Batman'da lise öğrencisi genç kızlarımızla gerçekleştirdiğim söyleşi programlarımdan birindeydim…
Batman’da lise öğrencisi genç kızlarımızla gerçekleştirdiğim söyleşi programlarımdan birindeydim…
Maddi manevi yoksunluklar arasında var olmaya ve belki de mahalleleri adına var olma, başarma, fark edilme, takdir görme ilkleri için çabalayan bir salon dolusu ‘ısırgan otu’ karşımdaydı… (Söyleşiler vesilesiyle gittiğim şehirlerde özellikle maddi-manevi dezavantajlı bölgelerin kadınları ve gençleriyle buluşmayı tercih ediyorum…)
Pür dikkat açtıkları gözleriyle karşımdaydılar ve benim o gözlerden okuduğum; çok fazla zihni-fikri cevhere sahiptiler fakat nasıl yön bulacaklarını bilmiyor olmanın rahatsızlığını yaşıyor ve çevrelerine yaşatıyor olmalarıydı…
Öyle ya ısırgan otu bin bir derde deva bir cevher iken, nasıl değerlendireceğinizi bilemeyip bilinçsizce dokunduğunuz anda müthiş bir kaşıntı vererek sizi canınızdan bezdirir…
İşte o salondaki genç kızlar gibi söyleşiler gerçekleştirdiğim sayısız şehirde gördüğüm tablo tamda bu; dezavantajlı mahallelerin fark edilmeyi bekleyen ve nasıl yön bulacaklarını bilemeyen ISIRGAN OTU gençleri…
Batman’da o gün o salonda şöyle bir sitem geldi kızlardan; “vali bey neden bizi ziyarete gelmiyor?”
“Haklısınız keşke hiçbir sorun olmasa ve valilerimiz de hizmetten kalan zamanlarının bir bölümünde her gün bir okulu ziyaret edebilse… Haklı olarak valinizi okulunuzda görmek istiyorsunuz peki bunun için ne yaptınız? Kaçınız valilik dahil şehrinizin kurumlarına ait sosyal medya sayfalarını takip ediyor? Kaçınız şehrinizin bürokratlarının hizmetlerinden haberdar? Kaçınız valinizin yaptığı etkinliklere katıldı? Kaçınız yapılan hizmetler için sosyal medya üzerinden valinize teşekkür etti? Kaçınız şehrinize güzellik katacak yeni fikirler düşünüp valinize iletti? Valiniz müneccim mi ki siz davet etmeden gelmesini istediğinizi bilsin?” dedikten sonra salona kocaman bir sessizlik oturdu… Ve az önceki “neden kimse bizi görmüyor” sitemleri anında gülüşmeler eşliğinde dile getirilen özeleştirilere döndü… Bir tanesi ne yapalım fark edilmek ve valimize sesimizi duyurmak için diye sorunca kendimce birkaç ipucu verdim…
Gençler muhteşem yeter ki; onları dinleyin, suçlamayın, anlamak için çaba gösterin, asla ve asla onları kandırmaya çalışmayın, net olun ve alengirli anlatımlara ihtiyaç duymadan onların samimi cümleleriyle iletişim köprüleri kurmaya çalışın… Hepsi bu kadar basit…
“Şikayet ruhu ve ufku çürütür” cümlesini dinlediğim ilk andan itibaren hayatımdaki her şeyin nasıl sil baştan olduğunu, ihtiyacımız olanın birileri tarafından görülmek değil ‘görünür ve kalıcı olmak İçin emek vermek’ olması gerektiğini o gün tek tek anlattım Batmanlı kızlara…
“Oturduğunuz yerde hiçbir şey yapmadan herkese ve her şeye sitem etmek sadece size kaybettirir… Oysa sebatla çalışmak, emek vermek, gelişmek sizi güçlendirir ve görünür kılar…” diyerek bitirdiğim söyleşi birkaç hafta sonra ne oldu biliyor musunuz? Bizim Batmanlı kızlar okullarında düzenleyecekleri yaratıcı ve farklı bir etkinlik için valilerini davet ettiler, valileri de onları yalnız bırakmadı ve icabet etti o davete…
Kendimi bildim bileli Doğu ve Güneydoğu notlarımın en başında yer aldı; Kürtlerin “anlaşılmıyoruz, görülmüyoruz, ciddiye alınmıyoruz, etkili olamıyoruz” sitemleri… Her daim bu sitemlerin kaymağını da; bir kesim (STK, aşiret, kanaat vb oluşumlar) kendini mevzunun merkezine koyarak yedi… Geldiğimiz noktada bakıyorum da sitemler de aynı kendini merkeze koymaya çalışanlar da aynı… Onca yıla rağmen bir arpa boyu yol alınmamışsa sitemleri dindirmek adına o zaman çözüm bu değil demenin zamanı geldi de geçiyor… Hele ki bireysellik asrını yaşarken bundan gayri hiç çözüm olmaz bu tür girişimler…
