"Türkiye'nin Libya'da, Doğu Akdeniz'de ne işi var?" sorusunun cevabına haklarımızı alma konusundaki kararlılığımızla yanıt bulan ve ülkemizin tehditlere boyun eğmeyeceğini görenler bu kez de İslami değerlerimize ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret etme yoluna gitti.
AK Parti’nin iktidar olması ile birlikte sandıkta istediklerini elde edemeyenler her yolu deniyor.
Kapatma davası, 17-25 Aralık, Gezi kalkışması, 15 Temmuz darbe girişimi, ekonomik saldırılar ve daha niceleri…
Piyonları PKK gücünü kaybedince orman yangınları çıkararak kendini gösterme çabasına girdi. Son olarak paramotor ile Suriye’nin Münbiç şehrinden Amanoslar’a sızan teröristler etkisiz hale getirildi. Güvenlik güçlerimizin kahramanca mücadelesi sonucu iki teröristtin de İskenderun’da bir felakete sebep vermesi engellendi.
ABD Türkiye Büyükelçiliği’nin, İstanbul’da terör saldırısı olabileceğine dair bir güvenlik uyarısı yayımlayarak temsilcilikler aracılığıyla yürütülen her türlü vatandaşlık ve vize işlemini de uyarı kapsamında geçici olarak durdurması ve Fransa’nın Türkiye Büyükelçiliği’nin, sosyal medya hesabından vatandaşlarını dikkatli olmaları yönünde uyarması da zamanlama açısından dikkat çekiciydi. PKK’ya destek verenlerin onun yapacağı saldırılardan haberdar olması oldukça normal. Ayrıca Fransa vatandaşlarına karşı provokasyon amacıyla saldırma gibi olası girişimlerde yine aynı aklın ürünü olarak karşımıza çıkabilir.
“Türkiye’nin Libya’da, Doğu Akdeniz’de ne işi var?” sorusunun cevabına haklarımızı alma konusundaki kararlılığımızla yanıt bulan ve ülkemizin tehditlere boyun eğmeyeceğini görenler bu kez de İslami değerlerimize ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret etme yoluna gitti.
16 Ekim'de öldürülen öğretmeni anmak için resmi binaların duvarlarına Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'nun Hazreti Muhammed'e yönelik hakaret içerikli karikatürleri yansıtıldı.
Macron, Hazreti Muhammed'e yönelik karikatürleri yayınlamaktan vazgeçmeyeceklerini söyledi.
Peygamber Efendimize hakaret ederek ellerinde tuttukları DEAŞ gibi örgütler mi bu duruma çok üzüldü? Hayır, Macron bilerek, isteyerek İslam dünyasının değerlerine saldırarak Müslümanlara yönelik baskıları arttırmayı hedefledi.
Fransa’da kaybettiği imajını bu yöntem ile kazanmak, Türkiye’ye karşı çaresizlik, Müslümanlığı seçenlerin artması gibi bazı nedenler ile böyle bir girişimde bulunan Macron’a ilk tepki ise Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'dan geldi.
Mevlana Camii’sine yapılan polis baskınına tepki yerine Almanya’da Macron’a destek için sıraya girdi.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Erdoğan'ın Macron hakkındaki sözlerini kınadı. Zavallı sessiz Macron’a zaten Erdoğan durup dururken tepki göstermişti.
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas’da Erdoğan’ı kınadı.
Topluca akıl tutulması yaşıyorlar. Daha olası bir seçenek sözcüleri Makron!
Macron’a en şaşırtıcı destek de BAE’den geldi.
BAE Veliaht Prensi Bin Zayed’in danışmanı Prof. Abdulkhaleq Abdulla, "Denklem basit ve açık. Erdoğan Macron'a saldırdığında, Macron'un haklı olduğunu bilin" ifadelerini kullandı.
Kimim kime saldırdığından bile habersiz olan bu gafiller belli ki Hz. Peygamberimize yönelik hakaretlerden de rahatsız değil.
Bakıyorum bizdeki bazı medya organları da İngiliz Guardian gazetesinin, tartışmayı sürdürmenin iki liderin de işine yaradığını öne sürmesine kulak kesilmiş.
Doğrunun yanında durmanın kendilerince zorluğunu bu şekilde üzerlerinden atıyorlar.
"Sözde 'Özgürlük Partisi' lideri Wilders'ın paylaştığı hakaret eden görsel ise bu çirkinliğin bir parçası.
Yaygın olan görüşün dışında bu girişimlerin Müslümanların zararına olmayacağı kanaatindeyim.
Onlar saldırdıkça İslam daha da güçlenecek, Erdoğan’ın neden hedefte olduğunu gerçekten öğrenmek isteyenlerin de sayısı artacaktır.