Bizim Ülkemizde ise seyirci kabulüne sadece "Loca"lardan başlanmış olmasını seçkinci/elitist bir tercih olarak görmekteyiz.

Geçtiğimiz cumartesi günü TFF’den yapılan açıklamada: "Yönetim Kurulumuz, ilgili kurum ve kurullarla görüşerek yaptığı değerlendirmeler sonucunda, (TFF Sağlık Kurulu'nun protokolü ile belirlenen tüm sağlık tedbirleri uygulanmak şartıyla) lig ve kupa müsabakalarında locaların yüzde 50 kapasitesi kadar seyirci alınmasına karar vermiştir, Süper Lig, TFF 1. Lig, Misli.com 2. ve 3. Lig ile Ziraat Türkiye Kupası müsabakalarını kapsayan uygulama, 17 Ekim 2020 tarihinden itibaren başlayacaktır." denildi.

Böylelikle bu hafta cumartesi gününden itibaren statlarımız sınırlı da olsa seyirciye kavuşuyor. Avrupa’da Almanya başta olmak üzere birçok ülkede yerel yöneticilerin belirlediği şartlarda seyircili oynanan maçlara bizim Ligimiz de dâhil oluyor. Uygulanma şartları Avrupa’da eyalette/ülkede/bölgede farklılıklar gösterse de bu yeni normalde bir aşama olarak olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Bizim Ülkemizde ise seyirci kabulüne sadece “Loca”lardan başlanmış olmasını seçkinci/elitist bir tercih olarak görmekteyiz.

Her türlü seyahat aracında yan yana bulunmamızda bir mahsur yok, uçakta, otobüste, metrobüste, hele hele minibüslerde dip-dibe taşınmamızda, işe gidip gelmemizde mahsur yok ama stadyumlarda, açık alanda birer-ikişer koltuk atlayarak oturup maç izlememiz, yasak! - Yesinler o yasağı!

İzmir’de öğrenciliğimiz zamanında Merhum Hocamız Çetin Köroğlu, tiyatroyu “ …. gibi yapmak sanatıdır.” diye tarif ederdi. Futbolcular seramonide sosyal mesafeye uygun olarak yan yana aralarında birer metre mesafe ile diziliyorlar görüntüyü kurtarıyorlar belki ama sonra hakem düüüt düdüğü çalınca ne oluyor sosyal mesafe? Maç içinde pozisyon gereği her türlü temas oluyor ama görüntüde sosyal mesafeye uyuluyor gibi yapılıyor. Buyurunuz …. gibi yapma sanatına yani tiyatroya.

Ne yazık ki gerçeğin yerini git gide tiyatrosu alıyor günümüzde, özellikle sporda ve eğitimde bu türden durumlarla sık sık karşılaşır olduk son zamanlarda. (bkz. EBA-TV)

Stadyumlar locası olmayan “gariban” futbolseverlere kapalı ama locası olan “kalantor” iş insanlarına ve onların misafirlerine açık. Hem de localar stadyum içerisinde kapalı birer alan olmasına, Kovid-19’un en kolay kapalı alanlarda yayılmasına ve locaların kaçınılmaz şekilde klimatize edilecek olmasına rağmen Loca serbest, tribün yasak. Buyurun en büyük tiyatroya. (Rasim Öztekin keşke Dümbüllü’nün kavuğunu Şevket Çoruh’a değil de TFF’ye devretseydi.)

Futbolumuzu yönetenlerin bu türden çifte standartlarını görüp, yaşayınca insana şöyle bir burukluk çöküyor ki; anlatılmaz, yaşanır cinsten.

Kovid-19’un devasının bir an önce bulunarak eski güzel günlere tekrar kavuşup bu türden sıkıntıların son bulacağı yarınlar temennisiyle,

Düzeltme ve Özür: 22 Temmuz günü yayınlanan “Asansör Olmasınlar” başlıklı yazımızın içinde Bursaspor’dan bahsederken birçok kez küme düştükleri şeklinde yanlış anlaşılabilen bir ifadede bulunmuşuz. Bursaspor 2004 ve 2019 yıllarında –sadece- iki kez küme düşmüştür. Düzeltir, Bursalı dostlar başta olma üzere tüm okurlarımızdan özür dileriz.