap çalışmamızın İstanbul cildini geçtiğimiz yıl yayımlamıştık. 30’uncu yaşımızla birlikte Ankara cildimizi de tamamlamış olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Ayvalık müzelerimiz için hazırladığımız üçüncü cildi de çok yakın bir tarihte tamamlayacağız” dedi.

“Rahmi M. Koç Müzeleri – Ankara” kitabı, İstanbul ve Ankara’daki Rahmi M. Koç Müzeleri’nden ve Yapı Kredi Yayınları yayınlarından temin edilebilir.

Rahmi M. Koç Müzeleri – Ankara

Yayınevi: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları

Sayfa sayısı: 319

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Yönetim Sanatı https://gazetebirlik.com/haber/yonetim-sanati-2939/

Wu Jing, imparator ve yöneticiler için bir başvuru kaynağı olarak tasarladığı eserinde, erişebildiği bütün tarih kayıtlarından Taizong’un 23 yıllık saltanatı boyunca vezir ve danışmanlarıyla yaptığı konuşmaları derleyip konulara göre ayırmıştır. Devlet organizasyonundan edebiyata, tarımdan askerliğe, yönetimle ilgili çok geniş bir yelpazedeki konuları içeren Yönetim Sanatı, Taizong’un açık fikirli, eleştiriye önem veren, önce halkının refahını gözeten adil ve ideal yönetim anlayışını örnekleriyle ortaya koyar. Yönetim Sanatı yazıldığı tarihten beri Batı ve İslam dünyasındaki benzerleri gibi Doğu Asya’da yönetim konusunda en uzun süre okunan ve model kabul edilen eserdir. Yönetim Sanatı özgün dili Çinceden yapılan çevirisiyle Türkçede ilk kez yayımlanıyor.

 Yönetim Sanatı

Yazar: Wu Jing

Çevirmen: Giray Fidan

Sayfa Sayısı: 384

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Cumhuriyetin 100 İsmi: Büyük Devrimin Portreleri https://gazetebirlik.com/haber/cumhuriyetin-100-ismi-buyuk-devrimin-portreleri-4124/

Bir devrimi mümkün kılanlar yalnızca ona taraftar olanlar mıdır?

 Bir yanda ömrü cepheden cepheye savrulmakla geçenler, bağımsızlık ateşini yakmak için kalemini konuşturanlar, nutuklarıyla kitleleri seferber edenler, ellerindeki her şeyi vatanın kurtuluşu için feda etmekten çekinmeyenler… Öte yanda sürekli yalpalayan müteredditler, liyakatsiz muhterisler, vasat idare-i maslahatçılar… Emrah Safa Gürkan, kimi destek kimi köstek olarak Cumhuriyet’in kuruluşunda rol oynayan 100 ismi, onların hareketlerine yön veren arka planlarıyla kaleme alıyor. Ezbere anlatıların dışına çıkan bu portreler, kişileri olduğu kadar, o günün şartlarını da anlamamız için bize yol gösteriyor.

 Emrah Safa Gürkan, Cumhuriyet’in 100 İsmi - Büyük Devrimin Portreleri ve Cumhuriyet’in 100 Günü - İnkılabın Ayak Sesleri’nde bir şeyi kesin olarak görmemizi sağlıyor: Bir büyük liderin önderliğinde genç yaşlı binlerce insanın çabasıyla yaratılan ve şimdi bir asırlık çınar gibi kök salan Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmek, bir “mucize”den çok daha fazlasını gerektirmişti. 

 Bu kitapta Nezihe Muhittin gibi kadın hakları aktivistlerinden Mustafa Suphi gibi devrimci Bolşeviklere, Mehmet Âkif gibi gelenekçi entelektüellerden Ahmet Ağaoğlu ve Yusuf Akçura gibi fikir adamlarına, Fuat Köprülü gibi biliminsanlarından Ahmet Emin gibi Columbia Üniversitesi’nde doktora yapmış gazetecilere rast geleceksiniz.

 Emrah Safa Gürkan

Cumhuriyetin 100 İsmi: 

Büyük Devrimin Portreleri

Yazar: Emrah Safa Gürkan

Yayınevi: Mundi

Sayfa Sayısı: 432

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Türkiye'de Askeri Yenilik https://gazetebirlik.com/haber/turkiyede-askeri-yenilik-5014/

Ambargolarla mücadele etmek durumunda kalan ülkemizde üretilen sistemler, ordunun teşkilat yapısından doktrine, uluslararası etkinlikten toplumsal değerlere kadar birçok alanda değişimi tetikleyen bütüncül bir yenilik ortaya çıkardı. Elinizdeki esere göre bu başarıda temel belirleyici etken, alana kendini adayan sivil ve asker uzmanların oluşturduğu uyumlu sosyal ağlar olmuştur. Kitapta bu iddia, konuyla ilgili düşünen ve araştırma yapan akademisyenlerin kaleme aldığı makalelerle temellendiriliyor ve askerî yeniliğin Türkiye’deki tarihinden olumlu-olumsuz örneklerle somutlaştırılıyor. Barış Ateş’in editörlüğünde hazırlanan ve ilk olarak İngilizce’de yayımlanan eser VakıfBank Kültür Yayınları aracılığıyla Türk okuruyla buluşuyor.

 Türkiye'de Askeri Yenilik: Soğuk Savaş Sonrası Dönem Üzerine Bir İnceleme

Yazar: Barış Ateş

Yayınevi: Vakıfbank Kültür Yayınları 

Sayfa Sayısı: 384

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Yersiz Yurtsuz Bir Çocuk https://gazetebirlik.com/haber/yersiz-yurtsuz-bir-cocuk-7900/

Yapıtlarındaki özgüvenli ve bağımsız kadın portrelerinden hiç hazzetmeyen Naziler, onu kara listeye almakta gecikmedi. Kitapları yasaklanıp imha edildi. Uğradığı maddi kayıplar yüzünden Gestapo’ya dava açma girişimi sonuçsuz kalınca, çareyi ülkesini terk etmekte buldu. Keun 1938 tarihli bu romanında, kendisinin de sürgünde geçirdiği İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemi, on yaşındaki Kully’nin gözünden anlatır. Bu başına buyruk küçük kızın masumiyetinden damıtılan gözlemler, dönemin gerilimli atmosferini biraz olsun yumuşatır. Kully, muhalif yazar babası ve annesiyle birlikte Almanya’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Vizelerinin süresi doldukça bulundukları ülkeyi terk eden aile, savaşın gölgesindeki Avrupa’da beş parasız dolaşır durur. Sınırlar, bir varış noktası olmayan bu yolculuk hikâyesinin ana izleğini oluşturur: Ülkeleri birbirinden ayıran sınırların yanı sıra Kully ve ailesini istedikleri hayatı yaşamaktan alıkoyan sınırlayıcı durumlar… Karınları aç olsa da lüks otellerde kalıp, ellerine geçen parayı pahalı restoranlarda harcarlar. Faturayı ödeyemedikleri için otellerde mahsur kalırlar. Kully’nin yayıncılarını ve tanıdıklarını sürekli para için sıkıştıran içkiye düşkün babası, Keun’un sürgünde olduğu dönemde romantik bir ilişki yaşadığı Avusturyalı yazar Joseph Roth’tan izler taşır.

Yersiz Yurtsuz Bir Çocuk

Orijinal Adı: Kind Aller Länder

Yazar: Irmgard Keun

Çevirmen: Zehra Aksu Yılmazer

Yazar: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Sayfa Sayısı: 152

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Şekerin Tarihi https://gazetebirlik.com/haber/sekerin-tarihi-6617/

Şeker; sanayileşme, emek göçü ve beslenme değişiklikleri yoluyla bazı kültürleri yok edip, bazı kültürleri ise sıfırdan yaratarak her kıtada yaşamı dönüştürdü. Şeker servet kazandı, hükümetleri yozlaştırdı ve teknokratların politikalarını şekillendirdi. Dünyayı değiştirecek sonuçlar doğuran özgürlük çığlıklarını kışkırttı. “Küresel tarihe dair bir gövde gösterisi… Bosma, mütevazı şeker kristalini, küresel tarihin ve içinde yaşadığımız dünyanın çeşitli yönlerini anlamamızı sağlayacak güçlü bir prizmaya dönüştürüyor.” Los Angeles Review of Books

Şekerin Tarihi - Bu Tatlı Madde 2000 Yıl Boyunca Politikalarımızı, Sağlığımızı ve Çevremizi Nasıl Değiştirdi?

Yazar: Ulbe Bosma

Çevirmen: Yavuz Alogan

Yayınevi: Say Yayınları

Sayfa Sayısı: 432

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Yönetim Sanatı https://gazetebirlik.com/haber/yonetim-sanati-7217/

Wu Jing, imparator ve yöneticiler için bir başvuru kaynağı olarak tasarladığı eserinde, erişebildiği bütün tarih kayıtlarından Taizong’un 23 yıllık saltanatı boyunca vezir ve danışmanlarıyla yaptığı konuşmaları derleyip konulara göre ayırmıştır. Devlet organizasyonundan edebiyata, tarımdan askerliğe, yönetimle ilgili çok geniş bir yelpazedeki konuları içeren Yönetim Sanatı, Taizong’un açık fikirli, eleştiriye önem veren, önce halkının refahını gözeten adil ve ideal yönetim anlayışını örnekleriyle ortaya koyar. Yönetim Sanatı yazıldığı tarihten beri Batı ve İslam dünyasındaki benzerleri gibi Doğu Asya’da yönetim konusunda en uzun süre okunan ve model kabul edilen eserdir. Yönetim Sanatı özgün dili Çinceden yapılan çevirisiyle Türkçede ilk kez yayımlanıyor.

Yönetim Sanatı

Yazar: Wu Jing

Çevirmen: Giray Fidan

Sayfa Sayısı: 384

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Yersiz Yurtsuz Bir Çocuk https://gazetebirlik.com/haber/yersiz-yurtsuz-bir-cocuk-1258/

Yapıtlarındaki özgüvenli ve bağımsız kadın portrelerinden hiç hazzetmeyen Naziler, onu kara listeye almakta gecikmedi. Kitapları yasaklanıp imha edildi. Uğradığı maddi kayıplar yüzünden Gestapo’ya dava açma girişimi sonuçsuz kalınca, çareyi ülkesini terk etmekte buldu. Keun 1938 tarihli bu romanında, kendisinin de sürgünde geçirdiği İkinci Dünya Savaşı öncesi dönemi, on yaşındaki Kully’nin gözünden anlatır. Bu başına buyruk küçük kızın masumiyetinden damıtılan gözlemler, dönemin gerilimli atmosferini biraz olsun yumuşatır. Kully, muhalif yazar babası ve annesiyle birlikte Almanya’dan ayrılmak zorunda kalmıştır. Vizelerinin süresi doldukça bulundukları ülkeyi terk eden aile, savaşın gölgesindeki Avrupa’da beş parasız dolaşır durur. Sınırlar, bir varış noktası olmayan bu yolculuk hikâyesinin ana izleğini oluşturur: Ülkeleri birbirinden ayıran sınırların yanı sıra Kully ve ailesini istedikleri hayatı yaşamaktan alıkoyan sınırlayıcı durumlar… Karınları aç olsa da lüks otellerde kalıp, ellerine geçen parayı pahalı restoranlarda harcarlar. Faturayı ödeyemedikleri için otellerde mahsur kalırlar. Kully’nin yayıncılarını ve tanıdıklarını sürekli para için sıkıştıran içkiye düşkün babası, Keun’un sürgünde olduğu dönemde romantik bir ilişki yaşadığı Avusturyalı yazar Joseph Roth’tan izler taşır.

Yersiz Yurtsuz Bir Çocuk

Orijinal Adı: Kind Aller Länder

Yazar: Irmgard Keun

Çevirmen: Zehra Aksu Yılmazer

Yazar: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Sayfa Sayısı: 152


]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Şekerin Tarihi https://gazetebirlik.com/haber/sekerin-tarihi-9858/

Şeker; sanayileşme, emek göçü ve beslenme değişiklikleri yoluyla bazı kültürleri yok edip, bazı kültürleri ise sıfırdan yaratarak her kıtada yaşamı dönüştürdü. Şeker servet kazandı, hükümetleri yozlaştırdı ve teknokratların politikalarını şekillendirdi. Dünyayı değiştirecek sonuçlar doğuran özgürlük çığlıklarını kışkırttı.

“Küresel tarihe dair bir gövde gösterisi… Bosma, mütevazı şeker kristalini, küresel tarihin ve içinde yaşadığımız dünyanın çeşitli yönlerini anlamamızı sağlayacak güçlü bir prizmaya dönüştürüyor.” Los Angeles Review of Books

Şekerin Tarihi - Bu Tatlı Madde 2000 Yıl Boyunca Politikalarımızı, Sağlığımızı ve Çevremizi Nasıl Değiştirdi?

Yazar: Ulbe Bosma

Çevirmen: Yavuz Alogan

Yayınevi: Say Yayınları

Sayfa Sayısı: 432

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Türkiye'de Askeri Yenilik https://gazetebirlik.com/haber/turkiyede-askeri-yenilik-2529/

Ambargolarla mücadele etmek durumunda kalan ülkemizde üretilen sistemler, ordunun teşkilat yapısından doktrine, uluslararası etkinlikten toplumsal değerlere kadar birçok alanda değişimi tetikleyen bütüncül bir yenilik ortaya çıkardı. Elinizdeki esere göre bu başarıda temel belirleyici etken, alana kendini adayan sivil ve asker uzmanların oluşturduğu uyumlu sosyal ağlar olmuştur. Kitapta bu iddia, konuyla ilgili düşünen ve araştırma yapan akademisyenlerin kaleme aldığı makalelerle temellendiriliyor ve askerî yeniliğin Türkiye’deki tarihinden olumlu-olumsuz örneklerle somutlaştırılıyor. Barış Ateş’in editörlüğünde hazırlanan ve ilk olarak İngilizce’de yayımlanan eser VakıfBank Kültür Yayınları aracılığıyla Türk okuruyla buluşuyor.

Türkiye'de Askeri Yenilik: Soğuk Savaş Sonrası Dönem Üzerine Bir İnceleme

Yazar: Barış Ateş

Yayınevi: Vakıfbank Kültür Yayınları 

Sayfa Sayısı: 384

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Cumhuriyetin 100 İsmi: Büyük Devrimin Portreleri https://gazetebirlik.com/haber/cumhuriyetin-100-ismi-buyuk-devrimin-portreleri-2883/

Bir yanda ömrü cepheden cepheye savrulmakla geçenler, bağımsızlık ateşini yakmak için kalemini konuşturanlar, nutuklarıyla kitleleri seferber edenler, ellerindeki her şeyi vatanın kurtuluşu için feda etmekten çekinmeyenler… Öte yanda sürekli yalpalayan müteredditler, liyakatsiz muhterisler, vasat idare-i maslahatçılar… Emrah Safa Gürkan, kimi destek kimi köstek olarak Cumhuriyet’in kuruluşunda rol oynayan 100 ismi, onların hareketlerine yön veren arka planlarıyla kaleme alıyor. Ezbere anlatıların dışına çıkan bu portreler, kişileri olduğu kadar, o günün şartlarını da anlamamız için bize yol gösteriyor.

 

Emrah Safa Gürkan, Cumhuriyet’in 100 İsmi - Büyük Devrimin Portreleri ve Cumhuriyet’in 100 Günü - İnkılabın Ayak Sesleri’nde bir şeyi kesin olarak görmemizi sağlıyor: Bir büyük liderin önderliğinde genç yaşlı binlerce insanın çabasıyla yaratılan ve şimdi bir asırlık çınar gibi kök salan Türkiye Cumhuriyeti’ni var etmek, bir “mucize”den çok daha fazlasını gerektirmişti. 

 

Bu kitapta Nezihe Muhittin gibi kadın hakları aktivistlerinden Mustafa Suphi gibi devrimci Bolşeviklere, Mehmet Âkif gibi gelenekçi entelektüellerden Ahmet Ağaoğlu ve Yusuf Akçura gibi fikir adamlarına, Fuat Köprülü gibi biliminsanlarından Ahmet Emin gibi Columbia Üniversitesi’nde doktora yapmış gazetecilere rast geleceksiniz.

 

Emrah Safa Gürkan

Cumhuriyetin 100 İsmi: 

Büyük Devrimin Portreleri

Yazar: Emrah Safa Gürkan

Yayınevi: Mundi

Sayfa Sayısı: 432

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
2023 yılında toplam 105 bin 978 kitap derlendi https://gazetebirlik.com/haber/2023-yilinda-toplam-105-bin-978-kitap-derlendi-672/

Bakan Ersoy, 2023’ün rekorlar yılı olduğunu belirterek, “Kitap derleme çalışmalarında Cumhuriyet tarihinin rekoruna imza atıldı. 2023 yılında toplam 105 bin 978 kitap derlendi. Elektronik kitap formatının ulaştığı rakam da 2023 yılının bir diğer rekoru oldu.” dedi.

Başarının en önemli unsurlarının Bakanlık birimleri arasında koordinasyon ve iş birliğinin etkin bir şekilde sağlanması, derleme kaçaklarının azaltılması, bandrol, ISBN ve derleme bilişim altyapılarının tek elde toplanması, e-yayıncılık alanında faaliyete geçirilen e-kitabım ve kitap+ gibi uygulamalar ile yayıncıların e-kitap satın alımı çalışmalarının olduğuna değinen Bakan Ersoy, emeği geçen herkese teşekkür etti.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
'100 yıllık koku hikayesi' romana dönüştü https://gazetebirlik.com/haber/100-yillik-koku-hikayesi-romana-donustu-2777/

Cumhuriyet'in 100. yılına özel Türkiye'de yerli kolonya üretimini başlatan ilk şirket Eyüp Sabri Tuncer'in kuruluşundan bugüne 100 yıllık yolculuğunun hikayesi kitaplaştırılarak okurlarla buluştu.

Yazar Meltem Çıplak Nayır'ın aile ve şirket arşivinden, bu serüveni inşa edenler ile yaptığı sözlü tarih görüşmelerinden ve araştırmalarından elde ettikleriyle kaleme aldığı "Yüz Yıllık Bir Koku Hikayesi: Eyüp Sabri Tuncer ve Dört Kuşağı" kitabı, Can Yayınları bünyesinde kurulan Mundi Yayınevi etiketiyle yayımlandı.

Çalışmada, Saraybosna'dan İnegöl'e, İnegöl'den Ankara'ya, Ankara'dan İstanbul'a uzanan Tuncer ailesinin hikayesi, dede Eyüp Sabri Tuncer'in Samanpazarı'nda ilk dükkanını 1923'te açmasıyla başlayan serüven roman türünde bir yazımla beğeniye sunuluyor.

"Film olabilecek kıvamda bir roman yazdırmak istedim"

 Eyüp Sabri Tuncer'in Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Engin Tuncer, kitabın içerisinde çok duygusal anıların yer aldığından bahsederek, "Bu kitapta bir yaşam var, bir roman. İnsanların bir seyahatte rahatlıkla okuyabilecekleri çerçevede çok uzun olmayan bir şekilde tasarlandı." dedi.

Kitabın kapak tasarımını ise film afişi dizaynında Emrah Yücel'in hazırladığını belirten Tuncer, çalışmada yazı biçiminden, sayfa düzenlemelerine kadar her şeyi ince detaylarıyla düşünerek okurların beğenisine sunduklarını söyledi.

Tuncer, kitap yazılmadan önce birçok yazarla görüşme yaptığını dile getirerek, şunları kaydetti:

"Yaptığımız bütün görüşmelerde yazarlar hep kurumsal kitaplar yazmak istiyordu. Ama ben ısrarla film olabilecek kıvamda bir roman olsun istedim. Belki yarın filmini yapacağız. Bu kitapta ailemin hayatı var. Varlık, yokluk, yangın, bir sürü sorunlar yaşanmış bunların hepsini görebiliyorsunuz, yeri geliyor duygusal anlar yaşıyorsunuz. Eyüp Sabri Tuncer mesela çok titiz, devletine karşı çok hassas bir şekilde görevlerini yerine getirmek isteyen bir insandan, onun yetiştirdiği bir nesilden, ticaret ahlakından bahsediyoruz. Bunları hepsi bir bütün. Bunları da ben resmi bir kıvamda okura anlatmak istemedim."

"Yüzyıllık Buluşma Sergisi" şubat sonuna kadar Hafızaevi Müzesi'nde ziyarete açık

Hasan Engin Tuncer, kitap çalışmasının yanı sıra şirketin 100. yılını kutlamak adına, her kesime hitap edebilecek ve kendi kültürlerini anlatabilecek özel bir proje hazırlama amacıyla Atatürk Kültür Merkezi'nde 2 ay önce sanatçı Oğuz Sırmalı'nın koordinatörlüğünde "Yüz Yıllık Bir Koku Hikayesi" kitabından uyarlanan anlatımlı, müzikli ve danslı bir gösteri düzenlediklerini de anlattı.

Aynı zamanda Yüzyıllık Markalar Derneği ve Türkiye Turing Otomobil Kurumunun destekleriyle Sultanahmet'teki Hafızaevi Müzesi'nde "Yüzyıllık Buluşma Sergisi"ni açtıklarını dile getiren Tuncer, sergide ziyaretçilerin dedesinden ve babasından geriye kalan markanın logo serüveninden 100 yıllık hikayesine, özel cam şişe koleksiyonundan tarihi belgelere, ambalajlara, özel kutulara, kısa filmlere ve İstiklal Madalyası'na kadar birçok özel eseri görebileceğini ifade etti.

Tuncer, Kamil Fırat'ın küratörlüğünü üstlendiği ve şubat sonuna kadar ziyarete açık sergiyi günlük ortalama 100 kişinin gezdiği bilgisini verdi.

Sergiyi İstanbul'dan sonra Ankara'ya da taşıyacaklarına işaret eden Tuncer, "Amacımız Diyarbakır'dan Bursa'ya, Anadolu'nun muhtelif illerine götürmek. Bu sergiyle aslında biz bir şeyler anlatmak istiyoruz. İnsanlara anlatmanın ötesinde o günkü tasarımlar, yazı karakterleri nasılmış, renkler neymiş, neler tercih edilmiş, objeleri görerek tecrübe etmelerini istiyoruz." diye konuştu.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Rusya ve Ukrayna üzerinden bir aşk ve kaçış hikayesi… https://gazetebirlik.com/haber/rusya-ve-ukrayna-uzerinden-bir-ask-ve-kacis-hikayesi-261/

Yazar Ece Yazıcı’nın ilk romanı ‘’ 1 Numaralı Peron’’ devamı gelecek bir serinin ilk kitabı olarak Yazardan Direkt Yayınevi’nden çıktı.1 Numaralı Peron, hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ve kadersel kesişimlerin aslında atılan minicik adımlarla hazırlandığını anlatıyor. Rusya’da 1910’u yılların başında, farklı yaşamları olan iki kişinin; Elena ve Boris’in hayatlarının bundan sonraki kısmını birbirlerine âşık olarak ve sonsuz olarak ifade edilebilecek bir kaçışla çıktıkları yolculuğu, o dönemin şiirsel atmosferiyle ele alıyor.

Bir tren yolculuğuyla bambaşka bir hâle gelen yaşamlar; aşk, tutku ve nefes kesen bir kaçış hikâyesiyle birbirini tamamlıyor. Her aşk, kendi yolunu ve macerasını hazırlar. Bu kitapta da bu yolculuğun ve son ana dek heyecanını koruyan bir maceranın katmanları, birbiri içinde hayat buluyor. 1 Numaralı Peron’u okurken hem geçmişe tanıklık edecek hem de günümüzden de pek çok iz bulacaksınız.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Rusya ve Ukrayna üzerinden bir aşk ve kaçış hikayesi… https://gazetebirlik.com/haber/rusya-ve-ukrayna-uzerinden-bir-ask-ve-kacis-hikayesi-4426/

Yazar Ece Yazıcı’nın ilk romanı ‘’ 1 Numaralı Peron’’ devamı gelecek bir serinin ilk kitabı olarak Ya-zardan Direkt Yayınevi’nden çıktı.1 Numaralı Peron, hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ve ka-dersel kesişimlerin aslında atılan minicik adımlarla hazırlandığını anlatıyor. Rusya’da 1910’u yılların başında, farklı yaşamları olan iki kişinin; Elena ve Boris’in hayatlarının bundan sonraki kısmını birbir-lerine âşık olarak ve sonsuz olarak ifade edilebilecek bir kaçışla çıktıkları yolculuğu, o dönemin şiirsel atmosferiyle ele alıyor.

Bir tren yolculuğuyla bambaşka bir hâle gelen yaşamlar; aşk, tutku ve nefes kesen bir kaçış hikâye-siyle birbirini tamamlıyor. Her aşk, kendi yolunu ve macerasını hazırlar. Bu kitapta da bu yolculuğun ve son ana dek heyecanını koruyan bir maceranın katmanları, birbiri içinde hayat buluyor. 1 Numa-ralı Peron’u okurken hem geçmişe tanıklık edecek hem de günümüzden de pek çok iz bulacaksınız.

Yazar hakkında:

1977 yılında Tekirdağ’da doğan Ece Yazıcı, 1998 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde tamamladığı lisans eğitiminin ardından finans sektöründeki kariyerine ilk adımını attı. Deneyimlerini İstanbul Ticaret Üniversitesi’ndeki Uluslararası Bankacılık ve Finans yüksek lisans eğitimi ile pekiştirdi. Halen sektördeki çalışmalarına yönetici pozisyonunda devam etmektedir. Yazar, sanatı ve farklılıkları keşfetme tutkusuyla birbirinden özel alanlarda eğitim alarak çok yönlü bir yaşam yarattı. Gastronomi ve Marka İletişimi eğitimlerinin yanısıra Japonca ve İtalyanca öğrenen yazar, en büyük tutkusu olan yazarlık konusunda da yaratıcı yazarlık atölyelerine katıldı. 1 Numaralı Peron, seri bir romanın ilk cildi olarak Yazardan Direkt Yayınevi’nden yayımlandı.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Aylin Sökmen'in yeni romanı "Evdeki Algoritma" raflardaki yerini aldı https://gazetebirlik.com/haber/aylin-sokmenin-yeni-romani-evdeki-algoritma-raflardaki-yerini-aldi-141/

 Edisyon Yayınları’ndan çıkan 112 sayfalık roman, evliliğinin sonuna gelmiş kentli bir kadının yas sürecinde yaşadıklarına odaklanırken, kadınlar üzerindeki çocuk baskısı, ‘aile’ tabusu ve dijital dünyanın gerçek hayatlardaki etkisini de irdeliyor.

Bin bir hayallerle kurduğunuz evliliğinizin yıkılmak üzere olduğunu düşünün. Bir yandan da bağımlılıklarınızla mücadele ediyor, normal bir yaşam sürmeye çabalarken çevrenizdeki hiç kimseden beklediğiniz desteği göremiyorsunuz. Ayrılığın ve yeni bir hayat kurmanın sancılarını yaşarken, bir sabah kapınız çalıyor. Karşınızdaki hiç tanımadığınız adam size yaşamınızın tüm sırlarına vakıf olduğunu, mutluluğun kapılarını sizin için açabileceğini ve bunu da sadece evinize kuracağı küçük bir cihaz yardımıyla yapacağını söylüyor. Tepkiniz ne olur?

HAYAL VE GERÇEK ARASINDA

“Evdeki Algoritma” romanının baş kahramanı Serra, Artnet Güvenlik firmasından gelen Kenan isimli o yabancının teklifini kabul ediyor. Ve sorunlarla boğuştuğu depresif hayatında gerçekle hayalin iç içe geçtiği yeni bir sayfa açılıyor. Bir yandan evliliğinin geride bıraktığı derin izleri hayatından silmeye, bir yandan da alkol bağımlılığından kurtulmaya çabalayan Serra, bilincindeki dalgalanmalarla gerçeklik algısını yitirirken olup bitenlere anlam vermeye çalışıyor.

ÇOCUK BASKISI, AİLE, DİJİTAL DÜNYA ELEŞTİRİSİ

Aylin Sökmen, Edisyon Yayınları etiketiyle raflardaki yerini alan “Evdeki Algoritma” romanında Serra’nın hikâyesi üzerinden evlilik ve aileye ilişkin tabular, kadınlar üzerindeki çocuk baskısı, yalnızlık, toplumun normları dışında kalmak, sosyal medyanın hayatlarımıza etkisi ve dijital dünyada herkesin herkesi ‘izlemesi’ gibi dikkat çekici sorunlara da parmak basıyor. Yer yer gerçek dışı unsurlar barındıran roman, Sökmen’in üçüncü eseri. 2009 yılında “Salt Okunur” adında bir öykü kitabı yayımlayan yazar, 2020’de de “Kendinde Değil Gibisin” adlı romanını okurla buluşturmuştu.

112 sayfalık “Evdeki Algoritma”, dijital çağın gerçek hayatlara etkisi hakkında kafa yoranların ilgisini çekecek bir kitap.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Tüm Zamanların Başarı Formülü UYUMSAL ZEKÂ: AQ Sizi https://gazetebirlik.com/haber/tum-zamanlarin-basari-formulu-uyumsal-zeka-aq-sizi-uyumsal-degisim-yolcusu-olmaya-davet-ediyor-6544/

Edebiyat dünyasının öykü ve romanlarıyla tanıdığı yazar Bahadır İçel’in 14’üncü kitabı “Uyumsal Zeka AQ: Tüm Zamanların Başarı Formülü” Kanon Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı. İçel, zeka denince akla ilk gelen IQ (analitik) ve EQ (duygusal) zeka tiplerine nazaran daha az bilinen ancak başarıyı yakalamak için en önemli faktörlerden biri olan Uyumsal Zeka (AQ) kavramını detaylarıyla incelerken, okura AQ farkındalığını artıracak etkili uygulamalar da paylaşıyor.

Yapay zekaya karşı AQ

Uyumsal zeka üzerine düşüncelerini kurumsal kariyerindeki deneyimleriyle harmanlayan İçel, özellikle pandemi ve sonrasında dünyanın hızla değiştiğini ve yeni şartlara uyum sağlama becerisinin iş yaşamında çok daha ön plana çıktığını vurguluyor. Son dönemde yükselen teknolojik gelişimlere de dikkat çeken İçel, “İletişim çağı bilişim çağına dönüşürken, hayatımıza yapay zeka, coin, metaverse gibi kavramlar girmişken sizi gelecekte başarıya götürecek, fark yaratmanızı sağlayacak yegâne zeka türü AQ’nuz olacak” diyor.