Halbuki Kürtlerin yükselttiği “anlaşılmıyoruz, görülmüyoruz, ciddiye alınmıyoruz, etkili olamıyoruz” sitemlerindeki çıkış arayışlarını üç beş kişi üzerinden aramak yerine vatandaş ile yüzleşerek realist söylemler ve çözümler üretmek gerekiyordu… Nasıl ki Allah ile kul arasında aracı olmazsa, devleti ile vatandaş arasında da aracı olmamalı… Ve şikayetten çıkıp çözüme ulaşan Batmanlı kızlar gibi Kürtlerin kendi gerçekleriyle yüzleşmesi konusunda realist bir siyaset geliştirmeli AK Parti… AK Parti dedim çünkü Kürtlerin halâ sırtını güvenle dayamak istediği tek parti olduğu İçin… Kürtlerin AJK Parti’ye yönelttiği eleştirilerin temeline baktığınızda hep ‘yakın geçmişe olan özlem’ var… Peki sorarım size; insan bitirdiğini diline dolayıp sitem eder mi her daim? Etmez. “İnsan halâ içinde umut beslediğine sitem eder…”
AK Parti Doğu ve Güneydoğu’da eskisi kadar olmasa da halâ güçlü… Bu gücün temelinde de AK Partili vekil ve teşkilatlar değil Recep Tayyip Erdoğan sevgisi var…
Bununla birlikte Doğu ve Güneydoğu’da kadın vekillerin daha fazla sahada yer almasına ihtiyaç var… Çünkü bölgenin gençleri ve kadınları doğal, samimi, aktif, esprili, üreten, zihni-fikri-edebi-sosyal hitabet yeteneği olan, protokol ve siyaset kalıpları ardına sığınmayan güçlü kadınlarla buluşmak konuşmak istiyor…
Yapılacak söyleşilerde bölge insanın sitemlerini dinleyip anında mantıklı cevaplar, çözümler ve hatta karşı eleştiriler de geliştirilmeli…
YANİ; “tamam ben seni anlamıyorum fakat sen beni ne kadar anladın, ne kadar yanımda oldun, hangi konularda bana desteğini sundun, işimi zorlaştırmak yerine ne kadar kolaylaştırdın, her daim beni eleştirip hep isterken bir gün de durup ben senin için ne yapabilirim dedin mi, ülkemiz için emperyalizmin tüm oyunlarını karşıma alıp Kürtler bu ülkenin vazgeçilmez temel taşlarından biridir diyerek mücadele verirken neden yanımda durmadın, şimdilerde senin koşulsuz destek verdiklerin seni yanına-masasına dahi almazken ben her daim yanında durmadım mı, bana hep çuvaldızı batırıyorsun da kendine iğneyi ne kadar batırdın” demeli artık AK Parti… Çünkü kırgınlıkları gidermenin yolu düşünüldüğü gibi susmak veya çekip gitmek değil; çift taraflı masaya oturup konuşmak, tartışmak, yüzleşmektir… Bu durum sağlanamadığı sürece herkesin huzuru havada asılı kalır… Ve artık Kürtlerin şikayet modundan çıkıp özeleştiri detoksuna girme vakti geldi; YOKSA HİÇBİR MECRADA CİDDİYE ALINMAYACAK ARTIK KÜRT BAŞLIĞI…
Muhalefetin çok konuşulan masa buluşmasına da vatandaştan okuduklarım doğrultusunda değinmek istiyorum bu vesileyle… “Neydi, ne oldu, ne konuşuldu, bundan sonra ne olacak” sorularının hiçbiri yok vatandaşta… Tam aksine yakında sen-ben-o diye iç çekişmelerin başlama beklentisi var… Dağ fare doğurdu gibi bir şey oldu aslında… Hatta bence ters bile tepti çünkü vatandaş beşli, altılı, onlu tabloyu değil o tablonun altından akan altyazıyı merak ediyor… Bununla birlikte eskiler boşuna dememiş; taş yerinde ağırdır diye… Bu kadar kanka haline gelen muhalefet partileri kendilerini tercih eden seçmeninin nabzını doğru okuyamıyor bence zira birbirinden farklı tabanlara sahip bunca partiden hepsinin seçmenine hitap edecek ortak bir felsefe çıkmamakla birlikte bunca yakın temas AK Parti’nin işine yaradı olarak görünüyor benden söylemesi…