Geçen gün "modernlerin" başkenti Bağdat Caddesi'nde otururken arka masamda konuşulanlara kulak verdim. Yanlış hatırlamıyorsam, üç kişilik bir arkadaş grubuydu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Muharrem İnce'ye, Meclis seçimlerinde ise HDP'ye vermekten bahsediyorlardı. Erdoğan'ı devirmenin formülü olarak bunu öngörüyordu müzmin muhaliflerimiz, "modernlerimiz"…
HDP’ye oy vermelerinin sebebi ise mecliste AK Parti’yi 300 milletvekilinin aşağısında bırakmaktı. Muharrem İnce ise mevcut durumda Erdoğan’ın karşısında en güçlü rakip, bunu anlayabiliriz. Ama aradaki bu akıl tutulmasını, Erdoğan nefretinin nelere kadir olabileceğini, insanın kendisinden bile ödün verebilecek duruma gelmesini anlamak güç.
Evet, belki bu ilk kez olmuyor ama artık bu durum insanın nefretlerinden kaynaklı olarak kendinden bile ödün verecek hale gelmesinde. O nedenle bu seçimde meclis çok önemli. Gerek 16 Nisan referandumu öncesi olsun, gerekse 24 Haziran seçimlerine gittiğimiz şu dönemde olsun Meclisin işlevini kaybettiği söyleniyor. Oysa durum bu değil.
Meclisin işlevini kaybetmediği gibi, seçilecek olan Cumhurbaşkanı’yla uyumlu çalışabilecek Meclisin önemi büyük. Zira kanun yapma, değiştirme ve kaldırma yetkisi, para basılmasına, savaş ilanına ve uluslararası anlaşmaların onaylanmasına karar verme, Meclis araştırması, Meclis soruşturması, soru önergesi, genel görüşme yollarıyla yürütme organını denetleme, Cumhurbaşkanı’nı yargılama yolunu açma, HSK’nın 7 üyesini atama, seçimleri yenileme, OHAL’in süresini kısaltma, uzatma ve kaldırma gibi meclisin yetkileri yeni sistemde mevcut.
Böyle yetkilere sahip bir kurumun işlevini yitirdiği söylenebilir mi? Ama seçilecek Cumhurbaşkanı’nın Meclisle iyi geçinmek zorunda olduğu ve dolayısıyla uyumlu bir meclis yapısının olması gerektiği çok rahat bir şekilde ifade edilebilir.
Türkiye’de koalisyonlar dönemi kapandı ama yeni bir demokrasi kültürüne doğru ilerliyoruz. Bu sefer vesayet odaklarını ortadan kaldırırken bu yeni demokrasi kültürüne alışmamız her yeni şey gibi zaman alacak. Dolayısıyla uyumlu bir Meclis yapısının oluşması, tamamen milletin sözünün geçeceği yeni sistemin ilk pratiğinde önemli bir zemine işaret ediyor. Hal böyleyken, Cumhurbaşkanı’na oy verip AK Parti’yi cezalandırmak gibi bir söylem, Türkiye’nin geleceğini cezalandırmaya yarayacaktır. Aynı zamanda uyumlu bir Meclisin olmaması doğacak olan sistem krizinden ötürü seçimlerin yenilenme ihtimalini de gündeme getirebilir.
Cumhurbaşkanı’na koşulsuz bağlı olup AK Parti’nin teşkilatlarından, milletvekili listesinden, bazı AK Partililerin gündelik hayatta yaptıklarından memnun olmayanlarınız aranızda vardır ve büyük oranda da haklı olduğunuz gerçektir. Ama bir başka açıdan bakıldığında da mesele Türkiye’nin bağımsızlığı iken kişisel meseleleri bir kenara koyup Cumhurbaşkanı Erdoğan’a oy verirken, parlamento seçiminde de AK Parti’ye oyu vermek Türkiye’nin önünü açacak, hedeflerine ulaşmasını sağlayacaktır.