Uyumsal Zeka: Zihinsel bir yaklaşım

IQ’nun zekanın temeli olarak alınan sorumlulukları yerine getirmeye, EQ’nun insanlarla ve toplumla kurulan ilişkileri yönetmeyi sağladığını belirten İçel, AQ’nun ise zorluklar ve sorunlarla karşılaştığınızda nasıl ve ne kadar ayakta kalabileceğinizi belirlediğini söylüyor. Dolayısıyla Uyumsal Zeka’nın IQ ve EQ ile birlikte çalışan bir yaklaşım olduğunu ve yeni fikirlere açık olma, cesaret, dayanıklılık gibi becerilerin önemine işaret ediyor.

Başarılı liderlik için yol haritası

Günümüzde liderlik vasıflarının değiştiğinden bahseden İçel, başarılı liderlik için 8 maddelik bir yol haritası da paylaşıyor. Kitabının “Uyumsal Liderlik” başlıklı ikinci bölümünde “esneklik, merak, yeniden öğrenme, yeniden odaklanmış dayanıklılık, başarısızlığa tolerans gösterme, problem çözme becerisi ve ertelenmiş tatmin” gibi kavramları açımlayan İçel, Uyumsal Zekanın sürekli geliştirilmesi gereken bir olgu olduğunun altını çiziyor.

ARKA KAPAK YAZISI:

IQ, akademik başarı sağlar, kişiyi yazılı sınavlardan geçirir. Bir işe girmenize, üzerinize aldığınızı rasyonel sorumlulukları yerine getirmenize yardımcı olur. Zekâ denkleminin bilimsel tarafı ve zekânın temelidir. EQ yani duygusal zekâ, insanlarla ve toplumla ilişkiler kurmanızı, sosyal ağlar oluşturup onları güçlendirmenizi sağlar, başarının katalizörü ve hazırlayıcısıdır.

AQ yani uyumsal zekâ ise zorluklar ve sorunlarla karşılaştığınızda nasıl ve ne kadar ayakta kalabileceğinizi belirler. Nasıl başarılı olabileceğiniz veya nasıl iyi bir lider olabileceğiniz üzerinde etkilidir. Bu kitapla sizi hem AQ’yu daha detaylı tanımaya hem de AQ’nuzu arttırmak için eşsiz bir yolculuğa davet ediyoruz… Bu kitap doğrudan ve yalnızca sizinle ilgilidir! Duygularınızla, düşüncelerinizle, ilişkilerinizle, yaptıklarınızla ve yapacaklarınızla, kariyerinizle, dostluklarınızla, ailenizle, nasıl başarılı olabileceğiniz, nasıl mutlu olabileceğinizle, tuttuğunuz yolla ve gitmek istediğiniz yerle, kurduğunuz hayallerle, kurabildiğiniz ve düşlediğiniz dünyalarla yani sizin içinizdeki evrenle ilgilidir…

Sizi “Uyumsal Değişim Yolcusu” olmaya, yaşam dengesi kurmak üzere çabalamaya davet ediyoruz…

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Şifayı tabiatta aramak https://gazetebirlik.com/haber/sifayi-tabiatta-aramak-5581/

Kitap yazarın 4. Kitabı olup uluslarası yazılmış ayrıca 4 ayrı chapter’i bulunmakta.

Hastalıkların temelinde stres olduğu stresi bertaraf ederek doğa ile başbaşa kalarak Tarım ürünlerini geliştirerekve tabi ki yaşamı doğallaştırarak başarmak mümkün.

Kitap’ın İzmir kitap fuarı ve Ankara’da yine gençlerin sıklıkla geldiği bir sağlıklı yaşam merkezi önünde yapmış olduğu imza gününe katıldı. İmza gününe çok sayıda kadın ve gençler ile basın ve yayın kuruluş temsilcileri de katıldı. Genelde milli yerli üretimi ve hayatı kolaylaştırarak yaşamanın önemine değinen Karabulut kitabında:Şifa Arayışının Çok Kısa Bir Tarihi, Ölümlü İnsanın Ölümsüzlük Arayışı, Âb-I Hayat’ın Peşinde, Tıbbın Eğrisi Doğrusu, Doğaya Dönüş, Allah’ın Eczanesi bölümlerinden oluşuyor.

WhatsApp Image 2023-11-18 at 13.15.00

Şöyleki: Tıp bilimi, uzun süre geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını gözardı etmiş ve “alternatif tıp” adıyla etkileri abartılan ya da “kocakarı tıbbı” denilmek suretiyle belki biraz da karikatürize edilen bu alan rasyonel düşüncenin dışında bir yerlere konumlandırılmıştı. Her iki durumda da bilimsel bir çerçeve içerisine dâhil edilmeyen söz konusu uygulamaların başarıları rastlantısallaştırılmış. Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının büsbütün “irrasyonel” oldukları düşüncesini besleyen söz konusu fay hattı, geleneksel yaklaşım ve kavrayışların ihtiva ettiği faydaları da doğal olarak görmüyor, şüphesiz oluşan algıdan dolayı bu faydalar üzerinde çalışmayı da gereksiz buluyordu. Oysa herhangi bir alanda uzun asırlardan süzülüp gelen insanlık tecrübesinin mutlaka bir anlamı olmalıydı ve bu anlamın keşfi için artık neredeyse ideolojik bir şablona dönüşen “sözde bilimci” bakış açısından sıyrılmak gerekiyordu. Özellikle nispeten nesnel denebilecek birtakım bilimsel manevraların oluşumunu temin ederek tıp alanında “doğru” ile “yanlışın” ayırt edilebilmesi noktasında önemli aşamaların kat edilmesi sonucunu üreten teknolojik gelişmeler ile bahse konu olan gerekliliğin dikkat çekici bir düzeyde sağlandığını ifade edebiliriz.

Teknolojik açıdan bugün geldiğimiz noktada, modern tıp bilimi yalnızca modern tedavi yöntemleri ile ilgilenmekle kalmıyor, aynı zamanda geleneksel ve tamamlayıcı uygulamaların içerisinde bulunan anlamı da keşfedebileceği araştırmalar yapıyor. Biyoteknolojinin kaydettiği gelişme, biyokimya ve gen araştırmaları, geniş ve teknolojik laboratuvar imkânları, söz konusu çalışmalara ayrılan astronomik nitelikli bütçeler ile bitkibilimin ulaştığı seviye, geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının dayandığı bitkilerin her geçen gün giderek çok daha ayrıntılı bir şekilde araştırılmasına, buna bağlı olarak tıp ve eczacılık alanında sağlayacakları yararların daha doğru bir biçimde anlaşılabilmesine imkân tanıyor. Nitekim son yıllarda önem kazanarak adeta bilimsel bir disiplin haline gelen GETAT’ın (Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp) gösterdiği gelişme de bu durum ile ilgilidir. GETAT konusunda Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Sayın emine Erdoğan’ın bu konuda vermiş olduğu destek takdire şayan olup, İngiltere’ye, İtalya’ya veya Almanya’ya gittiğimiz de veya Dünyanın neresine giderseniz gidin gördüğüm örneklerde Devlet başkan ve eşlerinin verdiği desteklerle çok daha başarılı buluşlar yapmayı biliminsanlarını motive ettiğini göstermekte…

Kitapta değişik sağlığa faydalı meyvelerin Uzak doğudan ülkemize kadar ulaşan endemik bitkileri konu alan yazılardan oluşmakta; Avokado: Yeni Dünya’nın Eski Meyvesi, “Ayva Çiçek Açmış, Yaz Mı Gelecek?”, Antep fıstığının cücesi Balkabağı: Yeni Dünya’dan Osmanlı Mutfağına Böğürtlen: Bir Yaz Mucizesi, Cennet Hurması: Zeus’un Meyvesi, Nar: Cennetten Gelen Meyve, Cennet suyundan bir damla, Çay: Geç Tanıdık, Ama Çok Sevdik, Çinliler dut külünden ölümsüzlük hapı yapardı, Doğal olanı doğadan tüketmek: Şeker, “Dünya Büyük Bir Ceviz Ağacıdır…”, Gül veremeyen gülüversin, Ölümsüzlük İçin Elma Yiyin, Her Gün Bir Avuç Fındık, Hibiskus: Şifalı Afrikalı, Hurma: Ayağı Cennette, Başı Cehennemde, İncir: Filozofların Dostu, “İreyhan Evlek Evlek…”, “Kara Erik Çağala, Ye Ki Yaran Sağala…”, Kayısı Çekirdeğindeki Mucize, Kızılcık: Kör Kâhinin Asası, Kurban, Allah'a yaklaştırandır, Nane: Aşkın ve Sadakatin Şifalı Sembolü, Salep: Padişah Macunu

Şeftalinin tarihi insandan daha eski, Tahin Pekmez: Sağlıklı Birliktelik, Tarçın: Kanatlı Yılanlar Tarafından Korunan Baharat, Yulaf Deyip Geçmeyin, Zencefil: Bir Kilosu Bir Koyun, Zerdeçal: 4000 Yıllık Şifa Kaynağı, Zeytin: Kur’ân’da Üzerine Yemin Edilen Meyve, Shakespeare’in Sihirli Meyvesi: Çilek, Günahkârların İçeceği: Kahve, 70 derde deva bitki: Semizotu, Harika Meyve: Yabanmersini, Firavunun mezarındaki bitki: Sarımsak, Aşk acısının sembolü: Gilaburu, Lidya elması: Kestane konularını hikayeleştirerek anltamış. Aynı zamanda Lokman hekimden Gılgamışa ve günümüze kadar Tıbbi-Nebevi konularına da değinen Karabulut Sağlıklı yaşamın sırlarını anlatmakta.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
TAVŞAN YILI https://gazetebirlik.com/haber/tavsan-yili-146/

Kızıl Kmerler başkenti ve iktidarı ele geçirmiştir. Şehirdeki herkes gibi, doğum yapmak üzere olan Lina ve ailesi de Phnom Penh'den kaçmak zorunda kalır. Birdenbire yoksulluk içinde kalan aile Kamboçya kırsalında yollarına devam eder, karmaşa içinde hayatta kalmaya çalışır ve yavaş yavaş bu devrimin ne anlama geldiğine dair bir fikir edinirler.

Orjianl Adı: L’Année du Lievre

Yazar Adı: Tian

Yayınevi: Karakarga Yayınları

Türü: Çizgi Roman

Çevirmen: Sebla Kutsal

Sayfa Sayısı: 384

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Sade ve Etkileyici Bir Kitap: Ahlak ve Görüş https://gazetebirlik.com/haber/sade-ve-etkileyici-bir-kitap-ahlak-ve-gorus-7369/

Aymila Bozkur, Ahlak ve Görüş kitabında kendi görüşlerini, hayata bakışını, duygusal ilişkilerden sonra kendini toparlamanın ne demek olduğunu çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Neredeyse her okurun kendinden bir parça bulabileceği bu kitapta cümlelerin sadeliğinin vuruculuğu göze çarpıyor.

Genç Bir Yazar

“Her şey ahlak ve görüştür. Bizler insan olarak kendimizi değerlendirirken veya değerlendirilmek isterken bu etkenlere başvururuz ve aynı zamanda da başvurulmasını isteriz. Ben bu konudaki her şeyi düşünerek yazmaya başladım. Düşüncelere saygı duyarak ve saygı bekleyerek kendi düşüncelerimi sayfalara dökmeyi amaçladım. Bu kitapta kendi gerçeklerimi okuyacaksınız. Kendinizden de bir şeyler bulmanızı umut ediyorum.”

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Akademik Yazar Sabiha Sefer Ünal'dan "Geçmişten Günümüze Tarihi Rüyalar" https://gazetebirlik.com/haber/akademik-yazar-sabiha-sefer-unaldan-gecmisten-gunumuze-tarihi-ruyalar-4685/

"Geçmişten Günümüze Tarihi Rüyalar", rüyaların derin sırlarını, tarih boyunca nasıl yorumlandığını ve insan hayatındaki etkilerini ortaya koyan ders kitabı niteliğinde bir kitap.

Bu eserde rüyaların fizyolojik, psikolojik ve manevi açılar- dan incelenmesine, rüyaların tahminlere konu oluşturma ve ilham kaynağı olma özelliklerini, Doğu ve Batı'nın farklı yaklaşımlarıyla ele alınmasına tanık olacaksınız.

Sabiha Sefer Ünal, bu eserinde tarihin tozlu sayfalarından günümüze uzanan, tarihi figürlerin ve bilgelerin en derin rüya deneyimlerini ışığa kavuşturuyor. 

Fatih Sultan Mehmet'in gördüğü rüyadan, Ata- türk'ün son rüyasına; Evliya Çelebi'nin ilham dolu rüyalarından, Bediüzzaman ve Ebu Said'in manevi rüyalarına kadar, tarihin bu önemli dönemeçlerine ortak olacak, rüyaların sadece uykuda değil, tarihin akışında da ne kadar güçlü bir yer tuttuğunu gözler önüne seriyor. 

Modern bilimin rüya üzerindeki araştırmalarına dair bulguların yanı sıra, rüyanın zaman kavramı üzerindeki etkileri de derinlemesine ele alınıyor. 

Uyandığınızda saatlerce sürdüğünü hissettiğiniz ancak aslında saniyeler içinde gelişen bu benzersiz deneyimlere dair olan bu çalışma, rüyalara dair bilgilerinizi genişletecek.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Gerçeklik Yanılsama Olduğu Unutulan Yanılsamadır https://gazetebirlik.com/haber/gerceklik-yanilsama-oldugu-unutulan-yanilsamadir-6802/

Yapısökümcülük adını verdiği bir metnin yüzeysel okumalarla anlaşılmayan derin yapılarını ayrıştırmayı hedefleyen yöntemsel yaklaşım ile edebiyat kuramı, dilbilim, felsefe, hukuk, sosyoloji, politika, kültür kuramı, mimarlık gibi disiplinler başta olmak üzere birçok alanda yeni açılımlara neden olan Jacques Derrida’nın yaşamına ve felsefesine yakından bakmak isteyen herkes için benzersiz bir kaynak. Bu konuda derin okuma yapmak isteyenler için ise ufuk açıcı bir kılavuz…

Erken yaşlarda Rousseau, Nietzsche, Camus gibi yazarları okuyan Derrida, Bergson ve Sartre etkisiyle felsefe çalışmalarına yöneldi. Dil, us, metafizik ve edebiyatla ilgilendi. Dilin ve metafiziğin içine sinen taşlaşmış ve yanıltıcı yapıları gördü, onların üzerine gitti. Yapısöküm, metinsellik, mevcudiyet metafiziği ve karar verilemezlik gibi kavramları felsefe tarihine kazandırdı.

Derrida, yapısökümcülük olarak bilinen eleştirel düşünce yönteminin kurucusu olarak tarihe geçti.

Eser Adı: Gerçeklik Yanılsama Olduğu Unutulan Yanılsamadır

Eser Alt Başlığı: Derrida

Yazar Adı: Kaan Demirdöven

Yayınevi: Destek Yayınları

Türü: Felsefe

Sayfa Sayısı: 80

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
ARKADAŞI SUÇLAMAK https://gazetebirlik.com/haber/arkadasi-suclamak--8637/

TEK BİR GERÇEKLİK YOKTUR, BAKIŞ AÇISI VARDIR”

Bir lise öğrencisinin gizemli ölümü bir anda toplumun en çok konuşulan konusu haline gelir. Medya mensupları yoğun ilgi gösterdiği bu olay kapsamında ölen genç ve şüpheli yakın arkadaşının çevresindeki insanlarla röportajlar yapar. İki arkadaştan birinin maktul diğerinin fail konumunda olduğu bu olayla ilgili herkesin bir fikri vardır ve çoğunluk katilin kim olduğu konusunda hemfikirdir. İşin aslını bilen ise tek bir kişi vardır…

Peki, gerçek tam olarak nedir? Herkesin aynı şeyi söylemesi söyleneni doğru kılar mı?

Bu, medyanın etkisini fark etmenize ve gerçeğin aslında ne olduğunu sorgulamanıza neden olacak bir hikâye.

Lee Kkoch-Nim’in yazdığı, Açelya Yavuz’un dilimize çevirdiği Arkadaşı Suçlamak Athica Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

BAŞ ŞÜPHELİ ON YEDİ YAŞINDA BİR KIZ

En yakın arkadaşım Sõın’ın cesedi okulun arkasındaki boş arazide bulundu. Arkadaşımı kim öldürmüş olabilir?

Ezici bir sürükleyici güç, çalkantılı gelişmeler...

Ve sonu tahmin edilemez, şaşırtıcı bir hikâye.

“Roman, hakikat ve inanç üzerine bir hikâyeden oluşuyor. Sık sık hakikat üzerine kafa yorarım. Hakikat, gerçekte olduğu gibi midir, yoksa insanların olmasını istediği gibi mi şekillenir? Hikâye, işte bu noktadan yola çıktı.”

– Lee Kkoch-Nim

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
GÜÇ KAZANMA SANATI https://gazetebirlik.com/haber/guc-kazanma-sanati--7943/

Kişinin bilgi, şuur, idrak ve eylem’den oluşan aşamalardan geçerek davranışlarını geliştirmesine dayanan Aklıselimlik Öğretisi, son aşamadan sonra tekrar en başa dönerek oluşturduğu döngüyle bireyin aklıselimliğini sürekli olarak desteklemeye devam ediyor. Kitapta, okuyan herkesin aynı mesajı alabileceği yalın bir dille aktarılan bu öğreti okuruna hayal satmıyor, onu gerçeklerle yüzleştiriyor."

Furkan Eroğlu’nun yazdığı Güç Kazanma Sanatı Destek Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

“İnsan, aklını ilk keşfettiğinde ikinci kez DOĞMUŞ GİBİDİR. ASLINDA bu doğum, gerçek doğumdur ve ÖLÜMSÜZDÜR.”

Bizi ortaçağ karanlığından çıkaran Aydınlanma güneşiyle aramıza tozpembe bulutlar girdi yüzyılımızda. Körlük aynı, yalnızca algısı farklı. Sebebi, gelişen iletişim aygıtlarının bombardımanı. Bilimsel gelişmelerin yeni verilerini çarpıtarak, postmodern safsatalar üreten sistem, insanları öğrenmeye değil, değişmeye yönlendiriyor ve her istediğimizi evrenden nasıl temin edebileceğimize dair hiç kanıtlanamayacak yöntemler öneriyor. Oysa hangimizin isteği dünyayı aşıyor ki, ancak ve ancak evrenden temin edebilelim? Dünyada mevcut ve mümkün olanı neden kendi aklımız ve çabamızla elde etmek yerine evreni tedarikçi olarak atayalım?

Furkan Eroğlu’nun davranış felsefesine dayanan Güç Kazanma Sanatı, tümüyle kişisel isteklerimizi kolay yoldan elde edebileceğimiz “konformist bilgelik” tavsiyelerine karşı aklın ortak hazinesini erdemle kullanmanın çağdaş yolunu sunarken hiç hikâye anlatmadan, ikna etmeye çalışmadan, açık ve net bir yol tarif ediyor.

Furkan Eroğlu’nun akademik kimliğine sadık kalarak geliştirdiği öğreti, insanlığın birikimini çağdaş ihtiyaçlara göre yeniden üreten bir erdem rafinerisi.

Yazar Hakkında:

Furkan Eroğlu, 1989 Ankara doğumlu Türk akademisyen, fikir ve sanat insanı.

Eğitimci, araştırmacı ve sanatkâr bir ailede dünyaya gelen Eroğlu; lisans eğitiminden önce, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde gerçekleşen Halk Bilimi saha araştırmalarında bizzat görev almıştır. Kültürü meydana getiren; inanç-inanış, davranış kalıpları, gelenek-görenek, halk hekimliği ve sanat gibi Halk Bilimsel konularla ilk teması, saha araştırmalarında gerçekleşmiştir.

2006 yılında Sakarya Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Temel Bilimler Bölümü’nü kazanmıştır. Lisans eğitimine devam ederken insan, toplum ve davranış konularına da odaklanmış, hem hocası hem de babası olan Prof. Dr. Türker Eroğlu’dan Antropoloji ve Halk Bilimi eğitimleri almaya başlamıştır.

Lisans eğitiminden sonra, Halk Bilimi alanında master yapmış, 2014 yılında “Master of Arts” (Sosyal Bilimler Alanında Bilim Uzmanı) ünvanı almıştır. Aynı yıl; Gazi Üniversitesi Halk Bilimi Doktora Programı’na kabul edilmiş, ancak kendi arzusuyla programa devam etmemiştir.

Bireysel-Kitlesel Davranış, Markalaşma, İtibar, Aklıselimlik-Sağduyulu Yaklaşım, Liderlik, Etkili İletişim, Propaganda, Algı Yönetimi, Strateji Geliştirme ve benzerleri gibi alanlarda danışmanlıklar ve eğitimler vermiş, bir yandan müzik endüstrisinde faaliyetlerini sürdürmüştür.

Disiplinlerarası araştırma alanları; Davranış Bilimleri, Halk Bilimi ve Müzik Bilimi olan Eroğlu'nun geliştirdiği özel metotları ve yarattığı "Davranış Felsefesi®" ekolü üzerine yayımlanmış doktrin/öğreti kitapları bulunmaktadır.

Gazi Üniversitesi ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde dersler veren Eroğlu; evli ve bir çocuk babasıdır.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Dr. Astrolog Şenay Devi'den 6. kitap hazırlığı https://gazetebirlik.com/haber/dr-astrolog-senay-deviden-6-kitap-hazirligi-4280/

Prof. Dr. Emek Üşenmez ile birlikte Fatih dönemine ait yazma eserler astroloji üzerine yazacakları kitabın hazırlıklarına başladı.

Kitabın içeriğinde hayırlı zamanların belirlenmesi, gezegen geçişleri, beden yapımız, yaptığımız hareketlerle karakter tanımlanması, yaş tespiti için kullanılan astrolojik Hint eserleri yer alacak.

Dr. Astrolog Şenay Devi “Hiçbir şey sancısız olmaz. Yeni kitabımın hazırlık dönemi de yoğun araştırmalı, sancılı ve fedakârlık yapacağım zamanların toplamından oluşacak. İnşallah her zamanki gibi sonuç güzel, verimli ve iyi olacak.” dedi.


]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
ÖNCE SAATLER BOZULDU https://gazetebirlik.com/haber/once-saatler-bozuldu-5563/

Rahmetli eşinin  Yeşim Özşahin’nin  2002 yılında meme kanseri ile başlayan  hastane ziyaretleri yoğun  tedavi sürecinin yer aldığı anlatılıyor.  Kitabın Yazarı  Aslan ÖZSAHİN hastahanedeki izlenimlerini söyle dile getiriyor:

‘’Sadece kadınların değil tüm insanların kabusu olan kilo sorunu ve bununla ortaya çıkan depresyon belirtileriyle başladı. Bu konuyu benim ikna yöntemlerim, diyetisyen desteğinin yanı sıra meme ameliyatını yapan cerrahın önerisiyle psikolog desteği alarak devam ettik. Daha sonraları  demans bulguları ortaya çıktığında kilolar daha da artmış, önemsemez olmuştuk. İşte amacım eşimle geçirdiğimiz bu süreçteki tecrübelerimi sizlerle paylaşmaktır. Kitap’ın gelirini iki lisenin fizik laboratuvarını düzenleyip fizik öğretmeni olan  eşim Yeşim Özsahin’in ismini vermek istiyorum.   Kitabımı okuduğunuzda belki çoğunuz yakın çevrenizde bu tür insanların var olduğunu hatta kendinizin de bunları yaşadığınızı söyleyeceksiniz. Benim yaptığım, sizin yapmadığınız ya da yapamadığınız ya da bir başka deyişle ben bütün yaptıklarımı, yapamadıklarımı kısaca yaşadıklarımı birilerine faydası olur ya da farkındalık yaratırım düşüncesiyle yazıya dökerek kitabımı oluşturdum.’’

Yazar: Aslan Özşahin Akademisyen Kutabevi

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
TIRTILIN KANATLARI'NDA YENİ BİR YAŞAM https://gazetebirlik.com/haber/tirtilin-kanatlarinda-yeni-bir-yasam-4376/

Kendine özgü sohbet havası ve içsel diyaloglarla dolu bu kitapta, psikoloji, mistisizm, ulusalcılık ve evrensellik gibi farklı konuları ele alarak, okuyuculara manevi bir zenginlik sunuyor. Sufizmin kendisini manen zenginleştirdiğini belirten Kömürgöz, bu kitapta da sufizm başta olmak üzere yaşama katılan maneviyatın önemine vurgu yapıyor. 

Not: Görselleri yüksek çözünürlüklü olarak indirmek için üstüne tıklayın.

Eserinde, devrimcilik gibi diğer önemli konuları da ele alarak, farklı düşüncelerin bir araya geldiği bir bakış açısı sunuyor. Tırtılın Kanatları, içsel bir yolculuğa çıkarak, okuyuculara farklı bakış açıları sunuyor ve insanın manevi dünyasını zenginleştirmek için bir rehber niteliğinde. Kömürgöz'ün kendi deneyimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı bu eser, okuyuculara mistik düşüncelerin yanı sıra psikolojik ve evrensel boyutları da sunuyor.

Yazardan Direkt Yayınevi’nden yayımlanan Tırtılın Kanatları, evrensel kavramları özgün bir bakış açısıyla alıyor ve özgün anlatımıyla okura farklı bir okuma serüveni vadediyor. 

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Osman Pamukoğlu'ndan savaş sanatı üzerine ayrıntılı bir inceleme… https://gazetebirlik.com/haber/osman-pamukoglundan-savas-sanati-uzerine-ayrintili-bir-inceleme-7790/

Osman Pamukoğlu, İnkilap Kitabevi tarafından yayımlanan yeni kitabı Niccolò Machiavelli ve Büyük Friedrich’in Savaş Sanatı Üzerine’de Makyavel ve Frederik’in savaş taktiklerini madde madde ele alıyor ve günümüz koşullarına göre değerlendirme sunuyor. 

Yüzyıllara meydan okumuş iki isimle beraber teori ve pratikteki askeri tecrübelerini yeni kitabında bir araya getiren Pamukoğlu, İtalyan düşünür Niccolò Machiavelli ile Almanya’nın kurucusu Prusya Kralı Büyük Friedrich’in savaş hakkındaki görüşlerini ayrı ayrı ele alıyor. Pamukoğlu, bu görüşlerin bugün için uygulanabilirliklerini tartışıyor ve kendi fikirlerini tüm açıklığıyla okura sunuyor. 

Dünya siyasi tarihinde keskin fikirleriyle öne çıkan Machiavelli’in, teoride kalıp savaş meydanına uyarlanamayan görüşlerine eleştirel bir dille de yaklaşan Pamukoğlu, tarihe askeri başarılarıyla geçmiş Büyük Friedrich’in savaş taktiklerine paralel fikirler sunuyor. Friedrich’in 18. yüzyıldan gelen taktiklerini bugünün savaş ortamına uyarlayan Pamukoğlu, küçük detaylar dışında savaş sanatının temel ilkelerinin aslında yüzyıllardır değişmediğini vurguluyor. 

Askeri öğrenciler için bir kılavuz niteliği taşıyan Niccolò Machiavelli ve Büyük Friedrich’in Savaş Sanatı Üzerinemeraklı okur için de anlaşılır bir dil ve keyifli bir okuma vaat ediyor. 

Arka kapak

Niccolò Machiavelli (1469-1527), tarih ve siyaset konularında kitaplar yazdı. Savaş Sanatı ve Prens (hükümdar) eserlerinin en ünlüleridir. Machiavelli’e göre, kitaplarının en kıymetlisi, dünyanın dikkatini çeken Prens’ten de öte, Savaş Sanatı’dır. Paralı askerler yerine, halk çocuklarından kurulu “Vatandaş Ordusu” fikrinin öncüsüdür.

Büyük Friedrich (1712-1786), Modern Almanya’nın kurucusu, Prusya Kralı ve generaldir. Avrupa’daki Yedi Yıl Savaşları’nda büyük zaferler kazanmıştır. Askeri Vasiyetname, Savaşın Taktik Unsurları ve Generallere Direktifler eserlerini yazmıştır. Generallere Direktifler kitabı başyapıttır.

Savaş; seller, depremler ve salgın hastalıklar gibi doğal bir afettir. Nedeni de insan doğasıdır. Diğer sebeplerin hepsi, savaşı çıkartmak için uydurulan bahanelerdir. İnsanlık tarihi baştan aşağı savaş tarihinden ibarettir. İnsan doğası değişmediği sürece de savaşlar sonsuza dek devam edecektir.

Bütün doğa savaş halindedir. Canlı olup da rakibi, hasmı, düşmanı olmayan tek bir tür yoktur. O nedenle bu eser aynı zamanda tüm mücadele alanları için kişisel gelişim kitabıdır…    

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​ÖZGÜR ARAS'IN SON ROMANI; "AŞK AYRILIKTAN DA ACI" RAFLARDA YERİNİ ALDI https://gazetebirlik.com/haber/ozgur-arasin-son-romani-ask-ayriliktan-da-aci-raflarda-yerini-aldi-2008/

Okurlarının karşısına bu kez İstanbul’dan Ege’ye uzanan, aşk ve acıyla harmanlanmış romantik bir öykü ile çıkan Özgür Aras; “Aşk Ayrılıktan da Acı” isimli yeni romanında toksik bir ilişkinin içinde debelenirken yolu gerçek aşkla kesişen Leyla’nın hikâyesine odaklanıyor.

Özgür Aras’ın son romanı Sayfa 6’dan çıktı.

Meslek hayatında müzik, televizyon, eğlence ve sanat camiasında hatırı sayılır bir tecrübeye sahip olan ve pek çok ünlü ismin iletişim danışmanlığını yapan; yazdığı kitaplar ile adından sıkça söz ettiren ünlü iletişim danışmanı, yazar Özgür Aras 13’ncü kitabı ile günümüz ilişkilerine ayna tutan bir kurguyla okur karşısında. Özgür Aras’ın; “Yaşattıklarınızı, yaşadıklarınızı bir kez daha hatırlayacak ve sorgulayacaksınız.” dediği “Aşk Ayrılıktan da Acı” romanı, yıllarca emek harcadığı çalkantılı ilişkiden aniden terk edilerek çıkan Leyla’nın Sığacık’a yaptığı yolculuk değişimin başlangıcı olurken okura da cesaret veriyor. 

