Aslında "murdar" ama galat-ı meşhur olmuş söylenişiyle yazdık biz mundar diye.
Aslında “murdar” ama galat-ı meşhur olmuş söylenişiyle yazdık biz mundar diye. Yani en basitinden ziyan ettiler diye okuyun siz, etimoljik kökenine inecek olursak kastettiğimiz anlamın dışında şeyler çıkabilir zira.
Buradaki “mal” da malum maç naklen yayın havuzuna verdiğimiz isim.
Gazetemizin baskıya girdiği saate kadar TFF’den ihale süreci ile ilgili bir açıklama olmadığı için siz bu satırları okuduğunuzda belki ihale sonuçlanmış ve “allı evlenmiş, güllü gelin olmuş” durumları da olabilir. Biz zaten durum tespiti yapıyoruz, sonuçtan bağımsız olarak.
Bein Spor’un aldığı son ihale hatırlayacağınız gibi yıllık 500 milyon USD artı KDV olarak bağıtlanmıştı bize asırlar kadar uzak gelen birkaç sene önce. Katarlı yayıncılar “üst makamların” ricası ile bu rakamı taahhüt etmişler ve Digitürk platformunu devralarak maç naklen yayınlarını evlerimize kadar getirmeye başlamışlardı.
Sonraki yıllarda köprülerin altından çok sular aktı. Taahhüt ettikleri miktar bazı düzenleme ve düzeltmelerle şimdilerde 120 milyon USD civarına kadar düşmüştü zaten ve duyduğumuz kadarı ile şimdiki yeni ihalede yıllık full paket için verilen maksimum teklif ise 127 milyon USD civarında seyrediyor. Yani az gittik, uz gittik dere; tepe düz gittik, bir de bakmışız ki; bir arpa boyu yol gittik durumları.
Demek ki anlı-şanlı süper ligimizin ederi bu yayıncıların gözünde. Biz zaten yıllardır hak etmediğimiz bir geliri bölüşmekte ve hovardaca harcamaktaymışız milyoncukları. Kulüpler bu yüksek bedele rağmen gırtlağına kadar borç içindeyse vay geldi başımıza yarından (Haziran’dan okuyun siz) sonra bu üçte bir oranında tenzilatlı tarifedeki gelir paylaşımıyla.
Geride kalan yıllarda o kadar istikrarsız ve plan-programsız işler yapıldı, kararlar alındı ve uygulandı ki kim olursa olsun aklı karışırdı. Yabancı kuralı kaç kere değişti bir düşünelim isterseniz. Fatih Hoca’nın büyük bir basiretle belli kurallara bağladığı, alt yapının önünü açacak şekilde düzenlediği “sınırsız yabancı” kuralı daha matbaadan çıktıktan sonra mürekkebi kurumadan değiştirildi hem de kulüp başkanlarının özel ricası ile ve “tak” diye genç oyuncuların önü kapandı bu kararla.
Sonra kademeli olarak inecek dendi ve birbirinden garabet rakamlar saçıldı ortaya. Yok şu kadar sahada, şu kadar kulübede, şu kadar tribünde diye. Kulüpler hangi futbolcuya nasıl yatırım yapacağını şaşırdı. Yerli futbolcuların bonservis bedelleri roketledi yabancı sınırlaması olunca elbette. Şimdi en standart bir yeni yetme sol bek için kulüpler 2-3 milyon €uro’dan kapı açıyorlar. Oysa Dünya piyasasındaki ederi birkaç yüz bin €uro bu çocuğun ama eli kolu bağlı kulüplerin.
MHK ve atanmış kurullar mevzuu zaten kabak tadı verdi uzun zamandır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararlar dosyalarda duruyor ama bizim kurullar hala atamayla geliyor ve göbeğinden bağlılar kendilerini atayan güce. MHK başkanı kaç kez değişti ama uygulamada değişen hiçbir şey yok. Hakemlerin verdiği- vermediği kararlarla kimilerinin önü açılıyor, kimilerine “dur bakalım” deniyor yıllardır. Bunu çıplak gözle biz bile görürken mala değer biçen yerli-yabancı yayıncı görmüyor mu?
Öde-izle mantığında abonelik sistemi ile yayınlanan futbol maçlarının potansiyel izleyicileri olan taraftarlar ve özellikle bu işe bütçe ayıracak sporseverler de görüyorlar yıllardır bu tiyatroyu elbette. Git gide düşen abonelik sayıları, illegal paylaşımın yaygınlaşması yanında özellikle üç büyük takım taraftarının yaşananlardan duyduğu kaygılar da birleşince ihale ne şekilde sonuçlanırsa sonuçlansın temel mantık değişmezse önümüzdeki süreç çok sıkıntılı geçmeye aday görünüyor.
PS: TFF nihai kararını 28 Şubat’a ertelediğini açıkladı. ‘Hayırlısı olsun diyelim.’