Filistin katliamı yıllardır devam ediyor. Bugün yaşananlar, Filistin'e yıllardır yerleşim alanı bırakmayan, işgale izin veren uluslararası sistemin yarattığı sonuçtur.
Yaşadığımız dünya çocukların bile terörist ilan edilip katledildiği bir yer haline geldi. Uluslararası hukuk ve İnsan hakları kavramlarının bazı toplumlar için karşılığının olmadığı bir dünya. Son yaşananlar bize güçlü olanın kendi kurallarını belirlediği bir dünya düzeninde yaşadığımızı tekrar hatırlattı.
Filistin katliamı yıllardır devam ediyor. Bugün yaşananlar, Filistin’e yıllardır yerleşim alanı bırakmayan, işgale izin veren uluslararası sistemin yarattığı sonuçtur. Sorgulanması gereken ve görülmek istenmeyen Gazze’nin Batı desteğiyle İsrail tarafından soykırıma uğratıldığıdır.
İnsan hakları ve uluslararası değerler konusunda dünyaya ders veren ülkelerin çifte standartlı yaklaşımı, bunların kandırmacadan ibaret olduğunu tekrar kanıtladı. Hamas’ın İsrail’e yaptığı saldırı ardından İsrail, her zamanki gibi orantısız askeri operasyona başladı. Hamas’ı terör örgütü olarak niteleyenler kişiler çıktı. Hamas, terör örgütü olmaktan çok İsrail’in işgaline yıllarca öfke biriktirmiş insanlardan oluşan yapılanmadır. İsrailli sivillerin hedef alınması kabul edilemez; fakat halk yıllardır zulüm altındaysa, halkının çoğunluğu kamplardaysa, kaybedeceği artık pek bir şey kalmamışsa, uluslararası toplumda sessizlik ve tepkisizlik hakimken onlardan mantık beklemek anlamsız.
Yerleşimcilik değil işgal
İsrail süreç içinde işgal alanını genişletti. Batı medyasında bu işgal yerleşimcilik olarak yansıtıldı. Şimdi ise yıllardır yerleşimcilik adı altında süren işgali, Hamas’ın saldırısına savunma olarak meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Batı medyası maalesef olayları çarpıtarak kendi amacına hizmet edecek şekilde haber ve yorumlar yapmakta. Bunu yerleşim hakkı diye yumuşattığınızda yapılanları maalesef ortadan kaldırmamaktadır.
İsrail’in 1947’den beri Filistin’de yaptığı işgaldir; yerleşim değildir. Batı medyası Hamas saldırısını yıllardır devam eden İsrail işgalinin bir sonucu değil, sanki yeni başlayan bir terör örgütü gibi vermekte.
İsrail, Filistin’i haritadan silmek için sivilleri vahşice katlediliyor, hastaneleri bombalanıyor, bütün Filistinlileri Mısır’a sürmek istiyor. Asıl amaç Filistin’i Filistinsizleştirmek. Bütün bu ihlaller Filistin halkının sadece yaşam şartlarının değil bizatihi varlığının sistematik bir şekilde hedef alındığını açıkça göstermektedir. Oysa BBC’nin haberine göre, Filistinliler ölür iken İsrail öldürülmekte. Batının insan haklarından anladıkları sadece kendi tarafındaki insanlar için olan haklardır.
Savunmasının hukuki esası mevcut mu?
Yıllardır devam eden İsrail işgali, savunma hakkı üzerinden ele alınıyor. Üstelik insansı hayvanlarla savaşıyoruz diyerek etnik temizlik yapmaya soyunduklarını ve savaş suçu işlediklerini açık açık izah ettikleri halde. İsrail’in gerçekleştirdiği işgal meşru müdafaa hakkının esas unsurlarından birisi olan “orantılılık” kriterine de açıkça aykırı niteliklere sahiptir. Burada yaşayanları “savunma” iddiası meşru müdafaa hakkına dayandırılamaz. Bu hakkı kullanan tarafın intikam almaya yönelik davranışları hukuki sınırlarını aşar. Savunma Bakanı Gallant'ın "Elektrik yok, su yok, yiyecek yok, yakıt yok, her şey kesilecek. İnsansı hayvanlarla savaşıyoruz ve buna göre hareket edeceğiz." sözü apaçık soykırımdır. Batı ise hâlâ İsrail’in arkasında olduğunu açıklıyor.
İnsan hakları ve özgürlükler konusunda dünyaya medeniyet götürmeyi görev edinmiş Batılı devletler, özellikle ABD’nin işgale zemin hazırlayan, bunu kollamaya ve hukuksuzluğu meşrulaştırmaya çalışan zeminden hareket ediyor.