Leyla yaralı çocukluğunun izlerini silmek için tutunuyor ilişkisine. Ancak ne yapsa karşılığını tam olarak alamıyor. Hep bir şeyler eksik kalıyor yüreğinde. Sonunda terk edildiğini öğrenip derin bir kederin içine gömüldüğünde hayat çok daha büyük bir acıyla çıkıyor karşısına. Kalbinde açılan iki koca yarayla gidiyor Ege’ye. Ayrılık acısına eklenen kayıp haberi dibi kapkara bir kuyuya sürüklüyor onu. Elini uzatansa yine aşk oluyor. Değişim de ilk böyle başlıyor. Art arda aldığı büyük kararlar ona yepyeni bir hayat sunuyor. Fakat geçmişi bir gün çıkageliyor.

“Aşk Ayrılıktan da Acı” çerçevesini oluşturan Leyla’nın öyküsünün dışında bambaşka ilişkileri de ele alırken okura kendi hayatını sorgulamak için bir yol açıyor. 

Arka kapak

Bazen olmasını çok isteriz... Bunun için dua eder, gözyaşı döker, hayatımızın tek amacı buymuş gibi yaşarız. Ama kader, kendimiz için en iyisi olduğunu düşündüğümüz ihtimali çok uzağımıza atarken, bambaşka sınavlarla buluşturur bizi.

Leyla da tüm kalbiyle sevdiği adama kavuşacağı günleri beklerken bir gecede hem aşkını ve hayallerini hem de onu büyüten biriciğini kaybeder. Hangi acısına üzüleceğini şaşırmış, perişan halde düştüğü yollarda, bir daha mutlu olamayacağına inansa da hayatın ona bambaşka sürprizleri vardır.

Aslında en çok istediğimiz şeyin bizim için en hayırlısı olmayabileceğini, eğer hayata ve kader planına güvenirsek hak ettiğimiz mutluluğa kavuşmanın çok daha kolay olacağını keşfeder Leyla. Yeter ki kendimizi akışa güvenle bırakalım ve inanmaktan asla vazgeçmeyelim. Çünkü yaşayan bilir ki tam da umudu kestiğimiz o karanlık günün ardındadır güneşin en aydınlık hali...

Kendi ruhsal şifasını bulduktan sonra başka kırık kalpleri iyileştirme mücadelesine giren genç bir kadının aşk, dostluk, vefa ve iyilik dolu öyküsünde siz de kendinizden bir şeyler bulacaksınız.

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
DİL VE EDEBİYAT'IN 178. SAYISI ÇIKTI https://gazetebirlik.com/haber/dil-ve-edebiyatin-178-sayisi-cikti-9305/

Dil üzerinde makale ve inceleme yazılarının, özgün şiir, deneme ve hikâyelerin yer aldığı sayıda merhum şair ve yazar Hüseyin Baykuş'a özel bir dosya yer alıyor.

Üzeyir İlbak, "Dergicilere Dair Hasbihâl" başlıklı giriş yazısında dergilerin son yüzyıldaki serencamını ortaya koyuyor, "Akademi çevrelerinde yapılan tez çalışmalarının ekserisi dönem ve dönem dergilerine dair çalışmalardır. Çünkü dergilerin ahlaki ve soylu bir direniş damarı vardır ve tüm imkânsızlıklara rağmen yaşamaya ve/veya bazı serdengeçtiler vasıtasıyla yaşatılmaya devam edilecektir." diyor.

Dil ve Edebiyat'ın 178. sayısındaki -Ekim 2023- metinler şu şekilde sıralanıyor:

Dergicilere Dair Hasbihâl -giriş yazısı- • Üzeyir İlbak

CV -şiir- • Volkan Arslan

Aşkım ve Kitaplarım... -şiir- • Zafer Acar

Dağıldım Sığınmak İçin -şiir- • Zeynep Yıldırım

Kalbine Şehrin -şiir- • Nurettin Durman

Benjamin -5 -şiir- • İlhan Kurt

Su Faslıdır -şiir- • Abdurrahman Adıyan

Demek ki Geldin Eylül -şiir- • Hayrettin Taylan

Biliyorsunuz Siz -şiir- • Musa Yaşaroğlu

Medyamızın Kelime Varlığı -makale-• Elif Sönmezışık Aydın

Yadırgamak, Yargılamak ve Yargılamak: Abdülbaki Gölpınarlı ve Divan Edebiyatı -makale- • Ekrem Sakar

Coşkun Bir Irmaktı Okyanusa Karıştı Ganire Paşayeva -makale- • Murat Ertaş

Teymur Kerimli Hoca 70 Yaşında -makale- • Tahmine Bedelova

Yazar Münevver Yüksel ile Söyleşi • Söyleşi: Betül Duran / Editör: Elif Tokkal

Kiraz'da İhmâl Kazası -deneme- • Mehtap Altan

Şair Hüseyin Baykuş

Hüseyin K. Baykuş: Urfa'nın Ses Bayrağı İdi -deneme- • İbrahim

Halil Çelik

Yaşanmışlıklar ve Şair Hüseyin Baykuş -deneme- • Mehmet Kurtoğlu

Hüseynî Mersiye -şiir- • Cumali Ünaldı Hasannebioğlu

Babam -deneme- • Ali Osman Baykuş

Dün Gibi Hatırımda -hikâye- • Arzu Ceylan

Çerçi -hikâye- • Sena Yığcı

Arınmanın Otobiyografisi -hikâye- • Anıl Topçu

Taş -hikâye- • Kadir Kakçı

Üstat Artık Tanrı'ya İnanıyor -hikâye- • Serpil Tuncer

İmam Bûsîrî ve KasÎde-i Bürdesi -makale- • Tutiya Kartal

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
S​anat tarihinin lineer anlatısına takılan bir çelme! https://gazetebirlik.com/haber/sanat-tarihinin-lineer-anlatisina-takilan-bir-celme-5035/

Tıpkı kahramanlar, büyük düşünürler, devletlerin yönetiminde söz sahibi olanlar, en önemli bilim insanları gibi sanatçılar da hep erkek! Peki, gerçekten öyle mi? Tarih yazanlar bu tarihi yapanlara eserlerinde eşit şekilde yer verdi mi? Kadınlar ve erkek olmayanlar hep evlerin içinde ve çerçevenin dışında mı kaldı?

 “Sanat tarihi yazılırken göz ardı edilen, unutulan, eserleri sergilendikten sonra imha edilen, erkek meslektaşlarına atfedilen eserler üreten tüm sanatçıları, tarih anlatılırken hak ettikleri yere geri koymayı, biraz da bu sebeple, bir sorumluluk olarak görüyorum.” diyen Aslı Kotaman toplumsal cinsiyet hiyerarşisi içinde görmezden gelinenler, anlatılarda hak ettiği yeri bulamayanlar, ürettikleri eserlere rağmen kendilerine sanatçı olma şansı verilmeyenler için bir adım atıyor ve özgün anlatımıyla her birini kişisel tarihimize katmamıza olanak sağlıyor.

 Bu kitap sanat tarihinin lineer anlatısına bir çelme takmayı istiyor. Frida’yı adıyla, Picasso’yu ise soyadıyla tanımlıyor oluşumuzun sempati örtülü bir ayrımcılık olduğunu kabul etmeli, en çok bildiğimiz sanatçıların hemen tümünün erkek olmasını fark etmeli, “Yahu kadın sanatçıların adını neden öğrenemedik?” diye isyan etmeliyiz.

Linda Nochlin “Neden Büyük Kadın Sanatçı Yok?” makalesini niye yazmış biliyor musunuz?

Yok mu gerçekten?

Kitabın sayfalarını çevirin bakalım. Sanat tarihi yazılırken kadınlar bir yanlışlık sonucu ya da yeterince iyi olmadıkları için dışarıda bırakılmadı. Sanat tarihi, başından itibaren sistematik olarak kadınları, dahası erkek olmayanları dışarıda bıraktı.

Elinizdeki bu kitap, bazı sanatçıları sanat tarihi içinde hak ettikleri yere geri koyma çabasının bir ürünüdür.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Kocaeli Kitap Fuarı'nda dev kadro: 390 yayınevi, 450 yazar, 750 etkinlik https://gazetebirlik.com/haber/kocaeli-kitap-fuarinda-dev-kadro-390-yayinevi-450-yazar-750-etkinlik-1944/

Türkiye’nin en büyük kitap fuarı 13. kez kapılarını açıyor. Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 13. Kocaeli Kitap Fuarı, 7-15 Ekim tarihleri arasında 9 gün boyunca bir milyonu aşkın kitapseveri ağırlamayı bekliyor. 450’den fazla yazarın söyleşilerinin yanı sıra Yapı Kredi’den Turkuaz Kitap’a, Can’dan Dergâh’a, Alfa’dan TİMAŞ’a Türkiye’nin en büyük yayınevlerinden Kocaeli’nin yerel yayıncılarına kadar 390 yayınevi dünya ve Türk edebiyatının önemli eserlerini ziyaretçilere sunacak. Toplamda 530’u aşkın yayınevi, sahaf ve STK’nın yer alacağı 13. Kocaeli Kitap Fuarı’nda söyleşi, panel ve imzalardan oluşan 750’den fazla etkinlik sizleri bekliyor. 13. Kitap Fuarı’nın Onur Konuğu ünlü sosyolog ve yazar Prof. Dr. Ümit Meriç olacak. Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, ‘’7-15 Ekim’de 13. Kocaeli Kitap Fuarı’nda 390 yayınevi, 450 yazar ve 750’yi aşkın etkinlikle kâğıttan dünyaları keşfe hazır mısınız?’’ diyerek herkesi fuara davet etti.

HEDEF BİR MİLYON ZİYARETÇİ 

Kocaeli Kitap Fuarı, 2009 yılında ülkemizin fikir ve kültür iklimine yeni bir soluk getirmek amacıyla hayata geçmişti. Çıkılan bu yolda, 13. yıla giriliyor. Kocaeli Kitap Fuarı; sadece yayınevlerinin kitaplarını tanıttığı, yazarların imza günü düzenlediği klasik bir buluşmanın ötesine geçip günün meselelerinin tartışıldığı, geleceğe yönelik düşünce iklimine katkı sağlayan bir platform oldu. Son beş yılda Türkiye’nin en çok ziyaret edilen kitap fuarı olması bunun en büyük kanıtlarından biri. 2009’da 10 bin ziyaretçiyle başlayan fuar, geçen yıl 905 bin kitapsevere ulaştı. Geride kalan fuarlarda toplamda 6,5 milyona yakın ziyaretçi, sevdiği yazarlarla buluştu. Kocaeli, 4 bine yakın yazar ve şairi ağırladı. 

TEMA: ŞEHİR VE KİTAP

Kocaeli Büyükşehir’in düzenlediği Kitap Fuarı sadece bir yazar, yayınevi-okuyucu buluşması değil; günün meselelerinin tartışıldığı, geleceğe yönelik düşünce iklimine katkı sağlayan bir platform. Bu seneki ana tema; “Şehir ve Kitap”. Birbirinden değerli yazar, düşünce insanının rehberliğinde ve onlardan ilham alarak değişen, dönüşen şehri, insanı anlamak ve geleceği nasıl inşa edebileceğimizi konuşmak üzerine 7-15 Ekim tarihleri arasında dokuz günlük bir düşünce yolculuğuna çıkacağız.

102 STK ALANDA OLACAK

13. Kocaeli Kitap Fuarı’nda kâğıttan dünyaların keşfine çıkılacak yolculukta okuyucuya 450’den fazla yazar ve şair eşlik edecek. Bu dokuz günde Türkiye’nin en büyük yayınevlerinden Kocaeli’nin yerel yayıncılarına kadar 390 yayınevi dünya ve Türk edebiyatının önemli eserlerini ziyaretçilere sunacak. Tam 102 STK, stantlarıyla 13. Kocaeli Kitap Fuarı’nda olacak. Bu dev kadro, 7 Ekim sabahından itibaren Kocaeli Kongre Merkezi’nde kitapseverleri bekliyor olacak.

ŞEHİRLERİN IŞIĞI

Bu seneki kitap fuarında iki tematik program oluşturuldu. Bunlardan ilki Şehirlerin Işığı… 7 ila 14 Ekim tarihleri arasında Kocaeli Kongre Merkezi’nin A ve C holleri arasındaki açık alanda her gün akşam 20.00’de müzikle, şiirle ve sohbetle şehirlerimizin hikâyelerini dinleyeceğiz. Ahmet Selçuk İlkan, Tuluyhan Uğurlu, Sedat Anar, Büyükşehir Oda Orkestrası, TRT’de yayımlanan Vapurda Çay Simit Sohbetleri programının yapımcısı ve sunucu Ömer Öztürk ile ünlü oyuncu Mehmet Özgür ile Abur Cubur Show bizimle olacak. 

ŞEHİR KONUŞMALARI

Ana temamız Şehir ve Kitap ekseninde oluşturulan diğer program ise Şehir Konuşmaları… Fuar boyunca her gün bir buluşmayla Türk edebiyatının güçlü yazarlarından kültür, sanat, şiir, futbol, tarih, gençlik ekseninden şehirleri dinleyeceğiz. Kemal Sayar, Prof. Dr. Erol Göka, şef Mehmet Yalçınkaya, Yücel Arzen, Beyhan Budak, Prof. Dr. İhsan Fazlıoğlu, Celalettin Çelik, Beşir Ayvazoğlu, Yılmaz Vural ile Yunus Dallı, Türk tiyatrosunun çınarları Zihni Göktay, Ayla Algan ve Mehmet Atay, Kocaeli Şehir Tiyatroları Sanat Yönetmeni Aydın Sigalı şehir konuşmalarına katılacak.

WWW.KOCAELİKİTAPFUARİ.COM 

Bu iki tematik programın yanı sıra Kocaeli Kitap Fuarı’nda 750’den fazla söyleşi ve imza günü de gerçekleşecek. İlber Ortaylı, Ahmet Ümit, Saliha Erdim, Sevil Atasoy, Nurullah Genç, Ender Saraç, Mim Kemal Öke, Hande Fırat- Zafer Şahin, İhsan Süreyya Sırma, Ziya Selçuk, Hakan Çelik söyleşi ve imza günü düzenleyecek yazarlardan sadece bazıları… 13. Kocaeli Kitap Fuarı’na katılacak yazarların söyleşi ve imza günleri www.kocaelikitapfuari.com adresinden takip edilebilir.

ÜNLÜLER MÜNAZARA GÖSTERİ MAÇI

13. Kocaeli Kitap Fuarı kapsamında bir münazara etkinliği hazırladık. Ersin Çelik, Gri Koç, Altay Can Meriç ve Yavuz Yiğit ile üniversite öğrencisi dört profesyonel münazır karşı karşıya gelecek. İki ekip, “kitapçılardaki bestseller (en çok satanlar) bölümünün ‘’kaldırılması’’ ‘’kaldırılmaması” konusunda seyircileri ikna etmeye çalışacak.

YAPAY ZEKÂ SERGİSİ

13. Kocaeli Kitap Fuarı için özel sergiler hazırlandı. Çok ilgi çekecek sergilerden ilki Yapay Zekâ ile tasarlanan Roman Kahramanları… Dünya ve Türk edebiyatının önemli eserlerinin kahramanlarının gerçek hayatta yaşasalar nasıl görünebileceğini gelişmiş yapay zekâ uygulamalarına sorduk. Yapay zekâ da, romanların geçtiği dönemin etkilerini ve yazarının kahramanı anlatırken verdiği ipuçlarından yola çıkarak 33 roman kahramanının, gerçek hayatta nasıl görünebileceğini çizdi.

ŞEHR-İ MAHAL MİNYATÜR SERGİSİ

İkinci sergimiz; Kocaeli'nin tarihi mimari eserlerini, kültürel değerlerini, toplumsal birikimini ve hikâyelerini kullanarak hazırladığımız minyatür sergisi. Kocaeli Büyükşehir Belediye Konservatuvarı Geleneksel El Sanatları Bölümü sanatçıları tarafından hazırlanan sergide Süleyman Paşa ve Mescidi, Selim Sırrı Paşa ve Konağı, SEKA Kâğıt Fabrikası ve Mehmet Ali Kâğıtçı, Sultan Abdülaziz ve Kasrı Hümayun gibi 41 eser minyatürlere aktarıldı.

KADİM ESNAFLAR

Üçüncü sergimiz ise Kadim Esnaflar. Bugün özellikle büyükşehirlerde esnafların sayısı hızla azalıyor. Alışveriş merkezlerinin, hızlı tüketim alışkanlarının sonucu olarak hızla kayboluyorlar. Oysa esnaflar şehrin hafızası gibidir. Bu nedenle Kocaeli'nin 11 ilçesinden birer esnaf ve İzmit'ten beş esnaf olmak üzere 16 esnaf belirledik ve kurgusal öyküleri kaleme aldık.

ULAŞIM ÇOK KOLAY

Türkiye’nin bu en özel kitap fuarına sorunsuz ulaşabilmesi için Kocaeli Büyükşehir, tüm imkânlarını seferber etti. Tramvayla Kongre Merkezi durağında inip üst geçitten karşıya geçilerek Kongre Merkezi’ne kolaylıkla ulaşım sağlanabilir. Tramvay seferleri özellikle hafta sonları artırılacak. Özel araçlarıyla gelecekler için otopark alanları hazırlandı. Kocaeli Kongre Merkezi önünde yer alan otoparka fuar için 10 bin metrekarelik dev bir çadır kurulduğu için burayı kullanmak mümkün olmayacak. Öğrenciler için ise özel otobüs seferleri konuldu.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Hatırladın mı Beni? https://gazetebirlik.com/haber/hatirladin-mi-beni-3837/

"Hadi Elif, çık kabuğundan… Küçükken kenarlarını süslediğin defterlerden, büyüdüğünde yüzüne sürdüğün makyaj malzemelerinden, yıllar boyu sana öğretilen tüm sahte müfredattan, ailenin beklentilerinden, patronunun isteklerinden, dünyanın sana yüklediği tüm rollerden sıyrılıp, gerçeğin büyüdüğü bir dünyaya adım atma vakti. Hadi Elif, kalk yerinden, tüm öğretilenleri unutma, unutarak özünü hatırlama, zihnini değil yüreğini yeşertme zamanı şimdi. "

Hatırlamak insan aklının laneti gibi görülür, unutmak ise bir lütuf. Yoksa insanın bu kadar acıyazulme, kedere katlanması nasıl mümkün olabilirdi, değil mi? Peki, ya bu konuda bildiğimizi sandığımız her şey bir yanılsama ise?

Şimdiye dek doğru bildiklerinizle yüzleşmeye, öğretilenleri unutup, özünüzü hatırlamaya, unuttuğunuzu sanıp baskıladığınız her şeyi açığa çıkarmaya cesaretiniz var mı? O halde bu kitap tam size göre!

Size, çalıştığı plazanın katlarında yükseldikçe sorunlarının da üzerine basıp geçtiğini düşünenler… Size, kazanmayı yalnızca para kazanmakla eşdeğer görenler… Size, toplumun öğrettiği düzende kusursuz bir hayat yaşamasına rağmen içinde bir boşluk hissedenler… Ve sizeahlakı cinsiyete göre yontanlar… Size, çocukluğuyla kucaklaşamayanlar, acılarını baskılayanlar, başarıyı yalnızca başkalarının onayında arayanlar…

Ve size yüzleşmeye, yenilenmeye cesareti olanlar! Size, bize, hepimize bu kitap!

“Kendine odaklan, içine odaklan. Acına bak. Ona sahip çık. O sana yolu gösterecek.”

Hatırladın mı Beni? çocuklukta yaşadığımız travmaların yetişkin hayatımızda aldığımız kararları nasıl etkilediğini altı ana karakterin yaşamları üzerinden çarpıcı örneklerle anlatıyor. Toplumsal şartlandırmaların bizleri -toplumun hangi kesiminden olursak olalım- karar alma süreçlerimizde nasıl etkilediğini her birimizin yaşama ihtimali olan olaylara tanıklık etmemizi sağlayarak aktarıyor. Üstelik bütün bunları bir solukta okumak isteyeceğiniz bir hikâye dahilinde yapıyor! 

Duygudan duyguya geçerek, tahmin bile etmediğiniz konularda kendinizle yüzleşerek, geçmişin izlerinin bugünü nasıl şekillendirdiğine şaşırarak ama en önemlisi ne olursa olsun içinizdeki umuda tutunarak okuyacağınız çok katmanlı bir roman.

Pınar Gedik’in yazdığı Hatırladın mı Beni? Destek Yayınları’ndan çıktı. 

Arka Kapak Yazısı:

“Düş, en büyük gerçektir!”

– Stefano D’Anna

Adam ona bakıp dümdüz ve dingin bir tonda “Ben simyacı değilim...” dedi. 

“Kimseyi dönüştüremem. Ben sadece hatırlamana yardımcı olabilirim.

” Elif şaşkınlık içinde “Hatırlamaz mıyım?” dedi. “Ben unutmak için buradayım.

” Daron gülümsedi. “İşte bu dünyanın sorunu bu! Herkes kendinden, hayattan, ‘an’dan mutsuz. 

Ya hep geleceği düşünerek ileri sarmak istiyor, ya geçmişi düşünerek başa almak. Ve tüm bunları da unutarak başarmanın peşinde. Yaşadıklarını, acılarını hatta bazen kim olduğunu unutarak. Oysa çözüm unutmak değil, hatırlamak. Ruhun unuttuklarını hatırlamak...”

Hayatın içinde dönüp duran yalanlar, aldatmalar, önyargılar, korkular ve unutuşlar...

Ve tüm bunların karşısında dimdik duran sessiz bir başkaldırı: Hatırlama eylemi...

Bu kitap sistemin öğrettiklerinden sıyrılıp, derinlerde her zaman bilip de unuttuklarınızı hatırlamanız için yazıldı. 

Yazar Hakkında:

Pınar Gedik, 1976 yılında doğdu. Üsküdar Amerikan Lisesi’ni ve Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdi. İtalya’da Moda ve İşletme üzerine yüksek lisans yaptı. Tanrılar Okulu’nun yazarı Profesör Stefano D’Anna’nın öğrencisi oldu; onun öğretileri ile “düş” yolculuğu başladı. Hayallerinin peşi sıra gittiği Londra, Şanghay ve Madrid’de yaşadı. Yurtiçinde ve yurtdışında global şirketlerde yöneticilik pozisyonlarında bulundu. İlk romanı Herkesin Hikâyesi 2006 yılında yayımlandı.

Şimdilerde iş yaşamının ve yazmanın yanı sıra üniversitelerde “Profesyonel Hayalcilik” konuşmaları yaparak gençleri hayallerini gerçekleştirmeye davet ediyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Burak Soyer'den "RİNG" https://gazetebirlik.com/haber/burak-soyerden-ring-2691/

Uzun yıllar boyunca içinde biriktirdiği öfkesini spor yaptığı ringe yansıtan bu adam intikam planını uyguladıktan sonra artık kimsenin hayatı eskisi gibi olmayacak.

“İntikam soğuk yenen bir yemektir” cümlesini Tolga’nın yaşamı ve 16 yıl sonra uyguladığım planıyla iliklerinize kadar hissedeceksiniz.

Son sayfasına kadar gerilimi azalmayan sert bir hikâye!

Burak Soyer’in yazdığı Ring Karakarga Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

Bir ringe tüm hayat sığar mı?

Tüm yaşam, bir spor salonunun içinden film şeridi gibi geçer mi?

Tolga, 30’lu yaşlarında genç bir adamdır. Uzun zamandır egzersiz yaptığı, dövüştüğü, ahir ömürdeki deneyimleri mekânın sahibi “Hoca” ile sık sık konuştuğu, yeri geldiğinde çilingir sofrasının kurulduğu bu yer, onun geçmişinden-geleceğine bir geçiş köprüsüdür. 

Sonra bir akşam bu mekânda aniden bir parti organize edilir… Etkinliğin ev sahibi Tolga’dır… Konuklar önemlidir… Kimsenin olacaklardan haberi yoktur… Burak Soyer’in kaleme aldığı Ring spor destekli alınan “intikamın” çok iyi bir örneği.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
AYNI BEN DEĞİLİM https://gazetebirlik.com/haber/ayni-ben-degilim-3224/

Yaşadığımız hayata mahkûm olmadığımızı, büyük ya da küçük hayat değişikliklerinin her yaşta mümkün olduğunu düşünen Damla Kunç Koçman, bunun kanıtı niteliğindeki 12 gerçek değişim hikâyesini bir araya getiriyor. Toplumun farklı kesimlerden gelen ve ileri yaşında hayatını değiştiren kişilerin çarpıcı ve ilham veren hayat hikâyelerini anlatan Aynı Ben Değilim, Eksik Parça Yayınları’ndan çıktı.

Daha önce çocuklar için kaleme aldığı bilim kurgu türündeki Bilim Okulu serisiyle tanınan Damla Kunç Koçman’ın yetişkinliklere yönelik ilk kitabı Aynı Ben Değilim, raflarda yerini aldı. Aynı Ben Değilim’de Damla Kunç Koçman, çok çeşitli olmasına ve toplumun farklı kesimlerinden örneklerin yer almasına özen gösterdiği 12 gerçek hikâye üzerinden, bir yaştan sonra değişen hayatları kaleme alıyor.

Yaşadığımız hayata mahkûm muyuz? Alışkanlıkların, rutinin, tekrarların esiri haline mi geldik? Aynı çevre, aynı iş, aynı sıkıntılar ve aynı tatminsizlikler… Hep böyle mi devam edecek? Yoksa küçük bir adım atmak ve tatmin olduğun hayatı yaşamak bir hayal değil mi? Yeni bir meslek, yeni beceriler edinmek ve yeniden başlamak mümkün mü? Mesleğini genç yaşta, kendini tanımadan seçip sonrasında hayal kırıklığı, küskünlük içinde yaşayan kim bilir kaç kişi vardır? Yahut içine doğduğu muhitin, göreneklerin esiri olduğunu düşünen; toplumun, ailenin, çevrenin, işyerinin ve hatta kendi kendisinin koyduğu sınırlar içinde kalıp sıkıntı ve depresyon batağında tükenen kaç kişiyiz kim bilir?

Herkesin başka seçenekleri de olduğunu düşünen Damla Kunç Koçman, Aynı Ben Değilim’de bu düşüncesini farklı kesimlerden gelen ve ileri yaşında hayatını değiştiren on iki kişinin çarpıcı hayat hikâyesiyle kanıtlıyor. Kaç yaşında olursa olsun düşe kalka bisiklete binmeyi öğrenenleri anlatan Aynı Ben Değilim, mutluluk, arayış, iç huzuru ve yaratıcılık peşinde daima değişime açık olan cesur insanları konu alıyor. Mesleğinden tatmin olmayıp yeni yetenekler edinenlerin; her defasında yeniden başlayanların; ağır hastalıkların, büyük talihsizliklerin ardından yaşamı kucaklayıp paylaşmayı keşfedenlerin; ait olmadığını hissettiği çevresini, işini terk edip yeni yollara koyulan ve kendini bulanların ilginç, çarpıcı ve ilham veren öykülerini aktarıyor.

Eksik Parça Yayınları’ndan çıkan Aynı Ben Değilim – Bir Yaştan Sonra Değişen Hayatlar, raflarda ve internet satış sitelerinde!

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
AYNI BEN DEĞİLİM: DAMLA KUNÇ KOÇMAN, YENİ KİTABINDA BİR YAŞTAN SONRA DEĞİŞEN HAYATLARI ANLATIYOR! https://gazetebirlik.com/haber/ayni-ben-degilim-damla-kunc-kocman-yeni-kitabinda-bir-yastan-sonra-degisen-hayatlari-anlatiyor-3363/

Yazar, eğitmen ve profesyonel koç Damla Kunç Koçman’ın Aynı Ben Değilim adlı yeni kitabı okurlarla buluştu! Yaşadığımız hayata mahkûm olmadığımızı, büyük ya da küçük hayat değişikliklerinin her yaşta mümkün olduğunu düşünen Damla Kunç Koçman, bunun kanıtı niteliğindeki 12 gerçek değişim hikâyesini bir araya getiriyor. Toplumun farklı kesimlerden gelen ve ileri yaşında hayatını değiştiren kişilerin çarpıcı ve ilham veren hayat hikâyelerini anlatan Aynı Ben Değilim, Eksik Parça Yayınları’ndan çıktı.  

Daha önce çocuklar için kaleme aldığı bilim kurgu türündeki Bilim Okulu serisiyle tanınan Damla Kunç Koçman’ın yetişkinliklere yönelik ilk kitabı Aynı Ben Değilim, raflarda yerini aldı. Aynı Ben Değilim’de Damla Kunç Koçman, çok çeşitli olmasına ve toplumun farklı kesimlerinden örneklerin yer almasına özen gösterdiği 12 gerçek hikâye üzerinden, bir yaştan sonra değişen hayatları kaleme alıyor.  

Yaşadığımız hayata mahkûm muyuz? Alışkanlıkların, rutinin, tekrarların esiri haline mi geldik? Aynı çevre, aynı iş, aynı sıkıntılar ve aynı tatminsizlikler… Hep böyle mi devam edecek? Yoksa küçük bir adım atmak ve tatmin olduğun hayatı yaşamak bir hayal değil mi? Yeni bir meslek, yeni beceriler edinmek ve yeniden başlamak mümkün mü? Mesleğini genç yaşta, kendini tanımadan seçip sonrasında hayal kırıklığı, küskünlük içinde yaşayan kim bilir kaç kişi vardır? Yahut içine doğduğu muhitin, göreneklerin esiri olduğunu düşünen; toplumun, ailenin, çevrenin, işyerinin ve hatta kendi kendisinin koyduğu sınırlar içinde kalıp sıkıntı ve depresyon batağında tükenen kaç kişiyiz kim bilir?

