KÜLTÜREL HİPERMETROPİ

Görme rahatsızlıkları tıbbın gelişmesiyle teker teker tedavi ediliyor. Bazen lazerle göz çizdiriliyor, bazen katarakt ameliyatı yardıma koşuyor. Bazen de havalı bir gözlükle hem bir aksesuar kazanmış hem de görme kusurlarınızı örtmüş oluyorsunuz.

Abone Ol

Bir de lens takanlar var, yanlarında solüsyon taşıyorlar ve hayli dikkatli davranmaları gerekiyor toza kire karşı. Ama onların da gözlük taşımaları gerekmiyor. Sadece tek gözdeki kusurlara karşı monocle denilen farklı gözlükler de varmış eskiden. Şimdi aynı ismi taşıyan bir dergi var. Görmek sadece gözlerle sınırlı olan bir durum değil. Ruhların miyopluğu ya da hipermetropluğu olabiliyor, beynin görme kusurları da var.

Ruhun kısa görüşlü olması (Osmanlıcası kasir-ul basarmış) menfaatçilik, kıskançlık gibi gönül kusurlarını beraberinde getiriyor. Sadece uzağı görmesi de hayalperestlik şeklinde tezahür edebilir. Aynı anda yakını ve uzağı görebilmesi mühim. Denge budur.

Beynin sadece yakını görmesi ise uzun vadeli sorunları beraberinde getiriyor. İyi olarak yaptığınızı düşündüğünüz birçok şey uzun vadede büyük kötülükler olarak karşınıza çıkıyor. Plansız şehirleşme, dilin çoraklaşması hep bu problemle ortaya çıkıyor.

Kültürel görme bozuklukları var bir de. İşte şimdi esas konumuza geldik. Kültürel miyopluk dünyayı sadece kendi kültürümüzden etrafımızdan ve algılayabildiklerimizden ibaret sanma zehabına kapılmaktır. Varsa yoksa ben varım, biz varızdır. Geri kalanı mühim değildir, hatta yoktur. Biz yok deyince yok olmayacağına göre kafayı kuma sokar ve görmediğimizi söyleriz. Yalan değildir söylediğimiz, bakmayınca göremeyiz ama varlıkları devam eder. Avrupa’da İslam ve göçmenler de aynı miyop bakış açısının tezahürleridir. Amerika Birleşik Devletleri Trump yönetimiyle birlikte kocaman bir miyopluk yaşamaktadır mesela.

Gelelim kültürel hipermetropluğa… Diğerine çok benzer ama ciddi de bir farkı vardır. Ahmaklık konusunda bizden başka kimse yok diyene benzer ama bu hastalıklı zihni benden başka herkes var şeklinde ifade eder. Sabah kalkar kendi kültürünü, ülkesini kötülemeye başlar. Bunu mümkün olduğu kadar tekrarlar ve argümanlarını oluşturur. Kendini ve etrafını yeterince ikna edemediğini düşündüğünde dünyanın farklı yerlerinden örnekler sıralar. Sözde insancıl ve ilerleme seven bu bakış açısı aslında oldukça insanlıktan uzak, kompleksli ve gerici bir öze sahiptir. Türkiye’deki tabiat parklarının sayısını bilmez ama Norveç fiyortlarını kıvrım kıvrım bilir. Elbette bilsin, bilelim ama bunu yaparken temel motivasyon kendi güzelliğimizi en azından zımnen yani örtük olarak inkar etmektir. Teknolojik bir gelişme ancak biz geliştirmediğimizde kıymetlidir. Ülkede insansız hava aracı yapılır, helikopter yapılır, yüzbinlerin akın ettiği teknoloji ve havacılık festivali yapılır. Görmezler, göremezler. Beyinleri, ruhları, şuurları kendilerini görme kabiliyetini kaybetmiştir çünkü. Görebildikleri tek şey eksik, kusur ve çirkinliklerdir. En güzelin içindeki küçük kusurları görmek heyecan verici deneyimdir. Bunu yapmayı kendilerine yediremiyorlarsa da güzellikleri görmezden gelirler. Yokmuş gibi. Bir gözlük lazım kültürel hipermetroplara ve dahi kültürel miyoplara. Yoksa yazık oluyor güzel vatana.