Milli Mücadele'nin başlangıcı olarak kabul ettiğimiz 19 Mayıs 1919'un yüzüncü yılındayız. Hemen herkes bu tarihi yıldönümü hakkında yazıyor çiziyor. Bu imkânı ben de değerlendirmek istiyorum. Mustafa Kemal doğum günü sorulduğunda "Neden 19 Mayıs olmasın" demiş. Dolayısı ile Mustafa Kemal'in doğum günü diyebiliriz.
Sadece onun değil Amerika’daki Afrika kökenlilerin önemli liderlerinden Malcolm X’in de doğum günüymüş 19 Mayıs. Çeyrek yüzyıl önce izlediğin efsanevi filmi geçen akşam büyük kızımla birlikte izledik. Filmi ilk olarak onun izlediği yaşta izlemiş ve bu büyük lidere hayran kalmıştım. Uzun süren film bittiğinde tüm insani taraflarını ortaya çıkaran bu efsanevi filmi 25 yıl sonra da izlemek istediğimi düşündüm. O zaman kiminle izleyeceğimi henüz bilmiyorum.
Mustafa Kemal ve Malcolm X’i birleştiren değerler üzerinde düşündüm. 19 Mayıs tıpkı Amerika’daki zenciler gibi ikinci sınıf insan kabul edilen bir halkın direniş hikayesinin başladığı gün. Emperyalizmin kıskacından çıkmak için çözümü özünde arayan iki insanın hareket tarzları birbirine benziyor. Barıştan yana ama gerektiğinde tüm yöntemlerle karşılık verebilecek kararlılığa sahip. Birisi beyaz diğeri siyah ama ikisi de bir milleti peşinden sürükleyecek vasıflara sahip.
Milli mücadelenin bize bağımsız bir devletin kapılarını açtığını biliyoruz. Mustafa Kemal’in etrafında birleşen kongreler ve müdafaa-i hukuk cemiyetleri sadece bize değil tüm dünyaya başarılı bir bağımsızlık mücadelesinin nasıl verileceğini gösteriyor.
Malcolm X’in haksızlığa karşı güçlü başkaldırısı belki de ilhamını Türkiye’nin milli mücadelesinden alıyordur. Irkçılığa karşı ama ırkçılığın tersindeki tuzaklara düşmeden yani düşmanının ahlakından uzak duran yöntemler geliştirmek tarihe düştüğünüz not oluyor.
Malcolm X filmini güçlü kılan yönlerden birisi onun insani zaaflarını veya geçmişini ıskalamamış olması. Gördüğümüz hataları onu hem bir insan olarak görmemizi hem de içinde bulunduğu ortamda sağladığı büyük değişimi daha iyi fark etmemizi sağlıyor.
Tarihi figürler etrafında oluşturduğumuz spekülatif gündemlerle bunu henüz sağlayamadığımızı düşünüyorum. Resmi tarihin tatsız tuzsuz Mustafa Kemal’i bugünün Türkiye’si için yeterli gelmiyor.
Tıpkı yüz yıl öncesinde olduğu gibi Türkiye’nin üzerine çöreklenmek isteyen düveli muazzamaya karşı ne yapmamız gerektiğini yüz yıl öncesini makyajsız olarak görerek daha rahat anlayabiliriz. Liderlerin, hele ki ölmüş liderlerin kendilerini yüceltmemize ihtiyaçları olduğunu düşünmüyorum. Yapmamız gereken döneminin şartları içinde anlamak ve bugün için ilham almak. Birbirine benzeyen basmakalıp anma mesajlarıyla veya ticari amaç güden konserlerle bunun olmayacağı aşikâr.
Bu nedenle Milli Mücadele’yi mukayeseli olarak anlamak bize yeni bir açılım sağlayabilir. Malcolm X ve Mustafa Kemal’i insan onurunu ayakta tutmaya çalışan iki özgürlük savaşçısı olarak ele alırsak hem kendimiz daha iyi anlar hem de tüm dünyaya daha iyi anlatabiliriz.
Belki Mustafa Kemal’in TBMM’nin açılışında amin dediği dua da budur. Ne dersiniz?