Herkesin başka seçenekleri de olduğunu düşünen Damla Kunç Koçman, Aynı Ben Değilim’de bu düşüncesini farklı kesimlerden gelen ve ileri yaşında hayatını değiştiren on iki kişinin çarpıcı hayat hikâyesiyle kanıtlıyor. Kaç yaşında olursa olsun düşe kalka bisiklete binmeyi öğrenenleri anlatan Aynı Ben Değilim, mutluluk, arayış, iç huzuru ve yaratıcılık peşinde daima değişime açık olan cesur insanları konu alıyor. Mesleğinden tatmin olmayıp yeni yetenekler edinenlerin; her defasında yeniden başlayanların; ağır hastalıkların, büyük talihsizliklerin ardından yaşamı kucaklayıp paylaşmayı keşfedenlerin; ait olmadığını hissettiği çevresini, işini terk edip yeni yollara koyulan ve kendini bulanların ilginç, çarpıcı ve ilham veren öykülerini aktarıyor.

Eksik Parça Yayınları’ndan çıkan Aynı Ben Değilim – Bir Yaştan Sonra Değişen Hayatlar, raflarda ve internet satış sitelerinde!

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Kuran'da "Çukur" Kavramı https://gazetebirlik.com/haber/kuranda-cukur-kavrami-8252/

Çevresine göre aşağıda olan yerleri ifade etmek için kullandığımız bir sözcük olan çukuru kişilik bakımından aşağılara düşmüş kişileri ya da toplulukları anlatırken de kullanırız. Hatta bu kavram gündelik yaşamın içinde pek çok farklı biçimde karşımıza çıkar. Çünkü insanlar kendi iç dünyalarında çukur açtıkları gibi başkalarının gönlünde de sosyal hayatta da çukur açarlar. Üstelik bu çukurlar fiziksel anlamda açılanlara göre çok daha acı vericidir ve sağaltılması da daha zor olur.

Günümüzde insanlığın önünde çok geniş ve derin çukurlar vardır. Prof. Dr. Bayraktar Bayraklı yeni kitabında toplumların giderek çürümesine neden olan bu çukurları Kuran’ın rehberliğinde tek tek ele alıyor ve bizleri buralara düşmememiz için uyarıyor. Kuran ayetlerinden çıkarılan özgün bir mesaj ileten bu kitabı okuduktan sonra dünyaya ve insanın geldiği noktaya artık aynı gözlerle bakamayacaksınız.

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
ZOR DEĞİL https://gazetebirlik.com/haber/zor-degil-5447/

Yaşam herkes için türlü zorluklarla baş etmesi gereken bir yolculuk. Bu zorluklar bazen çok yıkıcı süreçlerden geçmemizi gerektirebilir, sahip olduğumuzu düşündüğümüz her şey bir anda yok olabilir, kendimizi sıfırdan inşa etmek zorunda kalabiliriz. Ünlü filozof Nietzsche’nin de dediği gibi: “Her şey gider, her şey geri gelir, bitimsizce döner varlık çarkı. Her şey ölür, her şey yine çiçeklenir; bitimsizce sürer varlık yılı.” 

Peki, bütün bu yıkımlar ve yeniden doğumlar döngüsünde her seferinde sıfırdan başlamak zorunda olmayabilir miyiz? Yaşamın farklı alanlarındaki türlü zorlukların üstesinden gelebilmiş kişilerin sözlerinin işaret ettiği yerlere yönelerek aynı hataları yapmaktan kurtulabilir miyiz? Bazı kazanımları elde etmek için bedel ödemek yerine bu bedelleri ödemiş kişilerin yaşamından feyz alabilir miyiz?

İşte bu kitapta Recai Çakır tam da bunu yapıyor. Kendisini okuyan, takip eden herkes için karanlığın ortasında bir fener yakıyor ve yaptığı hataları, ödediği bedelleri açık yüreklilikle paylaşıyor. Başka kimse bu hatalar yüzünden bedel ödemesin diye…

Zor Değil, hayatını değiştirmek isteyen fakat nereden başlayacağını bilemeyen, geçmişin pişmanlıkları içinde takılıp kalmış, yaşamın sonsuz ve sınırsız olasılıklarını fark edemeyecek kadar yorgun herkes için umut ışığı olmaya geliyor.

“Başarmak, kazanmak, mutlu olmak, umudu beslemek ve itibarlı bir duruşla yaşamak ZOR DEĞİL...”Recai Çakır’ın yazdığı Zor Değil Destek Yayınları’ndan çıktı.

Bu kitabın telif gelirleri, Bodrum Engelliler Sağlık Vakfı’na bağışlanmıştır.

Arka Kapak Yazısı:

“NE ZAMAN KENDİNİ SIKIŞMIŞ VE KARANLIKTA HİSSEDERSEN BİL Kİ GÜÇLÜ BİR DÖNÜŞÜMÜN İÇİNDESİN.”

Üzüm, şarap yapılmak için ezilir. Elmas, basınçla oluşur. Zeytin, yağını bırakması için sıkıştırılır. Tohumlar ise karanlıkta filizlenir. Zorluklar mükemmel öğretmenlerdir, yaşadığın bir zorlukta üzerine yönelmiş bir güç vardır ve seni tam da o yerden güçlendirmeye çalışıyordur.

Dışarıdan görülen süslü vitrinler çoğunlukla bir aldatmacadır. Kimse dizlerini kanatmadan inşa edememiştir kendini, emek vardır, çaba vardır elbette ama zor değil...

Yeteri kadar hata yapmışsan hayatta ve pişmanlıklarından ders almışsan, üstüne mutsuzluğu ve yokluğu da tatmışsan artık usta bir kaptan sayılabilirsin.

Unutma bu dünya en çok zorlandığın yerden güçlenmeni isteyen bir yer ve sen “Hikâyemi bu şekilde yazmayacağım!” deme gücüne sahipsin. Güçlenmek de, büyümek de, derinleşmek de zor değil...

Bolca bedel ödenmiş bir hayattan dersler bekliyor seni bu kitapta. Yanılsamalardan, yanlış hedeflerden, tuzaklardan, hırstan, tembellikten, denge kaybından ve anlamsızlıktan arınman için unutmaman gereken 10 dersi dinlemeye hazır mısın?

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Unutulmaz Yemeklerin İzini Sürmeye Hazır mısınız? https://gazetebirlik.com/haber/unutulmaz-yemeklerin-izini-surmeye-hazir-misiniz-9276/

Kyoto’daki sessiz bir sokakta, kimsenin fark etmediği bir restoranda Koişi ve babası Nagare müşterilerine olağanüstü yemekler hazırlıyor. Ama gelenlerin hevesle bir daha gelmesinin tek nedeni bu değil… 

Kendilerine “yemek dedektifleri” diyen baba kız müşterilerine iştah kabartan yemekler sunduktan sonra onların geçmişlerindeki o unutulmaz yemeği de bulup hazırlıyorlar. Kimi zaman artık bu dünyada olmayan birinin yaptığı bir yemeğin peşine düşüyorlar, kimi zaman çok önce kapılarını kapamış bir restoranın tariflerinin peşine. 

Japonya’da adından sıkça bahsettiren, dünyada da pek çok dile çevrilen Yemek Dedektifleri’nde okuru geçmişle bugünü birbirine bağlayan yemek kokularının arasında bir macera bekliyor. 

Hisaşi Kaşivai’nin yazdığı, Derya Akkuş Sakaue’nin dilimize kazandırdığı Yemek Dedektifleri 15 Eylül’de hep kitap logosuyla raflarda yerini aldı!

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Bir Webtoon efsanesi olan Tanrı'nın KulesiAthica Yayınları etiketiyle Türkçede! https://gazetebirlik.com/haber/bir-webtoon-efsanesi-olan-tanrinin-kulesiathica-yayinlari-etiketiyle-turkcede-2767/

Dünya çapında milyonlarca takipçisi olan webtoon efsanesi Tanrı’nın Kulesi (Tower of God) Athica Yayınları’ndan çıktı. İlk iki cildi birlikte kitabevi raflarında yerini alan serinin hikâyesi ise şöyle:

Rachel, Bam'ın gözleri önünde gizemli bir şekilde kule kapılarında kaybolmadan önce, Bam'ı onu unutması konusunda uyarır. Onu kaybetmek istemeyen Bam, ilahi ve büyülü bir su olan Shinsu ile çevrili kuleye her türlü tehlikeyi göze alarak girer.Kule, her biri kendine özgü bir coğrafyaya, dile ve kültüre sahip, kıtalar kadar geniş çok sayıda kattan oluşmaktadır. Yolun her adımında ustaca testlerle karşılaşan Bam, güçlü muhafızlar ve alternatif dünya ortamlarıyla karşılaşır ve bu durum zirveye ulaşmasını kolaylaştırmayacaktır.Yolculuğuna başlayan Bam, Kule'nin kurallarını açıklayan birinci kat muhafızı ve bekçisi Headon tarafından karşılanır. Bam her katta gücü, becerisi ve zekâsı için test edilir. Yol arkadaşlarının ve beklenmedik kötü adamların yardımıyla, Rachel'ı bulmak için hem müttefikler hem de düşmanlar edinir.

Her yükselişin ardından dostluklarıyla ilgili çok daha derin ve karanlık bir sır açığa çıkacaktır.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Yeniden dünyaya gelseydiniz yine kendiniz olur muydunuz? https://gazetebirlik.com/haber/yeniden-dunyaya-gelseydiniz-yine-kendiniz-olur-muydunuz-2165/

Peki sen dünyaya yeniden gelsen ne olmak isterdin? 

Yeniden Dünyaya Gelsem, kendimiz olma yolculuğumuzda bize eşlik edecek. 

Yazar Ayşegül Akbulut Çetinkol ve illüstratör Bige Doğu’nun meydana getirdiği Yeniden Dünyaya Gelsemkitabı hep kitap etiketiyle sizlerle!

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Nuri ve Lokum https://gazetebirlik.com/haber/nuri-ve-lokum-1441/

Nuri ve Lokum ayrılmaz iki dost. Nuri nereye, Lokum oraya!

Ya da tam tersi…Hep birlikteler, şartlar ne kadar zor olursa olsun. Aman ne güzel!

Şimdi bu ikilinin yeni bir görevi var! Nuri tüm hazırlıkları yaptı. Lokum ise kıvrıldığı kanepeden kalkmak istemiyor. Ama ona fikrini soran yok.

Aynı olayı farklı bakış açısından yansıtan, pati ve empati dolu bu macera kitabını okurken çok eğlenecek, hatta kahkahalar atarak güleceksin! 

Nuri ve Lokum ya da Lokum ve Nuri; yani ayrılmaz ikili! Mesela Tavşancan ile Faresu veya Tom ve Jerry gibi. Mekânın ve anlatıcının sürekli değiştiği macera dolu bu komik hikâye, arkadaşlığın yanı sıra küresel ısınmayı da konu ediniyor.

Hafize Çınar Güner’in yazdığı, Zeynep Özatalay’ın resimlediği Nuri ve Lokum eğlenceli bir dostluk hikâyesi sunuyor. Bu kitap dünyaya farklı bakış açılarıyla bakmamızı sağlayacak. 

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Eğitim Kulesi'nin Usta Oyuncusu'nun ilk iki cildiyle macera dolu yolculuk başlıyor! https://gazetebirlik.com/haber/egitim-kulesinin-usta-oyuncusunun-ilk-iki-cildiyle-macera-dolu-yolculuk-basliyor-2813/

apalı kaldığı yıllar boyunca yaptığı antrenmanlarla dünyadaki hemen hemen tüm insanlardan ve canavarlardan daha güçlü hale gelen Hyeon-Woo Kim artık özgür olduğuna göre hapsedilmesinin ardından kimin olduğunu bulmaya kararlıdır. Bu, yol boyunca birçok canavarı öldürmesi ve istemeden de olsa dünyayı kurtarması anlamına gelse bile…

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
İnsanlık nedir? https://gazetebirlik.com/haber/insanlik-nedir-628/

Üç farklı kaderin tek bir sorusu var: Bizi hayatta tutan nedir? İnsanın acımasızlığı, geleneklerin sertliği ama aynı zamanda sevginin gücü ve ailenin önemini çarpıcı örnekler ve etkileyici çizimlerle anlatan eşsiz bir manga!

İlk bölüm, on üçüncü yaşına kadar kılıç sanatında eğitilmiş kör bir çocuk olan Ocelot'un, hiç tanımadığı ve aynı silah ustası Neslo tarafından eğitilmiş ikiz kardeşi Coyotte ile bir törende yüzleşmek zorunda kaldığı ve bu karşılaşmadan galip çıkma şansının çok az olduğunu bilmesinin hikayesidir! İki çocuğu da oğlu olarak gören gururlu savaşçı için bu tam bir kalp kırıklığı!

İkinci bölümde Yuri, zor bir hayat yaşayacağı bir kampa sürgün edilmiştir. Bir gün çok zor bir satranç oyununda bir problemi çözer ve SSCB şampiyonu olur. Artık tek bir hedefi vardır, dünyanın bir numarası olmak... Rakipleri, ölmek üzere olan kızını kurtarabileceklerini söyleyerek onu istikrarsızlaştırmak için ellerinden geleni yaparlar. Yuri, kendisine ikinci bir şans veren vatanı ve ailesi arasında bir seçim yapmak zorunda kalacaktır.

Üçüncü bölümde genç bir İngiliz olan William, bir Inuit kadın tarafından bir gemi kazasından kurtarılır. İki yıl boyunca bu insanların kültürüne uyum sağlamak zorundadır. Klanın inanılmaz avcısı güzel Ena'ya karşı hisler geliştirir, ancak duygularını ona itiraf etmeye asla cesaret edemez ve kurtarma ekibi tarafından bulunur. Elli yıl sonra bile ilk aşkını asla unutamayacaktır!

Okurken kendinizi sorgulayacağınız, dünyaya bakış açınızı değiştirecek bu hikâyeler çizimleriyle de eşsiz bir deneyim sunuyor.

Aki Yamamoto’nun yazdığı, Peren Ercan’ın dilimize çevirdiği Humanitas Athica Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

KAHRAMANLARIN PEK AZI ÖLÜMSÜZLÜĞE KAVUŞUR. ONLAR ANCAK GERİDE ANLATILACAK BİR HİKÂYE BIRAKANLARDIR.

ORTA AMERİKA ORMANLARINDA BİR RUHA SAHİP OLABİLMEK ADINA İKİZİYLE SAVAŞMAK ZORUNDA KALAN OCELOT, VERECEĞİ KARARLA SADECE KENDİSİNİN DEĞİL AYNI ZAMANDA BİR MİLLETİN DE KADERİNİ BELİRLEYECEK OLAN SATRANÇ USTASI SOVYET YURİ VE BİR ESKİMO KABİLESİNDEKİ BALİNA AVCISI, CESUR VE GÜZEL ENA...

ÜÇ FARKLI ZAMAN, ÜÇ FARKLI YURT, ÜÇ FARKLI KAHRAMAN. AKİ YAMAMOTO,  “HUMANITAS”LA, HER BİRİNİ HİKÂYENİN  ÖLÜMSÜZLÜĞÜNDE BİRLEŞTİRİYOR.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Bora Erden'den İyilik, Cesaret ve Macera Dolu Bir Masal: Kaptan Ve Deniz Cadısı https://gazetebirlik.com/haber/bora-erdenden-iyilik-cesaret-ve-macera-dolu-bir-masal-kaptan-ve-deniz-cadisi--8268/

Bora Erden, Kaptan ve Deniz Cadısı’nda; iyilik, cesaret, yardımseverlik ve beraberlik gibi değerleri hatırlatıyor. Kaptanın öncülüğünde, yaşlı kadına hep birlikte yardım eden ve mutlu sonu da yine hep birlikte kutlayan karakterler; bu kitabı okuyan çocuklar için adeta birlik ve uyum için hareket edenlerin istediği her şeyi başarabileceğinin altını çiziyor. Sade dili, akıcı üslubu ve hedef kitlesi çocuklar olsa da her yaştan okuru içine çeken maceraları ile Kaptan ve Deniz Cadısı; herkes için eğlenceli ve ilgi çekici bir kitap.

“Herkes onun gemisinin güzelliğinden bahseder dururmuş. Denizde onun gemisini gören kötü adamlar kaçacak yer arar, iyi adamlar ise sığınmak için hemen yanına sokulurlarmış. Gemisinin ismi öyle bir güven verir olmuş ki gemisinin adına şarkılar, şiirler bile yazılır olmuş. Gemisinin ismi ise “Mira” imiş. Denizle ilgili bir derdi olan hemen koşup bu Mira’yı arar sorar, bulurmuş.”

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
İLHAMDAN DOĞAN KADER https://gazetebirlik.com/haber/-ilhamdan-dogan-kader-2630/

Her birimizin gözlerimizi kapatıp derinlemesine düşününce kendimizi gördüğümüz bir yer vardır. Bazılarımız bunun bir hayal olduğuna inanır ve yalnızca düşlemekle yetinir, bazılarımızsa o hayale ulaşmak için durmaksızın çalışır. Oysaki yalnızca bazılarımızın değil hepimizin hayalleri gerçek olabilir. Yeter ki yüreğimizden gelen hayali bulabilelim.

Dr. John F. Demartini İlhamdan Doğan Kader adlı kitabıyla yaşamımız boyunca gelişimi için çalışabileceğimiz, yüreğimizden gelen hayalimize sahip olmamız için ilham veren vizyonumuzu uyandırmaya yardımcı oluyor.

İlhamdan Doğan Kader’i okuyarak yaşamınızı neye adamak istediğinizi netleştirmeyi, hedeflerinizi güçlü ve etkili bir şekilde başkalarına anlatmayı, sevdiğiniz işi yaparak para kazanmayı öğrenecek ve tatminkâr bir hayat yaşama yolculuğunda sizi güçlendirecek birçok ilkeyi keşfedeceksiniz.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Aşk Sandığın Kadar Değil, Yandığın Kadardır https://gazetebirlik.com/haber/ask-sandigin-kadar-degil-yandigin-kadardir-3379/

Küçük bir çocuğun ebeveynlerinden çok ısrarlı şekilde bir şey istediği bir sahne düşünün, bu sahnede çocuk kendi etrafında dönüyor değil mi? Şimdi de yetişkin ya da çocuk olması fark etmeksizin bir kişinin çok istediği bir şeyin gerçekleştiği bir sahne düşünün, burada da bu kişi sevinçle kendi etrafında dönüyor değil mi? İnsanlar her yaşta ruhlarındaki coşkuyu ifade ederken dönerler. Tarihe baktığımızda da insanın ilk günden bu yana coşkulu duygularını bir şekilde dönerek, raksla, dansla ifade ettiğini söyleyebiliriz. Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî bu raksı ibadet kisvesi içine sokmuş, onu şiirin ve musikinin de katıldığı ve adına sema dediği bir olgunluğa yükseltmiştir. Böylece asırlardır süregelen bu söz, saz ve hareketin mucizevi işbirliği ile insan ruhundaki karanlığı yararak tefekküre yönelmiştir. Çünkü dönen cisim, kendinden olmayan şeyleri dışarıya fırlatır, atar.

Nadia Maiya’nın yazdığı Aşk Sandığın Kadar Değil, Yandığın Kadardır Destek Yayınları’ndan çıktı.

Dünya âleminde ruhun dönüşümü, içinde konakladığı bedenin de eylemine ihtiyaç duyar. Ruh, büyümek ve yaşam yolculuğunu gelişerek sürdürmek için bedenin de desteğini almak zorundadır. Sema, orman yangını başlatacak olan kıvılcımdır, eylemdir, niyettir, kararlılıktır, adanmışlıktır. İlle etrafında dönmek değil, bazen yerinden kalkmak bile yeterlidir ruhu dönüşüme davet etmek için.

Bu kitap, ruh ve beden ilişkisini dengelemek, böylece düştüğünde nasıl kalkabileceğini, korktuğunda ihtiyacın olan cesareti nerede nasıl bulabileceğini, çaresiz hissettiğinde nasıl desteklenebileceğini hatırlatmak ve elde edeceğin gücü doğru kullanabilmek için sana rehberlik etmek üzere kaleme alındı.

Niyet ve eylem buluştuğu an, yaşamın sonsuz dansı başlar. Ruh ve beden birbirini desteklemeye karar verdiğinde, mucizeler gerçekleşir.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
MAHALLE https://gazetebirlik.com/haber/mahalle-8371/

Mahalle yaşanılan şehrin bir parçasını ifade ettiği gibi orada yaşayan insanları da anlatan bir sözcük, bizim onu sahiplendiğimiz kadar onun da bizi sahiplendiği bir yaşam alanı… Yeni nesle ballandıra ballandıra anlattığımız mahalle arkadaşlıklarıyla, kapıları açık bırakıp gidecek kadar güvenilen komşularla, herkesin birbirinin yarasına merhem olmaya çalıştığı samimi duygularla yaşanmış bir ütopya.

Günümüzde bu kültür -özellikle de İstanbul gibi bir metropolde- her yerde devam ettirilemiyor olsa da kendini koruyabilmiş ya da günümüz koşullarında yeniden yaratabilmiş özel mahalleler hâlâ var. Bunların ilk akla gelenlerinden biri ise kuşkusuz Kuzguncuk…

Özlen Alpaslan yeni romanı Mahalle ile okurlarını işte bu güzel mahallenin sokaklarında dolaştırıyor, mahalle sakinlerinin evlerine, iş yerlerine konuk ediyor ve hepsinden önemlisi bu mahalleden yola çıkıp yakın tarihimizde unutturulmak istenen ne varsa birer birer önümüze seriyor.

Mahalle sakinlerinin uzun zamandır haber alamadığı cesur gazeteci Aysel’e dair herkesin söyleyecekleri var ve bunları konuşmak için de Mahalle isimli, her gün birbirinden güzel yemeklerle başka birinin hikayesine tanık olduğumuz bir mekân… Öyleyse ne duruyorsunuz, buyurun Mahalle’nin birbirinden leziz yemekleri, nefis kokuları eşliğinde insanlığın bin bir türlü halini keşfetmeye…

Hem hasret kaldığımız sıcaklığı hem de yakın tarihimizde yaşanan katliamları, felaketleri, cinayetleri ve bunlara karşı mücadele edenleri bizlere hatırlatan, samimi diliyle, okuru saran anlatımıyla elden düşürmeden okuyacağınız çok özel bir roman…

Özlen Alpaslan’ın yazdığı Mahalle Karakarga Yayınları’ndan çıktı.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Merih Germiyanoğlu'ndan Kıyıya Vuran Şiirler: Yağmurun Sevinçleri https://gazetebirlik.com/haber/merih-germiyanoglundan-kiyiya-vuran-siirler-yagmurun-sevincleri-4802/

Merih Germiyanoğlu’nun yeni kitabı Yağmurun Sevinçleri, Yazardan Direkt Yayınevinden çıktı. Kitap, adeta meltemlerin kıyıya taşıdığı rengârenk şiirlerden oluşuyor. Merih Germiyanoğlu’nun sade üslubuyla kaleme alınan şiirlerde aşk, arkadaşlık, doğa, inanç ve daha birçok şey kendine yer buluyor. Kitabın bu çok çeşitli ve katmanlı yapısı sayesinde her okur da şiirlerde kendinden bir şeyler bulma fırsatına sahip oluyor.  

1965 İzmir doğumlu Merih Germiyanoğlu sırasıyla Mehmetçik İlkokulu, 27 Mayıs Ortaokulu ve İzmir Namık Kemal Akşam Lisesini bitirdi. Emekli ve Almanya’da yaşıyor. Yazardan Direkt Yayınevinden ikinci kitabını yayımlayan Germiyanoğlu’nun I’m Okay kitabı da bulunuyor. 

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
DÖNGÜ HİKÂYELERİ I SOLE, GÖLGE VE DÜĞÜM BAŞKA BİR EVRENİN KAPILARINI ARALIYOR. https://gazetebirlik.com/haber/dongu-hikayeleri-i-sole-golge-ve-dugum-baska-bir-evrenin-kapilarini-araliyor-1677/

Phegnom’da Dokuzlar Meclisi’nin en genç üyesi Ellysa, oyunu değiştirmek istediğinde döngüdeki ilk düğüme sebep oldu. Yapılan hata yalnızca oyunun içinden çözülebilecek, Phegnom ve meclisin geleceği düğümden özgürleşecekti. Fakat oyuna bir kez daha geri dönenler için onu yeniden kazanmanın tek yolu her şeyi unutmaktı ve Kaos, asla unutmazdı.

REA, tam adıyla Rümeysa Ezgi Akbulut, profesyonel bir hayalperest, tam zamanlı bir yazar ve gezgin. Hayatın, kendini aramak yerine kendini yaratmak olduğuna inandığında yazıyla tanıştı. Yazmaya dair ilk eğitimlerini Yeşim Cimcoz’un Sanal Yazı Evi’nden aldıktan sonra ilk öyküsü Bolkar’ın Mızrağı, 2019’da Kayıp Rıhtım’ın Aylık Öykü Seçkisi’nde yayınlandı. Yazma yolculuğunda İstanbul İşletme Enstitüsünün içerik editörlüğü ve senaryo yazarlığı eğitimleriyle ilerledi. Yazıyla tanıştığı 2018 yılında tohumları atılan ilk kitabı, şimdi okuyucularıyla buluşuyor. Bir içerik editörü ve hikâye yaratıcısı olarak eğitimlerini Sanal Yazı Evi ile sürdürürken hikâyeleri keşfetmeye devam ediyor.

 “Çocuk doğacak ve ölecek, sonunda bir Sole olarak uyanacak. O, Phegnom’un döngüsünü değiştirecek.”

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Eğitimci kimliğiyle tanınan Talip Emiroğlu'nun yazdığı öykü kitabı Kanlı Ceket, Destek Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. https://gazetebirlik.com/haber/egitimci-kimligiyle-taninan-talip-emiroglunun-yazdigi-oyku-kitabi-kanli-ceket-destek-yayinlari-etiketiyle-raflarda-yerini-aldi-6274/

Öykü geleneğimize güçlü bir katkı olan Kanlı Ceket, bir çocuğun gözünden dünyanın nasıl göründüğünü; mücadelenin, korkunun  umudun ve çabanın yansımasıyla ele alıyor.

Arka Kapak Yazısı:

YOKSULLARIN ÇOCUKLUĞU YOKTUR…

“Geçmişin zorlu çocukluk yollarından geçenlerin açtığı bambaşka bir yolda yürüyor yeni nesil artık. Talip Emiroğlu o güç patikaları en önden tırmanmış, yoksulluğun sert yüzüyle erken yaşta tanışmış bir eğitimci. Kendi deneyimlerini bu farklı öykülerle bize aktarırken ne şimdilerin kolaycılığına kaçıp yeni nesli suçluyor, ne de kendi geçmişini saklıyor. Her şeyi olduğu gibi, duru bir dille okurla paylaşıyor. Kuşaklar arası iletişim için edebiyatın köprüsünü kullanmayı seçerek mesleğinin avantajlarını dilimizin kıvraklığına ekliyor ve ortaya bu birbirinden farklı gözükse de aynı noktayı ustaca işaret eden sahici öyküler çıkıyor.”--Gülşah Elikbank

“Talip Emiroğlu öykü geleneğimizin çok sağlam bir yerinde duruyor. Geçmişe yapılan bir çeşit yolculuk... Sorgulamaların gücüyle... En önemlisi de yazarın samimi üslubu. Yaşanmış, bedelleri ödenmiş, içselleştirilmiş bir gerçeklik... Üstelik bir solukta okunuyor.”--Mario Levi

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Charles Bukowski'nin komik biyografisi… https://gazetebirlik.com/haber/charles-bukowskinin-komik-biyografisi-6993/

Michele Botton, olağanüstü bir dehanın samimi portresini, yazarın kendisinin birinci tekil şahıs ağzından, filtresiz, kendine has diliyle anlatır. Bu yüzden  çizgi romanın senaryosu neredeyse Bukowski'nin kendisine aitmiş gibi görünüyor.

Ben Bukowski’yim. Charles ya da Hank, hangisini tercih edersen. Evet ben O’yum; yazar, şair, ayyaş, kahpe, ille de bu sırayla değil. Peki ya benim hayatım? Hayatımdamlatan bir musluk gibi, hiçbir zaman olması gerektiği gibi işlemeyen… Ben bir avareyim.

Birinci sınıf bir pislik olan babamı suçlamak kolay olurdu. Gerçek şu ki kötü bir karakterim var, alkolün dibini buluyorum ve kazandığım tüm parayı yarışlarda yiyorum. Düzgün bir işte dikiş tutturmayı bilmek şöyle dursun, çenemi kapatıp zamanında işe gitmeyi bile beceremiyorum! Daha iyi hissetmek için yazmalıyım. Bir de güzel hatunların yanında olmalıyım… 

Yine de çoğunlukla fahişeleri çekiyorum. Halâ hayatımı bilmek istiyor musun?

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Bir Yol Haritası: Stil Sırları: Kişisel Stil Oluşturma Rehberi https://gazetebirlik.com/haber/bir-yol-haritasi-stil-sirlari-kisisel-stil-olusturma-rehberi-5297/

1996 yılında İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı bölümünden Alman Dil Bilimci ve Almanca Öğretmeni olarak mezun olan Betül Usta, profesyonel hayatı sırasında İtalyan moda akademisi Instituto Moda Burgo Milano’dan Kadın Tasarımcı Eğitimi aldı. Alman Typ Akademi’ye bağlı Style Colour’dan Stil ve Renk Danışmanlığı Eğitimini tamamladı. Stil oluşturma noktasında Yin-Yang temelli bir yol izleyen Usta, tüm yaklaşımlarını Stil Sırları: Kişisel Stil Oluşturma Rehberi kitabında anlatıyor.

Not: Görselleri yüksek çözünürlüklü olarak indirmek için üstüne tıklayın.

Herkesin Kendini Bulabileceği Bir Rehber

Stil Sırları: Kişisel Stil Oluşturma Rehberi, farklılıklara odaklanıyor ve herkesin kendine has özellikleri üzerinden yine kendine özel stilini nasıl oluşturacağının haritasını çiziyor. Kadim Yin-Yang öğretisinden beslenen Betül Usta, zıtlıkların dengesinin mükemmel bir uyuma götüreceği fikrini destekleyen kitabında şunları söylüyor:

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Mazhar Alanson 55 yıllık dostu Özkan Uğur'u Muhit'e anlattı https://gazetebirlik.com/haber/mazhar-alanson-55-yillik-dostu-ozkan-uguru-muhite-anlatti-9563/

Şair ve yazar İbrahim Tenekeci yönetiminde okurla buluşan "Muhit" dergisi ağustos sayısında 8 Temmuz'da vefat eden sanatçı Özkan Uğur'u kapağa taşıdı.

