E yani ne bekliyorsunuz? Daha doğrusu, Hadise ne bekliyordun? Nereye kadar mutlu olmadan, mış gibi yapacaktın.
Hadise’nin Kaan Yıldırım ile mutlu bir birlikteliği vardı. Herkes evleneceklerini konuşup, beklerken… Bir anda çıkan Reza Zarrab haberleri ilişkisine gölge düşürdü. Ve sonunda ayrıldıklarını öğrendik. Jet hızıyla Hadise’nin yanında Mehmet Dinçerler’i gördük. El ele, kol kola aşk pozları hiç gerçekçi değildi. Hadise’nin o dönem çekilen fotoğraflarına bakın… Nerede görsem tanırım, o sahte gülümsemeyi. O kadar belliydi ki Kaan’a bir şeyleri ispatlama çabası. Kadınlar yapar böyle şeyler… Allah var, evleneceklerini beklemiyordum. Ama Hadise, Mehmet ile evlendi. Ve yine bakın fotoğraflara mutlu değildi! Şimdi konserinde bir anda şarkı söylerken ağlamaya başlıyor. Tabi ki herkesin aklına gelen ilk şey “Kaan!” Mutlu mu değil? Mehmet’le yüzükleri çıkarmışlar boşanıyorlar mı? E yani ne bekliyorsunuz? Daha doğrusu, Hadise ne bekliyordun? Nereye kadar mutlu olmadan, mış gibi yapacaktın. Elbet bir yerde patlayacaktın. Kimse unutmamalı ki! İleri yürürken aklın, gönlün ardındaysa her karar yanlış. Her işin hayırsız olur. Ve yarım kalan hikayeler peşinizi bırakmaz!
Had bildiriciler!
Gelelim yaptığı açıklamalarla haftaya damgasını vuran, Mehmet Ali Erbil’e… Yaptığı LGBT karşıtı yorumla, Mehmet Ali Erbil bir anda hedef tahtası oldu. LGBT’yi sapkınlık olarak gördüğünü… 10 yaşındaki oğlu için, yanlış örnek olduklarını açıkladı. Vee bir anda ortalık karıştı. Hem Instagram hem de Twitter’da binlerce yorum aldı. Fikrine katılmayanlar, Mehmet Ali Erbil’i çarmıha gerdiler desem abartmış olamam. İşin ilginç tarafı, Erbil ile aynı fikirde olanlar da adamı linç ettiler. Mali’nin tüm kirli çamaşırlarını ortaya döktüler. Hem de kare kare! Tuttuğu her memeyi… Ellediği her popoyu… İtici, tuhaf her hareketi… Söylediği her bel altı cümleyi… Evindeki hizmetçiye tecavüz iddiasına kadar… Unutuldu sanılan her detayı bir bir ortaya çıkardılar. ‘“nce sen çocuğuna doğru örnek olacaksın!” dediler. Mehmet Ali Erbil’e resmen had bildirdiler. Türk halkını unutkan sanıyorlar ama yanılıyorlar. Yurdum insanı kolay kolay unutmaz. Zekaları ile dalga geçildiklerini anladıkları an… Açıverirler Pandora’nın Kutusunu… Tarih tarih döküverirler önünü ze unuttuklarınızı.
Eylül
Sen Bodrum’a çoook yakışıyorsu n. Buraya ürkütmeden, usul usul geliyorsun. Güneşi küstürmüyor, çiçekleri dökmüyorsun… Senin hüznün buralara uğramıyor. Bod rum’da yere düşen sarı yapraklarda melankoli yok. Begonviller kuruyup, zevkle sokaklara dökülüyor. Güneşin kızgın, rüzgarın sert değil. Üşütmüyor buralara gelişin. Sarı kollarınla sarıp sarmalıyorsun… Yalnız, kimsesiz, sevgisiz hissettirmiyorsun. Tuhaf, ezik bir sevinçle geliyorsun buralara… Adı olmayan, umut çiçekleri ekiyorsun. Bir başka geliyorsun Bodrum’a… Şimdi Buika tüm şarkılarını sana söylüyor. Söylenmese de tüm kadehler sana kalkıyor. Serde hep bi Eylül serinliği… Kafalar daha ayık. Cemal Süreyya şiirlerdeki sen değilsin! Ardında kırık kalpler, boş sokaklar bırakmazsın sen. Anlayana aşkı, sevdayla değiş tokuş eder... Bodrum sokaklarında gezdirirsin. Sen buralara bambaşka geliyorsun. Sen buralara usul usul geliyorsun.