Usta çizer Hasan Aycın'ın çizgisiyle açılan dergide bu ay, İbrahim Tenekeci'nin sorularıyla MFÖ grubundan Mazhar Alanson 55 yıllık arkadaşı Özkan Uğur'u anlattı.

Röportajda Uğur'un kısaca anlatılacak bir karakter olmadığını belirten Alansan, tanışma hikayelerinden bahsederek, "Bizim en büyük şansımız üç doğru adamın birbirini bulmuş olmasıdır." dedi.

Alanson, Uğur ve grubun diğer üyesi Fuat Güner ile her zaman iyi bir şey yapmanın gayreti içinde olduklarını aktararak, şunları kaydetti:

"Zamanla Özkan besteler yaptı, ben oryantal koydum onun bestelerine. Yaptığı bestelerden, sahnedeki doğal hallerinden, dizilerden, örneğin Cennet Mahallesi'nden tut, birçok kaliteli dizi ve filmlere kadar halk Özkan'ı seviyordu. Eğlenceli bir insandı, onun sahnede oluşu bir enerji, bir olaydı. Şimdi bize ne yapacağımızı soruyorlar. Ancak Özkan'ın yerine kimse alınamaz, Özkan'ın yerine başka bir şey koyulamaz ki. Özkan hem söz yazarı ve şarkıcı hem sanatçı hem de dublajı yapardı. Bu sebeple onun yerini tutacak kimse olamaz."

Özkan Uğur için bir anma konseri de düzenleyecekleri bilgisini veren Alanson, "Bizim anılarımız kitap olur ancak. Çünkü yılların birikimi var. Hangi birini anlatayım? Biz manevi kardeştik. Allah yerini cennet etsin, Allah ona rahmet etsin. Gönüllerimizde onun yeri her zaman çok geniş." ifadelerini kullandı.

- "O sahnedeyken adeta trans halinde yapması gerekeni icra ediyordu"

Yazar Samed Karagöz de dergide "Özkan Uğur'u İyi Bilirdik" başlıklı bir yazı kaleme alarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Özkan Uğur, MFÖ'nün en üretken sanatçısı değildi. Grubun şarkılardan çok azında onun söz veya müziğe doğrudan katkısı vardı. Ama bu, hiç önemli değildi. Onun performansına bunun hiçbir etkisi yoktu. O sahnedeyken adeta trans halinde yapması gerekeni icra ediyordu. En çok da sözlerini yazdığı 'Sude' söz konusu olunca Özkan Uğur başka bir aleme geçiyordu. Ne garip, ne kadar farklı bir şarkıdır Sude. Ne dediğini anlamayız ama ben hep yaratana bir yakarış olarak düşündüm."

- "O kadar şöhretli olup da mütevazılığını bu kadar koruyabilen insana çok az rastlanır"

Karikatürist, yapımcı ve oyuncu Hasan Kaçan ise yazdığı "Özkan Uğur'un Ardından" başlıklı yazısında, "Özkan Uğur olağanüstü müzisyenliğinin yanı sıra muhteşem bir insandı. O kadar şöhretli olup da mütevazılığını bu kadar koruyabilen insana çok az rastlanır. Sosyal hayatında, sokakta dolaşırken sanki herhangi birisiymiş gibi davranır, hiçbir zaman insanlara 'MFÖ'nün Özkan Uğur'u' dedirtecek bir hal içerisinde bulunmazdı." dedi.

Kaçan, yazıda ayrıca şunları aktardı:

"Özkan Uğur'un dahil olmasıyla başta 'Mazhar Fuat Özkan' olarak bilinen bu güzel arkadaşlar, daha sonra Ali Taran'ın katkısıyla MFÖ diye anılmaya başlandı. Özkan Uğur, MFÖ'ye dahil olduğu andan itibaren Mazhar Alanson'un karizması ve Fuat Güner'in ağırbaşlılığına enerjisini katarak bu grubu coşturdu ve sanki ikisinden mürekkep bu vücutta eksik olan bir parçayı tamamlamış gibi oldu. Kendisinin her zamanki güler yüzlülüğü ve neşesi gruba yansıyarak yaptıkları müziğe müthiş bir dinamizm, bir hareket ve yoğun bir neşe kattı. Özkan Uğur'un da içinde bulunduğu MFÖ grubu, tarihe herhangi bir müzik topluluğu olarak geçmeyecektir. Sözlerinde ve müzikalitelerinde bulunan olağanüstü derinlik onları sanat dünyasında çok yüksek bir yere oturtacaktır."

Muhit'te bu ay ayrıca aralarında Muzaffer Serkan Aydın, Cevdet Karal, Hüseyin Atlansoy, Murat Güzel, Said Yavuz, Nurullah Genç, Aziz Kağan Güneş, Suavi Kemal Yazgıç, Seyyid Ensar, Süleyman Unutmaz, Eyyüp Akyüz, Mehmet Aycı, Nurettin Durman ve Rıdvan Kadir Yeşil'in bulunduğu her kuşaktan birçok ismin şiirlerine yer veriliyor.

Ağustos sayısında aynı zamanda "Şüyuu" isimli öyküsüyle Kamil Yeşil, "Çiçekli Bir Gülümseyiş" isimli öyküsüyle Şeyma Subaşı, Soner Karakuş "El-Baki" yazısıyla, Zeynep Merdan "Hakiki Muhatabı Tanıma Rehberi"yle, Erol Göka "Aşk ve Aile" yazı dizisiyle okurların karşısına çıkıyor.

Mustafa Özel de bu ay dergide "Bir Dava Adamı Olarak Sezai Karakoç"u yazarken, Mustafa Özçelik "Şeyh Galib'te İnsan Tasavvuru"na değiniyor.

Mehmet Narlı, Ali Emre ve Muhsin Macit de inceleme ve değerlendirme yazılarıyla bu sayıya katkı sunuyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Tuba Küçükaksu'nun ilk kitabı çıktı: Yoldaki Işık Sensin https://gazetebirlik.com/haber/tuba-kucukaksunun-ilk-kitabi-cikti-yoldaki-isik-sensin-3924/

Yaşam koçu ve enerji teknikleri uzmanı Tuba Küçükaksu, ilk kitabını okurla buluşturdu. “Yoldaki Işık Sensin” adlı kitap Destek Yayınları’ndan çıktı.

Profesyonel yaşam koçu ve enerji teknikleri uzmanı Tuba Küçükaksu, 23 yıllık “aydınlanma” arayışında öğrendiklerini kitap haline getirdi.“Ferrarisini Satan Bilge” misali tüm hayatını bir kenara bırakıp “kendini” bulmaya çabalayan, bu arayışta yolu Şaman ayinlerinden tasavvufa uzanan, Amazonların derinliklerinden Hindistan’a binlerce mil yol kat eden Tuba Küçükaksu’nun kişisel gelişim içerikli otobiyografi kitabı “Yoldaki Işık Sensin”, Destek Yayınları tarafından okura sunuldu. 

AYDINLANMA ARAYIŞINDA OLANLARA

Tuba Küçükaksu, kendi hayatından yola çıkarak kaleme aldığı “Yoldaki Işık Sensin”de, aydınlanma arayışında olanlara zamanın geldiğine dair emareleri nasıl anlayacaklarını, yönlerini nasıl belirleyeceklerini ve bu yolculukta nelerle karşılaşacaklarını anlatıyor. 

BİR YOLCUNUN EL KİTABI

Tuba Küçükaksu, “Bir yolcunun el kitabı” diye tanımladığı kitabında okurlarına şöyle sesleniyor: “İnsan en çok kendine kör. Görmüyor içindeki hazineyi. Ancak gözün görmediğini gönül biliyor. O yüzden gözünün gördüğü yere değil gönlünü çeken yere gideceksin. Yüreğini dinlemeyi bileceksin. Gönül burada tek kılavuzundur ve sana mutlaka doğru yolu gösterir. Yapman gereken şey o yolu takip etmek ve yüreğin yolculuğuna çıkmaktır.”

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Çetin Çetintaş'ın 10. Kitabı "Duyguların Efendisi" Raflarda! https://gazetebirlik.com/haber/cetin-cetintasin-10-kitabi-duygularin-efendisi-raflarda-1023/

Destek Yayınları tarafından yayımlanan "Duyguların Efendisi", okuyuculara kendini tanıma ve varlığını daha derinden anlama fırsatı sunuyor. 

Daha önce yayımlanan kitaplarıyla satış rekorları kıran yazar Çetin Çetintaş, yeni kitabı "Duyguların Efendisi" nde duyguların doğuşunu, yönetimini ve sağaltımını ele alıyor. Elementlerin duygular üzerindeki gücünü sayfalarında anlatan Çetintaş,  her duygunun bir elementin temsilcisi olduğunu ve dengelenmesi ile insanın duygu çöplüklerinden kurtulmasına yardımcı olabileceğini aktarıyor.

"Duygularımız haber kaynaklarıdır, hiçbir duygu sebepsiz oluşmaz." diyen Çetintaş, kitabında duyguların sadece yaşanmaktan öte, hangi ihtiyaçtan dolayı ortaya çıktığını görmenin ve bunu yönetmenin önemine odaklanıyor. Kontrolsüzce yaşanan veya baskılanan duyguların, insanın kendisine verebileceği en büyük zararlardan biri olduğunu satırlarında aktaran Çetintaş, durumun fiziksel ve ruhsal sağlık üzerinde olumsuz etkilerine de vurgu yapıyor.

İnsan duygularının gizemli dünyasını araştıran ve bu konuda derin bir bakış açısı sunan yazar Çetin Çetintaş’ın 10. kitabı "Duyguların Efendisi", duyguların hangi ihtiyacı ortaya çıkardığını görmek ve yönetebilmek fikrini merkezine alarak, okura bilgi dolu bir rehberlik sunuyor.

Kitap Hakkında

HANGİ DUYGU SENİ ELE GEÇİRMİŞSE VE YÖN VERMEYE BAŞLAMIŞSA, ORADA

SEN AZALMIŞSINDIR ARTIK...

Duygularımız haber kaynaklarıdır. İç dünyamızdan ve etrafımızdaki dünyadan bir etki-tepki meselesi olarak ortaya çıkarlar, en önemlisi de bir ihtiyaçtan dolayı doğarlar. Hiçbir duygu öylesine, tesadüfen, kendiliğinden, boş yere, sebepsiz oluşmaz, boş yere hissedilmez. Duyguları yaşamaktan ziyade, hangi ihtiyaçtan dolayı ortaya çıktığını görmek ve yönetebilmek önemlidir. Öylesine yaşanan duyguların fiziksel ve ruhsal açıdan ağır bedelleri olur. Zamanla insanın karakterine dönüşerek kemikleşen duygu çöplüklerinden kurtulmanın çok güçlü yolları vardır tabii ki. Bunun için elementlerin gücünden faydalanıyor olmak son derece doğru bir tercih. Her duygu bir elementin temsilcisidir ve yine hamurundan doğduğu elementin kaideleriyle dengelenir. Bu kitap sadece yaşam kalitesini artırmaya değil aynı zamanda yaşamın yönünü tayin etmeye de odaklı bir öğretmendir.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Türk-Yunan Mübadelesi'nin Samsun hikayeleri kitap oldu https://gazetebirlik.com/haber/turk-yunan-mubadelesinin-samsun-hikayeleri-kitap-oldu-8842/

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş döneminde Türkiye tarihinin en önemli olayları arasında yer alan Türk- Yunan mübadelesi ile ilgili Samsun özelinde yayımlanan ve mübadele tanıklarının yer aldığı yazı dizisi kitap oldu. 

Bir dönem Samsun'da gazetecilik yapan, çeşitli gazete ve dergilerde yazı işleri müdürlüğü, yayın yönetmenliği gibi görevlerde bulunan ve daha sonra memuriyet hayatına Samsun Adliyesi bünyesinde devam eden Miraç Öztürk'ün mübadele süreci ile ilgili hazırladığı yazı dizisi, Papirüs Yayınları tarafından kitap haline getirildi. 

PAPİRÜS YAYINLARI  TARAFINDAN KİTAP HALİNE GETİRİLDİ 

Türkiye'nin yakın tarihindeki en önemli olaylar arasında yer alan ve sosyolojik etkileri hala devam eden Türk-Yunan mübadelesinin en yoğun yaşandığı şehirler arasında yer alan Samsun'da mübadele sonucu Yunanistan'dan gelenlerin ve Türkiye’den Yunanistan’a gidenlerin hikayelerinin anlatıldığı ve yayımlandığı dönemde büyük ilgi gören yazı dizisi, Türkiye'nin önemli yayınevleri arasında yer alan Papirüs Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. 

KİTAP İLK HAFTADA 2. BASKIYA GİRDİ 

Samsun'dan Yunanistan'a giden ve Yunanistan'dan da Samsun'a gelenlerin hikayelerinin yer aldığı kitapta, mübadelenin sosyolojik etkilerine ilişkin de çarpıcı detaylar yer alıyor. Samsun'un Alaçam, Bafra, Kavak, Havza, Tekkeköy ve Canik ilçelerinde yoğun olan mübadillerin çocukları, torunları, yakınları ile gerçekleştirilen röportajların yanı sıra mimari, kültürel, manevi detaylara da yer verilen kitap yayımlandığı ilk haftadan itibaren büyük ilgi gördü. Henüz birinci haftası dolmadan ikinci baskıya giren kitap internet üzerinden satışa sunulurken, yakın zamanda yaygın kitabevlerinin raflarında da yer alacak. 

"İNSANA DAİR HED DETAY BU KİTAPTA" 

Kitabın yayımlanma süreci ile ilgili değerlendirmede bulunan Miraç Öztürk, gösterilen ilgiden dolayı memnun olduğunu, kitabın tarihe düşülen bir not olduğunu belirterek, "Yaklaşık 10 yıl önce bir merak ile başlayan ve sonrasında yazı dizisi haline gelerek o dönemin en çok okunanları arasında yer alan bu çalışma, gecikmeli de olsa kitap haline geldi. Samsun'da yaşayan mübadillerin tanıklıkları, anlatıları, hatıraları çerçevesinde hazırlanan bu yazı dizisinin kitap haline gelerek tarihe not düşülmesi gerek kent tarihi gerekse de mübadiller açısından önemli. İçerisinde insan hikayeleri var, kültürel, sosyolojik etkilerin topluma yansıması var, insanların evlerinden, yurtlarından edilmesinin psikolojik etkileri var, hüzünlü hikayeler var, komik anılar var. Kısacası insana dair her detay var." dedi. 

"ŞEHRİN SOSYO-KÜLTÜREL YAPISINI DEĞİŞTİREN BİR OLAY" 

Kitabın yayımlandığı ilk günden itibaren yoğun ilgi gördüğünü ve henüz ikinci haftaya girmeden ikinci baskısını yaptığını ifade eden Öztürk, bu ilginin memnuniyet verici olduğunu söyledi. Öztürk, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: "Samsun, mübadele öncesiyle ve sonrasında kimlik değiştiren bir kent. Hem demografik hem de sosyo-kültürel olarak bu değişimi yaşayan ve dolayısıyla kültürel etkileri hala hissedilen bir şehir. Mimariden tarıma, düğünden cenazeye her alanda değişimin yaşandığı bir dönem. Çevremizde mübadil çocuğu, torunu olan çok sayıda eşimiz, dostumuz, arkadaşımız var. Ve bu kitapta da kendilerinden muhakkak bir şey bulacaklar. Belki de benim kaydettiklerim yaşananların sadece küçük bir kısmı. İçerisinde nice hikayeler barındıran, derin bir okyanus aslında yaşananlar. Bir gazeteci olarak tarihin seyrini değiştiren bir olayın tanıklarına, anlatılarına, anılarına şahitlik etmek ve not düşmek benim için gurur verici, heyecanlı ve bir o kadar da değerli bir çalışmaydı. Hikayelerini benimle paylaşan, beni o süreçte misafir eden herkese sonsuz teşekkürler." 

"YAKINDA TÜM SEÇKİN KİTABEVLERİNDE OLACAK" 

Kitabın internet satışının devam ettiğini ve yakın zamanda seçkin kitabevlerinde raflarda yer alacağını belirten Öztürk, kent tarini merak eden, mübadele konusunda meraklı olan ve mübadil ailelere mensup olanların ilgiyle okuyacağı kitabın www.papirusyayinlari.com adresinde satışta olduğunu kaydederek, "Anlatılan, bu kentin hikayesi. İnsan hikayelerine ilgi duyan herkesi kitabı sahiplenmeye, çevresindeki kitapseverlerle paylaşmaya ve tarihe tanıklık etmeye davet ediyorum." diye konuştu. 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Mübadele'nin İzinde raflardaki yerini aldı https://gazetebirlik.com/haber/mubadelenin-izinde-raflardaki-yerini-aldi--510/

Samsunlu gazeteci R. Miraç Öztürk'ün kaleme aldığı Mübadele'nin İzinde yazı dizisi, Türkiye'nin saygın yayınevleri arasında yer alan Papirüs Yayınları tarafından kitap haline getirildi. Kitap, ilk haftasında 2. baskıya ulaştı.

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e geçiş döneminde Türkiye tarihinin en önemli olayları arasında yer alan Türk- Yunan mübadelesi ile ilgili Samsun özelinde yayımlanan ve mübadele tanıklarının yer aldığı yazı dizisi kitap oldu. 

Bir dönem Samsun'da gazetecilik yapan, çeşitli gazete ve dergilerde yazı işleri müdürlüğü, yayın yönetmenliği gibi görevlerde bulunan ve daha sonra memuriyet hayatına Samsun Adliyesi bünyesinde devam eden Miraç Öztürk'ün mübadele süreci ile ilgili hazırladığı yazı dizisi, Papirüs Yayınları tarafından kitap haline getirildi. 

PAPİRÜS YAYINLARI 

TARAFINDAN KİTAP HALİNE GETİRİLDİ 

Türkiye'nin yakın tarihindeki en önemli olaylar arasında yer alan ve sosyolojik etkileri hala devam eden Türk-Yunan mübadelesinin en yoğun yaşandığı şehirler arasında yer alan Samsun'da mübadele sonucu Yunanistan'dan gelenlerin ve Türkiye’den Yunanistan’a gidenlerin hikayelerinin anlatıldığı ve yayımlandığı dönemde büyük ilgi gören yazı dizisi, Türkiye'nin önemli yayınevleri arasında yer alan Papirüs Yayınları tarafından kitaplaştırıldı. 

KİTAP İLK HAFTADA 2. BASKIYA GİRDİ 

Samsun'dan Yunanistan'a giden ve Yunanistan'dan da Samsun'a gelenlerin hikayelerinin yer aldığı kitapta, mübadelenin sosyolojik etkilerine ilişkin de çarpıcı detaylar yer alıyor. Samsun'un Alaçam, Bafra, Kavak, Havza, Tekkeköy ve Canik ilçelerinde yoğun olan mübadillerin çocukları, torunları, yakınları ile gerçekleştirilen röportajların yanı sıra mimari, kültürel, manevi detaylara da yer verilen kitap yayımlandığı ilk haftadan itibaren büyük ilgi gördü. Henüz birinci haftası dolmadan ikinci baskıya giren kitap internet üzerinden satışa sunulurken, yakın zamanda yaygın kitabevlerinin raflarında da yer alacak. 

"İNSANA DAİR HED DETAY BU KİTAPTA" 

Kitabın yayımlanma süreci ile ilgili değerlendirmede bulunan Miraç Öztürk, gösterilen ilgiden dolayı memnun olduğunu, kitabın tarihe düşülen bir not olduğunu belirterek, "Yaklaşık 10 yıl önce bir merak ile başlayan ve sonrasında yazı dizisi haline gelerek o dönemin en çok okunanları arasında yer alan bu çalışma, gecikmeli de olsa kitap haline geldi. Samsun'da yaşayan mübadillerin tanıklıkları, anlatıları, hatıraları çerçevesinde hazırlanan bu yazı dizisinin kitap haline gelerek tarihe not düşülmesi gerek kent tarihi gerekse de mübadiller açısından önemli. İçerisinde insan hikayeleri var, kültürel, sosyolojik etkilerin topluma yansıması var, insanların evlerinden, yurtlarından edilmesinin psikolojik etkileri var, hüzünlü hikayeler var, komik anılar var. Kısacası insana dair her detay var." dedi. 

"ŞEHRİN SOSYO-KÜLTÜREL 

YAPISINI DEĞİŞTİREN BİR OLAY" 

Kitabın yayımlandığı ilk günden itibaren yoğun ilgi gördüğünü ve henüz ikinci haftaya girmeden ikinci baskısını yaptığını ifade eden Öztürk, bu ilginin memnuniyet verici olduğunu söyledi. Öztürk, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: "Samsun, mübadele öncesiyle ve sonrasında kimlik değiştiren bir kent. Hem demografik hem de sosyo-kültürel olarak bu değişimi yaşayan ve dolayısıyla kültürel etkileri hala hissedilen bir şehir. Mimariden tarıma, düğünden cenazeye her alanda değişimin yaşandığı bir dönem. Çevremizde mübadil çocuğu, torunu olan çok sayıda eşimiz, dostumuz, arkadaşımız var. Ve bu kitapta da kendilerinden muhakkak bir şey bulacaklar. Belki de benim kaydettiklerim yaşananların sadece küçük bir kısmı. İçerisinde nice hikayeler barındıran, derin bir okyanus aslında yaşananlar. Bir gazeteci olarak tarihin seyrini değiştiren bir olayın tanıklarına, anlatılarına, anılarına şahitlik etmek ve not düşmek benim için gurur verici, heyecanlı ve bir o kadar da değerli bir çalışmaydı. Hikayelerini benimle paylaşan, beni o süreçte misafir eden herkese sonsuz teşekkürler." 

"YAKINDA TÜM SEÇKİN KİTABEVLERİNDE OLACAK" 

Kitabın internet satışının devam ettiğini ve yakın zamanda seçkin kitabevlerinde raflarda yer alacağını belirten Öztürk, kent tarini merak eden, mübadele konusunda meraklı olan ve mübadil ailelere mensup olanların ilgiyle okuyacağı kitabın www.papirusyayinlari.com adresinde satışta olduğunu kaydederek, "Anlatılan, bu kentin hikayesi. İnsan hikayelerine ilgi duyan herkesi kitabı sahiplenmeye, çevresindeki kitapseverlerle paylaşmaya ve tarihe tanıklık etmeye davet ediyorum." diye konuştu. 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Çok Katmanlı Bir Eser: Bir Çingene İki Ölü https://gazetebirlik.com/haber/cok-katmanli-bir-eser-bir-cingene-iki-olu-9064/

Aynı adlı senaryodan romana uyarlanan Bir Çingene İki Ölü romanı, senaryo ile roman tekniklerini ustalıkla bir araya getiriyor. Senaryosu; 2021 yılında 5. Denizbank İlk Senaryo İlk Film yarışmasında 180 başvuru içinde finale kalan eserler arasında yer alıyor. Eserde zaman, mekân, karakterler ve olaylar yer yer öne çıkıp yer yer geri çekiliyor ve sahneyi bir başka unsura bırakıyor. Bu da okura çok katmanlı bir okuma sağlıyor ve dikkatini dağıtmamasını talep ediyor. Bir başka deyişle Angın, hikâye ile tekniği, büyük bir uyum içinde vermeyi başarıyor.

“Ezilen halkların, yok edilen göçebelerin, Çingenelerin, Zapataların, Dicle ve Fırat nehrine adını veren ulusların tek mermilik sesi var. İşte bu yüzden bu sahne, son sahnemizdir. Çünkü̈ hatasını, hatasıyla paylaşan sahne ancak seyirlik sahnedir.”  

Not: Görselleri yüksek çözünürlüklü olarak indirmek için üstüne tıklayın.

1954 yılında doğan Mustafa Angın öykü, senaryo ve roman yazarıdır. Gençliğinin bir kısmı 12 Eylül darbe rejimi ile geçiş; Samsun, Amasya ve Bartın cezaevlerinde yatmıştır. Sanat ve Hayat, Emeğin Serüveni gibi dergilerde kırkı aşkın öyküsü yayımlanır. İlk romanı Duvar, felsefi bir bilim kurgudur. Yazardan Direkt Yayınevi’nden çıkan Bir Çingene İki Ölü ise 1941 Nazi zulmünü, Sinti Çingenleri üzerinden anlatan bir yazarın yolculuğudur. Yazar ve senarist Mahmut, geçmiş ile şimdi arasında bocalarken onunla iletişime giren herkesi de bilerek bu bocalamaya dahil eder.

Angın, romanın temeline Nazi zulmü altındaki Sinti Çingenelerini koyarken insani pek çok konuya değiniyor ve var olmanın amacını sorguluyor. Karakterlerin geçirdikleri dönüşüm, zaman akışının iç içe geçmiş yapısı ve olayların şaşırtıcı seyriyle okurlara nitelikli bir roman sunuyor. Üstkurmaca tekniğini de içeren Bir Çingene İki Ölü, eserin yazılma ve okunma sürecini bir arada takip edebilmemizi sağlıyor. Okurun aklında bıraktığı en büyük sorulardan biri de bu: Elimizdeki kitabın yazarı Mustafa Angın mı yoksa senarist Mahmut mu?

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Rusya ve Ukrayna üzerinden bir aşk ve kaçış hikayesi… https://gazetebirlik.com/haber/rusya-ve-ukrayna-uzerinden-bir-ask-ve-kacis-hikayesi-3659/

Yazar Ece Yazıcı’nın ilk romanı ‘’ 1 Numaralı Peron’’ devamı gelecek bir serinin ilk kitabı olarak Ya-zardan Direkt Yayınevi’nden çıktı.1 Numaralı Peron, hayatta hiçbir şeyin tesadüf olmadığını ve ka-dersel kesişimlerin aslında atılan minicik adımlarla hazırlandığını anlatıyor. Rusya’da 1910’u yılların başında, farklı yaşamları olan iki kişinin; Elena ve Boris’in hayatlarının bundan sonraki kısmını birbir-lerine âşık olarak ve sonsuz olarak ifade edilebilecek bir kaçışla çıktıkları yolculuğu, o dönemin şiirsel atmosferiyle ele alıyor.

Bir tren yolculuğuyla bambaşka bir hâle gelen yaşamlar; aşk, tutku ve nefes kesen bir kaçış hikâye-siyle birbirini tamamlıyor. Her aşk, kendi yolunu ve macerasını hazırlar. Bu kitapta da bu yolculuğun ve son ana dek heyecanını koruyan bir maceranın katmanları, birbiri içinde hayat buluyor. 1 Numa-ralı Peron’u okurken hem geçmişe tanıklık edecek hem de günümüzden de pek çok iz bulacaksınız.

Yazar hakkında:

1977 yılında Tekirdağ’da doğan Ece Yazıcı, 1998 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde tamamladığı lisans eğitiminin ardından finans sektöründeki kariyerine ilk adımını attı. Deneyimlerini İstanbul Ticaret Üniversitesi’ndeki Uluslararası Bankacılık ve Finans yüksek lisans eğitimi ile pekiştirdi. Halen sektördeki çalışmalarına yönetici pozisyonunda devam etmektedir. Yazar, sanatı ve farklılıkları keşfetme tutkusuyla birbirinden özel alanlarda eğitim alarak çok yönlü bir yaşam yarattı. Gastronomi ve Marka İletişimi eğitimlerinin yanısıra Japonca ve İtalyanca öğrenen yazar, en büyük tutkusu olan yazarlık konusunda da yaratıcı yazarlık atölyelerine katıldı. 1 Numaralı Peron, seri bir romanın ilk cildi olarak Yazardan Direkt Yayınevi’nden yayımlandı.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
İkinci Dünya Savaşı'nın hüzünlü ve unutulmuş hikâyelerinden biri; Adı Mercan https://gazetebirlik.com/haber/ikinci-dunya-savasinin-huzunlu-ve-unutulmus-hikayelerinden-biri-adi-mercan-288/

O dönemde İran halkı da kıtlık ve salgın hastalıklarla boğuşuyordu ama misafirlerini sevip benimsediler. Safran kokan şehirlerde, insanlık, yardımlaşma ve sevgi gören mültecilerin, buz tutmuş hayatlarına güneş doğmuş gibiydi. Farsçayı ve halı dokumayı öğrendiler, İranlılara âşık olup onlarla evlendiler.

Shahzadeh N. İgual yeni romanında, vatanlarını terk etmek zorunda kalan bir grup Polonyalının gerçek yaşam hikâyelerinden yola çıkıp savaşın savurduğu tüm insanların dramını şiirsel bir dille anlatıyor. Kahramanlarımız Rahel, Helena ve Sara’nın yaşadıkları, tüm sığınmacıların ezeli mücadelesi aslında. Evlerinden kovulan, esir tutulan, ölüme terk edilen, öldürülen ve sürülenler…

Adı Mercan mutlak aşkın ve gurbette hayata tutunmanın romanı...

Piyanonun başında oturan Anna’nın çehresinde hâlâ Sibirya’nın soğuğu esiyor. Anna’nın tebessümleri siyah beyaz filmlerdeki kadar renksiz. Hiçbir zaman ağaçların yeşilini, okyanusların mavisini, gurup vaktinin kızılını göremediğimiz filmler gibi. Stalin’in menfur kampları misali soğuk, Sibirya buzları gibi yakıcı, Hitler’in ölüm trenleri kadar sessiz. Anna’nın tebessümü, ölerek Hazar’a gömülenlerin son yolculuğu kadar ecel kokuyordu. Ecel kokusu. Ölmek ve toprağın üzerinde unutulmak… Anna’nın gülüşleri aslında daha 1939’da, Nazi askerlerinden kaçarken, Varşova’ya bombalar yağdığı vakit ölmüştü dudaklarında

SHAHZADEH N. İGUAL

Tahran’da doğdu. İran-Irak Savaşına, Tahran’da ilköğretim çağında bir çocuğun gözüyle tanıklık etti. 1990’lı yılların başında annesi ve kız kardeşleriyle Türkiye’ye geldi. Öğrenim hayatını İzmir’de tamamladıktan sonra dünyayı gezmeye başladı. Kahvenin yetiştiği pek çok ülkeye ayak bastı ve İpek Yolu’nda uzun bir yolculuğa çıktı. İran kültürü ve kahve ile ilgili makale ve yayınlara imza attı. İran sinemasından Farsça eserleri Türkçeye tercüme ettiği gibi, Osmanlıcadan Türkçeye de çeviriler yaptı.

“İran’ın Dünü ve Bugünü” ve “İran’ı Bir İranlı ile Tanımak” adlı orijinal seminer konseptleriyle, İran’ın tarihi ve aktüalitesi üzerine sosyoloji, etnografya, gelenekler, kültür ve tarih mirası, edebiyat ve yolculuklar üzerinden İran’ı dinleyicilerine tanıtıyor. İgual saygın seyahat acentelerinin kültür turlarında seçkin gruplara İranlı bir konuşmacı olarak eşlik ediyor, anavatanının en önemli değerlerini gezginlerle paylaşıyor, konuklarını memleketinde ev sahibi olarak ağırlamanın keyfini yaşıyor, onlar için İran’da edebiyat söyleşileri ve özel etkinlikler düzenliyor. “İran Edebiyat Turu” konseptini de tasarlayıp ilk kez gerçekleştirmenin gururunu yaşayan İgual, “İran’da Edebiyat ve Sanat Buluşmaları” dizisini Türk Edebiyatının önemli yazarları ile yolculuk ederek hayata geçirdi. İgual Türkiye Yazarlar Sendikası üyesi, İstanbul’da yaşıyor, yeni romanları, tiyatro oyunları ve başka projeleri üzerinde çalışıyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
İÇDÜNYAMIZA BAKIŞ https://gazetebirlik.com/haber/icdunyamiza-bakis-9005/

Profesyonel psikanalitik terimlere başvurmadan, herkesin anlayabileceği şekilde kaleme alınmış olan bu eseri okurken beş gerçek vaka analizi üzerinden insan ruhunun derinliklerine ineceksiniz.

İçine doğduğumuz dünya, yaşayacağımız çevrenin koşulları, ebeveynlerimizin geçmiş deneyimleri ve bizi büyütürken içinde bulundukları ruh hali, nasıl bir insan olacağımızı ve nasıl hayatlar yaşayacağımızı ne kadar belirleyebilir?

Bu kitapta, bu soruya cevap bulabileceğiniz beş vaka öyküsü yer alıyor. İnsan olma serüvenimizin ve içdünyamızdaki farklılıkların nelerden nasıl etkilenebildiğini farklı karakterlerin yaşamöyküleri ve gerçek psikanaliz seanslarından aktarılan bilgilerle anlamaya çalışmak zihninizde yeni kavrayışlara ve yeni sorulara ortam hazırlayacak. Dışsal ve içsel olayların nasıl iç içe geçtiğini anlatan öyküler hem mesleğinin başındaki psikoterapistler hem de insan psikolojisini anlamak isteyen tüm okurlar için yol gösterici olacak. Bu kitabı okuduktan sonra kendinize ve hayatınızdaki önemli ötekilere farklı bir gözle bakacaksınız.

Lefkoşa’da dünyaya gelen Vamık Volkan, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra psikiyatri uzmanlık eğitimini ABD’de tamamlamıştır. Washington Psikanaliz Enstitüsü’nde onursal eğitim ve süpervizyon analisti ve 38 yıl hizmet verdiği Virginia Üniversitesi’nde onursal psikiyatri profesörüdür. Uluslararası Diyalog İnisiyatifi kurucusu ve onursal başkanıdır. Virginia Üniversitesi Blue Ridge Hastanesi’nde 18 yıl boyunca medikal direktörlük yapmış, aynı zamanda 1987’de Zihin ve İnsan Etkileşimi Çalışmaları Merkezi’ni kurmuştur. Bu merkez etnik gerilim, ırkçılık, büyük grup kimliği, terörizm, toplumsal travma, göç, yas, kuşaklararası geçişler, lider-takipçi ilişkileri ve ulusal ve uluslararası çatışmaların diğer birçok alanında kuramsal ve pratik bilgiler ortaya koymuştur. Vamık Volkan emekliliğinin ardından davet edildiği Stockbridge, Massachusetts’teki Austen Riggs Merkezi’nin Erikson Enstitüsü’nde 10 yıl süreyle Erik Erikson Kıdemli Bilim İnsanı olarak görev yapmıştır. Viyana’daki Freud Vakfı yönetim kurulu üyeliği ve diğer birçok dernekteki hizmetlerinin yanı sıra Türk-Amerikan Nöropsikiyatri Derneği, Uluslararası Politik Psikoloji Derneği, Virginia Psikanaliz Derneği ve Amerikan Psikanalistler Derneği’nin başkanlığını üstlenmiştir.

Vamık Volkan beş kez Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmiştir. Margaret Mahler Yazın Ödülü, L. Bryce Boyer Ödülü, Amerikan Psikanalistler Derneği Seçkin Yönetici Ödülü aldığı çok sayıda ödülden bazılarıdır. Ayrıca Sigmund Freud Ödülü ve psikanaliz alanında çok yüksek prestije sahip Sigourney Ödülü ile onurlandırılmıştır. Psikanalitik düşünceyi ülkeler ve kültürler, bireysel ve toplumsal yas, travmanın kuşaktan kuşağa aktarımı ve ilkel zihinsel durumlardaki terapötik yaklaşıma uygulayarak ufuk açıcı katkılar yaptığı için bu ödüle layık görülmüştür.

Amerikan Psikanaliz Derneği Dergisi başta olmak üzere çok sayıda derginin editör grubunda çalışmış, yüzlerce makalesi ve kitap bölümü basılmış, altmıştan fazla kitaba yazar ya da editör olarak katkıda bulunmuştur. Kitaplarının bazıları birçok dile olduğu gibi Türkçeye de çevrilmiştir.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Hipertansiyon tedavisinde başarılı olmanın yolları bu kitapta! https://gazetebirlik.com/haber/hipertansiyon-tedavisinde-basarili-olmanin-yollari-bu-kitapta-3119/

Hipertansiyon önlenebilir mi? Hipertansiyon gelişimine neler yol açar? Hipertansiyon nasıl sınıflanır? Hipertansiyon tedavi edilebilir mi? İlaçsız tedaviler neleri kapsar? Hipertansiyon tedavisinde kullanılan ilaçlar yeterli mi? Tansiyon ilaçları, böbreklere zarar verir mi? Tansiyon ilaçları bağımlılık yapar mı? Hipertansiyon vücudumuzun hangi bölümlerini etkiler? Dirençli hipertansiyon nedir?

Hipertansiyon hakkında bilmeniz gereken en temel bilgiler, doğru bilinen yanlışlar ve en önemlisi hasta hikâyeleriyle bu kitap, bir başvuru kaynağı olmanın yanında hastalar ve hasta yakınları için de önemli bir referans olacak.

– Prof. Dr. Necati Çanakçı, TOBB ETÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi

– Prof. Dr. Ertuğrul Okuyan, Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri, Türk Dünyası Kardiyoloji Birliği Başkanı

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
İNSANIN GÖLGESİNDE https://gazetebirlik.com/haber/insanin-golgesinde--414/

Şempanzeler, insanlığın gölgesi oldukları kadar, aynı zamanda zamanın sisleri tarafından biraz bulanıklaşmış aynasıdır.”

“Yeryüzündeki geniş canlı skalasındaki hiçbir canlı, insana şempanze kadar benzemez. Hatta biyoloji alanındaki son araştırmalar bu benzerliklerin daha önce tahmin ettiğimizden bile daha fazla olduğunu gösteriyor. Bağışıklık tepkilerinin doğası, kan proteinlerinin yapısı ve hatta kalıtsal materyalin (DNA) yapısı incelenirse şempanze, insana diğer türlerden çok daha yakındır.”

Doğadaki en yakın kuzenlerimiz olan şempanzelerden yola çıkarak insanlığa dair bir keşif yolculuğu yapacağınız eşsiz bir hikâye…

Dünyaca ünlü primatolog ve hayvan koruma uzmanı Dr. Jane Goodall’ın serüveni vahşi doğadaki şempanzeleri izlemek için Tanzanya’nın ücra köşesi Gombe’ye gitmesiyle başladı.

Aylar boyu süren umutsuz bekleyişten sonra o ilk temas kuruldu ve Goodall alet kullanımından alet yapımına kadar daha önce keşfedilmemiş primat davranışlarını kaydetmeyi başardı. Batı dünyasının en büyük bilimsel başarılarından biri sayılan çalışmalarının sonunda şaşırtıcı bir şekilde her biri tıpkı bir birey gibi davranan şempanzelerin sosyal hiyerarşisini çözdü. İnsanlarla şempanzeler arasındaki derin bağa dair anlayışımızı sonsuza dek değiştirecek birçok olağanüstü keşfe imza attı.

Jane Goodall’ın Gombe’nin derinliklerinde vahşi şempanzeler arasındaki yaşamını anlattığı İnsanın Gölgesinde, hayvan davranışları konusunda şimdiye kadar yazılmış en büyüleyici öykülerden biri ve her nesilden okuyucu için canlı bir keşif yolculuğu. Sadece vahşi doğaya değil insana dair soluk kesici bir anlatı...

Yazar Hakkında:

Jane Goodall, 1934 yılında Londra’da doğdu. 1960’ta Tanzanya’daki Gombe Ulusal Parkı’ndaki vahşi şempanzeler üzerine öncü bir saha çalışmasına başladı ve bu proje o zamana dek kayıtlara geçen en uzun ve kesintisiz saha projesi oldu. 1965’te etoloji konusunda doktorasını alarak Cambridge Üniversitesi’nden mezun oldu ve ilerleyen zamanlarda Gombe’deki çalışmalarının ilk destekçilerinden National Geographic Vakfı tarafından yayınlanan televizyon belgeselleriyle ünlendi. Şu anda, enerjisinin büyük bir kısmını, şempanzelerin korunmasını teşvik etmek ve esaret altındaki hayvanların koşullarını iyileştirmek için harcıyor. Jane Goodall Yaban Hayatı Araştırma, Eğitim ve Koruma Enstitüsü’nün Tanzanya, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Almanya ve Büyük Britanya’da şubeleri vardır. Aldığı birçok onursal derece ve ödüller arasında Hollanda Altın Ark Nişanı, Dünya Yaban Hayatı Fonu’ndan 1. Paul Getty Yaban Hayatı Koruma Ödülü, Temel Bilim Kategorisi Kyoto Ödülü ve National Geographic Hubbard Ödülü yer alıyor. Goodall’ın Şempanzeler hakkındaki kitapları arasında, Through a Window (Bir Pencereden) ve çokça övülen Chimpanzees of Gombe: Patterns of Behavior (Gombe Şempanzeleri: Davranış Modelleri) sayılabilir. Tanzanya’da yaşayan ve bir oğlu olan Jane Goodall’ın ayrıca üç çocuk kitabı da bulunuyor. Yazar, 1995’te şempanzeler ve koruma eğitimindeki çalışmaları nedeniyle Britanya İmparatorluk Nişanı’na layık görüldü.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Atom bombasını icat eden Robert Oppenheimer hakkında Türkçe'de yazılmış tek eser! https://gazetebirlik.com/haber/atom-bombasini-icat-eden-robert-oppenheimer-hakkinda-turkcede-yazilmis-tek-eser-9024/

Atom Bombasının Mucidinin Acayip Yaşamı

Ömür boyunca barış yanlışı olarak yaşamış dahi bir bilim insanı neden dünyayı yok edebilecek bir silah icat etti? Yüz binlerce insanın acı içinde can vermesine yol açabilecek bir atom bombasına sahip olma fikrini nasıl benimsedi? Hiroşima ve Nagasaki’de yaşananlardan sonra vicdanının sesiyle nasıl baş etti?

“Bu kitapta atom bombasının icat edilmesine yol açan tarihsel olayları, yanık insan eti kokan dünya üzerinde yaşanan güç savaşlarını, devletlerin yıkıcı politikalarının gölgesinde araştırmalarını ve arayışını sürdüren bilim dünyasının karanlık prensi, atom bombasının babası J. Robert Oppenheimer’ın acayip hayat hikâyesini, zihinsel ve ruhsal tabiatını bulacaksınız.”

Mesud Topal’ın yazdığı Vicdan Bir Kara Kutudur-Robert Oppenheimer Karakarga Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

“Şimdi ben ölüm oldum; dünyaların yok edicisi.”

– Robert Oppenheimer

Bütün iyi niyetlerin, yolda sapma göstererek dehşete dönüşme riski vardır. Bilim ve kültür tarihinde çığır açıcı gelişimlere ilham kaynağı olacak icatların, derin tarihsel travmalara ve acımasız katliamlara yol açması da mümkün ne yazık ki! Sevgiyle ve barış gayesiyle kahraman olmak üzere aşılan yollardan, bir hain ve canavardan farksız bir katil olarak geri dönmek de yazabilir kaderde. Yüksek dehasıyla bilim dünyasında dikkat çekmeyi başaran ünlü fizikçi Oppenheimer, atom bombasını hazırlarken, bütün bunları öngörememişti kuşkusuz. Kahraman olma tutkusu, vicdanının sesini işitmekten alıkoyuyordu onu.

Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarından sonra neler yaşadı?

Ailesinin başına neler geldi?

Bir bilim insanı olarak bir daha dünyaya gelse, yine aynı tutkuyla kendini gözü kara icatlara adar mıydı yoksa bir daha dünyaya bile gelmek istemez miydi?

Ölümüne dek bir kara kutu gibi sakladığı vicdanı, şimdi bu kitapta ilk kez gün yüzüne çıkıyor. Dünya tarihinin belki de en karanlık vicdan muhasebesiyle yüzleşmeye hazır mısınız?

Yazar Hakkında:

1988 İstanbul doğumlu… İstanbul Üniversitesi Felsefe, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Pazarlama ve Reklamcılık alanlarında eğitim gördü. Uzun yıllardır dijital alanda reklamcılık yapan Mesud Topal, Türkiye’de pek çok büyük yayınevinin ve yazarların reklam faaliyetlerini yönetmeye devam etmektedir. Yaklaşık on yıldır Destek Medya Grubu’nun reklam sorumlusu olarak çalışan Mesud Topal, Cam Kenarı adlı ilk kitabıyla yazın dünyasına adım atarak bu alanda da adından söz ettirdi. Cehennem Acı Çektiğimiz Yer Değil Acı Çektiğimizi Kimsenin Bilmediği Yerdir adlı felsefe kitabıyla aylarca çok satanlar listesinde üst sıralarda yer aldı. Var mısın ki Yok Olmaktan Korkuyorsun? adlı felsefe kitabı 100 binin üzerinde satış rakamına ulaşarak 2020 yılının en çok satan felsefe kitabı oldu.

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Çiğdem Özçelik'in ilk şiir kitabı "Yoksunluk" raflarda https://gazetebirlik.com/haber/cigdem-ozcelikin-ilk-siir-kitabi-yoksunluk-raflarda-2838/

Çiğdem Özçelik, ilk kitabı “Yoksunluk”u şiir tutkunlarının beğenisine sundu. Özçelik’in hayata, geçmişe ve aşka dair özlemlerine yazdığı şiirleri bir araya getiren eser, Devinim Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.

1975 yılında Almanya’da dünyaya gelen, çocukluk ve gençlik dönemlerini Türkiye’de geçiren Çiğdem Özçelik, 1996’da evlenerek yurt dışına yerleşti. Türk Dili ve Edebiyatı mezunu olan dört çocuk annesi Özçelik, hayata, geçmişe ve aşka duyduğu özlemleri şiirlere döktü. Ve zaman içinde biriken hasret yüklü o şiirler şimdi bir kitapta toplandı.

UMUT, ÖZLEM, AŞK

VE ‘YOKSUNLUK’

Dizelerine hüznü, umudu, özlemi, eksikliği, aşkı ve yoksunluğu yansıtan Çiğdem Özçelik’in ilk kitabı “Yoksunluk”, Devinim Kitap tarafından okura sunuldu. Dört ayrı bölümden oluşan 80 sayfalık eser, yazarın kalbinden kâğıda dökülüp oradan da okuyanların yüreğine akan duygu yüklü şiirler içeriyor.

“BENİ UYKUMDAN UYANDIRAN

ANLAŞILMASI ZOR TÜMCELERİM VAR”

Çiğdem Özçelik, eserinin giriş kısmında okurlarına şöyle sesleniyor: “İçimdeki birikintiyi dışarı atmanın başka bir yolunu bilmiyorum. Kimi duyguları konuşarak, kimilerini yazarak ya da ağlayarak dışarı atıyorum. Ben yazmayı çok da sevmiyorum açıkçası. Uykumdan uyandıran, beni bir anda yanımdakilerden koparıp yazmaya zorlayan, zihnimde dolaşıp duran, çoğu da uzun cümlelerden oluşan, anlaşılması zor bazen de imkânsız olan tümcelerim var!”

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Çocuklarda 20 Psikolojik Problem ve Çözümü https://gazetebirlik.com/haber/cocuklarda-20-psikolojik-problem-ve-cozumu-7078/

Günümüz çocuklarını anlamak da onlarla anlaşmak da zor bir mesele… Peki, bildiğimiz dünyanın dışında algıları ve kendilerine özgü davranış kalıplarıyla yetişkinler tarafından “sorunlu” olarak etiketlenen bu çocuklarla yaşamı paylaşmanın yollarını nasıl bulacağız?

Onlar, tam anlamıyla “zamane” çocukları.

Onlarınki anne babalarının çocukluklarına benzemiyor.

Onların dünyası cep telefonlarının, bilgisayarların hâkim olduğu bir dünya.

Onlar düşe kalka büyümüyorlar, tozu toprağı bilmiyorlar.

Başları hiperaktiviteyle fena halde dertte, fobileri var, narsisizmden mustaripler, daha yalnız büyüyorlar, okula gitmek, arkadaş edinmek onlar için daha zor.

Onlar, çoğunlukla “problemli” çocuklar. Anne babaları ise daha çok şey bilseler de geleneğin bilgeliğinden kopuyorlar. “Biz görmedik onlar görsün” derken ölçüyü kaçırıyorlar.

Uzman Klinik Psikolog Fazilet Seyitoğlu, uzun yıllara dayanan klinik deneyimlerini aktardığı bu kitabında, “zamane” çocuklarının ve anne babaların problemlerini teşhis ediyor, anne babalara, davranışa yönelik çok temel yaklaşımlarla çözüm önerileri sunuyor.

Yazar Hakkında:

Fazilet Seyitoğlu, 1997 yılında Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden onur derecesiyle mezun oldu. 1996-1997 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Bölümü’nde gönüllü olarak bulundu. Lisans eğitiminden sonra okulöncesi eğitim kurumu psikoloğu ve yöneticisi, okulöncesi kitapları yayın danışmanı, ilköğretim ve lisede okul psikoloğu olarak çalıştı. Fazilet Seyitoğlu klinik psikoloji alanındaki uzmanlığını, Kalyoncu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ö. Mücahit Öztürk danışmanlığında “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Olan 8-15 Yaş Arası Bir Grup Çocukta Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Alt Tipleri ile Anksiyete Bozuklukları Alt Tipleri Belirtilerinin Birlikteliği” konulu tezi ile tamamlamıştır.

Şu an kurucusu olduğu My Family Psikoterapi Gelişim Danışmanlık Merkezi’nde çocuk, ergen ve yetişkinlere yönelik bireysel psikoterapiler yürütmektedir. Bilişsel Davranışçı Terapi, Kabul ve Kararlılık Terapisi ve Diyalektik Davranış Terapisi uygulamaktadır. Çocuk, ergen ve yetişkinlere yönelik grup terapisi çalışmaları, anne baba destek grupları, okullara yönelik seminerler düzenlemekte, üniversitelerde psikoloji bölümü öğrencilerine öğretim üyesi olarak ders vermekte ve süpervizörlük yapmaktadır. Türk Psikologlar Derneği ve Bilişsel Davranışçı Terapileri Derneği üyesi olan Seyitoğlu, psikoterapistliğin yanı sıra çocuk, ergen ve yetişkin psikolojisi üzerine yazılar ve çocuk hikâyeleri yazmaktadır. Gazete ve dergilerde birçok makalesi yayımlanmıştır. Çocuk Anne Babasından Ne İster, Melike’nin Maceraları, Aktivitelerle Duygu Eğitimi Seti, Yusuf’un Maceraları, Karnı Tok Ruhu Aç Çocuklar ve Bırakın Çocuklarınız Sıkılsın adlı kitapları yayımlanmıştır.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Ayı gibi SEV, Kaplan gibi CESUR OL, Ejderha gibi YÜKSEL https://gazetebirlik.com/haber/ayi-gibi-sev-kaplan-gibi-cesur-ol-ejderha-gibi-yuksel-7985/

Hepimizin içinde yaşayan ve varlıklarını inkâr ettiğimizde bizi çatışmaya sürükleyen üç hayvan var: ayı, kaplan ve ejderha. Peki, onları nasıl tanıyacak ve içimizde süregiden çatışmaya nasıl son vereceğiz? Athica Yayınları’ndan çıkan Andrés Pascual ve Ecequiel Barricart’ın yazdığı Ayı, Kaplan, Ejderha işte bu sorunun yanıtını veriyor.

Ayının sevgisini, kaplanın cesaretini ve ejderhanın keskin görüşünü hayatınıza dâhil ettiğinizde ise yalnızca daha güçlü değil aynı zamanda daha huzurlu olacaksınız.

Ayı, kaplan ve ejderha...

Güçlü bir sevgi, bilinçle ortaya konmuş keskin bir eylem ve tarafsız bir gözlem... Bu üçü, doğarken yanımızda getirdiğimiz ancak yaşam yolculuğumuz boyunca beslemeyi çoğu zaman ihmal ettiğimiz kabiliyetlerimizdir.

Üç özel hayvanın eşsiz güçlerini taşımak ve geliştirmek üzere geliriz dünyaya. Ayı, kaplan ve ejderha...

Sevgide ayının gücünü, eylemde kaplanın zekâsını ve gözlemde bir ejderhanın tarafsızlığını beslediğimizde, hayat kazanmak zorunda olduğumuz bir yarıştan, korkusuzca ve huzurla deneyimlediğimiz bir armağana dönüşür.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
BU KİTAPTA HER IŞIK BİRAZ KARANLIK, HER KARANLIK BİRAZ IŞIK TAŞIYOR https://gazetebirlik.com/haber/bu-kitapta-her-isik-biraz-karanlik-her-karanlik-biraz-isik-tasiyor-1036/

Karanlıktaki Işık’la büyük ilgi uyandıran ve okurların devam eserini sabırsızlıkla beklediği kitapta, tüm karanlığın içinde yolunu bulup kendine bir dünya yaratmayı başaran Galina'nın hikâyesi bambaşka bir hâl alıyor. Galina, sinek kuşunu ve kalbini dinleyerek geldiği yerde tüm geçmişi geride bırakmışken asıl hikâye aslında yeniden başlıyor. Işıktaki Karanlık, herkesin kendi içindeki karanlık ve ışık arasındaki o tercih anının neleri göze almayı gerektirdiğini anlatırken Seda Ulu’nun benzersiz kaleminin gücüyle anlatı, her sayfada yeni bir katmana açılıyor. Yazarın anlatımı ve karakterlerin gelişimi, okuyucuları sayfaların içine çeken bir etki yaratıyor.

“Şunu hiçbir zaman unutma; sevginin birçok çeşidi vardır. Hasarlı ruhların birbirine olan bağı, en tehlikelisi ve en hassas olanıdır. Joseph’in hayatına girmesinin daha büyük bir amacı var. Sana nasıl hissettirdiğini sadece hayal edebilirim. Doğan gereği, karanlığa daha çok meyillisin.”

Yazardan Direkt Yayınevi’nden yayımlanan Işıktaki Karanlık, tıpkı ilk kitaptaki gibi okurunu, karanlığın ve ışığın savaşında, iyi ve kötünün dengesini keşfetmesine olanak sağlıyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Psikoloji ve Kadim Bilgi Işığında Bir Farkındalık Yolculuğu https://gazetebirlik.com/haber/psikoloji-ve-kadim-bilgi-isiginda-bir-farkindalik-yolculugu-5237/

Hayatımıza giren herkes aslında bizim gelişim yolculuğumuzda ilerlememiz için bir vesiledir. Buna ebeveynlerimiz de dâhil. Fakat eğer birey haline gelemez ve ebeveynlerimizden farklılaşamazsak geçmişi tekrar ederiz ve tam olarak iyileşmemiz de mümkün olmaz. Geçmişi anlayıp anlamlandırdığımızda, travmalarımızı sağaltabildiğimizde ise geçmişi iyileştirip kendimizle ve dünyayla yeniden sağlıklı ilişki kurabiliriz.

Peki, bunun yöntemi nedir?

Betül Demirkıran Dündar yeni kitabı Kızlar Annelerinin Kaderini mi Yaşar ile ruhsal olarak ilerlememiz için başka bir kapı açıyor. Önerdiği çalışmalar ile okurlarına iç huzura kavuşmak ve bilinçaltının zincirlerinden özgürleşmek için bir yol gösteriyor.

“Aktarımlardan özgürleştiğimiz, çocukluğumuzu iyileştirdiğimiz, döngülerimizi fark edip aynı yerde dönüp durmayı bıraktığımız, korkusuzca seçimler yaptığımızda kader değişir ve yeniden yazılır.”

Betül Demirkıran Dündar’ın yazdığı Kızlar Annelerinin Kaderini mi Yaşar Destek Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

 “Bütün anneler içlerinde kızlarını ve bütün kızlar da içlerinde annelerini taşırlar.”

– Carl G. Jung

Sen de yıllar sonra tıpkı annene benzediğini fark edenlerden misin?

Seneler boyu onun gibi olmamak için ters yöne doğru koşarken acı gerçekle yüzleşenlerden misin?

Bugünümüz geçmişte yazıldı, geleceğimiz ise şimdide yazılmakta... Başına gelen her olayı kader sanıp, çaresizlik hissi içinde yaşamını sürdürmek yerine anne babanın, atalarının ayak izinden çıkıp kendi yolunu çizmek için gerekenleri şimdi ve burada kendi iç eczanende bulabilirsin.

Nesiller boyu aktarımı anne kız ilişkisi üzerinden ele alan psikoloji bilimi uzmanı Betül Demirkıran Dündar kaçınılmaz gibi görünen o yazgıdan kurtulmanın yollarını anlatıyor. Adına kader denen, değişmeyeceği düşünülen örüntülerin anneden kıza nasıl aktarıldığını, bu çıkmazların nedenlerini, zihnindeki kör noktaları psikolojinin ve kadim bilginin rehberliğinde keşfedeceksin.

Bilinçaltındaki kilitli sandığı açmak ve özgürleşmek isteyen tüm kadınlar için...

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Sebla Kutsal'ın dilimize çevirdiği Lokal Karakarga Yayınları'ndan çıktı https://gazetebirlik.com/haber/sebla-kutsalin-dilimize-cevirdigi-lokal-karakarga-yayinlarindan-cikti-5046/

Dünyaca ünlü çizer Gipi, çizgi roman sahnesine adım attığı eseri Lokal’de gençliğin bu hallerini minimalist çizgileri ve kendine özgü suluboya renk paletiyle şiirsel bir atmosfer kurarak yansıtıyor.

Dört müzisyen bir rock grubu kurar. Başarılı olmak için odaklanmaları ve kendilerini adamaları

gerekmektedir, bu kendilerini prova yaptıkları yere kilitlemek anlamına gelse bile… Ancak dışarıdaki dünya kapıları zorlamakta, gençleri beklenmedik olaylarla, aile ilişkileriyle ve toplumsal kurallarla baş etmeye zorlamaktadır. Gençler durumla yüzleşmeli, kendi yollarını seçmeli ve her şeye rağmen ilerlemeye devam etmelidir.

Gipi’nin yazdığı/çizdiği, Sebla Kutsal’ın dilimize çevirdiği Lokal Karakarga Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

İtalyan asıllı dünya çizgi roman starı GIPI, çizgi roman arenasında adından ilk kez söz edilmesine sebep olan LOKAL ile huzurlarınızda.

Çizgi romanı, klasik İtalyan sineması estetiği ve kurgusuyla sunarken, avangard stili bizlere hiç yabancı gelmiyor. Yarattığı karakterler ve karakterlerin birbiriyle interaksiyonu sanatçının çizgi dünyasındaki hacminin sağlaması olarak duruyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Hiçbir Şey İmkânsız Değildir https://gazetebirlik.com/haber/hicbir-sey-imkansiz-degildir-9865/

Geçmiş güzel günlerden söz ederken hemen herkes şu cümleyi kurar: “Stat konserleri yapılırdı, inanabiliyor musun?” O günleri yaşamamış, görmemiş olan müziksever genç nesil bile dilden dile anlatılarak efsaneleşen bu konser serisini bilir. 90’ların müzik dünyasının altın çağı olarak anılmasında katkısı büyüktür bu konser dizisinin. Peki, eğlence sektörü adına Cumhuriyet tarihindeki en önemli gelişmelerden biri sayılabilecek bu konserlerin mimarı olan Ahmet San bu vizyonu, cesareti ve girişimci ruhu nasıl geliştirdi? Hangi yollardan geçti, kimlerle çalıştı?

“Bu kitabın sayfalarında, inanan, hayal eden ve o hayalin peşinden tek başına koşarken vazgeçmeyen bir insanın deneyimlerine eşlik edeceksiniz...”

İş yaşamını büyük bölümünü dünya yıldızlarıyla gerçekleştirdiği organizatörlük ile geçiren, yirmi adet eğlence ve gösteri merkezinin yatırımcılığını-işletmeciliğini yapan ve on Türk starının menajerliğini yürüten biri rüya gibi bir hayat mı yaşamıştır dersiniz? Altı yüzden fazla; yerli-yabancı sanatçı, oyuncu, sporcu ve politikacı ile on bine yakın etkinliğe imza atan bir kişi bu ışıltılı yaşamı nasıl bu kadar uzun ve istikrarlı biçimde sürdürebildi?

Yanıtlar bu kitapta!

Ahmet San’ın Türkiye’nin yarım asrına damga vuran hikâyesi San – Hiçbir Şey İmkânsız Değildir Destek Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

“AHMET SAN’LI 50 YIL”

Yarım asırdır Türkiye’deki pek çok güzelliğin altında Ahmet San’ın imzası var. Elinizdeki kitap 1973’teki ilk konserden bugüne devam eden baş döndürücü, şaşırtıcı, yer yer neşeli, yer yer hüzünlü yolculuğun hikâyesi...

Ahmet San’ı özellikle “Ne yapabilirim ki?” diye kendi kendini frenleyen gençler okumalı. Okuyunca göreceksiniz ki imkânsız diye bir şey yok.

Ve yapılacak çok şey var.

İnsanın iki temel gerçeği vardır; doğum ve ölüm. İkisi arasındaki sürede insanlar yaşar, geçip gider. Kimisi nefes kimisi keyif alır. Ahmet ise bu dünyaya yaşamak ve yaşatmak için gelenlerden. Teşekkürler yaşattığın her şey için. Berna Yılmaz

Coşkusu bitmez, heyecanı bitmez, enerjisi bitmez... Dilerim hayal gücü hiç tükenmesin; bizim de göğsümüz kabarmaya devam etsin. Sezen Aksu

Ahmet ile daha yapacak çok işimiz var. Jean-Claude Van Damme

Pop müzik ve Rock’n Roll’un Türkiye’ye yerleşmesinin öncüsü, benim için çok değerli dostum Ahmet San... Güzel işleri yapmaya devam et. Ahmet Ertegün

Zarif misafirperverliğini hep takdir ettim. Bill Clinton

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
DELİRMİŞ EVRENİN ORTASINDA https://gazetebirlik.com/haber/-delirmis-evrenin-ortasinda--1792/

Afetlerin, savaşların, salgınların kol gezdiği, şehirlerden kaosun, taşradan ise yılgınlığın eksik olmadığı, bir yandan gelişen teknolojiyle ömrünü uzatmak için çalışırken diğer yandan doğal kaynakları tüketip dünyamızı yaşanmaz hale getiren insanlarla dolu, nereden bakarsak bakalım delirmiş bir çağda yaşıyoruz.

Peki, böylesi bir dehşet çağında aklı başında kalabilmek de bir çeşit delilik değil midir?

Renkleri kullanım biçimiyle sanat dünyasında kendine özgü bir yer edinmiş olan bir ressam: Meryem. Yaşamda karşılığı olan her duyguyu renklerle yansıtabilen nadir bir yeteneği olmasının yanı sıra insanlardaki her duyguyu da açıkça görebilen biri Meryem, yalnızca tek bir kişide duyguların da renklerin de karşılığı yok; kendisinde.

Fakat hayat bizleri her zaman hiç ummadığımız yerlerden sınadığı ve belki de aklımızın ucundan dahi geçiremeyeceğimiz deneyimler yaşattığı için mucizevi bir şey… Peki, hayatımıza dokunan bir mucize sandığımız şey dünyamızı başımıza yıkacak şeyle aynı olursa ne yapacağız?  

Çağdaş edebiyatın sevilen yazarlarından Gülşah Elikbank, yeni çağın yeni normal insanlarının tuhaf hikâyesiyle çıkıyor bu sefer okurun karşısına.

Herkesin delirdiği bir dünyada aklı başında kalmak da bir nevi delilik sayılmaz mı?

Hayattan ve insanlardan ümidini kesmişken aralanan yeni bir kapı ve o kapıdan içeri giren başka bir delilik...

Gülşah Elikbank, çağın ruhuna ithaf ettiği bu novellada karanlığın içinden aydınlığa, aydınlığın içinden zifiri karanlığa bakıyor ve bizi de renklerin arada kalmışlığı içinde farklı bir yolculuğa davet ediyor. Sahiden deliliğin bir rengi olabilir mi? Bu soruya yanıtı kahramanımız Meryem veriyor. O bu soruyu yanıtlarken tüm dünya ayağının altından çekiliyor oysa. Delilikle bezenen bu satırları son derece normal karşılayacak okurunu bekliyor delirmiş evrenin ortasında...

Yazar Hakkında:

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamladı. Ardından yüksek lisans eğitimini Marmara Üniversitesi’nde Yönetim ve Çalışma Psikolojisi üzerine yaptı. 2022 yılında Romanya’da Bükreş Kitap Fuarı’nda ekselans diploması ile ödüllendirildi.

İzmir’de, Türkiye’nin ilk edebiyat konseptli otelini açtı ve yazar bu otelle Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ödüllendirildi. ETİK (Ege Turistik İşletmeler Birliği) Yönetim Kurulu üyeliğini üç yıl üstlendi, halen uluslararası sanat projeleri konusunda İstanbul ve İzmir’de danışmanlık yürütmektedir.

Bodrum Kent TV’de “Kitapkolik” adında bir kültür sanat programını bir sezon boyunca hem hazırladı hem sundu. Cumhuriyet, BirGün ve Milliyet Sanat için yazdı. İzmir’de farklı gazetelerde sanat editörü olarak çalıştı.

Çeşitli üniversitelerde yazarlık dersleri verdi ve üniversitede Eğitim Koordinatörü olarak “Masal ve Felsefe” gibi farklı eğitim başlıkları açtı.

Şu ana kadar yayımlanan romanları: “Günebakan Üçlemesi” (Siyah Nefes, Mavi Dağ, Kızıl Ölüm). Yazar bu üçleme ile Türkiye’nin ilk fantastik üçleme yazan kadın yazarı oldu.

Aşkın Gölgesi, Rüya Takımı: Medusa’nın Pusulası ve Zehirli Hayal, Uykusuzlar, Yalancılar ve Sevgililer, İhtimal, Âşıklar Gece Ölür.

Yazar Üsküp, Tiflis ve Bükreş kitap fuarlarında ülkemizi temsil etti ve yoğun bir ilgiyle karşılaştı. Romanları 11 ülkede farklı dillerde okunmaktadır.

Amsterdam’a ülkemizi temsilen “Özgürlük” üzerine bir konuşma yapmak için davet edildi. Ayrıca İsveç ve Polonya’da festivallerde yer aldı. Moskova Üniversitesi’nde makaleye konu oldu.

Türkiye’de bir ilk olan uluslararası Distopya Film Festivali’nin ve ayrıca Bilim Kurgu/ Fantastik Film Festivali’nin fikir anneliğini ve sanat yönetmenliğini yaptı.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
KIZIL ÇENGİ https://gazetebirlik.com/haber/kizil-cengi-5782/

Biyografik romanların usta yazarı Osman Balcıgil, Celile, Sabahattin Ali, Suat Derviş ve Afife Jale gibi yakın tarihimizin çok önemli isimlerinden sonra şimdi de Cahide Sonku’nun romanıyla okurlarına edebi bir ziyafet sunuyor.

Güzelliği ve yeteneğiyle kısa sürede milyonların dikkatini çeken Cahide, zamanla bütün Türkiye’nin Cahide’si halini aldı ve döneminin en başarılı sanatçılarından biri olarak öne çıktı. Yalnızca sanat dünyasına adımını attığı tiyatro ile değil oynadığı filmlerle de adından söz ettiren güzel sanatçı yapımcılık ve yönetmenlik yaparak da başarılara imza attı.

Türkiye’de tiyatronun ve sinemanın inşa edilmeye çalışıldığı yılların bir ürünü olan güzel yıldızın şansı ne yazık ki başladığı gibi devam etmedi…

Sanatsal ve toplumsal hayatın olduğu kadar siyasal hayatın da değişimine en yakından tanıklık edenlerden biri olan Cahide’nin yaşamını okurken Türkiye’nin 40’lı yıllarından başlayarak geçirdiği dönemleri çok daha iyi anlayacaksınız.

Osman Balcigil’in yazdığı Bir Cahide Sonku Romanı: Kızıl Çengi Destek Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

Cahide Sonku’nun inanılması zor yükseliş ve düşüş öyküsü, toplumsal hayatımızın kendine özgü labirentlerinde gizlidir.

Bütün Türkiye’nin CAHİDE’siydi...

On üç yaşında adımını attığı Darülbedayi’de, rakiplerini geride bırakmayı, ilk ve biricik primadonna olmayı becerdi.

Çok az sayıda oyuncuya nasip olabilecek doğal yeteneğe ve güzelliğe sahipti. Bu özelliklerine zekâsını ve çalışkanlığını ekledi.

Altın yıllarını yaşayan Türk Tiyatrosu’nun ve kuruluş aşamasındaki Türk Sineması’nın tartışmasız “1 Numara”sı oldu. Çok ama çok para kazandı.

Örnekleri sadece ABD’de görülebilecek tarzda bir hayat yaşadı. Türkiye’nin playboyları, geçeceği değil, geçme ihtimali olan yollara bile kırmızı halı döşettiler. Ayakkabılarından şampanyalar içildi. Bütün takıları, ayakkabıları, çantaları, kıyafetleri Paris ya da Londra’dan getirtildi. Zaman içinde, hediye edilen son model otomobillere bile burun kıvıracaktı.

Her çıkışın bir inişi vardır!

Cahide Sonku’nun düşüşü de tıpkı yükselişi gibi meteor hızıyla gerçekleşecekti. Ünlü yıldız zaman içinde alkolün bataklığına gömülecek, Beyoğlu’nun izbelerinde yitip gidecekti.

Osman Balcıgil, tıpkı öteki çok okunan biyografik romanları Celile, Yeşil Mürekkep, İpek Sabahlık ve Afife Jale’de olduğu gibi, bu kez de Kızıl Çengi’de, Cahide Sonku’dan hareketle Türkiye toplumunun derinlerine iniyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Onun şehrinde artık hiçbir suç cezasız kalmayacak! https://gazetebirlik.com/haber/onun-sehrinde-artik-hicbir-suc-cezasiz-kalmayacak-6600/

Eski bir başkomiserin oğlu ve kariyerinde hızla ilerleyen bir cinayet masası dedektifi olan Hiroki Dan, yakışıklı, başarılı ve yetenekli olmasına rağmen adalet sisteminin işleyişinden memnun değildir, bu yüzden de mutsuzdur. Ve bu soruna çözüm bulmak için harekete geçer. Artık yasaların ulaşamayacağını düşündüğü korkunç insanlara adaleti kendi yöntemleriyle götürecektir.

Her seferinde bir “iyilik” yaparak, göze göz dişe diş bir anlayışla eylemlerini sürdüren Hiroki bu çarpık düzendeki bozuk bir çark mı, yoksa bir adalet savaşçısı mı?

Kei Koga yazdı, Ryo Izawa çizdi, Yaren Kıroğlu dilimize çevirdi.

Brutal, ilk iki cildiyle Athica Yayınları’ndan çıktı.

(18 yaş üzeri için uygundur.)

Arka Kapak Yazısı:

CANİLER İÇİN BİR POLİSİN

İNTİKAM PLANLARI...

Dedektif Hiroki yakışıklı, başarılı ve yetenekli bir adamdır. Çözdüğü her davayı, başarı listesine eklemesi gereken bir zafer olarak görür.

Hiroki her ne kadar işini çok sevse de, KORKUNÇ İNSANLARI DURDURMA KONUSUNDA POLİS VE KANUNLARIN YETERSİZ KALMASIYLA HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRAR VE BU SORUNU ÇÖZMEYE KARAR VERİR.

Hiroki “Göze göz, dişe diş!” der ve kendi adaletini sağlamak için sokağa çıkar. Onun şehrinde artık kimse dokunulmaz değildir.

Herkes yaptığı kötülüğün cezasını çekecektir.

İŞLENEN SUÇA HAK ETTİĞİ CEZA!

Eski bir polis komiserinin oğlu olan ve kariyer basamaklarını hızla tırmanan cinayet masası dedektifi Hiroki ile tanıştınız değil mi!

Karakterimiz, yasaların dokunamadığı yüzden fazla insanın öldürülmesinden sorumlu, dedektif kimliğine gizlenmiş bir seri katil.

Serinin bu ikinci cildinde Dedektif Hiroki, kendini dokunulmaz sanan suçlulara yine göz açtırmıyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Neko Kafe https://gazetebirlik.com/haber/neko-kafe-2776/

Hayat bazen hiç ummadığımız bir şekilde yön değiştirir. Hiçbir şeyi tekrar yoluna sokamayacakmış gibi hisseder, umutsuzluğa kapılırız. Böyle durumlarda –eğer biraz şanslı bir kişiysek- yaşamımıza bir kedi girer ve bize hayatta aslında nelere önem vermemiz gerektiğini gösterir.

Neko Kafe’de çalışmaya başlayan Nagore de hayatının alt üst olduğunu düşündüğü sırada tam 7 kediyle bir arada yaşamaya başlar. Ve hayatı bir daha asla eskisi gibi olmayacak kadar değişir.

Hayata yeniden başlamanın, koşullara uyum sağlayabilmenin ve mutluluğu bulabilmenin yollarını keşfedeceğiniz keyifle okunan bir hikâye.

Anna Sólyom’un yazdığı, Ezgi Şayan’ın dilimize çevirdiği Neko Kafe Athica Yayınları’ndan çıktı.

 Arka Kapak Yazısı:

Nagore’nin hayatı, sevgilisinden ayrıldığından ve işsiz kaldığından bu yana üst üste gelen felaketlerle dolup taşmıştır.

Kirasını geciktirdiği için dairesini kaybetmek üzereyken, eski bir dostu ona sıra dışı bir iş bulur: Müşteriler tarafından sahiplenilmeyi bekleyen yedi kedinin bulunduğu bir kafeterya olan Neko Kafe’de garsonluk yapmak.

Nagore kedilerden korkmasına karşın, her biri başka başka karakterlere sahip olan bu hayvanlardan yaşam hakkında oldukça fazla şey öğrenebileceğini fark edince çekinerek başladığı yeni işi eğlenceli bir serüvene dönüşüp hayatını umulmadık derecede renklendirecektir.

Tüm dünyada ünlenen kedi kafelerinden birinde geçen, Anna Sólyom’un bu büyüleyici romanı, mutlu olma sanatı hakkında ilham verici, heyecanlı ve özgün bir hikâye anlatıyor.

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Japonların Zorlukların Üstesinden Gelme Sanatı https://gazetebirlik.com/haber/japonlarin-zorluklarin-ustesinden-gelme-sanati-5201/

Yaşam her gün önümüze fırsatlar çıkarır. Her yeni güne sıfırdan başlayacak gücü içimizde bulabilmek aslında sandığımız kadar zor değil. Bu konuda onlarca yıkımdan, afetten, savaştan sonra bile yaşamlarını yeniden kurabilen Japonlardan öğreneceğimiz çok şey var! Ve Ganbatte felsefesi gereken ilhamı alabileceğimiz sonsuz bir kaynak…

“Ganbatte sadece bir söz değildir, hayata bir bakış açısıdır. Ganbatte bir anlayış biçimidir, öğrenilebilen ve günlük hayatımıza uygulanabilen bir tutumdur. Ganbatte sana ve sevdiklerine cesaret vermek için bir araçtır. Ganbatte ne olursa olsun, her zaman gülümseyerek ilerlemeye devam etmene yardımcı olacaktır. Ganbatte beklenmedik talihsizlikler yaşadığımızda, bizi atalete ve ümitsizliğe düşmekten alıkoyan bir yol göstericidir.”

Nobuo Suzuki’nin yazdığı, Ezgi Şayan’ın dilimize çevirdiği Ganbatte Athica Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

IKIGAI’NİN YAZARINDAN

Asla Pes Etme, İlerlemeye Devam Et

Japonlar onca savaştan ve doğal afetten sonra sizce hayatlarını nasıl yeniden inşa ettiler ve etmeye devam ediyorlar?

Bu halkın, tıpkı Zümrüdüanka gibi küllerinden yeniden doğmasının sırrı, Japonca bir terim olan ve “Elinden gelenin en iyisini yap, asla pes etme, devam et!” şeklinde ifade edilebilecek “ganbatte” felsefesinde yatmaktadır.

Dünyadaki pek çok ülkede bir sınava, iş görüşmesine girmeden ya da bir yarışmaya başlamadan önce “iyi şanslar” dilenirken Japonlar birini çaba göstermeye teşvik etmek için “ganbatte” ifadesini kullanır. Bu, gösterilen tutum bakımından büyük bir fark yaratır, çünkü iyi şans dış unsurlara bağlıdır, yani kaderi kişinin dışında konumlandırır. Ganbatte ise kişinin içindeki güce ve olanaklara yöneliktir, yani olacak olan bireysel çabaya bağlıdır.

Ganbatte felsefesini anlatan bu ilham verici kitap, bize tüm engelleri nasıl aşacağımızı ve her ne yapmak için yola çıkarsak çıkalım cesaret ve motivasyonla nasıl ilerleyeceğimizi öğretiyor.

GANBATTE, Japonların dayanıklılık ve kişisel gelişim sırrı üzerine yayımlanmış dünyaca ünlü bir ilk kitaptır.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Dericiliğe Dair Her Şey: Saraciye Teknolojisi https://gazetebirlik.com/haber/dericilige-dair-her-sey-saraciye-teknolojisi-8147/

Deliktaş bu kitapta, dericiliğe dair her şeyi tüm ayrıntıları ile okura sunuyor. Yaklaşık iki yıl süren bir çalışma olan kitap, akademik bir nitelik taşıyor ve alanda ilerlemek isteyenlere bir başucu kaynağı görevi görüyor.

İzmir doğumlu Ahmet Oğuzhan Deliktaş, Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Deri Teknolojisi Bölümü'nden mezun oldu. 2022 yılında Ege Üniversitesi Deri Mühendisliği Anabilim Dalında “Deri Çanta Üretiminde Tersine Mühendislik Uygulamaları” başlıklı yüksek lisans tez çalışmasını tamamlayan yazar, aynı alanda doktora eğitime devam etmektedir.

Ahmet Oğuzhan Deliktaş, Saraciye Teknolojisi kitabında deri ve dericiliğe dair merak edilen her şeyi, en ince detayları ile anlatıyor. Tarihi çok eskilere dayanan bu zanaatın günümüzde geldiği nokta, kullanılan teknolojiler, üretilen ürünler ve pazarlama da dâhil olmak üzere saraciye alanına dair ne varsa bu kitapta bulmak mümkün.

Endüstriyel saraciye üretiminde kullanılan birçok yöntem, ürün, ekipman, makine, malzeme, ergonomi, sistemler ve süreçler Saraciye Teknolojisi kitabında ele alınıyor. Yüzlerce kitap ve makale üzerinde yapılan kaynak taraması sonucunda elde edilen bulgular da bu kitaba akademik bir nitelik kazandırıyor. Endüstriyel olarak türünün ilk örneği olan bu kitap, hiç şüphesiz gelecekteki sayısız akademik ve teknik çalışmaya da yol gösterecektir.


]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Özlem Ertan'ın yeni kitabı: Hekate https://gazetebirlik.com/haber/ozlem-ertanin-yeni-kitabi-hekate-7233/

Arkeolog, yazar ve kültür-sanat gazetecisi Özlem Ertan, Destek Yayınları’ndan mitoloji serisinin ikinci kitabı Hekate'yi okurlarla buluşturdu

Mitolojik tanrıları ve tanrıçaları eski öykülerin unutulmuş kahramanları sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Mitoloji nasıl insan deneyimlerinin evrensel, zamansız anlatısıysa, tanrılar ve tanrıçalar da içimizde yaşamayı sürdüren arketipler. İşte Destek Yayınları’nın mitoloji serisi tam da bu mantıkla hazırlanıyor. Serinin ikinci kitabı Hekate ise dünyanın en popüler mitolojik figürlerinden biri olan ve ‘Cadıların Tanrıçası’ olarak bilinen Hekate’ye ilişkin. Evet, Hekate Hollywood filmlerinde, çok izlenen Amerikan dizilerinde sıklıkla karşımıza çıkan bir figür fakat kaç kişi onun Antik Yunan öncesi eski bir Anadolu tanrıçası olduğunu biliyor? 

Aynı zamanda kültür-sanat gazetecisi olan arkeolog-yazar Özlem Ertan’ın yazdığı kitabın editörlüğünü araştırmacı-yazar Erhan Altunay yaptı.

Hekate, Karyalı bir Tanrıça ve antik dönemden ayakta kalan tek tapınağı Muğla Yatağan’daki Lagina. Anadolu’nun bir değeri olan Hekate eskiden yere, göğe ve denizlere hâkim tam bir Ana Tanrıçayken erkek egemen Yunan kültürünün Anadolu’da hâkim olmasıyla birlikte karanlık tarafa çekilip Ay’ın, kavşakların, büyücülerin tanrıçası oldu. Çünkü Yunan kültürüne yabancı olan Hekate kocasız, çocuksuz, yalnız ve güçlü bir kadın arketipiydi. Hekate tüm yalnız ve güçlü kadınların şahsında yaşamayı sürdürüyor. Aslında Hekate’yle özdeşleştirilen cadılar da eski pagan geleneğini sürdüren, doğanın dilinden anlayan kadınlar oldukları için şeytanlaştırılmışlardı. 

Kitap Hekate’yi arkeolojik ve yazılı kaynakların ışığında ve herkesin anlayabileceği bir dille anlatıyor.  

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
GRUP TERAPİSİ https://gazetebirlik.com/haber/grup-terapisi-4271/

3 kitap bir arada özel baskısıyla raflardaki yerini alan kitapta Larcenet’in olağanüstü grafik yeteneğine ve paletinin genişliğine bir kez daha hayran olacaksınız. İlham arayışındaki bir çizgi roman yazarının göz kamaştırıcı bir tasviri olan Grup Terapisi’nde Manu Larcenet yine bir yandan hayatın olağan akışını tüm gerçekliği ve ironisiyle önümüze sererken bir yandan da bir sanatçının anlaşılmazlık ve yalnızlık duvarlarına toslamasının acısını içimizde hissetmemizi sağlıyor. Kendiyle alay etme ustalığını bir kez daha gözler önüne seren Larcenet her çizimi, her sayfayı, her başarısızlığı dokunaklı olduğu kadar komik hale getirmeyi başarıyor.

Manu Larcenet’in yazdığı/çizdiği, Tolga Uyken’in dilimize çevirdiği Grup Terapisi Karakarga Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

"ARAMIZDA KALSIN, ELEŞTİRMEK İÇİN SÖYLEMİYORUM AMA SOSYOPATLARDAN ELLE TUTULUR BİR FUTBOL TAKIMI ÇIKMIYOR."

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
İSTANBUL'UN KALBİNDEKİ EJDER https://gazetebirlik.com/haber/istanbulun-kalbindeki-ejder-6354/

Yaşamını yatağa bağlı geçiren ve dünyayı yalnızca bir pencerenin arkasından gören genç bir kadın: İstanbul. Yaşayamadığı çocukluğunu, hissedemediği aile sevgisini ve hayatın tüm güzelliklerini yediği yemeklerde bulmaya çalışırken obezite hastası olmuş, yapayalnız bir ruh. Küçücük yaşında elinden alınan çocukluğunu arayan İstanbul bir yandan fark edilme arzusuyla dünyada kapladığı yeri büyütmeye uğraşırken bir yandan da çektiği tüm acılara rağmen sevdiklerinin iyiliğini düşünmekten geri durmuyor.

Peki siz fark edilmek için neleri göze alırsınız? Yaşamında yemekten kalan boşluğu kitaplarla dolduran, okuyan, yazan, düşünen ve sorgulayan bir genç kadın olarak yaşama dair pek çok soru soran İstanbul aradığı cevapları bulabilecek mi? Yaşam ve ölüm üzerine tekrar tekrar düşünmenizi sağlayacak bu hikâyenin sonunda her şeye rağmen hayattan umudu kesmemeye devam edebilecek miyiz? Çocuk kalbimizi kıran haksızlıklarla mücadele ederken kendimizden neleri kaybediyoruz? Sevgiyle her sıkıntının üstesinden gelinebilir mi?

Yaşam, ölüm, mutsuzluk, sevgi, haksızlık ve daha birçok kavram üzerine tekrar düşüneceğiniz kitabın yazar telifi yüzyılın felaketini yaşayan Hatay’daki depremzede çocukların eğitimi için bağışlanacak.

Güneş Altunkaş’ın yazdığı İstanbul’un Kalbindeki Ejder Destek Yayınları’ndan çıktı.

Beraber karanlığa doğru giderken yönlerini şaşırıp gerdanlığını arayan bir güvercinin peşine takılıp güneşe doğru yol aldılar. Bu yolculukta birbirlerinin en derin yaralarından öptüler. Anladılar ki kuşlar gibi özgürce uçmak için iki kanada ihtiyaçları yoktu. Sadece bir miktar umudun olması yeterliydi. Göğüskafeslerindeki dermansız sandıkları kökleşmiş ağrı, boğazlarındaki onları terk etmeyen o acı yumru meğerse susturulmalarından, susmalarından kaynaklıymış. Yolculuklarını tamamladıklarında zihinlerindeki ölçüyle önce birbirlerini okumaya başladılar, sonrası zaten tüm hikâyelerini baştan doğrusuyla yazmaya...

O günden sonra onlar peri masallarını rafa kaldırdılar, şimdi ise geçmişte mezar olmuş kalplerini yeniden yaşatmakla meşguller.

Güneş Altunkaş, Beykent Üniversitesi Radyo Televizyon Sinema Bölümü ile Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Bölümü’nde eğitim aldıktan sonra spikerlik ve sunuculuk için akademik eğitimini tamamladı. Altunkaş, çalışma hayatına ilk olarak habercilikle başladı. Yanı sıra birçok reklam filminde de seslendirme yaptı. Ardından film sektörüne geçip Genel Sanat Yönetmeni olarak görev alan Altunkaş, eşzamanlı olarak ulusal yazılı basında ve kültür, sanat, edebiyat dergilerinde yaşama dair yazıları ve röportajlarıyla da ses getirdi. Medya genel koordinatörlüğü ve film şirketlerinde yöneticilik yapan yazar, Kapının Ardındaki Ben adlı kitabıyla yayın hayatına başladı. Polisiye türünde kaleme aldığı “her tür şiddete hayır” temalı Hokus Pokus yazarın ikinci kitabıdır. Alışılmışın dışındaki kalemiyle okurlar tarafından sevilen ilk iki kitabını tek bir kurguda ustalıkla birleştirip fantastik-polisiye türündeki üçüncü romanı O Sokağa Asla Girme’yi yazdı. En büyük gayesi gelecek nesillere bırakacağı romanlarının sayılarının artması olan Altunkaş, tüm kitaplarının gelirleriyle ekonomik zorluk nedeniyle eğitim hayatlarında sıkıntı yaşayan çocuklara burs vermektedir. Bu kitabının geliriyse Hatay’daki depremzede çocukların eğitimine katkı sağlayacaktır.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Destek Yayınları'nın mitoloji serisi Tanrıların Çağrısı'nın yeni kitabı Hekate çıktı! https://gazetebirlik.com/haber/destek-yayinlarinin-mitoloji-serisi-tanrilarin-cagrisinin-yeni-kitabi-hekate-cikti-74/

“Helen mitolojisinin yalnız, güçlü ve tam da bu yüzden karanlık tarafa çekilmiş Anadolulu, Karyalı Ana Tanrıçası Hekate ile tanışmaya hazır mısınız?”

Özlem Ertan yeni kitabı Hekate - Bize Ne Mesaj Veriyor? ile kendi olmayı ve özgürlüğü seçen kadınların mitolojideki temsilcisi olan Hekate’yi arkeolojik ve yazılı kaynaklara dayanarak anlatıyor.

Özlem Ertan’ın yazdığı Hekate - Bize Ne Mesaj Veriyor? Destek Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

TANRILARI VE TANRIÇALARI, ESKİ ÖYKÜLERİN UNUTULMUŞ KAHRAMANLARI SANIYORSANIZ ÇOK YANILIYORSUNUZ.

Tanrılar ve tanrıçalar bir öykünün kahramanları değillerdir, onlar içimizde yaşamayı sürdüren ölümsüz arketiplerdir. Bir Anadolu tanrıçası olan Hekate, tek başına ayakta durmayı bilen, sırtını bir erkeğe yaslamayan ve tam da bu yüzden ötelenen, şeytanlaştırılan kadınların simgesidir.

Zeus’un kızı değildi Hekate, tanrılardan birinin karısı ya da sevgilisi de değildi. Çocuğu da yoktu. Bu yüzden zamanla karanlık tarafa çekildi ve büyücülerin tanrıçasına dönüştürüldü.

Güçlü bir kadın olarak var olabilmenin simgesi Hekate’nin çağımızın insanına söyleyeceği çok şey var.

Yazar Hakkında:

Ankara’da doğdu. Çocukluk ve ilk gençlik yılları memleketi İzmir’de geçti. 2005 senesinde Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Önasya Arkeolojisi bölümünden bölüm ve fakülte birincisi olarak mezun oldu. Diyarbakır Kavuşan Höyük, İzmir Ulucak Höyük ve Van Ayanis Urartu Kalesi kazılarında çalıştı.

İlk romanı Âşık Kadınlar Denizhanesi 2015’in ocak ayında, ikinci romanı Benim Güzel Ölülerim 2017’nin mayıs ayında, üçüncü romanı Dolunay Ayini ise 2021’in şubat ayında okurlarla buluştu.

Korku, bilimkurgu ve fantazya türlerindeki öyküleri Gölge, Yabani ve Lemur gibi dergilerde yayımlandı. Olimpos Öyküleri, Aşkın Karanlık Yüzü, Karanlık Yılbaşı Öyküleri ve Karanlıktaki Kadınlar öykü derlemelerinde öyküleriyle yer aldı. Müzik temalı korku öykülerinden oluşan Hayalet Müzik ve Hayalet Müzik 2 – Eskilerin Şöleni derlemelerinde hem konsept yaratıcısı ve editör hem de yazar olarak bulundu. Alfa Yayınevi, Dark İstanbul Yayınları ve Paros Yayıncılık bünyesinde yayımlanan çeşitli kitapların editörlüğünü yaptı. Farklı etkinliklerde arkeoloji alanında konuşmacı olarak bulundu.

Aynı zamanda kültür-sanat gazetecisi ve müzik yazarıdır. Şu an çeşitli basın organlarında klasik müzik, opera ve edebiyatla ilgili yazılar yazıyor, söyleşiler yapıyor.

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
"Kehanetteki Çocuk-Suzan Orto" okuyucusu ile buluştu! https://gazetebirlik.com/haber/kehanetteki-cocuk-suzan-orto-okuyucusu-ile-bulustu-8928/

Sibel Kırcadere Uslu'nun Genç Destek etiketiyle yayımlanan ilk kitabı “Kehanetteki Çocuk- Suzan Orto” için basın mensuplarının da katılımı ile lansman etkinliği gerçekleştirildi. BPR Guest House Nişantaşı'nda düzenlenen etkinlikte, kitabın okurlarla buluşmasından duyduğu mutluluğu dile getiren Sibel Kırcadere Uslu, "Kitabım, cesur bir kız çocuğunun, fantastik dünyada geçen ilginç hikayesini anlatıyor” dedi. Uslu, heyecan verici ve büyülü bir macerayı akıcı ve sade dil ile kaleme aldığı Kehanetteki Çocuk – Suzan Orto ile okurlarını masalsı bir evrene davet ediyor.

Sibel Uslu, kitabının okuyucu ile buluşmasının ardından onların hayal dünyasına ışık tutmak için macera dolu hikayesine perde aralayan ortogazete.com ile; kitabın fantastik evrenini sayfaların arasından çıkarıp gerçek dünyada dijitale de taşıdı.

Sibel Kırcadere Uslu’nun kaleme aldığı, her satırında ve sayfasında farklı bir gizemin saklandığı ve tüm görselleri yapay zekâ tarafından çizilen ilk kitap özelliği taşıyan “Kehanetteki Çocuk-Suzan Orto”, Destek Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. Kitabın tanıtım etkinlikleri kapsamında gerçekleştirilen lansmana kültür-sanat hayatının önemli temsilcilerinin yanı sıra gazeteci-yazar Nilgün Karataş, gazeteci-yazar Sibel Köklü ve bilim kurgu yazarı Murat K. Beşiroğlu da katıldı.

Görselleştirilmesinde yapay zekânın kullanıldığı ilk kitap

Kitap üzerine keyifli bir sohbetin zenginleştirdiği lansman etkinliğinde konuşan Uslu, "Kehanetteki Çocuk-Suzan Orto”, cesur bir kız çocuğu hakkında. Ortoköy adında farklı bir dünya ve farklı bir zamanda geçiyor. Kitabımda Türk mitolojisinden esinlendiğim fantastik karakterler ve figürler de yer alıyor. Çoğumuzun Odin veya Zeus kadar tanıdık olmayan mitolojimizden çeşitli öğeler de kullandım” dedi.

‘Türk mitolojisini dünyaya tanıtmayı hedefliyorum’

Kitabın görselleri için başarılı bir illüstratör ekiple çalıştıklarının altını çizen Uslu, “Sadece zihnimde olan bir objeyi anlatmak zordu. Üstelik hikayem fantastik bir dünyada yaşanıyordu.  ‘Yapay zekâ ile nasıl olur?’ diye düşündüm ve denedim. Sonuç inanılmazdı. Yapay zekâya tanımladığım Suzan, tam hayalimdeki gibi görselleşti” dedi.

Serinin ilk kitabı olan “Kehanetteki Çocuk-Suzan Orto”nun Destek Yayınları tarafından basılarak okuruyla buluştuğunu söyleyen Uslu, “Kitabın İngilizce çevirisi bitmek üzere, Almanca, İtalyanca, İspanyolca, Fransızca ve Japonca çevirileri de yapılıyor. Amacım bu ülkelerdeki gençlere de Türk mitolojisini tanıtmak” dedi.

Kehanetteki çocuk için gazete ve web sitesi de hayata geçti

Sibel Uslu, kitabının okuyucu ile buluşmasının ardından onların hayal dünyasına ışık tutmak için macera dolu hikayesine perde aralayan ortogazete.com ile; kitabın fantastik evrenini sayfaların arasından çıkartarak gerçek dünyada dijitale de taşıdı. Yazarın okuyucuları için yaptığı bir diğer özel çalışma da kitabın içeriği için web sitesini hayata geçirmesi oldu,

Sibel Kırcadere Uslu’nun çağın şartlarına ayak uydurma vizyonu ve okuyucuyla iletişimi kuvvetli tutma fikriyle ile hazırlanan web sitesi bir yandan kitabın okur üzerindeki etkilerini artıracak öğeler taşırken diğer yandan da fantastik dünyanın devamlılığını sağlıyor.

Farkı bir dünya olan Ortoköy’de farklı bir zamanda geçen maceraların yansıtıldığı site içerdiği görsel ve metinlerle de kitaba ışık tutuyor.

Ortoköy'ün ilk, tek ve son gazetesi Orto Gazete'yi dijital olarak yansıtan ortogazete.com, “Kehanetteki Çocuk – Suzan Orto”yu merak eden tüm okurlara hem kitap ve yazar hakkında fikir veren yapısı hem de gelecek kitaplar hakkında notlarıyla keyifli bir deneyim sunuyor

Kehanetin cesaretle buluştuğu tehlikeli bir macera!

“Dolunayın her yeri gün gibi aydınlattığı o gece, zaman aniden yavaşladı ve sonra tamamen durdu. Gökyüzündeki bütün yıldızlar pat diye söndü. İki baykuş, tünedikleri daldan aynı anda yere düştü. Ay ışığını gündüz sanmış birkaç karınca, yuvalarına dönmek için koştururlarken oldukları yerde donup kaldı. Aynı zamanda Delimeşe Parkı’ndaki yaşlı kayın ağacının kökleri fokurdamaya başladı. Toprağın içinden mor renkli baloncuklar yükseliyor, bazıları ağacın dallarına çarpıp patlıyordu. Baloncuklar gökyüzünde gözden kaybolurken, kör edici bir ışık patlaması oldu. Ama hiç ses çıkmadı…”

Suzan Orto’nun heyecan verici ve büyülü macerasına hazır mısınız? Sibel Kırcadere Uslu, akıcı ve sade dili ile "Kehanettteki Çocuk"ta okurlarını masalsı bir evrene davet ediyor…

Doğmadan önce kendisini Cehennem’de bulan Suzan, annesinin masallarıyla büyürken hiç ummadığı bir anda masal zannettiği her şeyin gerçeğe dönüşmeye başladığını fark eder Bilinmez bir hastalığın iki dünyaya buluşmasıyla Suzan ait olduğu yere, Ortoköy’e döner. İşte hikâye tam da burada başlar; Suzan karşılaşacağı tehlikelere ve bulmayı umduğu kayıplarıyla yüzleşmeye hazır mı? Ya da yıllardır beklenen On Bir Kehaneti sonunda gerçekleşecek mi?

“Yıllar geçtikçe Suzan bu farklı dünyada büyür. Dedelerin, başta saçma gelen hikâyelerine de zaman geçtikçe daha çok hak vermeye başlar. Burada canavarlar yoktur ama insanlar yaşayabilmek için köle gibi çalışmak zorundadırlar. Görünen alevler yoktu belki ama bazen her şey o kadar zorlaşıyordu ki sıkıntıdan içinin bir nevi yandığı hissediliyordu. Üstelik karşılaştığı bazı insanlar, canavardan bile korkunçtur.”

Yazar hakkında;

Sibel Kırcadere Uslu, 1979 yılında Bursa’da doğdu. Henüz ilkokul yıllarında hikâyeler yazmaya başlayan yazar, lise ve üniversite yıllarında şiir yazmaya ağırlık verdi. Üniversite sonrası tekstil firmalarının ihracat bölümlerinde çalışma hayatına başladı. Anne olunca çalışmaya üç yıl ara verdi, sonrasında kendi firmasında çalışma hayatına devam etti. 2017 yılında anneliğe sıkıştırdığı çalışma hayatını bilerek ve isteyerek son verdi ve yazma eylemine profesyonel olarak devam etme kararı aldı.  

Bugüne kadar hikâye, masal, şiir gibi farklı türde çalışmalar gerçekleştiren Sibel Kırcadere Uslu kelimelerinin gücüne inanarak çalışmaya devam ediyor. 2023 yılında yayımlanan "Kehanetteki Çocuk – Suzan Orto" yazarın ilk kitabı. Yazar, kış ve ilkbahar aylarında, kızları ve köpekleriyle birlikte doğduğu ve büyüdüğü şehir Bursa’da, yaz ve sonbaharda ise Ege’de yaşamaya devam ediyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
"Gurdjieff" Hayat, Ancak Ben Olduğumda Gerçektir – Modern Çağın Makine-İnsan Tamircisi https://gazetebirlik.com/haber/gurdjieff-hayat-ancak-ben-oldugumda-gercektir-modern-cagin-makine-insan-tamircisi--3907/

Sokrates-öncesi (presokratik) filozofların önde gelenlerinden Parmenides, Varlık’ın bütünlüklü bir nitelemesini ve ontolojik olarak geniş bir perspektifi ortaya koymuş ilk filozof olarak anılabilir.

Sokrates öncesi doğa filozoflarının en önemlilerinden Parmenides, özellikle Varlık’ın niteliklerine dair bütüncül yaklaşımıyla ontolojinin temel soru ve çatışmalarına rehberlik etmiştir.

Varlık Bir midir yoksa Çok mudur, Varlık dingin midir yoksa dönüşüm halinde midir gibi ontolojinin en kritik soruları, Parmenides’in şiirsel felsefesinde hem cevaplanır hem de tartışmaya açılır. Bu tartışmalar, Parmenides’in çağdaşları olan Herakleitos ve Empedokles’in de katılımlarıyla birlikte felsefe tarihi için adeta bir ontoloji fragmanına dönüşmüştür.

Gerek felsefe tarihi okumalarımız gerekse de ontolojik kavrayışımız için Parmenides olmazsa olmaz bir duraktır.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Parmenides/Nereden Başladığımın Bir Önemi Yok, Çünkü Geri Döneceğim Oraya https://gazetebirlik.com/haber/parmenidesnereden-basladigimin-bir-onemi-yok-cunku-geri-donecegim-oraya-6880/

Destek Yayınları Felsefe Serisi’nin yeni kitabında Hamza Celâleddin ilk etraflı ve felsefi temellere sahip ontolojik kavrayışın sahibi olan Parmenides’i anlatıyor.

Sokrates öncesi doğa filozoflarının en önemlilerinden Parmenides, özellikle Varlık’ın niteliklerine dair bütüncül yaklaşımıyla ontolojinin temel soru ve çatışmalarına rehberlik etmiştir.

Varlık Bir midir yoksa Çok mudur, Varlık dingin midir yoksa dönüşüm halinde midir gibi ontolojinin en kritik soruları, Parmenides’in şiirsel felsefesinde hem cevaplanır hem de tartışmaya açılır. Bu tartışmalar, Parmenides’in çağdaşları olan Herakleitos ve Empedokles’in de katılımlarıyla birlikte felsefe tarihi için adeta bir ontoloji fragmanına dönüşmüştür.

Gerek felsefe tarihi okumalarımız gerekse de ontolojik kavrayışımız için Parmenides olmazsa olmaz bir duraktır.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
STA BİR ŞİFACININ KADİM SIRLARI https://gazetebirlik.com/haber/sta-bir-sifacinin-kadim-sirlari-4229/

İhtiyacı olan herkesin zihinsel, fiziksel, duygusal ve spiritüel bakımdan iyileşmesine yardımcı olan kadim sırları aktaran, başlangıcı Buda’nın özel şifacısına kadar uzanan ve yüzyıllarca kesintiye uğramadan varlıklarını sürdüren usta şifacılardan biri olan Dr. Naram ile tanışmak ister misiniz?

Sadece hastaların nabızlarına dokunarak anında problemlerini anlayan Dr. Naram doğada bulunan çeşitli bitkilerden ve baharatlardan oluşturduğu reçetelerle hastalara şifa sağlıyordu. Dr. Naram’ın “Derin şifanın 6 anahtarı” dediği yöntemle doğru teşhisler koyabilmesinin ve insanları etkili bir şekilde iyileştiriyor olmasının altında yatan nedenleri gözlemleyen ve aktaran Dr. Clint G. Rogers’ın yolculuğu hepimiz için yararlı olabilecek dersler barındırıyor.

“Yolculuk beni, Kaliforniya Hollywood’daki Lowes Luxury Hotel’den İtalya’daki en iyi pizza restoranına, New York şehrinde İkiz kulelerin yıkıldığı sıfır noktasından Mumbai’nin varoşlarına, Finlandiya’daki temiz ve düzenli Joensuu Üniversitesi’nde yaptığım araştırmalardan, Himalaya dağlarının uzak bölgelerindeki ateş çukurlarına ve saklı kalmış tapınaklara taşıdı durdu. Son on yıl boyunca Dr. Naram ile birlikte 21 ülkede 100’den fazla şehri gezmişiz.”

Dr. Clint G. Rogers’ın yazdığı, Esin Akan’ın dilimize çevirdiği Usta Bir Şifacının Kadim Sırları Destek Yayınları’ndan çıktı.

Arka Kapak Yazısı:

Hayatınızı Değiştirecek Olan Kadim Sırları KEŞFEDİN

Bir üniversite araştırmacısının ABD’den çıkıp, Himalayalara kadar giden ve Buda’nın özel hekimi ile başlayan kadim şifa silsilesindeki sırları keşfetme yolculuğuna katılın.

Himalayalardaki büyük şifacılar, binlerce yıl boyunca; fiziksel rahatsızlık, fizyolojik hastalık ve ruhsal problem tedavisi için kullanılan bu güçlü şifa bilimini incelemişler. Doğal şifa yöntemlerinin en etkili olanları, kadim belgelere kaydedilmiş. Şimdi ise bu çığır açıcı, gerçek hayat hikâyesinde, Efsanevi Usta Şifacı Dr. Naram, yazarın tanıklığında çeşitli şifa sırlarını açıklamaktadır.

Bu kitapta keşfedeceğiniz sırlar, hayatınızı tamamen değiştirecektir.

Dr. Naram’ı tanırım, hayatımı kurtarmıştı. Bu kitap, birçok “aydınlanmış” aziz kişi tarafından kutsanmıştır ve onların kutsamalarındaki güç, siz çalıştıkça size de ulaşacaktır. Hangi dinden ya da eğitimden olursanız olun, kendinizi şimdi fiziksel, zihinsel, duygusal veya ruhsal olarak bulunduğunuz noktadan daha yükseğe taşımak isterseniz bu kitap sizin için bir kılavuz, “muhteşem yeni geleceğiniz”e açılan gizli kapının kilidini açacak olan gizli bir söz ya da sihirli anahtar olacaktır.

– Swami Omkar Das Ji Maharaj, Nirmohi Akhada silsilesinin 1008 Mahamandaleshwar Master’ı

Bu kitap bir armağandır. Bu dünyada sevdiğim herkesin ve bütün insanların okumasını isterim. Ebedi bilgelik içeriyor ve zamanla kanıtlanmış ev reçetelerinin İncil’i niteliğinde...

– Dr. Aditi Govitrikar, Harvard mezunu doktor ve Supermodel Dünya Güzeli

Bütün iyi dileklerim ve dualarım bu kitabın üzerinde ve bu kitabı okuyacak olan milyonlarca kişinin hayatına derin şifa, mutluluk ve zihin huzuru gelecektir.

– Ven. Thupten Ngodup, 14. Dalai Lama Cenapları

Yazar Hakkında:

Dr. Clint G. Rogers bir üniversite araştırmacısıydı ve “alternatif tıp“ için hiç zamanı yoktu. Batı biliminin dışında hiçbir şeye açık olmayan bir “kuşkucu“ olarak Dr. Naram’ın kadim şifa dünyası ile ilk karşılaştığında, tanık olmuş olduğu vakaları dikkate almama ve önem vermeme eğilimindeydi.

Bu durum, modern tıp kendi babasının sağlığı konusunda başarısızlığa uğrayıncaya kadar devam etti ve babasını hayatta tutmak için umutsuzca her çareye başvuracak hale geldi.

Şimdi milyonlara ulaşmış olan TEDx konferansları ve çığır açıcı nitelikteki “Usta Bir Şifacının Kadim Sırları“ adlı kitabında Dr. Clint, babasına olan sevgisiyle, birden mantıklı ya da mümkün olduğunu düşündüğü her şeyin ötesine itilmiş olduğunu ve kendisini şifa mucizelerinin sıradan bir olay gibi göründüğü bir dünyada bulduğunu açıklıyor.

Kitap basılıncaya kadar Dr. Clint, 10 yıl boyunca Dr. Naram’la birlikte yaptığı seyahatler sırasında kadim metinleri belgeledi ve daha çok kişiyi onların varlığından haberdar etti. Bu kitabın ve TEDx konferanslarının yanı sıra Dr. Clint, Dr. Naram ile birlikte Almanya Berlin’deki bir üniversitede, bu kadim şifa sırlarını öğrenip uygulamak isteyen parlak doktorlar için sertifika kursları organize edip eğitimler verdi. Dr. Clint halen, engin düşünen ve çalışan kişilerin, herkesin yararlanacağı, dünyadaki en büyük bilgeliği kovaladıkları bir kuruluş olan Dünya Sağlığı Bilgeliği organizasyonunun CEO’sudur. Ayrıca Dr. Naram’ın çok sevdiği insani yardım sağlayan Kadim Şifalar Vakfı’nda görev yapmaktadır. Dr. Clint’in en büyük tutkusu, derin şifanın bu şeklini paylaşmaktır. Bunu herkes seçmeyebilir, ama en azından böyle bir seçimin olduğundan haberlerinin olmasında yarar vardır.

 

 

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
Olağanüstü Anlar İçin Ev Yapımı Mucizeler https://gazetebirlik.com/haber/olaganustu-anlar-icin-ev-yapimi-mucizeler-5555/

Hepimiz yaşamımızı değiştirecek, bizleri olduğumuz yerden alıp bambaşka bir yere taşıyacak mucizeler hayal ederiz. Bu mucizelere ulaşmak için türlü yollar deneriz… Oysaki mucizelere ulaşmanın en kolay yolu yaşantımızın içindeki küçük, olağanüstü anların hakkını vermektir. Peki

nedir olağanüstü anları görmek, izlemek, anlamak ve almak? Nerede aranır, nerede bulunur, nereden çıkarılır, nasıl kullanılır, ne yapmak gerekir?

“Her anımız o büyük mucizeyi inşa edecek olan yapıtaşlarıdır.”

Bircan Yıldırım yeni kitabı Olağanüstü Anlar İçin Ev Yapımı Mucizeler ile yaşadığımız her “an”ı olağanüstü anlara dönüştürebilmemizi sağlayacak bir yol haritası sunuyor. Kitapta aktarılan her teknik, önerilen her çalışma, verilen her bilgiyle bir koşturmaca halinde sürüp giden yaşamımızın içinde hayatın sesini duyabilmenin yöntemlerini adım adım görüyoruz.

“Şimdi her “an”ı olağanüstü “an”a dönüştürme ve mucizeyi adım adım inşa etme zamanı...”

Bircan Yıldırım’ın yazdığı Olağanüstü Anlar İçin Ev Yapımı Mucizeler Destek Yayınları’ndan çıktı. 

Arka Kapak Yazısı: “Büyük bir tutku, büyü gibidir ve olayları istediği yönde değiştirebilir.” – Carl Gustav Jung Olağanüstü anlarla karşılaşmaya hazır mısınız? Ayaklarınızın yerden kesileceği, karnınızda kelebeklerin uçuşacağı, heyecandan yerinizde duramayacağınız ve hayat boyu hiç unutamayacağınız anlar yaşamaya var mısınız? Olağanüstü anlar sihirli anahtarlardır ve her anın içindedir. İçtiğiniz suyun, soluduğunuz havanın, tatlı uykunuzun, köpüklü kahvenizin, demli çayınızın, yediğiniz bir lokmanın, bir telefon görüşmenizin, saksıdaki bitkinizin, okuduğunuz kitabın enerjisini küçücük bir reçeteyle dönüştürerek olağanüstü anları, kocaman zaferleriniz için biriktirmeye başlayın. Hayat, vermek için, fark edilmeyi bekliyor sadece...

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Gizli Kahramanlar: Kitaplarda Editörün Rolü https://gazetebirlik.com/haber/gizli-kahramanlar-kitaplarda-editorun-rolu-683/

Editörler, aslında edebiyat dünyasının gizli kahramanlarıdır. Bunun nedenini en basit şekilde ifade etmek gerekirse; bir kitabı kitap yapan, editörüdür diyebiliriz. Yazar, eserini kitap şeklinde değil dosya şeklinde hazırlar. Elinde orijinal bir fikir vardır ve bunu en iyi şekilde kâğıda döker. Sonrasında bu dosyayı, yayımlanması için yayınevine gönderir. Buradaki en önemli aşama, dosyanın kitap hâline getirilmesidir ve bu da editörün işidir. Editör bu dosyayı, her açıdan değerlendirme ve şekillendirme sürecine sokar. Dil, anlatım, tutarlılık, devamlılık, olay örgüsü, karakter tasarımı, kurgu, biçim, yazım ve noktalama gibi akla gelebilecek her türlü edebiyat unsuru çerçevesinde eseri elden geçirir ve bu da editörü gizli bir kahraman yapmaya fazlasıyla yeterlidir. Kabul etmek gerekir ki hiçbir insan kusursuz olmadığı gibi hiçbir yazar da kusursuz değildir. Kimi yazarların anlatım ve ifadeleri çok güçlüyken kurgusu zayıf kalabilir, bazılarının ise tam tersi sağlam bir kurgusu olmasına rağmen dil yetkinliği zayıftır. İşte bu eksiklikleri giderebilmek için editörlük süreci, olmazsa olmaz bir aşama olarak karşımıza çıkar. 

Not: Görselleri yüksek çözünürlüklü olarak indirmek için üstüne tıklayın.

Okur Açısından Editör

Editör, yazar ile okur arasında bir köprüdür. Yazarın zihin dünyasından çıkmış bir metnin, en iyi şekilde okura ulaşmasını amaçlar. Yazar, eserinin temel düşüncesini okura aktarabiliyor mu? Yazınsal ürünün gerektirdiği merak, heyecan, sorgulama gibi düşünsel faaliyetleri harekete geçirebiliyor mu? Kurgu dışı bir eser yazıldıysa içerdiği bilgi veya fikirler okura yeterli geliyor mu? İşte bu gibi soruların tatmin edici bir karşılığını bulmak ve varsa eksiklikleri giderecek önerilerde bulunmak, editörün işidir. Bu tarz sorulara dikkat çeken Yazardan Direkt Yayınevi’nin editörü Büşra Şahin, verilecek cevaplarla yazar-okur arasındaki iletişim güçleneceğine dikkat çekiyor ve ekliyor: “Kimi zaman yazar kimi zaman okur, kimi zaman da eleştirmen gibi bir bakış açısına sahip olmamız gerekiyor ki bütünlüklü bir eserin ortaya çıkarılmasına yardımcı olabilelim.” 

Editör Nasıl Çalışır?

Editörler bağımsız çalışabildikleri gibi bir kuruma bağlı da çalışabilirler. Burada önemli olan, hangi alanında uzman olduklarıdır. Tek bir editörlük çeşidinden bahsedemeyiz ve yayınevinin işleyişlerinin de birbiriyle tamamen aynı olmadığını belirtmeliyiz. Örneğin geliştirici editör yazarla sürekli iletişim hâlindedir ve kitabı yazarken ona olumlu yönlendirmelerde bulunabilir. Çeviri editörü ise yayınevine, çevrilmesi için kitap önerilerinde bulunur ve çeviri sürecinin tamamını takip eder. Bunun gibi pek çok alt dala ayrılan editörlük mesleği için en uygun benzetme, orkestra şefliği olabilir. Yazar, müzik eserini yaratan kompozitör; çalınan her bir enstrüman da yazınsal unsur olursa; editör, bu eserin sahnelenmesini ve dinleyici ile buluşmasını sağlayan orkestra şefidir. Bir kitap editörünün, okura ulaşan her kitapta en az yazar kadar emeği ve heyecanı vardır.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Aşk Sınırı: Körfez Savaşı'nda İmkânsız Bir Aşkın Hikâyesi https://gazetebirlik.com/haber/ask-siniri-korfez-savasinda-imkansiz-bir-askin-hikayesi-5451/

Deniz Tekci, Altın Kitaplar’dan çıkan ilk romanı Aşk Sınırı’nda şahit olduğu sıra dışı bir aşkı anlatıyor. Zor bir coğrafyada yaşayan iki kaçağın hikâyesini konu alan kitap, okuru imkânsız aşkların anlamını sorgulamaya sevk ediyor.

Deniz Tekci, yeni kitabı ile ilgili “Beni derinden etkileyen gerçek bir olaydan esinlenerek kaleme aldığım bu kitap, aşk konusunda bizlere madalyonun öbür yüzünü gösteriyor. Aşkı her daim kadına yakıştırır dururuz ya… Halbuki Leyla’yı Mecnun’suz, Aslı’yı Kerem’siz, Şirin’i Ferhat’sız anlatıp aşklarına gıptayla bakabilir miydik? İşte Aşk Sınırı savaşın ortasında yeşerip filizlenen ve sınır tanımayan bir büyük aşkın Raju’nun gönlünden dile düşmesini, ondan cesaret alan Hakan’ın ise yürek deşen aşkına tanıklık etmemizi sağlarken, aşkı bir de eril yönüyle aktarmaya çalışıyor. Tam da Şems’in buyurduğu gibi:

‘Ey gönül! Şimdi sorarım sana, hangi aşk daha büyüktür? Anlatılarak dile düşen mi, anlatılmayıp yürek deşen mi?”’ yorumunda bulundu.

Hiç durup düşündün mü, dile düşenlerden misin, yüreği deşilenlerden mi? Işığa koşan kelebekler misali, aşka kanat çırpan ve sonrasında yüreği lime lime edilip yara bere içinde kalanlardan mı? Tam da kalp yaraları iyileşip kabuk bağlayacakken yeniden inanıp aşka her seferinde yüreği kanatılanlardan mı?

Peki ya sen... Sen hiç düştün mü aşka?

Savaşın ortasında yeşeren ve sınır tanımayan gerçek bir öyküyü anlatıyor Aşk Sınırı…

Körfez Savaşı sırasında sevdanın karasına düşen Raju ve Hira, savaş sonrası Bağdat'ta mahsur kalır. Türkiye - Irak sınırını kaçak yollardan geçmeye çalışırken Hakan Yüzbaşı ve Mert Asteğmen'le yolları kesişir.

İki kaçak âşık ekseninde ilerleyen olaylar dizisi, bir yandan da iki askerin iç dünyalarına yaptığı yolculuklarla hem aşk hem de psikolojik gerilim tadında bir romanla baş başa bırakıyor okuru.

Sayfa Sayısı: 344

Fiyatı: 110.00 TL

Dağıtım Tarihi: 26.05.2023

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com
​Yayıncılığın Rotaları Üzerine Bir Karşılaştırma https://gazetebirlik.com/haber/yayinciligin-rotalari-uzerine-bir-karsilastirma-9023/

Klasik yayınevleri, yayımlayacakları kitapları seçerken her geçen gün daha da titiz davranıp pek çok kıymetli eseri elemek zorunda kalıyorlar. Bunda yayınevinin politikası, ekonomik şartlar, değişen okur profili veya ticari kaygılar etkili olabiliyor. Sonuç olarak; pek çok yazarın veya yazar adayının dosyaları geri çevriliyor ve yoğunluk nedeniyle de kimileri incelenmeye bile alınamıyor. Yayımlanmak için değerlendirilen eserler ise editöre gittikten sonra yazarın eser üzerinde bir şey değiştirmesi, ekleme veya çıkarma yapması çok zorlaşıyor. Hepsi olmasa da bazı yayınevlerinde editöre ulaşmak neredeyse olanaksızken yazarın değişim istememe hakkı da gözetilmeyebiliyor. Klasik yayımcılığın olumlu yanlarının başında ise daha çok okura ulaşabilme olanağı geliyor. 

Kişisel Yayıncılığın Farkları

Not: Görselleri yüksek çözünürlüklü olarak indirmek için üstüne tıklayın.

Kişisel yayıncılık, kısaca; yazarın, eserinin tüm süreçlerini kendisinin takip ederek kitabını yayımlattığı sistem şeklinde tanımlanabilir. Yazar, eserini istediği aşamada takip edebilir ve fikirleri varsa katkıda bulunabilir. Örneğin; kitabının tüm editörlük, redaktörlük, son okuma süreçlerine dâhil olabilir. Yazardan Direkt Yayınevi bünyesinde yazarlar; kitaplarının tüm editörlük, redaktörlük, son okuma süreçlerine dâhil olabilir ve kararları yazar danışmanıyla birlikte verirler. Kitabının biçimsel özellikleri üzerine orijinal bir fikri varsa tasarımcı ile fikir alışverişinde bulunabilir. Kaç adet basılacağını ve satış mecralarını kendisi belirleyebilir. Buradaki serbestlik, kimi zaman insanların aklını karıştırabiliyor ve "Her kitap yayımlanır mı?" sorusunu akla getirebiliyor çünkü kişisel yayıncılık hizmeti sunan her yayınevi, bir yayın politikası gözetmek zorunda değil. Bu noktada önemli bir faktör olarak da editör devreye giriyor. Yazardan Direkt Yayınevi, kişisel yayıncılık kavramının önünü perdelemeden kitap basım sürecinde yazarın yanında yer alıyor ve gerek editörlük gerek tasarım gerekse de satış aşamalarında yazarı yalnız bırakmıyor. Yayınevinin yazar danışmanı Bihter Şahin de bu ayrıntıya dikkat çekiyor: “Bu noktada klasik yayınevleri daha güvenli görünebilir; ancak yazarı, basım sürecinin hiçbir aşamasında yalnız bırakmayarak kişisel yayıncılık yapan yayınevlerinin de olması çok önemli bir nokta.”

Klasik yayınevi ile kişisel yayıncılık arasındaki en önemli farklardan biri de telif hakkı. Günümüzde yayınevlerinin ödediği telifler maalesef yaklaşık %5 oranında olup satışa bağlı ödeme yapıldığından yazar, kendi eserinden neredeyse hiç maddi gelir elde edemiyor. Kişisel yayıncılıkta ise durum yazarın lehine bir seyir gösteriyor. Telif oranı ciddi oranda yüksek olup satış miktarı üzerinden elde edilen kâr oldukça artmakta. Kısacası; yazar, emek vererek yazdığı eserini hem yayımlatmış oluyor hem de maddi kazanç sağlıyor.

]]>
Gazete Birlik info@gazetebirlik.com